Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1466 E. 2023/865 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1466
KARAR NO: 2023/865
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2018/466 Esas – 2019/1247 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Taraflar arasındaki Tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davalı …’den 6.671,23 TL değerinde “…” satın aldığını davacının ürünleri kullanıp montajını gerçekleştirdikten kısa bir süre sonra su geçirmez olarak adlandırılan ürünlerin bu vasfı taşımadığının ortaya çıktığını, bu ayıbın 05.12.2017 tarihli bilgilendirme raporu ile davalı şirket yetkilisine bildirildiğini, davacının bu ayıp neticesinde uğranmış olan maddi zarar ve ayıplı ürünlerin monte edildikleri yerden sökülmeleri için zaruri olarak kiralanan vinç gideri olan 11.300,00 TL’lik ek maliyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davacının ayıplı olduğunu bildirdiği ürünleri hiçbir ek ücret, nakliye ve diğer ücretler talep etmeksizin değiştirdiğini ve zararını karşıladığını, davacının talep etmiş olduğu masrafların müvekkilinin katlanması gerekli zararlardan olmayıp, davacının bu miktarda harcama yapmış olmasının da mümkün olmadığını, davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yapmadığını, davacının giriş kalite kontrolü yapmayarak ayıplı malzemeleri tespit etmediğini, davacı tarafından talep edilen ücretin fahiş bir fiyat olduğunu ancak aksi tadirde bir karar alınacak olursa vinç hizmet bedelinin gerçek değerinin araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda ” …Davacının … Alışveriş Merkezi’nin dış cephe aydınlatmasında kullanılmak üzere davalıdan “saha montajı adaptör” satın aldığı, ürünler montajlandıktan sonra ayıplı olduğunun fark edildiği, davalının da ayıbı kabul ederek ürünleri ayıpsız muadilleri ile değiştirdiği taraf beyanları ile sabittir. Davacı ayıplı ürünlerin monte edildikleri yerden sökülmesi için kiralanan vinç giderinin davalıdan tahsilini talep etmektedir. Davalının sattığı ürünlerdeki ayıbın sabit olması karşısında, davalının ayıplı ifadan doğan zararı karşılaması gerektiği, davacının vinç kiralama bedeli olarak talep ettiği miktarın piyasa koşullarına uygun olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı … Alışveriş Merkezi Dış Cephe Aydınlatma Projesi kapsamında kullanılmak üzere müvekkili şirketten ‘Saha Montaj Adaptörü IP96’ almış ve bu ürünleri bir proje kapmasında alışveriş merkezi cephesine montaj için kullandığını iddia ettiğini, davacı satın aldığı ürünlerin ayıplı olduğu iddiasını e -posta göndererek müvekkiline bildirdiğini, müvekkili bu bildirim neticesinde herhangi bir tespit veya rapora gerek görmeksizin sırf taraflar arası devam eden ticari ilişkinin zarar görmemesi ve devam edebilmesi için ürünün ayıplı olup olmadığını kontrol dahi etmeksizin ve ayıba dair davacı yandan herhangi bir rapor dahi istemeksizin, salt davacının ayıplı iddiasına istinaden, davacının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünleri yenileriyle değiştirdiğini, ancak mahkemece davacının zararını hesaplarken ürünün ayıplı olmadığı değerlendirmemiş ürünün ayıplı olduğunu baştan kabul ederek karar tesis edildiğini, söz konusu kararın eksik ve hatalı incelemeler sonucunda oluştuğundan taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, arz ve izah edilen nedenlerle, usul ve esasa aykırı Mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında davacıya teslim edilen ürünlerin ayıplı ifası sebebiyle oluşan zararın tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, satılanın ayıplı olması nedeniyle uğradığı zararın tazmini sitemiyle eldeki davayı açmıştır.İstinafa gelen uyuşmazlık, ticari satıma konu ürünlerin, davalı tarafından yenisi ile değiştirilmesi nedeniyle ayıp iddiası ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı yönünde inceleme yapılması gerekip gerekmediği, ürünlerin monte edildikleri yerden sökülmeleri için ödenen vinç kiralama bedelinin talep edilip edilemeyeceği, talep edilen miktarın uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır(Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. Sayılı kararı). Ayıba karşı tekeffül borcu, satılan şeyde satıcı tarafından zikir ve vaat edilen vasıfların bulunmamasından veya satılan şeyin değerini yahut akit gereğince ondan beklenen faydaları azaltan veya kaldıran noksanları bulunmasından satıcının sorumlu tutulmasını ifade eder. Satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun doğabilmesi için ayıbın sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması, ayıbın önemli olması, alıcının sözleşmenin kurulduğu anda ayıbın varlığından haberdar olmaması ve en nihayetinden alıcının kendisine düşen muayene ve ihbar yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir. Aksi halde satılan, alıcı tarafından mevcut haliyle kabul edilmiş sayılır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Satış sözleşmesinde, satıcı zapttan ve ayıptan ari bir şekilde satılanın, mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. Satılanın ayıplı olması halinde alıcı TBK’nın 227/1. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarını kullanabilir. Anılan maddenin 2. Fıkrasında da alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklı tutulmuştur. Somut olayda, davacı şirket 05.12.2017 tarihli fatura ile aldığı ürünlerin proje kapsamında kullanılamaz hale geldiğini 05.12.2017 tarihli bilgilendirme raporu ile davalı şirket yetkilisine bildirmiştir. Sonrasında teste tabi tutulan ürünlerin, yapımında kullanılan hammaddenin gerekli yüzey birleşimini sağlayamamasından dolayı sızdırmazlık özelliğini kaybettiğine , hammadde üreticisinin ürünü değiştireceğini beyan ettiğine, bahse konu olan hammadde ile üretilmiş ürünlerin karantinaya alınmasının uygun görüldüğüne ilişkin 22.12.2017 tarihli Laboratuvar Test Raporu Formu davalı şirket yetkilisi tarafından davacı şirkete mail yoluyla gönderilmiştir. Davalının, davacıya satmış olduğu ürünleri sonradan değiştirdiği ihtilafsız olup, davalı her ne kadar ürünleri iyiniyetli olarak değiştirdiğini beyan etmiş ise de davalı şirket tarafından ürünler üzerinde laboratuvar testi yaptırıldığı ve ürünlerin ayıplı olduğuna ilişkin bir ihtar olmaksızın ürünlerin değiştirildiği anlaşılmıştır. Davalı tacir olup, basiretli tacir gibi hareket etmek zorunda olduğundan, davalının ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına ve ürünler üzerinde ayıp incelemesi yapılması gerektiğine ilişkin savunmalarına itibar edilmemiştir. Satılanın ayıplı olması halinde alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesince ayıplı ifadan kaynaklanan vinç kiralama bedeline ilişkin bilirkişi raporunun somut olaya uygun, gerekçeli ve denetime elverişli olması nedeniyle hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararı yerinde olduğundan HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gerekli 771,90 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 193,00 TL harcın mahsubuyla bakiye 578,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.21/09/2023