Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1503 E. 2023/919 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1503
KARAR NO: 2023/919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2019
NUMARASI: 2017/1147 Esas – 2019/930 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 16.03.2012 tarihinde … ve davacı müvekkili tarafından üç ortaklı olarak kurulduğunu, her bir ortağın esas sözleşmede kararlaştırılan sermaye borcunu ödediğini, müvekkilinin %10, … %45 ve …’ın %45 oranında ortaklıklarının olduğunu, şirket yetkilisi olan …, müvekkilinin de ortak olduğu davalı şirketi yıllarca gereği gibi yönetemediğini, hiç genel kurulun yapılmadığını ve davacı müvekkilinin ortak olarak şirkete devam etmesini imkansız kılacak kadar haksız ve yersiz iftiralara maruz kalınması nedeniyle İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/170 esas sayılı dosyası ile şirketin haklı nedenle feshini talep ettiklerini, iş bu dava ikame edildikten sonra müvekkilinin %10’luk hissesi oranında hak ettiklerini almasını engellemek amacıyla davalı şirket adına diğer ortakların usulsüz olarak olağan genel kurul gerçekleştirerek müvekkili alacağını almasını engellemeye çalıştıklarını, söz konusu genel kurulun çağrısız genel kurul niteliğinde olduğunu, yapılan genel kurulda müvekkilinin hazır bulunmadığını, dava konusu genel kurulda, davalı şirketin mevcut sermayesinin 10 katından daha fazla sermaye artırımı yapılarak müvekkilinin hissesinin neredeyse yok edildiğini, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/170 esas sayılı dosyasında haklı çıkılması halinde müvekkilinin şirketten alacağını almasının engellenmeye çalışıldığını, 08.08.2017 tarihinde yapılan genel kurulun Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanması için sunulan belgelerde, şirket ortaklarını genel kurula çağıran iadeli taahhütlü posta evraklarının mevcut olduğunu, bu evrakların tamamen kötü niyetle hazırlandığını, … ve …’a gönderildiği iddia edilen evrakların üzerinde adres kısmı sadece Fatih/İstanbul olarak yazıldığını, herhangi bir mahalle, sokak ismi dahi yazılmadığını, genel kurulun toplanma şekli yerine getirilmediğini, bu nedenle yok hükmünde sayılması gerektiğini, çağrılı genel kurullarda genel kurula davet kağıdının ortaklara tebliğ edilmesinin yanında, ticaret sicil gazetesinde de yayınlanma zorunluluğunun olduğunu, bu ilanın da yetkisiz kişi tarafından yapıldığını, açıklanan nedenlerle; öncelikle tensiple davalı şirket yetkilisinin temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete kayyım atanmasını, 08.08.2017 tarihli Olağan Genel Kurul’un ve bu genel kurulda alınan kararların butlanına (yok sayılmasına), iş bu dosyanın İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/170 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalıya usulüne uygun tebligatın yapıldığı ancak cevap verilmediği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” … limited şirket Genel Kurul Kararının 6102 sayılı yasanın 622. Maddesi yollaması ile butlanı (yokluğunun) talep edildiği, buna dayanak olarak da limited şirketin genel kuruluna çağrısı olmadan yapıldığı, yapıldığı söylenen çağrının 6102 sayılı yasanın 617. Maddesine öngörülen müdür tarafından değil, müdürün vekili olan avukatı tarafından toplantı çağrısının yapıldığı, toplantının şirket merkezinin bulunduğu ilçe dışında yapıldığı bu nedenle de genel kurulun yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmiş olup, mahkememizce davacının bu talebinde 6102 sayılı yasanın 617/1. Maddesi uyarınca çağrının münhasıran müdüre ait olması, vekalet ile kullanılamayacak olması, bir an için dava dosyası yönünden müdürün vekili olan avukatı tarafından toplantıya çağrının yapılabileceği kabul edilse bile bunun için ayrıca vekaletnamede toplantıya çağrıya dair özel yetkinin de olması gerektiği oysa bu yetkinin de olmadığı bu nedenlerle toplantıya çağrının müdür tarafından yapılması hususunun kurucu unsur olduğu ve bu kurucu unsurun bulunmadığına kanaat getirilmiştir. Bu durum genel kurulun yoklukla malul olduğunu ve alınan kararlarında yoklukla malul olduğunun kabulünü gerektirir. Buna göre de davacının davası bu sebeple kabul edilmiş, diğer 6102 SY’nın 622. Maddesi yollaması ile dikkate alınması gereken 6102 sayılı yasanın 416. Maddesindeki çağrısız genel kurula ilişkin davacı iddialarının yerinde olmadığı zira çağrının yapılmış olduğu yine davacı tarafın iddiası içerisinde yer alan şirket merkezi dışında toplantının yapılmış olması yönündeki iddiası yönünden şirketin anonim şirket değil, limited şirket olması nedeni ile 6102 sayılı yasanın 409/3. Maddesinde öngörülen anonim şirketler için geçerli olan şirket merkezinde toplanma şartının limited şirket için zorunlu olmadığı, şirketin adresinin bulunduğu ilçe idari sınırları dışında da toplantının yapılabileceğine kanaat getirilmiş olmakla, bu yöndeki iddiaları dikkate alınmamış ve sadece genel kurul çağrısının limited şirketler için müdüre ait olması, bu yetkinin münhasır bir yetki olması ve davaya konu genel kurulun yapıldığı tarihteki şirket müdürünün … değil onun vekili olan avukatı tarafından yapılmış olması hususu genel kurulun çağrısının yetkisiz kişi tarafından yapılmış olması nedeni ile genel kurul ve genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğuna” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece dava konusu genel kurulun ve kararının yokluğunun tespitine karar verilmişse de bu nitelendirme yanlış olduğunu, TTK m. 625 ile müdürlerin devredilemez ve vazgeçilemez görevleri sayıldığını, ancak yine aynı yasanın M. 624/ll düzenlemesine göre ise; “Başkan olan müdür veya tek müdürün bulunması halinde bu kişi, genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantılarının yürütülmesi konularında olduğu gibi, genel kurul başka bir yönde karar almadığı ya da şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği takdirde, tüm açıklamaları ve ilanları yapmaya da yetkilidir.” ancak başkan bu düzenlemede belirtilen tüm görevleri şahsen yerine getirmek zorunda olmadığını, dolayısıyla başkan, bu görevlerin icrasını kendisine tabi kişilere de bırakabildiğini, dava konusu olayda, davalı limited şirketin tek müdürü … olduğunu, bu ortak ve şirketin tek müdürü, kendine tabi kişi sıfatıyla Av. …’ya genel kurul çağrısı yaptırdığını, her ne kadar özel yetki olmaması gibi bir takım gerekçeler ileri sürülse bile, bu olumsuzluk bir yokluk sebebi olmadığını, dolayısıyla mahkemece genel kurulun ve kararlarının hukuki nitelendirmesi yanlış olduğu gibi, bunun sonucu olarak da hak düşürücü süre yönünden de yanlış bir uygulamaya sebebiyet verdiğini, açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.10.2019 tarih, 2017/1147 Esas, 2019/930 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, limited şirket genel kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı şirket vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve dava konusu genel kurul kararının geçerli olup olmadığı noktasındadır.Davaya konu davacının katılmadığı 08/08/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısına çağrıya ilişkin 03/07/2017 tarihli şirket müdürler kurulu kararının Münferiden Sorumlu Müdür … adına vekili avukat tarafından imzalandığı görülmüştür,Limited Şirket genel kurul kararların butlanı ve iptalinde, 6100 sayılı TTK’nın 622. maddesi yollamasıyla Anonim Şirket genel kurul kararlarının butlanı ve iptaline ilişkin hükümler uygulanır.TTK’nın 445. Maddesinde, 446 ncı maddede belirtilen kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilecekleri; 447. Maddede ise, genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlarının batıl olduğu düzenlenmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-1048 esas 2014/430 sayılı kararında vurgulandığı üzere; “Hükümsüzlük halleri, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ele alınabilir. Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getiri.Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir. Hâkim tarafından de re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Şirket hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir. Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, ikincisi toplantıda karar alınmasındır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem (karar) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur.” Genel kurul kararlarının yokluğu halinde, iptal davası değil, Genel Kurul kararının yok olduğunun tespiti anlamında bir “tespit davası” açılır. Bu dava herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilir ve yargıç tarafından da re’sen dikkate alınır. TTK’nın 617/3. Maddesinde, limited şirketlere ilişkin çağrısız genel kurul hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanacağı düzenlenmiştir. Anonim şirketler hakkındaki çağrısız genel kurula ilişkin TTK’nın 416/1. Maddesinde ise, bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilecekleri ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilecekleri düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 625. Maddesi uyarınca müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürlerin genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesini ilişkin görev ve yetkileri devredilemez ve vazgeçilemez yetkiler arasında sayılmıştır.TTK 617. Maddesinde de Genel kurulun müdürler tarafından toplantıya çağrılacağı düzenlenmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarına göre, genel kurulun toplanması için çağrı yapan kişi ya da kurulun toplantıya çağrı yapmaya yetkili olmaması halinde yapılan çağrı yok hükmünde olup, bu çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararlar da yok hükmündedir. (2015/15527E. 2017/2736K.; 2015/3475E. 2015/10856K. ; 2005/14116E. 2007/5618K.) Somut olayda davaya konu 08/08/2017 tarihli genel kurulun toplanması icin çağrı yetkili müdür yerine vekili avukatı tarafından yapılmış ve genel kurul davacının katılımı olmaksızın toplanarak karar almıştır. Genel kurulu toplantıya çağırmaya TTK 617 maddesi uyarınca müdür yetkili olup, TTK 625. maddesi uyarınca şirket müdürünün bu yetkisi devredilmez ve vazgeçilemez yetkileri arasında sayılmıştır. Bu hale göre genel kurulun toplanması için yapılan çağrı yetkisiz kişi tarafından yapılmış olması nedeniyle yok hükmünde olduğunun kabulü gerekmiştir. Yok hükmünde olan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararlar da yok hükmünde olacaktır. Davalı vekili davanın süresinde açılmadığını ileri sürmüş ise de yokluğun tespitine ilişkin davalar herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığından mahkemece genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023