Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1441 E. 2023/1078 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2020/1441
KARAR NO: 2023/1078
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2014/211 Esas – 2019/1307 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) Ticari Şirket (Sermaye Artırımından Kaynaklanan Yönetim Kurulu Kararının İptali İstemli )
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Taraflar arasındaki Ticari Şirket davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ 1-ASIL DAVA ; DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacıların toplamda 39,11’lik payla ortağı olduğu davalı şirketin 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının TTK 409 hükmüne aykırı olarak 2 yıl gecikmeli şekilde 03/04/2014 tarihinde yapıldığını, TTK m.437 gereğince bilgi alma haklarına riayet edilmeksizin görüşmeye geçildiğini, alınan kararların iyiniyet kurallarına ve yasaya aykırı olduğunu, 2012 yılına ait genel kurul toplantısının 7 numaralı maddesi ile şirket karı dağıtılmayarak sermaye artışında iç kaynak olarak kullanılmasına karar verildiğini, davalı şirketin kar payı dağıtmayarak sürekli sermaye arttırımı ve/veya karı iç kaynağa dahil etme yolunu tercih ettiğini, müvekkillerinin şirketin iç işleyişi ve faaliyetleri muhasebesi hakkında daha fazla bilgi edinmek istemeleri nedeniyle özel denetçi atanmasını istediklerini, davalı şirketin elde etmesi gereken karın davalı şirketin yönetim kurulu başkanının şahsi şirketlerine aktarılıp aktarılmadığının tespiti için özel denetçi atanmasının gerektiğini, TTK m.395 ve 396’da mezkur izinler hakkında alınan 11 no’lu kararın açık kanun hükmünü ihlal eder mahiyette olduğunu, davaya konu olağan genel kurul toplantısında her ne kadar pay sahibi yönetim kurulu üyeleri kendilerine TTK .395 ve TTK 396 uyarınca izin verilmesine ilişkin oylamada oy kullanmadılar ise de, oylamada oy kullanan davalı şirket ortağı … şirketinin de oy kullanamamasının gerektiğini, … Pazarlama şirketinin kullandığı oy ile Yönetim Kurulu üyesi …’ın izin alarak kanunu haksız olarak dolandığını, pay sahibi yönetim kurulu üyesinin oy kullanmasının yasak olduğu bir mevzuda söz konusu pay sahibi yönetim kurulu üyesinin hem temsil ve hem ilzam yetkisine sahip olduğu hem da hakim ortak olarak pay sahibi bulunduğu bir şirketin oy kullanmasının kanun metninin dolanılması anlamına geldiğini, davalı şirketin 03/04/2014 tarihinde hem 2012 yılına ait olağan genel kurul toplantısını hem de kayıtlı sermaye sistemine geçiş hakkında olağanüstü genel kurul toplantısını yaptığını, davalı şirketin dürüstlük kuralına aykırı şekilde kayıtlı sermaye sistemine geçtiğini, böylelikle sermaye arttırımı yapacağı zaman davacı müvekkillerin haberi dahi olmadan kendisine rahat hareket alanı sağladığını, … üyesi olmasının tüm külfetinin pay sahiplerine yüklendiğini belirterek 2012 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,7,8 ve 11 no’lu kararların ana sözleşme, yasa ve iyiniyet kurallarına aykırı olması nedeniyle iptallerine, 03/04/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 no’lu kararın ana sözleşme, yasa ve iyiniyet kurallarına aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesini, şirkete özel denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde, genel kurul toplantısında alınan kararların iptali ve özel denetçi atanmasının aynı davada ileri sürülmeyeceğini, davacıların teminat yatırmasının gerektiğini, genel kurulda alınan kararlara red oyu kullanmalarına rağmen muhalefet şerhinin toplantı tutanağına açıkça yazılmadığını, muhalefet şerhinin ekte olduğunun belirtilmiş olmasına rağmen hangi kararlara ne şekilde muhalefet ettiklerinin belirli olmadığını, iki ayrı genel kurul toplantısında alınan kararların iptalinin talep edilemeyeceğini, genel kurul toplantısının süresinde yapılmamasının, toplantı tutanağının usulüne uygun tutulmadığı iddiasının iptaline gerekçe oluşturmayacağını, 3 no’lu kararın iptal gerekçesinin açıklanmadığını, 4 no’lu kararın finansal tabloların genel kurulun onayına sunulmasına ilişkin olup çoğunluk tarafından onaylandığını, iptalinin mümkün olmadığını, 5 no’lu kararın yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olup yönetim kurulu üyelerinin ibrada oy kullanmadıklarını, 6 no’lu kararın denetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olup bu kararın da iptalinin mümkün olmadığının 7 no’lu kararın kar payı dağıtılmamasına ilişkin olup, kar payı dağıtılmasına karar verme yetkisinin genel kurula ait olduğunu, müvekkil şirketin kar payı dağıtılmamasına ilişkin kararlarının iptal davalarına konu olduğunu, talebin mahkemelerce reddedildiğini, kararların Yargıtay tarafından da onanarak kesinleştiğini, kar payı dağıtılmayarak sermayeye eklenmesinin de fiilen dağıtılması anlamına geleceğini, iptal edilemeyeceğini, müvekkilinin … üyeliğinin devamı için belirlenen en az sermayayeye sahip olmasının zorunlu olduğunu, 8 no’lu kararın bağımsız denetim şirketi seçimine ilişkin olup TTK 399/4-5 gereğince yasal süresinden sonra talep edildiğinden iptal edilemeyeceğini, olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 no’lu kararın da kanuna ve iyiniyet kurallarına aykırı olmaması nedeniyle iptal edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
