Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1506 E. 2021/1690 K. 31.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1506
KARAR NO: 2021/1690
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2020
NUMARASI: 2018/670 Esas – 2020/112 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekili ile Müdahale talep eden vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili, …’nin eşi …’un mirasçısı olup muris … 1920 yılında dul ve çocuksuz olarak vefat etmiş, muris hatun, muris …nin eşi, muris …, osmanlı döneminde kurulmuş olan itibarı ile milli bankasına ait 10 osmanlı lirası değerinde on adet hisse senedi satın almış, 1927 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararı ile …nin hisseleri … Bankasına geçmiş, bu devir, … nolu itibarı milli bankası imtiyaz ve muafiyatının … Bankasına devrine ve develete ait itibarı milli bankası hisse senedatının … Bankası hisse senedatıyla mübadelesine dair kanuna dayanarak yapılmış, bu hüküne göre müvekkile intikal eden 10 adet osmanlı liralık itibarı milli bankası hisse senedinin, devir işleminden sonra on adet … bankası senedi ile değiştirilmesinin gerektiğini, davalı bankanın cevabi yazısındaki beyanları kabul etmenin mümkün olmadığını, müvekkil, dedeleri …nin adına kayıtlı hisse senetlerinin kaydını ve 1927 yılından beri yapılan bedelli-bedelsiz sermaye artırımları sonucunda intikal eden hisse senetlerinin çok değerli olduklarını düşündükleri için işbu davayı açmak zorunluluğunun doğduğunu, müvekkile intikal eden osmanlı itibarı milli bankasına ait 10 adet osmanlı liralık hisse senetlerinin bedelli-bedelsiz sermaye artımları sonucun değerinin tespiti le kaç adet hisse senedi yaptığının ve hisse senetlerinin davalıdan alınıp müvekkile verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın konusunu teşkil eden hisset senetleri ile ilgili olarak daha önce, …nin mirasçılardan olduğunu iddia eden … vekili tarafından müvekkil bankla nezdinde 26/12/2013 tarihinde kaydileştirme talep edilmiş, müvekkil banka tarafından yapılan inceleme pay defteri kayıtlarında söz konusu kayıtlara rastlanılmış ancak o tarihte yürürlükte bulunan yasa gereğince kaydileştirmenin temel koşulu olan fiziki senet aslını teslim yükümlülüğü yerine getirilmediğinden kaydileştirme yapılamamış ve konuyla ilgili olarak 28/12/2018 tarihli yazı ile talepte bulunan vekile bilgilendirme yapıldığını, davacının da aralarında bulunduğu 5 mirasçı tarafından Kahramanmaraş … Noterliğinden keşide edilen 27/12/2012 tarih, … yevmiye nolu ihtarname ile kaydileştirme talebinde bulunulmuş, ihtarname 04/01/2012 tarihinde müvekkil bankaya ulaşmış ve müvekkil banka tarafından cevaben Beşiktaş … Noterliğinden keşide edilen 07/01/2018 tarih, … yevmiye numaralı yazıda Sermaye Piyasası Kanunu’nun açık hükümlerine de yer verilerek, yasal süre içinde senet aslı ibraz edilmeksizin gerçekleştirilen başvurulara istinaden işlem tesis edilemeyeceğinin bildirildiğini, davacının tek mirasçı olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile ilgili dairelerin yerleşik içtihatlarına aykırı olarak adeta hak sahibi tek kişi imiş gibi tek mirasçı tarafından dava açıldığını, tüm bu hususlara yönelik itirazlarının baki kalması kaydıyla, bir an için davacının hak sahibi olarak kabul edilse dahi dava konusu olan 10 adet hisse senetleri dışında, … adına kayıtlı başkaca bir senet bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini, davanın açılmasına müvekkil bankanın sebebiyet vermediği de dikkate alınarak tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” somut olaya tatbiki gereken 6362 sayılı SPK’nın 13/4 maddesinde SPK tarafından kaydileştirilmesine karar verilen Sermaye Piyasası araçlarının kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmemesi halinde Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal edeceği ve bunların üzerindeki sınırlı ayni hakların kendiliğinden sona ermiş sayılacağının düzenlendiği görülmüştür. Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin SPK ‘nın 13/4 maddesindeki hükümleri iptal etmesi sonrasında 6704 Sayılı Kanun ile SPK’da değişikliğe gidilerek geçici 10. madde eklenmiştir. Bu madde hükmüne kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödenecektir. Yapılacak ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden istisna tutulacaktır. Bu ödemeler için hak sahiplerince yapılacak başvurulara ve bu başvurular üzerine hak sahiplerine Yatırımcı Tazmin Merkezi tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları SPK tarafından yapılacak bir düzenleme ile belirlenecektir. Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti Yatırımcı Tazmin Merkezi’ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçları nedeniyle hak sahiplerine Yatırımcı Tazmin Merkezi tarafından yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları düzenleyen 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 13. maddesinin dördüncü fıkrasının kısmen iptali üzerine yatırımcı tazmin merkezi tarafından yatırımcılara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik hükümleri uyarınca, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne intikal eden sermaye piyasası araçlarından satışı yapılmamış olanlar Yönetmeliğin 8. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, satışı yapılmış olanlar ise 9. maddedeki esaslar çerçevesinde, 10. maddede belirtilen nemaları ile birlikte ödenecektir. Söz konusu ödemeler, Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne başvuran hak sahiplerine, Yönetmelik’te Ek-1 olarak yer alan taahhütname ve ibraname alınmak suretiyle yapılacaktır. (Emsal karar: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi’nin 2018/2128 esas, 2019/446 karar sayılı kararı) Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçları nedeniyle hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları düzenleyen “6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 13. Maddesinin Dördüncü Fıkrasının Kısmen İptali Üzerine Yatırımcı Tazmin Merkezi Tarafından Yatırımcılara Yapılacak Ödemelere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 07/09/2016 tarihinde 29824 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılı yönetmelik uyarınca, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından satışı yapılmamış olanlar Yönetmeliğin 8. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, satışı yapılmış olanlar ise 9. maddedeki esaslar çerçevesinde, 10. maddede belirtilen nemaları ile birlikte ödenecektir. Söz konusu ödemeler, YTM’ye başvuran hak sahiplerine, Yönetmelik’te Ek-1 olarak yer alan taahhütname ve ibraname alınmak suretiyle yapılacaktır. Hak sahipliğinin tespiti için öncelikle yatırımcılar sahibi oldukları fiziki hisse senetlerini bir tutanak ile ihraççı şirkete teslim edecektir. YTM’ye hiçbir şekilde fiziki hisse senedi teslimi söz konusu olmayacaktır. Hak sahiplerince veya Noter onaylı vekalet ibraz eden vekilleri tarafından, Yönetmeliğinin yürürlülük tarihinden itibaren 10 yıl içinde iadeli taahhütlü posta yolu ile veya özel şirketler aracılığıyla imza karşılığı teslim suretiyle, Yönetmeliğin 5.maddesinde belirtilen belgeler ile birlikte YTM’nin merkez adresine başvurulması gerekmektedir. Sermaye piyasası araçlarının teslimi, imhası ve hak sahipliğinin tespitine ilişkin hususlar Yönetmeliğin 6 ve 7. maddelerinde, ödemelere ilişkin usul ve esaslar ise Yönetmeliğin 8, 9 ve 10.maddelerinde düzenlenmiştir. Anılı kanuni düzenlemeler ve emsal Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi’nin 2018/2315 esas, 2019/162 karar sayılı kararı ışığında somut olaya bakıldığında; davacının hisse senetlerinin değerinin tespiti ve iadesi talepleri bakımından öncelikle yukarıda düzenlenen kanun ve yönetmelik hükümlerine göre hareket etmesi ve Yatırımcı Tazmin Merkezine başvurması gerekirken işbu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla; HMK’nın 114/1-h, 114/2, 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine , …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muris .., Osmanlı döneminde kurulmuş olan İtibari Milli Bankası’na ait 10 Osmanlı Lirası değerinde on adet hisse senedi satın aldığını, 1927 yılında M. Kemal Atatürk’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararı ile …’nin hisselerinin … Bankası’na geçtiğini, banka tarafından yapılan incelemede pay defteri kayıtlarında söz konusu kayıtlara rastlanıldığını ancak o tarihte yürürlükte bulunan yasa gereğince kaydileştirmenin temel koşulu olan fiziki senet aslını teslim yükümlülüğünün yerine getirilmediğinden kaydileştirmenin yapılamadığının bildirildiğini, beyan edildiği üzere, banka tarafından yapılan inceleme ile pay defteri kayıtlarında söz konusu kayıtlara rastlanıldığını, muris … tarafından bir adet … numaralı muvakkat hisse senedinin kaydileştirilmesi için hisse senedinin bankaya teslim edildiğini, ayrıca … ile … numaraya kadar 10 adet hisse senedinin kaydileştirilmesinin talep edildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin 12.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 22.10.2015 tarih ve E.2015/29, K.2015/95 sayılı kararıyla 6362 sayılı SPKn’nun 13. maddesinin 4. fıkrasında yer verilen hükmün iptal edildiğini, müvekkiline intikal eden Osmanlı İtibarı Milli Bankası’na ait (10) on adet 10 Osmanlı Liralık hisse senetlerinin bedelli-bedelsiz sermaye artırımları sonucunda değerinin tespiti ile kaç adet hisse senedi yaptığının tespitini mahkemeden talep edilmiş olmasına rağmen ve bu hisse senetleri Osmanlı İtibari Milli Bankasından … Bankasına geçmiş olduğundan davada … Bankasının taraf sıfatının bulunduğunu ve bu davayı açmakta müvekkilinin ve diğer murislerin hukuki yararı bulunduğunu, bu nedenle mahkemenin esasa girmişken gerekli inceleme yapmadan usulden reddine karar vermesinin hakka ve hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Müdahale talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyanın karara çıktığı celse tarihi olan 19.02.2020 tarihli duruşmaya mazeret sunarak katılamayacaklarını belirtip mazeret sunulmuş olmasına rağmen kararın yokluklarında verildiğini, asli müdahillik talebinin kabulü yada reddi doğrultusunda bir karar verilmediğini, Mahkemece, kendileri yönünden dava şartlarının olup olmadığının değerlendirilmediğini, sadece veraset dosyasına ait kararın gelmesinden sonra asli müdahillik talebinin değerlendirileceği gerekçesiyle talebin belirsiz bir zamana bırakıldığını ve akabinde veraset dosyası da beklenmeden dosyanın karara çıkarıldığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kaydileştirilmemiş hisse senetlerinin teslimi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı taraf, kök murisi …, Osmanlı döneminde kurulmuş olan İtibari Milli Bankası’na ait 10 Osmanlı Lirası değerinde on adet hisse senedi satın aldığını, 1927 yılında M. Kemal Atatürk’ün imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararı ile …’nin hisselerinin … Bankası’na geçtiğini beyanla bu payların müvekkiline intikal ettiğini ileri sürerek Osmanlı İtibarı Milli Bankası’na ait (10) on adet 10 Osmanlı Liralık hisse senetlerinin bedelli-bedelsiz sermaye artırımları sonucunda değerinin tespiti ile kaç adet hisse senedi yaptığının ve hisse senetlerinin davalıdan alınıp müvekkiline verilmesine karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu(SPK)’nun 13/4. Maddesi, “kaydileştirilmesine karar verilen sermaye piyasası araçlarının Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde teslimi zorunludur. Teslim edilen sermaye piyasası araçları kendiliğinden hükümsüz hâle gelir. Teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları ise kaydileştirilme kararından sonra borsada işlem göremez, aracı kurumlarca bu sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık edilemez ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM(Yatırımcı Tazmin Merkezi)’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, ​Anayasa Mahkemesi’nin 12/11/2015 tarih ve 29530 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/10/2015 tarih ve E.2015/29, K.2015/95 sayılı kararıyla; itiraz konusu kuralın, kişilerin maliki oldukları menkul kıymetler üzerindeki mülkiyet hakkını sınırsız ve süresiz olarak ortadan kaldırması, sermaye piyasalarında alım satım yapacak kişilerin tam bir güvenceye sahip olarak yatırım yapabilmesine olanak