Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1440 E. 2023/83 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1440
KARAR NO: 2023/83
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
NUMARASI: 2017/635 Esas – 2019/918 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacılar ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkette davacılardan … Holding AŞ’nin toplam 33.448.330.550 adet, diğer davacı …’ün 766 adet, …’ün 383 adet, …’ün 766 adet, …’nun 766 adet, davacı …’ün 766 adet hissesinin sahibi olduğunu, davacıların azınlık pay sahibi olduğu … firmasının 17 Nisan 2017 tarihli olağan genel kurul toplansının 6 numaralı gündem maddesi altında alınan sadece hissedar olan bazı yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtımına ilişkin karar ile, TTKnun 395 ve 396 mad uyarınca yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma ve rekabet yasağına ilişkin verilen izinlere dair 10 numaralı gündem maddesi altında alınan kararın açıkça kanuna, davalı şirketin esas sözleşmesine ve objektif iyi niyet ile dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, icra görevi bulunmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına ilişkin genel kurulun 6 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan kararın iptali gerektiğini, kazanç payı adı altında yapılan bu ödemenin esasen örtülü kar dağıtımı niteliğinde olduğunu, dolaylı yoldan davalı şirkette pay sahibi olan şahıslara imtiyaz yaratılmış olduğunu, yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 mad kapsamında verilen izinlere ilişkin kararın, oy hakkından yoksunluk hükümleinin ihlal edilmiş olması sebebiyle iptali gerektiğini beyanla, davalı şirketin 17/04/2017 tarihli genel kurul toplantısında 6 v 10 sayılı gündem maddeleri altında alınan kararların yasaya ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle TTK 446 mad uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların iddialarının haksız olduğunu, davacı … ile … ve …’nin kardeş olup, davalı şirkete miras yolu ile ortak olduklarını, her üç kardeşin de daalı şirkette eşit olarak %33,33’er paya sahip olduklarını, yani daalı şirkette azınlık-çoğunluk veya hakimiyet statüsü olmadığını, bu gerçeğin, davaya konu 17/04/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında ilişkin hazır bulunanlar listesi ile de sabit olduğunu,şirket ana sözleşmesi uyarınca da alınan kararların kanun ve ana sözleşmede ön görülen oy çokluğu ile alındığını, o bakımdan davacıların kendilerinin azınlıkta olduğu veya davalı şirket nezdinde hakim ortaklık bulunduğu iddialarının gerçek dışı olduğunu, alınan genel kurul kararlarının TTK ve şirket esas sözleşmesine ve dürüstlük kuralına uygun olduğunu, icracı olmayan yönetim kurulu üyesinin, davalı şirket veya …Şirketler topluluğu dahilindeki şirketlerde ücretli çalışmayan, yani yönetim kurulu üyeliği haricinde ücret, maaş, prim, ikramiye vb.almayan yönetim kurulu üyesi olduğunu, icracı yönetim kurulu üyelerinin ise gerek davalı şirkette gerekse … Şirketler topluluğu dahilindeki şirketlerde yönetim kurulu üyeliği haricinde ücretli olarak çalışan, kendisine bağlı icrai mahiyette faaliyet gösteren bir birim bulunan ve bu görevleri münasebeti ile şirketin günlük iş akışın müdahil olan kişiler olduğunu, tüm yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödenmesi gibi bir zorunluluk bulunmadığı gibi davacının gerçek dışı iddiasının aksine kazanç payı adı altında örtülü bir kar dağıtımı yapılması veya imtiyaz yaratılması gibi bir urumun da söz konusu olmadığını, davalı şirketin en üst organı olan pay sahiplerinin genel kurulu, karın dağıtım şekli ve zamanını belirlemek, esas sözleşmeye uygun şekilde icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödeyip ödememek