2-BİRLEŞEN DAVA DAVA; Davacılar vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketin yönetim kurulunun almış olduğu, 08.08.2014 tarihli 2014/13 sayılı kararın sicil gazetesinde ilan edilmek suretiyle 21.08.2014 tarihinde yayınlandığını, iş bu kararla davalı şirket sermayesinin 45.000.000.-TL den 60.000.000.-TL’ye çıkarıldığını, ancak kararın gerekçesinin belli olmadığını, müvekkillerinin 2002 yılından bu yana tek kuruş kar almadığı şirketteki paylarının bu şekilde yapılan sermaye artışları ile kötü niyetli olarak günden güne eritildiğini, huzurdaki davaya konu yönetim kurulu kararına mesnet olan 03.04.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan kararın iptali için Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/211 Esas sayılı dava açıldığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı …. hakkında şikayette bulunulduğunu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/7858 Soruşturma dosyasının mevcut olduğunu, davalı şirketin vekili Av. … hakkında Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/367 Esas sayılı dosyasıyla görevi kötüye kullanma suçundan açılan davada mahkumiyet kararı verildiğini, taraflar arasında daha bir çok mahkemede davaların bulunduğunu, davaya konu yönetim kurulu kararının objektif iyi niyet kurallarına açıkça aykırı olduğunu, davalı şirketin bedelli sermaye arttırımı için 15 gün gibi kısa bir süre belirleyerek müvekkillerinin rüçhan hakkını kullanılabilmesini fiilen kısıtladığını, söz konusu kararın pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal ettiğinden batıl olduğunu, davalının sermaye artışına gerekçe olarak sunduğu …’nın gönderdiği yazının gerçekliği ve gerekliliğinin inandırıcı olmadığını, yine yönetim kurulu kararının usule aykırı alındığını 6102 sayılı TTK nun 460/5 maddesinde yönetim kurulu kararları aleyhine pay sahiplerinin iptal davası açabileceğinin düzenlendiğini belirterek öncelikle iptali talep olunan 08.08.2014 tarihli 2014/13 sayılı Yönetim Kurulu Karanının icrasının davalı şirketin kayıtlı sermaye sistemine geçisine izin veren 03.04.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararının iptaline ilişkin Bakırköy 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/211 Esas sayılı dosyası sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, tedbir kararının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne ilan için bildirilmesine, davalı şirketin internet sitesinin ana sayfasında yayınlanmasına,yönetim kurulu kararının butlanına, bu talep kabul edilmez ise anılan kararın kanun, esas sözleşme ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olması sebebiyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı …ın eşinin ölümünden sonra davalı şirket yönetim kurulu başkanından ve babasından haksız bir takım taleplerde bulunduğunu, bu taleplerin bazılarının karşılanmaması üzerine müvekkili şirketi çalışamaz hale getirebilmek için elinden gelen herşeyi yaptığını, şirket tarafından alınan her genel kurul kararına mualefet ederek bu kararlar aleyhinde davalar açtığını, açılan davaların pek çoğunun reddedildiğini, davacının özellikle velayeti altındaki çocukların hisselerini kullanarak müvekkili şirketi bu şekilde baskı altına almaya çalışması üzerine, müvekkili tarafından MK’nun 426.maddesine dayanılarak davacı anne ile velayeti çocuklar arasında açık ve somut menfaat çatışması olduğundan çocukların şirket nezdindeki hisselerini idare etmekmel sınırlı olmak üzere kayyım atanması için Bakırköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/103 Esas sayılı dosyasından dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davacının velayeti altındaki çocukların müvekkili şirkette bulunan hisselerinin temsili ve idaresi için temsil kayyımı atanmasına karar verildiğini, vesayet makamının izni ve kayyımın görüşü alınmadan huzurdaki davaya devam olunamayacağını, davacının Bakırköy 4 ATM nin 2014/591 Esas sayılı dosyası ile açtığı davanın reddine karar verildiğini, bu sefer Bakırköy 15 ATM nin 2014/106 Esas Sayılı dosyası ile şirketin feshi talepli dava açtığını, ayrıca Bakırköy 4 ATM nin 2014/741 Esas, Bakırköy 7 ATM nin 2014/849 Esas, Bakırköy 2 ATM nin 2014/211 Esas sayılı dosyalarıyla davalar açtığını, davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, kayyım atanmasına dair dava dosyasının celp edilmesi gerektiğini, davacıların TTK 460/5 maddesi atfıyla 448/3 maddesi uyarınca teminat yatırmalarını talep ettiklerini sermaye artışına dair alınan yönetim kurulu kararının tamamen yasal mevzuat gereği zorunluluktan kaynaklandığını, sermaye artışında pay sahiplerinin zarara uğratılmasının söz konusu olmadığını, sermaye artışının büyük bir kısmının şirket kaynakları sonuna kadar kullanılarak bedelsiz gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin son yıllarda önemli ölçüde büyüme ve gelişme kaydettiğini, yapılan sermaye artışının bu büyüme ve karlılığın sürdürülebilir olması için şart olduğunu, şirketin 