tanımaması, kişilerin sahibi oldukları menkul değerler üzerinde rahat, kolay ve güvenli bir şekilde tasarrufta bulunmalarına imkân vermemesi ve aracı kuruluşların iş ve işlemlerinden doğacak zararları tazmine yönelik bir mekanizma öngörmüş olmasına rağmen sermaye piyasalarında işlem yapan kişilerin haklarının kaybı durumunda telafi edici herhangi bir yol veya tazmin mekanizması öngörmemesi nedeniyle kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturamadığından ölçülülük ilkesini ihlal ettiği, bu yönüyle, aracı kurumlarca katılma belgelerinin geri alımının yapılamayacağını, kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının YTM’ye intikal edeceğini, bunların üzerindeki sınırlı ayni hakların kendiliğinden sona ermiş sayılacağını ve son olarak teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılacağını öngören kuralın, kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkı arasında adil ve makul bir denge gözetmemesi nedeniyle mülkiyet hakkına aykırı olduğu kanaatine varılarak 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPKn) md.13/f.4 hükmünde yer alan “…ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” düzenlemesinin Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Anayasanın 153. Maddesinde, Kanun hükümlerinin, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı ve iptal kararlarının geriye yürümeyeceği düzenlenmiştir. Buna karşın, iptal kararı müktesep hakları ihlal etmemek kaydıyla derdest davalara da uygulanır. 28.11.2005 tarihinde …’ta Müşteri İsmine Saklama Sistemi’nde fiziken saklanmakta olan tüm hisse senetleri iptal edilerek, bu hesap kayıtları MKK tarafından devralınarak pay senetleri artık sadece MKK’da kayden hak sahibi bazında izlenmek suretiyle kaydi sisteme geçilmiştir. Bu tarihten sonra … A.Ş.’de alım-satımı yapılacak pay senetlerinin takasına sadece kaydi pay senetleri kabul edilmektedir. Pay senetlerinin kaydileşme tarihinden sonra yapılan tüm bedelli ve bedelsiz sermaye artırımlarında artık fiziki senet basım ve teslimi yapılmamakta sadece kaydi pay ihracı söz konusu olmaktadır. Likit fonlar dışındaki yatırım fonlarının kaydi sisteme dahil edilmesi işlemleri 31.12.2005 tarihinde tamamlanmıştır. Bu halde kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları 31.12.2012 tarihi itibariyle YTM’ye intikal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı 12/11/2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmış olup geriye yürümeyeceğinden paylar halen YTM nezdindedir. YTM mahkemeye gönderdiği 12.12.2019 tarihli müzekkere cevabında bu hususa dikkat çekerek Anayasa Mahkemesinin kısmen iptal kararı öncesinde sermaye piyasaı araçlarının YTM’ye intikal ettiği belirtilmiştir. SPK tarafından mahkemeye gönderilen yazı cevabında, davalı … Bankasının kaydileştirilmemiş hisselerinin toplam sermayeye oranının %0,1804 olduğu, SPK’nın 13/4. Maddesi uyarınca kaydileştirilmeyen hisselerin 31.12.2012 tarihi itibariyle YTM’ye intikal ettiği, söz konusu hisselerin fiziken teslim edilmediği anlaşıldığından YTM’ye intikal ettiğinin değerlendirildiği bildirilmiştir. Hal böyle olunca dava konusu hisselerin kaydileştirilmeleri için teslim edilmemiş olmaları ve yedi yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle YTM’ye intikal etmelerinde herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun hükmünün, iptal kararından önce hisselere sahip olan YTM’ye sağladığı haklar varlığını sürdürmekte olup iptal kararıyla birlikte paylar davalı … Bankasına dönmüş değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra, 26/4/2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlarak yürürlüğe giren 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanunla SPKn’na eklenen “Mülkiyeti YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar” Geçici Madde 10 ile, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile satışlarının yapılmış olması hâlinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülüklerinin Kurulca belirleneceği, şu kadar ki, YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanların aynen; satışı yapılmış olanların ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödeneceği düzenleme altına alınmıştır. 