hususunda tamamıyla takdir hakkına haiz olduğunu, davalı şirketin genel kurulunun da yasal sınırlar dahilinde bu takdir hakkını kullandığını, genel kurulun takdir hakkının kullanımının yerindelik denetimine tabi tutulamayacağını, icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödenmesine ilişkin yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun genel kurul kararının, hiçbir şekilde bir pay sahibine imtiyaz yaratılması veya örtülü kar dağıtımı olarak nitelendirilemeyeceğini, yönetim kurulu üyelerinden bazılarının aynı zamanda hakim şirketin de yönetim kurulu üyesi olmasının, rekabet yasağından muaf tutulmak bakımından engelleyici bir durum olmadığını, her üyenin sadece kendisiyle ilgili oylamalarda oydan yoksun olduğunu, üyelerin birbirleri hakkındaki kararlarda oy hakkını kullanabileceğini beyanla, haksız davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Yönetim kurulu üyelerine kazanç payı verilmesine ilişkin gündemin 6.maddesi yönünden; TTK 511.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerine sadece net kardan ve ancak kanuni yedek akçeye ilişkin belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin %5’i oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kar payı dağıtıldıktan sonra, kazanç payı dağıtılabileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. Davalı şirketin ana sözleşmesinin 27.maddesi dikkate alındığında davalı şirket genel kurulunun kazanç payı dağıtımına ilişkin münhasır yetkisi bulunmaktadır. Bu bağlamda genel kural olarak davalı şirket genel kurulu yasal sınırlar kapsamında kalmak şartıyla yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtımına ilişkin karar alabilecektir. Ancak genel kurulun bu yetkisini kullanırken dürüstlük kuralına ve eşit işlem kuralına uygun davranması gerekmekte olup, kazanç payının yönetim kurulu üyelerinden münhasıran bir kısma yada bir kişiye dağıtılması yada söz konusu kazanç payının örtülü kar payı olacak şeklinde dağıtılması, dürüstlük kuralı ve eşit işlem kuralına aykırılık oluşturmaktadır. Başka bir anlatım ile genel kurul, dürüstlük kuralına ve eşit işlem kuralına uygun olmak şartıyla yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtabilecektir. Bu genel anlatımdan sonra somut olaya bakıldığında davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin …, …, …, …, …, … ve …’dan oluştuğu, söz konusu yönetim kurulu üyelerinden …, …, … ve …’nun aynı zamanda icra kurulunu oluşturdukları, …, …, … ve …’un ise icracı olmayan yönetim kurulunu oluşturdukları, ana sözleşmenin 27.maddesinde kazanç payı dağıtımı yapılırken icracı yönetim kurulu üyeleri yada icracı olmayan yönetim kurulu üyeleri şeklinde bir ayrım yapılmadığı, ayrıca genel kurulda gündemin 6.maddesi ile yönetim kurulu üyelerine kazanç dağıtımına ilişkin alınan kararda sadece … ve …’ye kazanç payının 1/2’şer pay oranında dağıtılmasına şeklinde karar alındığı, bu kararın hem icracı olsun yada olmasın tüm yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmaması noktasında, hemde bir an için kazanç payının sadece icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılacağı ve dağıtıldığı varsayımı ile icracı olmayan diğer yönetim kurulu üyeleri … ve …’a pay verilmediği, söz konusu kazanç dağıtımının sadece … ve …’e yapılması sebebi ile alınan kararın dürüstlük ve eşit işlem koşuluna uygun olmadığı gibi aynı zamanda bu iki yönetim kurulu üyesi ve hissedar olan ortaklara örtülü kar payı dağıtımı niteliği taşıdığı, bu itibarla dürüstlük ve eşit işlem kuralına aykırılık oluşturan gündemin 6.maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin kazanç payı dağıtımına ilişkin alınan kararın iptalinin gerektiği görülmüştür. Gündemin 10.maddesi ile davalı şirket yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396.maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin alınan kararlar yönünden; TTK 395 ve 396.maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyeleri genel kuruldan izin almadan şirketle kendisi veya başkası adına işlem yapamayacağı gibi, yine genel kurulun iznini almaksızın şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başka bir kişinin hesabına yapamayacağı, aynı tür ticari işlerle uğraşan ticari bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak olarak girememektedir. (…) Nitekim burada pay sahiplerinin bizzat sahip oldukları hisseler sebebiyle oy kullanamayacak iken söz konusu kuralı aşmak amacıyla çoğunluğu elinde bulundurduğu tüzel kişilik aracılığıyla hakimiyeti altında bulunduğu şirketin kullanacağı oyla söz konusu izinleri almak esasen kanunun oydan yoksunluk için öngördüğü düzenlemeyi bertaraf etmek anlamına gelmektedir. Bu nedenle ilgili yönetim kuruluna izin verilmesi esnasında yönetim kurulu üyesinin şahsen sahip olduğu oylar yanında hakimiyeti altında bulunan şirketin kullandığı oylar yönünden de oydan yoksunluk halinin somut olayda genel kurulda alınan kararlarda aranması gerektiği değerlendirilmiştir. Her ne kadar gündemin 10.maddesinde yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin yapılan oylamada … Holding ve … Holding temsilcilerinin olumlu oyları olmak üzere toplam 66.896.491.324 adet olumlu oy ve oyçokluğu ile izin verilmesi hususunda karar alınmış ise de, gündemin 10.maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin oylamada toplam oy sayısının 100.345.000.000 hissenin oy kullandığı, … yönünden şahsi hissedar olan yönetim kurulu üyeleri …, …, … ve …’un toplam 174.679 adet oyu yönünden oydan yoksunluk halinin bulunduğu, yine …’ün çoğunluk olarak yönetimin hissedarı bulunduğu … Holding AŞ’nin ise 33.448.333.231 adet hisse yönünden oydan yoksunluk halinin bulunduğu, bu yönetim kurulu üyesi yönünden toplam oydan yoksunluk halinin 33.448.507.910 adet olduğu, dolayısıyla … yönünden oy kullanabilecek hisse adedinin 66.896.492.090 adet oyun oy kullanabileceği, bu oylardan 33.448.333.997 adet oyun olumsuz oy verdiği, olumlu oy veren sayısının ise 33.448.158.093 olduğu, bu durumda …’e yönetim kurulu üyelerinin TTK 395 ve 396.madde hükümlerine göre izin verilmesine ilişkin kararın esasen oydan yoksunluk hali dikkate alındığında reddedildiği, bu itibarla …’ TTK 395 ve 396.maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin kararın iptali gerektiği anlaşıldığından söz konusu 10.madde yönünden alınan kararın iptaline karar vermek gerekmiştir. … ve … Holding yönünden ise; toplam oy sayısının 100.345.000.000 olduğu, şahsi hissedar olan yönetim kurulu üyeleri …, …, … ve …’un toplam 174.679 adet oyu yönünden oydan yoksunluk halinin bulunduğu, yine …’nin çoğunluk olarak yönetiminde bulunduğu ve hissedarı olduğu … Holding yönünden oy yoksunluğunun 33.448.158.093 pay olduğu, toplam oy yoksunluğunun 33.448.332.772 olduğu, kalan kullanılan oy miktarının oy yoksunluğu olmaksızın toplam kullanılabilecek oyun 66.896.667.228 olduğu, oylamada olumsuz oy veren sayısının 33.448.333.997 adet olduğu, olumu oy veren sayısının ise 33.448.334.231 olduğu, bu nedenle … yönünden TTK 395 ve 396.maddeleri uyarınca izin veren olumlu oy sayısının olumsuz oydan daha fazla olduğu, bu itibarla … yönünden hakimiyeti altındaki şirket oylamaya katılmamış dahi olsa ve oydan yoksunluk hali söz konusu dahi olsa bu yönetim kurulu üyesi yönünden verilen izin kararının sonuçtan etkilenmeyeceği, yine diğer yönetim kurulu üyeleri noktasında da başkaca oydan yoksunluk hallerinin bulunmadığı, … yönünden alınan kararda gerekli nisaplara ulaşıldığı anlaşıldığından, bunun yönünden açılan davanın reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın oydan yoksunluk isimli 436. Maddesini beyanla , somut uyuşmazlık açısından önem arz eden hususun … ile …’nin hâkimiyetine sahip oldukları … ve … Holding’in de, oydan yoksun olmalarına rağmen, davalı şirketin genel kurulunda oy kullanmış olmaları olup davalı şirketin fiilen hakim ortağı konumunda olan … Holding ile … Holding adına dava konusu genel kurulda TTK’nın 395.