03.04.2014 günü yapılan Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan 2 nolu karar ile 6102 Sayılı TTK gereğince kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine genel kurula katılan paydaşların oy çokluğu ile karar verildiği , kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine ve yönetim kuruluna sermaye arttırımı yapmak üzere yetki verilmesine dair genel kurul kararının geçerli olduğunu, yönetim kurulunun genel kurul kararına uygun olarak aldığı sermaye arttırımına ilişkin kararın iptal edilemeyeceğini, ihtiyati tedbir talebinin haksız ve yersiz olduğunu, yönetim kurulu kararının icrasının geri bırakılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince 18/02/2015 tarihli ara kararı ile davacı tarafın asıl davada özel denetçi atanmasına ilişkin talebin dosyadan tefrik edilerek ayrı esasa kaydına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince “…Davacı tarafça 3 no’lu maddenin iptali talep edilmiş olup, 3 no’lu maddede davacıların defter kapanışları hakkında bilgi istendiği, denetçi tarafından defter kapanışlarının zamanında yapıldığı bilgisinin verildiği, bu husus dışında alınmış bir karar bulunmadığı, davacı tarafın 3 no’lu gündem maddesine ilişkin usulüne uygun muhalefet şerhi bulunmadığı gibi, iptali talep edilebilecek bir karar bulunmadığı, kanun, ana sözleşme, iyiniyet kurallarına aykırı bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla bu madde yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça 4 no’lu maddenin iptali talep edilmiş olup, anılan madde finansal tabloların genel kurulun onayına sunulmasına ilişkindir. TTK 437/1 maddede, finansal tablolar, …yıllık faaliyet raporunun toplantıdan en az 15 gün önce şirket merkezinde hazır bulundurulacağı düzenlenmiştir. Maddede düzenlenen husus yazılı belgelerin pay sahiplerine verilmesi-ortaklarca imzalanması değil, istendiğinde incelenmek üzere şirket merkezinde ve varsa şubelerinde hazır bulundurulmasıdır. Başka bir deyişle, şirketin TTK 437/1’de sayılan belgeleri toplantıdan önce pay sahiplerine vermesi, teslim etmesi gerekli değildir. Belgelerin hazırlanarak toplantı tarihinden en az 15 gün önce incelemeye hazır tutulması, bu yükümlülüğün yerine getirilmiş sayılması bakımından gereklidir. Sözkonusu belgelerin davacıya verilmemiş olması, bilançonun tasdiki kararının iptalini gerektiren bir sebep değildir. Davacının toplantıdan evvel belgeleri incelemek üzere şirket merkezine gittiğini, ancak hazır edilmediğine ilişkin bir iddiası da bulunmamakta olup, kanun, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık görülmeyen kararın iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın iptalini talep ettiği 5.madde yönetim kurulunun, 6.madde ise denetim kurulunun ibrasına ilişkin olup; 6102 sayılı TTK’nın 436/(2).maddesinde, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağı belirtilmiştir. TTK’nın 436. maddesi hükmü emredici olup bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersiz olacağından alınan genel kurul kararı da yok hükmünde olacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 436/2. maddesi gereğince, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.İbraya ilişkin genel kurul tutanağından anlaşıldığı üzere, haklarında ibra kararı bulunan yönetim kurulu üyeleri ibra oylamasına katılmamıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 436/2. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri ibra oylamasında oy kullanamayacak olmasına rağmen, yönetim kurulu üyesi olmayan şirketin temsilcisi kendisi yönetim kurulu üyesi olsa dahi yönetim kurulu üyesi olmayan şirketi temsilen ibrada oy kullanması mümkündür. Yargıtay 11. H.D.’nin 12/12/2016 tarih ve 2016/2098 E-9484 K sayılı kararında yönetim kurulu üyesi olmayan şirketin temsilcisinin kendisi yönetim kurulu üyesi olsa dahi yönetim kurulu üyesi olmayan şirketi temsilen ibrada oy kullanmasının mümkün olduğu ifade edilmiştir. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesinin ortağı olduğu şirket nedeniyle edindiği oy hakkı TTK 436. maddesi kapsamında oydan yoksunluk olarak değerlendirilemez. Bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurul kararının kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olmadığı, denetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararda kanun, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla bu kararlar yönünden iptal talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın iptalini talep ettiği 7 no’lu karar, şirket kârının iç kaynak olarak kullanılmasına ilişkindir. Davalı şirket, … üyesi olduklarını, bu kuruluşa üye olabilmek, verdiği sertifikaları kullanabilmek, bu kuruluşun yayınladığı en iyi rafineriler listesi olarak bilinen “good delivery list” te yer alabilmek için bir rafinerinin minimum sermayesinin 15.000.000 ingiliz poundu olmasının gerektiğini, aksi halde kuruluşun rafineriyi üyelikten çıkaracağını, sertifikaları kullanmaktan menedeceğini, şirketin asgari sermaye şartını sağladığını ancak gerek döviz kurlarındaki değişiklikleri, gerekse nakit sermaye artışının 6102 Sayılı Yasa tarafından sınırlandırılmış olması karşısında