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesine dayanılarak çıkarılan ve 07 Eylül 2016 Tarih ve 29824 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 13 üncü Maddesinin Dördüncü Fıkrasının Kısmen İptali Üzerine Yatırımcı Tazmin Merkezi Tarafından Yatırımcılara Yapılacak Ödemelere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 4/1. maddesinde, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanların 8 inci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde aynen, satışı yapılmış olanların ise 9 uncu maddedeki esaslar çerçevesinde belirlenen satış tutarları dikkate alınarak, 10 uncu maddede belirtilen nemaları ile birlikte, YTM’ye başvuran hak sahiplerine EK-1’de yer alan taahhütname ve ibraname alınmak kaydıyla ödeneceği, 2. fıkrada ise ödeme için 5 inci maddede yer alan belgelerle birlikte YTM’ye başvurulmasının gerektiği düzenlenmiştir. 5 inci maddedeki düzenlemeye göre ise, Yönetmelik kapsamında ödeme talep eden hak sahipleri veya noter onaylı vekâletname ibraz eden vekili tarafından, bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren 10 yıl içinde iadeli taahhütlü posta yolu ile veya özel şirketler aracılığıyla imza karşılığı teslim suretiyle YTM’nin merkez adresine başvurulması zorunludur. Anılan bu düzenlemeler kapsamında dava konusu senetlerin, Yönetmelikte belirtilen alternatifli durumlara göre aynen veya nakden tazmini hususu YTM’nin sorumluluğundadır. Davacı tarafın, dava konusu ettiği hisselerin belirtilen süre içerisinde kaydileştirilmemiş olmaları nedeniyle Yatırımcı Tazmin Merkezine devredildiği dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda Yatırımcı Tazmin Merkezine devredilen hisse senetlerinin davalı tarafından davacı tarafa verilmesi mümkün değildir. Davacı taraf, Yatırımcı Tazmin Merkezi cevabi yazısında bildirildiği gibi Yatırımcı Tazmin Merkezinden ancak duruma göre aynen iade veya bedel talep edebilir. Hal böyle olunca davacı tarafın dava konusuyla ilgili olarak davalıdan talep edebileceği bir hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalıya husumet yöneltilemez. Mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 65/1. Maddesine göre, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Somut olayda ise davacı ve asli müdahale talep eden ortak kök murise ait olduğunu iddia ettikleri paylara ilişkin hak iddia etmektedir. Dolayısıyla üzerinde hak iddia edilen paylar terekeye dahil olup, tereke adına davanın açılması gerektiğinden, diğer mirasçıların davacı ile aynı yöndeki beyanları davaya muvafakat verme hükmündedir. Dolayısıyla davaya müdahale talep edenin istinaf dilekçesinin, ayrı bir istinaf başvurusu olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; asli müdahale talep eden vekilinin istinaf dilekçesinin reddine; Mahkemece pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken öncelikle Yatırımcı Tazmin Merkezine başvurulmaması nedeniyle davacının bu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığından bahisle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Asli Müdahale talep eden vekilinin istinaf dilekçesinin HMK’nın 341/1 ve 346/1. Maddesi uyarınca REDDİNE; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın, pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL harçtan alınması gerekli 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 18,50-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya; asli müdahale talep edenin yatırdığı avanstan artan kısmın kendisine iadesine, 6-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-İstinaf yoluna başvuru sırasında asli müdahale talep edenden alınan istinaf karar harcı ile istinaf başvuru harcının kararın kesinleşmesi ve istemi halinde davacıya iadesine, c-Davacı tarafın istinaf istemi kabul edilmekle birlikte davanın reddine karar verilmesi nedeniyle istinaf aşamasında yaptığı yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, d-Asli müdahale talep edenden tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/12/2021