Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/145 E. 2021/106 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/145
KARAR NO: 2021/106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2017
NUMARASI: 2015/146 Esas – 2017/442 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04.02.2021
Taraflar arasındaki Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı … ‘ün müvekkili şirkette 09/07/2013 tarihinde dijital pazarlama uzmanı sıfatı ile çalışmaya başladığını, 03/10/2014 tarihinde 4.064,00 TL ücret ile çalışırken istifa edip işten ayrıldığını, davalı ile yapılan iş sözleşmesinin 9/e maddesinde “iş sözleşmesinin haklı nedenlerle iş veren tarafından veya haklı nedenler olmaksızın kendisi tarafından feshedilmesi halinde iş sözleşmesin sona erdiği tarihinden itibaren 1 yıl süre ile merkezi marmara ege ve iç anadolu bölgelerinde olup faaliyet konusu iş verenle tamamen veya kısmen aynı olan şirketlerde her ne suretle olursa olsun çalışmamayı bu gibi yerlerde ortak danışman yahut benzeri sıfatlarla bulunmamayı bu işleri kendi nam ve hesabına yatmamayı aksi taktirde son aylık brüt ücretinin 10 katı tutarının cezai şart olarak ödemeyi ayrıca rekabet yasağına son vermeyi kabul ve taahhüt eder” hükmü bulunduğunu, davalının … Aş.ye ait olan www…com adlı internet sitesinde çalışmaya başladığını bu şekilde sözleşmeye aykırı davrandığını, haksız rekabet yasağını ihlal ettiğini belirterek, Haklı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL ‘nin ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine , yargılama gideri vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle davalı … Aş. yönünden husumet itirazları bulunduğunu, bu müvekkilinin anılan sözleşmeyi imzalamadığını iş akdinin tarafı olmadığını, bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini, Diğer davalı … ‘ün davacı nezdinde dijital pazarlama uzmanı olarak orta düzeyde bir görev ifa ettiğini, müvekkili şirkette ise pozisyonun farklı olduğunu, pazarlama işi yapmadığını, müvekkili şirketin alıcı ve satıcıyı karşı karşıya getirdiğini, bu nedenle müşteri olan alıcıya doğrudan satış yapmadığını, dolayısıyla haksız rekabet sözleşmesine aykırı davranışı bulunmadığını, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için borçlar kanunu 444. maddesi gereğince rekabet sözleşmesinin geçerli olması için; iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması ile iş verenin müşterilerini tanıyan veya işle ilgili sır niteliğinde olan özel bilgileri öğrenen işçinin iş akdi sona erdikten sonra iş veren ile aynı alanda bu bilgileri kullanmak suretiyle iş verene zarar vermesi gerektiği şartının arandığını, müvekkilinin yaptığı iş gereğince davacıyı zarar uğratma ihtimalinin bulunmadığını, ayrıca rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesi gerektiğini , sınırsız olamayacağını, belirterek yasal koşulları oluşmayan haksız rekabet sözleşmesi nedeniyle istenen tazminat talebinin ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında, “davacı şirketin sanal ortamda doğrudan satış yapmasına rağmen davalı şirket sanal alemde satıcıyı ve mallarını arza sunup bizzat satış yapmadığı, Her iki şirketin aynı kategoride faaliyet gösterdikleri koşulu gerçekleşmediği, davalı şirketin doğrudan alıcı ile bağlantısı bulunmadığından davacı şirketin müşteri portföyünün diğer davalı … tarafından kullanılması da mümkün olmayacağı, davacı ile davalı … arasında imzalanan sözleşmenin 9/e maddesindeki cezai şart ve sınırlandırmanın davalının ekonomik geleceğini ortadan kaldırır nitelikte olması, getirdiği sınırlamaların çalışma özgürlüğüne aykırı bulunması nedeniyle geçerli olamayacağı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının eksik incelemeye ve yanılgılı hukuki değerlendirmelere dayalı hukuka aykırı bir karar olduğunu, TBK’nın iş sözleşmelerinde rekabet yasağını düzenleyen 444.-447. Md. Hükümlerine uygun olarak rekabet yasağı düzenlenmesi yapılabileceği, bunun çalışma özgürlüğüne aykırı bir yönünün olmadığının izahtan vareste olduğunu, buna uygun haklı bir gerekçe gösterilmeksizin yasaya uygun olan sözleşmenin hükmü geçersiz kabul edildiğini, 444. Md. Hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekirken anılan yasa hükümleri hiçbir şekilde nazara alınmaksızın hukuka aykırı bilirkişi raporunda atıfla TBK’nın 20.-23. Md. Gerekçe gösterilerek haklı davanın reddinin anayasaya ve yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, sözleşme tarihi göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece TBK’nın genel işlem koşullarına dair 20. Ve sözleşme özgürlüğü ile kesin hükümsüzlük hallerine dair 26-27. Md. Uygulanmasının doğru olmadığını, TMK’nın 23. Ve anayasanın 48. Md.lerinin de uyuşmazlığın çözümünde uygulama yeri bulunmadığını, akdedilen iş sözleşmesinde yer, zaman ve işin türü bakımından TBK’nın 445.md. uygun şekilde düzenlendiğini, davalı …’ün davacı şirkette dijital pazarlama uzmanı olarak çalıştığını ve görevi gereği davacı şirketin müşterilerini, satış, pazarlama, rakamlarını, yöntemlerini, iş tekniğini ve satış stratejilerini son derece iyi bilen ve dolayısıyla davacı şirketin ticari sırlarına vakıf bir kişi konumunda olduğunun izahtan vareste