bu kuruluş tarafından aranan en az sermaye şartının karşılanması için karın dağıtılmayarak sermaye artışında kullanılmak üzere iç kaynak olarak ayrılmasını zorunlu kıldığını, şirket karının dağıtılmayarak sermayeye eklenmesine dair alınan kararın yasal ve ekonomik zorunluluktan kaynaklandığını belirtmiştir. Kar payı dağıtmama kararı genel kurulun münhasır yetkisinde olup, davacı tarafın iptal talebine konu kar payı dağıtmama kararının bu yönüyle finansal zorunluluk teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Açılımı – Londra Külçe Piyasası Birliği olan … 1987 yılında kurulmuştur. Esas olarak 1919 yılında kurulmuş ve işleyen Londra Altın Piyasası’nın onay verme görevini üstlenmiş olup, görevi, görevi altın ve gümüş için olmak üzere rafinaj standartlarını belirlemektir. Yanı sıra …’in piyasaların koordinasyonu, takas ve teslimat, kıymetli maden saklama ile ilgili standartları belirleme ve bilgi dokümanları hazırlama gibi farklı görevleri de vardır. Londra Külçe Piyasaları Birliği’ne dünyadaki bankalar, ticari kuruluşlar, altın üretimi yapan şirketler, üretim yapan kuyumcular ve borsalar üye olmak için başvurabilirler. Londra’da yerleşik olan firmalar için tam üyelik verilir. Londra piyasasına direkt işlem yapmayan ancak piyasa ile bağlantı halinde olan kuruluşlar için geçerli olan uluslar arası ortak üyelik sistemi vardır.Listeye girebilmek kadar listeden çıkartılma riskini gözönünde bulundurarak davalı şirketin asgari sermaye kriterini yerine getirmesi beklenen davranıştır.Yukarıda açıklandığı üzere … nın altın piyasasının yöneticisi pozisyonunda olduğu, isteye girebilmenin altın ticaretinde var olmanın bir koşulu olduğu anlaşılmaktadır. Şirketin sermayesinde devamlı olarak kur baskısının etkisi gözönünde bulundurulduğunda davacı ortakların kar dağıtımı yapılmamasından muzdarip oldukları anlaşılmakla birlikte listedeki yeri korumanın sermaye kriterinin koşulsuz sağlanması olduğu gözetildiğinde sermaye artırımının gerekçesinin açıklanmadığı bilgilendirilmediklerine ilişkin sebeplerin de kararın iptaline gerekçe olamayacağı, …’nın listesindeki rafinelerin ve üyelik koşullarının da kamuya arzedildiği, davalı şirketin işlem yaptığı veya yapacağı İstanbul Altın Borsası da dahil olmak üzere listedeki rafinelerin ürünlerinin tüm dünyada kabul gördüğü gerçeği gözönüne alındığında davacılar vekilinin iddiasına itibar edilmemiştir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi, 22/11/2018 tarih, 2018/41 Esas, 2018/1447 karar sayılı ilamı) Bu sebeple kar dağıtmama kararının yerinde olduğu, iptali gerektirir bir hususun bulunmadığı anlaşılmakla bu maddeye yönelik iptal talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı taraf 8 no’lu kararın iptalini talep etmiştir. Olağan genel kurul 8 no’lu kararın 6102 Sayılı TTK gereğince bağımsız denetçi şirketi seçimine ilişkin olup, şirket genel kurulunda oy çokluğu ile bağımsız denetim şirketinin seçildiği, TTK’nun 399/4-5 gereğince belirtilen yasal süresi içerisinde davacı tarafça bağımsız denetçi atanmasının mahkemeden talep edilmediği, alınan kararda kanun ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık bulunmadığından bu maddeye yönelik iptal talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın 11.maddenin iptaline yönelik talebi yönünden yapılan değerlendirmede anılan maddede TTK m.395 ve 396 gereğince alınan izinlerin alınmasına yönelik kararın iptali talep edilmiştir. TTK nın 436. Maddesi gereğince pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikteki bir iş veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakem heyeti davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Madde içeriği dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerinin bu nitelikteki oylamalarda oylamaya katılmamaları gerekmektedir. Oylamaya katılmış olanların başlı başına karar iptalini gerektirmemektedir. Bu kişinin oyunun kararın alınmasında neticeye etkili olması gerekmektedir. Yönetim kurulu üyeleri oylamaya katılmamış ise de % 99 hissedarı … olan … AŞ’nin oylamaya katıldığı, her bir yönetim kurulu üyesi yönünden yapılan değerlendirmede bu kararın … yönünden iptalinin gerektiği, maddenin diğer yönetim kurulu üyeleri bakımından verilen kararda iptalinin gerekmediği anlaşılmakla bu madde yönünden kısmen kabul ile gündem 11 nolu maddesinin .. yönünden iptaline, aynı maddenin diğer yönetim kurulu üyelerine ilişkin kısmı ile genel kurulda alınan diğer maddelerin iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davacı taraf aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 no’lu kararın iptalini talep etmiş olup, karar kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine ilişkin olup, davacı tarafça kayıtlı sermaye sistemine geçiş için zorunluluk bulunmadığı, risklerin değerlendirilmediği, sermaye arttırımı kararı alınırken müvekkillerinin haberinin olmayacağı ve sermaye eritme çabasından ibaret olduğundan bahisle iptal talep edilmiştir. 