-396. Maddelerinde belirtilen izin ve yetkilerin anılan yönetim kurulu üyelerine verilmesi yönünde oy kullanıldığını genel kurul tutanağı ve hazirun listesiyle sabit olduğunu, … ve …’nin doğrudan şirketin hissedarı ve davalı şirketin hakim durumundaki pay sahibi olan … Holding ile … Holding’in de hakim ortakları olduğunu ve dolayısıyla davalı şirketin %66,66 oranla en büyük hissedarı olan … Grubu ve … Grubu’nun hakim ortakları konumunda olduklarını, bu hususların göz önünde bulundurulmadığını, bu iki şahsın aynı zamanda kardeş olduklarını ve davalı şirketin yönetiminde birlikte hareket ettikleri gerçeğinin dikkate alınmadığını, … yönünden yalnızca … Holding’in değil, … ile … Holding’in de bu izinlerin …’ye verilmesinde aynı doğrultuda hareket ederek oy kullandıkları ve izin verilmesine ilişkin kararın alınmasında rol oynadıkları göz ardı edilmiş olup mahkeme kararının bu bakamından maddi vakıalara aykırı düştüğünü, her halde oydan yoksun olan … Holding’in yapılan oylamada oy kullanmasına izin verilmesine ilişkin kararı hukuka aykırı hale getirdiğini, bu nedenle izinlerin verilmesine ilişkin kararın … yönünden de iptaline karar verilmesi gerekmekte olup emsal yargılamalarda da bu yönde hüküm tesis edildiğini, davaya konu genel kurulun 10 nolu gündem maddesi altında alınan …’ye TTK md 395-396 uyarınca izin verilmesine ilişkin kararın iptali talebinin reddine ilişkin ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararına dayanak olan bilirkişi raporlarında kazanç payı ve TTK’nın 395. – 396. Maddelerindeki izinler bakımından yapılan değerlendirmelerin Yargıtay içtihadına aykırı olduğunu, hiç bir şekilde … Holding A.ş.’nin oydan yoksun olduğunun kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için … Holding A.Ş.’nin oydan yoksun olduğu düşünülse dahi, ek bilirkişi raporu’nda ve kök bilirkişi raporu’nda …’e Ttk’nın 395, ve 396. maddelerindeki izinlerin verilmesi hususunda yapılan oydan yoksunluk hesabının yanlış olduğunu, bilirkişilerin …’ün 766 hissesini 766.00 olarak hesaplayıp oydan yoksun gördükleri hisse adedinin daha fazla çıkmasına sebep olacak fahiş bir hata yaptıklarını, 2016 yılına ait kazanç paylarının icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine ödenmesine dair alınan genel kurul kararının TTK ‘ya , şirket esas sözleşmesine ve dürüstlük kuralına uygun olduğunu, davalı Şirket’in esas sözleşmesinde de, yasada da, kazanç payının tüm yönetim kurulu üyelerine ödenmesi yönünde bir zorunluluk olmadığını, Yönetim Kurulu üyelerine kazanç payı ödenip ödenmemesi veya bir kısım yönetim kurulu üyesine kazanç payı ödenmesi anonim şirketin en üst organı olan genel kurulun münhasır takdir yetkisinde ve bu takdir hakkının kullanımı yerindelik denetimine tabi tutulamayacağını, davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinden merhum … ve …, davalı Şirketten veya … Grubu şirketlerinden maaş almayan, yani icracı olmayan yönetim kurulu üyeleri olduğundan, davalı Şirkette yönetim kurulu üyesi olmaları sayesinde sağladıkları katkı dolayısıyla, Genel Kurul tarafından icracı olmayan bu üyelere objektif kritere istinaden kazanç payı ödenmesi yasaya, Şirket esas sözleşmesine ve iyi niyet kurallarına ve eşit işlem ilkesine tümüyle uygun olduğunu, davalı Şirket Genel Kurulunun 6. gündem maddesi uyarınca aldığı icra görevi olmayan Yönetim Kurulu Üyesi … ve …’ye kazanç