Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1519 E. 2023/898 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1519
KARAR NO: 2023/898
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2019
NUMARASI: 2018/832 Esas – 2019/1016 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkete spor malzemesi toptan satış hizmeti verdiğini, faturalar düzenlendiğini ve yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalının ticari ilişkiden kaynaklanan borcunu ödememesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari bir işlemin olduğu ancak herhangi bir alacak bakiyesinin olmadığını, davalı tarafından davacıya İstanbul …Noterliğinin 01/06/2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile “..firmanızca satılan ürünlerde 3619 adet kadın pratik çorap 6.514,20 TL, 3723 adet kadın temiz çorap 7.446 TL, 3664 adet kadın kamp çorabı 6.961,60 TL ürünün ayıplı olduğu, işbu malların ayıplı olduğunun davacı yana iletildiği, mail atıldığı, hatalı ürünlerin davacı yanca görüldüğü, tespit edildiği ancak iadesinin sağlanmadığı, adı geçen ayıplı ürünlerin ve iade faturasının alınması…” ihtar ve ihbar edildiğini, bu ihtara rağmen ayıplı ürünlerin davacı yanca iade alınmadığını ve dava konusu takibin yapıldığını, bu nedenlerle davanın, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca ticari defter ve belgeler nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmiştir.Taraflar arasında ticari ilişki olduğu her iki tarafın da kabulündedir. Bu bağlamda davacının davalı firmaya spor çorabı satışı yaptığı ve uyuşmazlık konusu cari hesap alacağının bundan kaynaklandığı sabittir. Hizmetin teslim alınmaması yönünde davalı tarafça öne sürülen bir iddia yoktur. Davalı tarafça belirtilen husus satın alınan ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğuna ilişkindir. Bilirkişi incelemesi ile her iki tarafın somut olayda fatura kayıtlarının birbirleriyle uyumlu olduğu, faturalarda teslim alan kısmında davalı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, faturaların kanuni süre içinde BA formlarının verildiği rapor edilmiştir. TBK.Madde 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. 6102 Sayılı TTK 23. maddesi uyarınca ayıp ihbarının tacirler açısından belli sürelere bağlı tutulduğu açıkça ifade edilmektedir. Davalı taraf 01/06/2018 tarihinde davacıya ihtarname keşide etmiş ise de davaya konu malların 2018 yılı Mart ayı içerisinde teslim edildiği sabit olmakla TTK 23. maddesinde yer alan süre içerisinde geçerli bir ayıp ihbarının yapılmadığı, davalı tarafça ileri sürülen ayıp iddiasının soyut nitelikte olduğu, bu itibarla bilirkişi raporu ile ve BA formları ile tespit edilen davacı alacağının, davalı tarafından ödendiğine ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmemiş olması ve davalı tarafın ayıp iddiasının soyut olması ve davalının ayıp iddiasını ispatlayamaması sebebiyle davalının icra dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin devamına karar verilmesi gerektiği takdir edilerek davanın kabulüne , …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hatalı olup rapora vaki itirazlar nedeniyle ek rapor alınmadan ve itirazlarının hükmün gerekçesinde tartışılmadan hüküm tesis edildiğini, TBK’nın 219/1 maddesinde satıcının alıcıya karşı alıcının bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan ayıpların bulunmasından da sorumlu olduğunun hükme bağlandığını, satıcının, alıcının kendisinden istediği ve kendisinin de satılan malda mevcut olacağını alıcıya bildirdiği niteliklerin bulunmamasından dolayı sorumlu olacağı gibi böyle bir nitelik vaadi bulunması bile mahiyeti icabı satılan şeyde herkesin herhangi bir anlaşmaya gerek olmaksızın dürüstlük kuralı gereğince bulunmasını beklediği niteliklerden de sorumlu olduğunu, yapılması gereken şey varlığı tespit edilen ayıpların neden olduğu değer düşüklüğünün saptanarak davacının talep ettiği bedelden indirilmesi iken bu hususun gözden kaçırıldığını, TTK’ nın 23/son maddesinin yollamasıyla ticari satışlar hakkında da uygulanan TBK’ nın 225. maddesine göre o türden malları satmayı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından satıcı kendisine süresinde ayıp bildiriminde bulunulmadığını ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağını, davalı – alıcının 2018 Mart ayı içerisinde teslim aldığı ürünlere ilişkin ayıpları 01.06.2018 tarihli noter bildirimi ile davacıya iletmesi bir gecikme sayılamayacağı gibi