6102 Sayılı TTK’da anonim şirketler için kayıtlı sermaye sistemi ve esas sermaye sistemi olmak üzere iki tür sermaye sistemi benimsenmiş olup, anonim şirketlerde kayıtlı sermaye sistemine geçiş usulü, TTK’nun 460.maddesi ile 6103 Sayılı Yasanın 20.maddesine istinaden Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkartılan Halka Açık olmayan Şirketlerde Kayıtlı Sermaye sistemine İlişkin Esaslar Hakkında tebliğde düzenlenmiştir. Kayıtlı sermaye sisteminde sermaye arttırımı genel kurul kararı olmaksızın yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirilir. Bununla birlikte TTK’nun 460.maddesinde kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından alınacak sermaye arttırımı kararının iptali bakımından TTK’nun 448 ve 451.maddeleri uygulanacak olup, TTK’nun 460/5 maddesine göre yönetim kurulu kararları aleyhine pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri TTK’nun 445. maddesinde öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açabilecektir. İptali talep edilen maddenin kanun, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı nitelikte olmadığı gibi kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu tarafından alınan sermaye arttırım kararına karşı da iptal davası açma imkanının bulunduğu anlaşılmakla bu madde yönünden de iptal talebinin reddine karar verilmiştir. Birleşen dosyada davalı şirket tarafından 08/08/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK 391/f-1.f butlanını, olmadığı taktirde TTK 460/5 maddesi gereğince iptalini talep etmiş olup, anılan kararda butlan hallerinin bulunmadığı, kayıtlı sermaye sisteminde sermaye arttırımı genel kurul kararı olmaksızın yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirileceği, bununla birlikte TTK’nun 460.maddesinde kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından alınacak sermaye arttırımı kararının iptali bakımından TTK’nun 448 ve 451.maddeleri uygulanacak olup, TTK’nun 460/5 maddesine göre yönetim kurulu kararları aleyhine pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri TTK’nun 445 .maddesinde öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açılabileceği, kararın ilan edildiği tarihin 21/08/2014, davanın açılış tarihinin ise 22/09/2014 olduğu, iptal talebinin yasal süresinden sonra ileri sürüldüğü anlaşılmakla bu talep yönünden de davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı … (… ve … velayeten ) vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça 4 no’lu maddenin iptali talep edilmiş olup, iptali istenilen Faaliyet raporu, hissedarların şirketin faaliyeti hakkında tam olarak bilgilendirilmesini öngören 28.08.2012 tarih ve 28395 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan şirketlerin yıllık faaliyet raporunun asgari içeriğinin belirlenmesi hakkında yönetmelikte yer alan hemen hemen hiç bir asgari şartı içermediğini, kararın iptalinin gerektiğini, Yönetim Kurulunda hakim hissedar … olup, şirketi fiilen … tek başına sevk ve idare ettiğini, … ait şirketin, … hakkında oy kullanarak … ibra etmesinn yasaya aykırı olup mahkemenin hukuki değerlendirmesinin isabetsiz ve hatalı olduğunu, …’in 15 milyon’luk şartı sermaye değil, öz sermayeye ilişkin olduğunu, davalı şirketin sırf kâr dağıtmamak için kelime oyunları ile sürekli mahkemeleri yanılttığını, davalı şirketin, ailenin hakimiyetine geçtiği 2002 yılından dava tarihine kadar tek kuruş kâr dağıtmadığını , şirketin üç de biri olan ve miras yoluyla hak sahibi olan vekil edenlerin mağdur edildiğini, davaya konu edilen, genel kurulda alınan 7 no’lu şirket karının iç kaynak olarak kullanılmasına ilişkin kararın iptali gerektiğini, birleşen dosyada davalı şirket tarafından 08/08/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK 391/f-1.f butlanının talep edildiğini, Mahkemenin TTK’nun 445. maddesinde öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açılabileceği, kararın ilan edildiği tarihin 21/08/2014, davanın açılış tarihinin ise 22/09/2014 olduğunu, iptal talebinin yasal süresinden sonra ileri sürüldüğü anlaşılmakla bu talep yönünden de davanın reddine karar verildiğini, mahkemenin asıl ve birleşen davada davanın reddine yönelik kısımlarının kaldırılmasına, kısmı kabul yönünden ise onanmasına, her halükarda davaların ilk istem gibi kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerine, TTK 395 ve 396. Maddelerde sayılan izinlerin verilmesinin, müvekkili şirket hissedarlarından oydan yoksun olduğu iddia edilen … A.Ş. ile müvekkili … A.Ş. arasında kişisel nitelikte bir iş olmadığının apaçık ortada olduğunu, şu durumda, şirket hissedarlarından … A.Ş. nin bu izinlerin verilmesine dair oylamada oy kullanamayacağı/oydan yoksun olduğunun iddia dahi edilemeyeceğini, müvekkili … A.Ş. ile hissedarlarından … A.Ş. arasında kişisel nitelikte bir iş olarak kabul edilmesinin asla söz konusu dahi olmayacak olan yönetim kurulu üyelerine TTK 395-396. maddelerde sayılı izinlerin verilmesine dair oylamada … A.