olduğunu, davalının işi gereği davacı şirkete ait ticari sırlara erişebilme imkanının bulunup bulunmadığının incelenmediğini, davalının, davacının en büyük rakiplerinden biri olan iye istanbuldaki firmada aynı işi yapmaya başlamış olması karşısında, davacının ticari sırlarını aktardığını, dava dışı şirkete iş stratejilerini, tekniklerini, fiyatlandırmaları yaparken davalının (rakibi olan) davacıdan elde ettiği ticari sırf mahiyetindeki bilgileri kullanarak avantaj sağladığı, kullanma pozisyonundaki bir işte çalışması sebebiyle davalının davacıya zarara uğratma ihtimalinin olduğunu, davalılardan …’ün transfer ederek davalıya aynı işi yaptıran diğer davalı … AŞ’nin davacı şirketin ekonomik ve ticari sırlarını elde ettiğini, bu bilgileri kendi menfaatin kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu, bu hususları istinaf ederek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 444 vd. maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır. Davalı … 09/07/2013 tarihinde aynı tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında davacı şirket nezdinde dijital pazarlama uzmanı olarak çalışmaya başlamış ve istifa etmek suretiyle 03/10/2014 tarihinde işten ayrılmıştır. Davalı … daha sonra 15/10/2014 tarihinde büro memuru genel kodu ile davalı … A.Ş.’de çalışmaya başlamıştır. Davacı ile davalı … arasındaki iş sözleşmesinin 9/e maddesinde, iş sözleşmesinin haklı nedenlerle iş veren tarafından veya haklı nedenler olmaksızın kendisi tarafından feshedilmesi halinde iş sözleşmesin sona erdiği tarihinden itibaren 1 yıl süre ile merkezi marmara, ege ve iç anadolu bölgelerinde olup faaliyet konusu iş verenle tamamen veya kısmen aynı olan şirketlerde her ne suretle olursa olsun çalışmamayı bu gibi yerlerde ortak danışman yahut benzeri sıfatlarla bulunmamayı bu işleri kendi nam ve hesabına yatmamayı aksi taktirde son aylık brüt ücretinin 10 katı tutarının cezai şart olarak ödemeyi ayrıca rekabet yasağına son vermeyi kabul ve taahhüt ettiği hüküm altına alınmıştır. TBK’nın 445/1. maddesi, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği düzenlenmiş olup, herhangi bir iş pozisyonu gözetmeden işçinin rakip firmaların tüm iş pozisyonlarında çalışmasını rekabet yasağı kapsamında düzenleyen 09/07/2013 tarihli iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin 9/e maddesi, iş türü bakımından işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek nitelikte olduğundan davalı işçinin davalı şirketteki pozisyonu itibariyle aşırı ve kanuna aykırı olan rekabet kaydı geçerli değil ise de TBK 445/2. Maddesi uyarınca Hakimin hakkaniyete uygun biçimde sözleşmenin kapsamı bakımından müdahale yetkisi uyarınca davalının aynı pozisyonda çalışması olarak düzenlendiğinin kabulü gerekmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Davacının dava dilekçesinde beyan ettiği, davalı …’ün görev tanımının (tamamı kabul edilmemekle birlikte) davalı tarafça, davalı işçinin davacı iş yerindeki görevinin sektörün gerektirdiği genel tedarik ve pazarlama işleri olduğu ve davalı işçinin diğer davalı şirketteki işinin ise davacı nezdinde yapmış olduğu işten farklı olduğu savunulmuştur. 24/02/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda e-ticaret sitesi olan taraf şirketlerin iştigal konularının birbirinden farklı olduğu, davalı işçinin davacı şirketteki faaliyeti ile davalı şirketteki faaliyetinin örtüşmediği, …com isimli internet sitesinde ürünler tedarik edilerek şatışlarının yapıldığı, satıcı firmaların …com ile yaptıkları anlaşma sonucu kendi ürünlerini satabildikleri ve bireysel satış imkanı bulunmadığı, …com isimli internet sitesinde ise ürün tedarik ederek satılmayıp, sadece aracı olduğu ve satıcı firmaların kendi ürünlerini satabildikleri rapor edilmiştir. Bu kapsamda davalı şirkete ait …com isimli internet sitesi, davacıya ait …com isimli internet sitesinden farklı olarak ürün tedarik aşaması bulunmayan, satıcıların kendi ürünlerini sattıkları bir e-ticaret platformudur. Davalı işçi SGK kayıtlarına göre davacıya ait e-ticaret platformundaki pazarlama uzmanı olarak çalıştığı işinden ayrılıp, davalı şirkete ait e-ticaret platformunda büro memuru olarak çalışmaya başlamıştır. Buna göre davalı işçinin taraf şirketlerdeki iş pozisyonu farklıdır. Davacı tarafça da bunun aksi ispat edilememiştir. Davalı işçinin davalı şirkette farklı bir iş pozisyonunda istihdam edilmesi ve işçinin istihdam edildiği bu iş pozisyonunun da, işçinin davacı iş yerinde edindiği bilgilerin kullanılabileceği ve bunun davacı iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olduğu hususları ispat edilememiştir. Davalı işçi davacının rakibi olan firmada çalışmaya başlamış olmakla birlikte, gerek taraf şirketlerin iş yapma biçimlerinin farklı olması, gerekse işçinin farklı bir iş pozisyonlarında istihdam edilmesi nedenleriyle davalı işçinin rekabet yasağını ihlal ettiğinin kabulü mümkün olmadığı gibi cezai şartın talep edilebilme koşulları da oluşmamıştır. Sonuç itibariyle Mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın, alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 14 TL posta ve tebligat masrafının davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 04.02.2021