böyle bir ayıp bildirimi hiç yapılmasa dahi TBK’ nın 225. Maddesinin açık hükmü uyarınca davacı – satıcı bu ayıplardan dolayı sorumlu olduğunu, davalıya satılıp teslim edilen ürünlerin ne kadarının ayıplı olduğu ve bu ayıpların toplam satış bedelinde ne kadar indirimi gerektireceği önceden belirli olmayıp ancak yargılama sonucu saptanabileceğinden takip ve dava konusu alacağın likit olmadığını, bu nedenle davalının aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilmiş olmasının usule aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı faturadan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, ayıp nedeniyle indirim yapılması gerekip gerekmediği noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “faturadan doğan alacak” sebebine dayalı olarak 57.446,27 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 04/06/2018 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf ürünlerin ayıplı olduğunu savunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Bununla birlikte TBK m.225/1 hükmüne göre ise ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulması mümkün değildir. Ağır kusur (iğfal) halinde alıcı, ticari satımdaki ayıp ihbar sürelerine uyulmaksızın, kanundan doğan haklarını kullanabilir. TBK m.225/2 düzenlenmesinde ise satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hükmün geçerli olduğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre satıcılığı meslek edinmiş bir kişi, bilmesi gereken ayıpların alıcı tarafından kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri süremez. Ayrıca fıkrada kullanılan “bilmesi gereken” şeklindeki ibare, satıcılığı meslek edinmiş kişilerin her türlü ihmalini kapsar. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır(Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. Sayılı kararı). Ayıba karşı tekeffül borcu, satılan şeyde satıcı tarafından zikir ve vaat edilen vasıfların bulunmamasından veya satılan şeyin değerini yahut akit gereğince ondan beklenen faydaları azaltan veya kaldıran noksanları bulunmasından satıcının sorumlu tutulmasını ifade eder. Satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun doğabilmesi için ayıbın sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması, ayıbın önemli olması, alıcının sözleşmenin kurulduğu anda ayıbın varlığından haberdar olmaması ve en nihayetinden alıcının kendisine düşen muayene ve ihbar yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir. Aksi halde satılan, alıcı tarafından mevcut haliyle kabul edilmiş sayılır. Satış sözleşmesinde, satıcı zapttan ve ayıptan ari bir şekilde satılanın, mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. Satılanın ayıplı olması halinde alıcı TBK’nın 227/1. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarını kullanabilir. Ayıbın öğrenilmesinden itibaren TBK’nın 223/2. Maddesi gereği ayıp ihbarının derhal satıcıya yapılması gerekir. Aksi halde satılan iddia olunan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Görüldüğü üzere alıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanabilmesi için muayene ve ihbar külfetini yerine getirmesi gerekir. Ancak, satıcının ağır kusurlu olması ya da satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gerekin ayıplar bakımından ayıp ihbarı aranmaz. Somut olayda, faturalara konu emtianın davalıya Mart 2018’de teslim edildiği hususu ihtilaflı değildir. Ayıp ihbarına konu ihtarname ise 01/06/2018 tarihinde çekilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, ürünlerin bir kısmının açık ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarı bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkeme tarafından ise, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı ve ayıp iddiasının soyut olduğu gerekçesi ile davalının ayıp savunmasına itibar edilmeyerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında TBK’nın 225/2. Maddesi değerlendirilmemiştir. Bu nedenle eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır.Bu durumda, mahkemece bilirkişi heyetine dosya yeniden tevdi edilerek, önceki rapora itirazda değerlendirilerek tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, davaya konu ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp var ise satıcının mesleği gereği bu ayıpları bilebilecek durumda olup olmadığı, bilebilecek durumda ise ayıp oranındaki indirim bedeli ile varsa davacı alacağının tespiti yönünde rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023