Ş. nin oydan yoksun olduğuna dair davacının iddialarının hatalı, yasa ve Yargıtay uygulamalarına aykırı ve geçersiz görüşler olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin, TTK 395 ve 396. maddelerinde sayılan izinlerin verilmesine dair oylamada oy kullanmadıklarını, yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddelerinde sayılan izinlerin verilmesine dair alınan genel kurul kararı izah edilen gerekçeler ve yüksek mahkeme uygulamaları gereğince geçerli olduğunu, iptaline yada batıl olduğuna karar verilemeyeceğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2018/943 E. 2019/63 K. 17/01/2019 tarihli kararı doğrultusunda yönetim kurulu üyesi …’ın iptaline karar verilen 11 nolu maddenin oylamasında oya katılmadığını ve … A.Ş. İle müvekkil şirket arasında kişisel iş olarak nitelendirilemeyeceğini ve şirket yönünden TTK 436’nın dava konusu olayda uygulanamayacağı da gözetilerek mahkeme kararının “03.04.2014 tarihinde yapılan 2012 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan gündem 11 nolu maddesinin … yönünden iptaline” yönündeki hükmünün bozulmasına , mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Asıl dava 03/04/2014 tarihinde yapılan genel kurulda alınan 3-4-5-6-7-8-11 nolu kararların iptali ile 03/04/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 no’lu kararın iptali; birleşen dava ise davalı şirketin 03.04.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu davalı şirket yönetim kurulunun 08.08.2014 tarihli 2014/13 sayılı sermaye arttırımına ilişkin kararının butlanı, olmadığı takdirde iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulü ile davacı İlker Halaç tarafından açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalı şirketin 03/04/2014 tarihinde yapılan 2012 yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan gündem 11 nolu maddesinin … yönünden iptaline, aynı maddenin diğer yönetim kurulu üyelerine ilişkin kısmı ile olağan genel kurulda alınan diğer maddelerin ve aynı tarihli olağanüstü genel kurulda alınan 2 nolu kararın iptaline ilişkin talebin reddine, birleşen Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/298 esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 nolu kararın defter kapanış tarihlerinin daha sonra davacılara verileceğine, 4 nolu kararın finansal tabloların genel kurulun onayına sunularak onaylanmasına, 5 ve 6 nolu kararların yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibrasına, 7 nolu kararın şirket karının iç kaynak olarak kullanılmasına, 8 nolu kararın bağımsız denetçi şirketi seçimine, 11 nolu kararın yönetim kurulu üyelerinin TTK m.395 ve 396 gereğince alınan izinlerin alınmasına, aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 nolu kararın kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine ilişkin olduğu görülmüştür.Dosyaya toplanan delillerden davaya konu 03/04/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlarda toplantı ve karar nisaplarına uyulduğu, davacıların 4 , 5, 6, 7, 8, 11.maddeleri ile 03/04/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında gündemin 2. maddesi kararlarına olumsuz oy vererek bu muhalefet şerhlerini tutanağa geçirttikleri, muhalefet şerhinin tutanak dışında ayrı bir kâğıda yazılarak verdikleri belirlenmiştir. Yine davanın 3 aylık yasal sürede açıldığı, alınan genel kurul kararlarının tescil edildiği ve 16/04/2014 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığı anlaşılmaktadır. Asıl dava yönünden istinafa konu uyuşmazlık temelde 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısının 3, 4,5,6,7,8,11 nolu kararların ve aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 nolu kararın kanuna, sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı noktasındadır. – 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 3 nolu kararın davacıların defter kapanışları hakkında bilgi istedikleri, denetçi tarafından defter kapanışlarının zamanında yapıldığı bilgisinin verildiği, kapanış tarihlerinin sorulması üzerine tarihlerin daha sonra davacılara verileceğinin bildirildiği hususlarının yazılı olduğu görülmüştür. Ancak bu kararda davacı tarafın usulüne uygun muhalefet şerhi bulunmadığı, esasen bu kararın iptali talep edilebilecek bir genel kurul kararı niteliğinde olmadığı gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 nolu karar yönünden iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. – 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 4 nolu kararın finansal tabloların onaylanmasına ilişkin olduğu görülmüştür. Dürüst resim ilkesi başlığını taşıyan TTK. 515.maddesinde “Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır”. hükmü düzenlenmiştir. Dürüst resim ilkesi, kamuyu aydınlatma standartlarının nicelik ve nitelik bakımından geliştirilmesi, işletmenin hesaplarının doğru olması ve gerçeği dürüst bir biçimde vermesi, yani tam bir ayna görevi görmesi esasına dayanır. Bu ilke uyarınca anonim şirketin tüm finansal tablo ve raporlarının gerçeği dürüst bir tarzda yansıtması, bunların birbirleriyle uyumlu olması, birbirlerini tamamlamaları esastır (Üçışık/Çelik, Kar Dağıtımı, s. 34 vd.; Üçışık/Çelik, C 1, s.) Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunun mali inceleme bölümünde davalı şirketin hesaben düşük kar marjı ile çalıştığına ilişkin olarak şirketin içinde bulunduğu sektörde 2008-2009-2010-2011-2012 yıllarında gerçekten sektör ortalamalarının altında raporlanıp raporlanmadığı hususunun sektör uzmanlarınca tespit edilmesinin uygun olacağının belirtildiği, sektör uzmanı bilirkişi olmadan yapılan incelemenin eksik olduğu tespit edilmekle faaliyet raporunun dürüst resim ilkesi çerçevesinde denetlenmesi gerektiği gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu karar yönünden iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir.- 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında 5 ve 6 numaralı kararların iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 5 ve 6 nolu kararların yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olduğu görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksiklik olduğu tespit edildiğinden yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin ibrasının, sektör uzmanı bilirkişinin de dahil olduğu bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre değerlendirilmesi gerekir. Zira şirket genel kurulunun bilançoyu onaylaması ve ibra yönünde karar vermesi halinde dahi bilanço gerçeği yansıtmıyorsa veya geçerli değilse, alınan ibra kararları geçersiz olacaktır. Bu nedenle mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5 ve 6 nolu kararların iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir.-03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 7 nolu kararın , şirket kârının iç kaynak olarak kullanılmasına ilişkin olduğu görülmüştür. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 507/1. Maddesine göre, her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir. Kâr payının dağıtılıp dağıtılmaması hususu genel kurulun yetkisinde olmakla birlikte bu yetkinin Kanundaki sınırlara uygun olarak kullanılması gerekir. Zira ticaret şirketlerinin asıl amacı kar edip, ortaklarına dağıtmaktır. Bu halde, kanuni ve ihtiyari yedek akçeler dağıtıldıktan sonra, kar payı dağıtılmamasına karar verilebilmesi için TTK’nın 523/2. Maddesinde düzenlendiği şekliyle şirket aktiflerinin yeniden sağlanabilmesi için gereklilik bulunması veya bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı(istikrarlı) kâr payı dağıtmama yönünden haklılık bulunması şarttır.Davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde muhasebe ve finans uzmanı ile mali müşavir bilirkişiler tarafından yapılan incelemede sermaye artışı yapmanın ve kar payı dağıtmamanın gerekli olduğu belirtilmiş ise de alınan raporların sektör bilirkişisi tarafından değerlendirilmeden tanzim edildiği, bu nedenle sektör bilirkişisinin de dahil olduğu bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre şirket kârının iç kaynak olarak kullanılmasının uygun olup olmayacağının belirleneceği gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir.-03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 8 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 8 nolu kararın bağımsız denetçi şirketi seçimine ilişkin olduğu görülmüştür.Bağımsız denetçi,denetime tabi şirketler tarafından TTK’nun 397 ve devamı maddeleri uyarınca genel kurul tarafından kanunen atanması zorunludur.Bunun aksi davranışlar yönetim kurulunun sorumluluğunu gerektirebilir.Genel kurul tarafından atanan bağımsız denetçinin işini tarafsızlıkla yapamayacağı ve yetersiz olduğunun düşünülmesi hâlinde TTK’nun 399/4. maddesinde denetçinin değiştirilmesi mümkün iken faaliyet raporlarının ve finansal tablolarında usulsüzlük olması nedeniyle şirket genel kurulu tarafından yeterli çoğunlukla seçilen bağımsız denetçi seçimine ilişkin kararın iptali mümkün olmayıp , yapılan seçim kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı bulunmadığı gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 8 nolu kararın iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir.-03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 11 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 11 nolu kararın yönetim kurulu üyelerinin TTK m.395 ve 396 gereğince gerekli izinlerin alınmasına ilişkin olduğu görülmüştür. TTK nın 436. Maddesi gereğince pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikteki bir iş veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakem heyeti davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Madde içeriği dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerinin bu nitelikteki oylamalarda oylamaya katılmamaları gerekmektedir. Oylamaya katılmış olanların başlı başına karar iptalini gerektirmeyip, bu kişinin oyunun kararın alınmasında neticeye etkili olması gerekmektedir. Somut olayda yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağının kaldırılması konusu, davalı şirket ile dava dışı … A.Ş.arasındaki kişisel nitelikteki bir iş veya işlem olarak kabul edilemez. Çünkü bu karar davalı şirketin kendi yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağıyla ilgili olup dava dışı … A.Ş.ile şahsi nitelikteki bir işe veya işleme ilişkin değildir. Davalı şirketin … A.Ş.ile olan ticari ilişkisi de bu yorumu değiştirmez. Dolayısıyla iptale konu olan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağının kaldırılması oylamasında yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksun olup, oy kullanmadıkları, davalı şirketin ortağı olan ve ayrı bir tüzel kişilik olan … A.Ş.’nin oydan yoksunluğunun bulunmadığı, kararların içerik olarak da kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 11 nolu kararın …… yönünden iptaline karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir.-03/04/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 numaralı kararın iptali talebi yönünden yapılan incelemede; toplantıda alınan 2 nolu kararın kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine ilişkin olduğu görülmüştür. Anonim şirketlerde kayıtlı sermaye sistemine geçiş usulü, TTK’nun 460.maddesi ile 6103 Sayılı Yasanın 20.maddesine istinaden Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkartılan Halka Açık olmayan Şirketlerde Kayıtlı Sermaye sistemine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ’de düzenlenmiştir. Tebliğin 7.maddesinde “kayıtlı sermaye sistemine geçmek için Bakanlıktan izin alındıktan sonra genel kurul usulüne uygun olarak toplantıya çağrılır. Genel kurul, Kanunun 421 inci maddesinin birinci fıkrasındaki nisaplarla, şirketin kayıtlı sermaye sistemine geçilmesine ilişkin esas sözleşme değişikliklerini karara bağlar.” şeklinde düzenleme mevcuttur.Mahkemece anonim şirketlerde kayıtlı sermaye sistemine geçiş usulünün, TTK’nun 460.maddesi ile 6103 Sayılı Yasanın 20.maddesine istinaden Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkartılan Halka Açık olmayan Şirketlerde Kayıtlı Sermaye sistemine İlişkin Esaslar Hakkında tebliğde düzenlendiği, kayıtlı sermaye sisteminde sermaye arttırımının genel kurul kararı olmaksızın yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirileceği, bununla birlikte TTK’nun 460.maddesinde kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından alınacak sermaye arttırımı kararının iptali bakımından TTK’nun 448 ve 451.maddeleri uygulanacak olup, TTK’nun 460/5 maddesine göre yönetim kurulu kararları aleyhine pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri TTK’nun 445 .maddesinde öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açabileceği gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamına alınan bilirkişi raporunda 03/04/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kayıtlı sermayeye geçiş kararı ile ilgili olarak şirketin sermaye artırımında dürüstlük-iyiniyet kurallarına aykırılık bulunmadığı , yeterli ekonomik gücü bulunmayan pay sahiplerinin şirketteki pay oranlarını düşürmek amacıyla alınan sermaye artırımı kararı verilmediği ve sırf azınlık pay sahiplerine zarar kastı taşımadığı, bir diğer ifadeyle hakların başkalarına zarar vermeden ya da en az zararı vererek kullanılması ilkesine uyulduğu belirtilmiştir. İptali talep edilen kayıtlı sermayeye geçiş kararı, yönetim kuruluna verilen izin mahiyetinde olup, Yönetim Kurulunun karar alması halinde alınan kararın iptalinin talep edilebileceği de gözetildiğinde mahkemece 03/04/2014 tarihli olağanüstü genel kurulun 2 nolu gündem maddesinde alınan kayıtlı sermayeye geçiş kararının iptal talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir.Birlesen dava yönünden; Davalı şirketin 08/08/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK 391/1.madde uyarınca butlanı, olmadığı taktirde TTK 460/5 maddesi gereğince iptali talep edilmiştir. TTK’nun 460.maddesinde kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından alınacak sermaye arttırımı kararının iptali bakımından TTK’nun 448 ve 451.maddeleri uygulanacak, TTK’nun 460/5 maddesine göre yönetim kurulu kararları aleyhine pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri TTK’nun 445.maddesinde öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde iptal davası açılabilecektir. Somut olayda, kararın ilan edildiği tarihin 21/08/2014, birleşen davanın açılış tarihinin ise 22/09/2014 olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK 92/2 maddesi uyarınca süre; hafta ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. HMK 93.maddesinde ise ”Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.” hükmü düzenlenmiş olup, TTK’da öngörülen sürelerin hesaplanması hususunda ayrıca bir düzenleme getirilmediğinden HMK nın sürelerin hesaplanması konusundaki hükümleri uygulanacaktır.(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/5482 E-15570 K. Sayılı 25.11.2015 tarihli kararı, 11. Hukuk Dairesi 1984/4349 E-4366 K sayılı, 23.10.1984 tarihli kararı ) TTK’nın 445.maddesinde yazılı bir aylık süre 21/09/2014 tarihinde sona erecek ise de 21/09/2014 tarihinin pazar gününe denk geldiği, buna göre sürenin son gününün, resmi tatilin bitimini takip eden ilk iş günü olan 22/09/2014 tarihi olduğu ve davanın da 22/09/2014 tarihinde henüz bir aylık süre sona ermeden yapıldığı gözetildiğinde mahkemece sürenin hesabında yanılgıya düşülerek davanın hak düşürücü süre aşımından reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Davacı vekilinin birleşen davaya ilişkin istinaf nedeni yerindedir.Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle asıl ve birleşen dava yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun; asıl dava yönünden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendilerine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023