payı ödenmesi, anılan üyenin Yönetim Kurulu Üyeliği sıfatı dolayısıyla Şirkete sağladığı katkı dolayısıyla yapılan bir ödeme olup, hiçbir şekilde … ve …’nin pay sahibi olması nedeniyle kendilerine yapılan bir ödeme, paya tanınan bir hak, imtiyaz olmadığını, TTK’nun 395. ve 396. maddelerinde belirtilen izin ve yetkilerin verilmesine ilişkin alınan kararın oydan yoksunluk sebebiyle hukuka aykırı olduğu iddiası tümüyle gerçek dışı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2019 tarihli ve 2018/1327 e. 2019/8307 k. Sayılı kararın da savunmalarını teyit eder nitelikte olduğunu, Yasa koyucu TTK’nun 436. maddesinde yoksunluk hallerini bilinçli olarak sınırlı şekilde belirtmiş, pay sahibinin, ortağı olduğu ya da yönetiminde yer aldığı şirketlerin oy haklarını hiçbir şekilde kısıtlamadığını, zira, bu şekilde bir düzenleme öngörülmüş olsaydı, hiçbir holding şirket, sırf birkaç yöneticisi/hissedarı aynı diye, bir başka şirkete ortak olamaz, hiçbir aile şirketinin çalışamayacağını, ayrıca, oy hakkı kısıtlanmaya çalışılan tüzel kişiler … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş. ile kendilerine TTK’nun 395. ve 396. maddelerindeki izin ve yetkiler verilen yönetim kurulu üyeleri … ve … hukuken farklı kişiliklere sahip olup, yönetim kurulu üyeleri ile söz konusu tüzel kişilerin aynı kişi gibi değerlendirilmelerinin hukuken mümkün olmadığını, davalı Şirket’te pay sahiplerinden … Holding A.Ş. de, … Holding A.Ş. de yönetim kurulu üyesi olmadığını ve TTK’nun 436/1. maddesinde yönetim kurulu üyesi gerçek kişi pay sahibinin, yüzde kaç oranda olursa olsun, hissedarı olduğu tüzel kişinin, Şirket genel kurulunda gerçek kişi pay sahibi ile şirket arasındaki iş ve işlemlere ilişkin müzakerelerde oy kullanma hakkından yoksun olduğuna dair bir düzenleme olmadığını, oy hakkının, pay sahibinin mülkiyet bakkından (pay sahipliğinden) kaynaklanan yasal hak olduğu gerçeği karşısında, davacının iddialarının aksine, TFK’nun 436. maddesinde sınırlı şekilde sayılmış olan oydan yoksunluk halleri kanuni bir dayanak olmaksızın, afaki yorumlarla değiştirilip genişletilemeyeceğini, davalı Şirket, ağırlıklı olarak kimya, enerji ve gayrimenkul sektörlerinde faaliyet gösteren, temelleri 1952 yılına dayanan, bünyesindeki üretim tesisleri, yurt içinde ve yurt dışında kurulu grup şirketleri ve 5000’i aşkın çalışanı ile Türkiye’nin en büyük en önde gelen holdinglerinden biri olup, bu ölçekteki bir Şirket’te, bugüne kadar vazifelerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle dürüstlük kurallarına uygun bir şekilde layıkıyla yerine getiren, Şirket’in menfaatlerini gözeten Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nun 395. 396. maddesindeki izin ve yetkilerin verilmemesinin düşünülemeyeceğini, beyanla, ilk derece Mahkemesince gündemin 10. maddesi uyarınca verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu genel kurul kararlarının iptali sebebinin bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davalı şirketin, 2016 yılı olağan genel kurulu, davacı tarafın katılımı ile 17/04/2017 tarihinde yapılmıştır. Davacı tarafça, davalı şirketin 2016 2017 yılı olağan genel kurulunda alınan 6 ve 10 nolu kararların iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. Davacı taraf, iptal istemine konu genel kurul kararlarına muhalefetini bildirmiş ve eldeki davayı 17/07/2017 tarihinde üç aylık süre içerisinde açmıştır. Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, davalı … Anonim Şirketi’nin 17/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 6. Maddesinin iptali istenen kısmı, icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödenmesine ilişkin olup, yapılan oylamada davacı tarafın toplam 33.448.333.997 adet olumsuz oyuna karşılık 66.896.491.324 olumlu oyu ile kazanç payının … ve …’e 1/2 oranında dağıtılmasına karar verilmiştir. Davacı taraf, kazanç payı dağıtılmasının örtülü kazanç aktarımı olduğu, kazanç payının icracı yönetim kurulu üyelerine dağıtılmayıp icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasının TTK’nın 511. Maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu yöntemle dolaylı yoldan pay sahiplerine imtiyaz yaratıldığı iddiası ile söz konusu kararın iptalini istemektedir.TTK’nın 394/1. Maddesinde, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir. TTK’nın 511. Maddesine göre ise, yönetim kurulu üyelerine kazanç payları, sadece net kârdan ve ancak kanuni yedek akçe için belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş sermayenin yüzde beşi oranında veya esas sözleşmede öngörülen daha yüksek bir oranda kâr payı dağıtıldıktan sonra verilebilir.Davalı şirketin ana sözleşmesinin “karın dağıtılmasına” ilişkin 27. Maddesi, tespit olunacak safi(net) kardan varsa geçmiş yıl zararlarının düşülmesinden sonra, kalanın %5’inin TTK’nın 519. Maddesi uyarınca ödenmiş sermayenin %20’sini buluncaya kadar genel kanuni yedek akçe olarak ayrılacağı; kalan tutara varsa ilgili hesap yılı içinde yapılan bağışların ilave edilmesiyle hesaplanacak matrahtan ödenmiş sermayeden genel kurulca belirlenen tutarda birinci temettü ayrılacağı; kalandan en fazla %10 tutarında bir meblağın genel kurulca yönetim kurulu başkan ve üyelerine dağıtılmasına karar verilebileceği şeklinde düzenlenmiştir.Davaya konu genel kurul kararında, şirketin 2016 yılı net karı 75.827.205,00 TL olarak tespit edilmiş ve 3.791.360,00 TL kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra 48.421.603,00 TL’nin 1. Temettü olarak dağıtılması, kalan karın %10’u tutarındaki 2.361.424,00 TL’nin icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılması, kalan 21.252.818,00 TL’nin olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verilmiştir.Davalı şirketin sermayesi 1.003.450.000,00 TL olup, ödenmiş sermayesi 968.432.059,85 TL’dir. Buna göre, kazanç payı dağıtılabilmesi için kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra pay sahiplerine dağıtılması gereken kar payı tutarı 48.421.602,99 TL’dir. Genel Kurul tarafından da 48.421.603,00 TL’nin 1. Temettü olarak dağıtılmasına karar verilmiş olup, kanuni yedek akçe ve 1. Temettüden sonra kalanın %10’unun kazanç payı olarak ayrılmasında Kanuna ve esas sözleşmeye bir aykırılık bulunmamaktadır. Ayrılan kazanç payı Kanun ve esas sözleşmeyle izin verilen miktarda olması nedeniyle dürüstlük kuralına aykırı olarak kazanç payı ayrıldığının veya örtülü kazanç aktarımı bulunduğunun da kabulü mümkün değildir.Davacıların yönetim kurulu üyesi olmadıkları nazara alındığında, kazanç payının icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verilmesi de eşitlik ilkesini ihlal eder nitelikte değildir. Bu nedenle, mahkemece genel kurulun kazanç payı dağıtımına ilişkin 6 nolu kararı yönünden iptal sebebi bulunmadığı nazara alınarak iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece genel kurulun kazanç payı dağıtılmasına ilişkin 6 nolu kararının iptaline karar verilmesi isabetli olmamıştır.Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, davalı … Anonim Şirketi’nin 17/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının;10. Maddesi, TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin olup, yapılan oylamada davacı tarafın toplam 33.448.333.997 adet olumsuz oyuna karşılık pay sahipleri … ve … Holding’in toplam 66.896.491.324 olumlu oyu ile TTK’nın 395 ve 396. Maddelerindeki izin ve yetkilerin verilmesine karar verilmiştir. Diğer pay sahipleri bu oylamada oy kullanmamıştır.Davacı taraf, oy hakkından yoksunluk hükümlerinin ihlal edildiği iddiasıyla iddiası ile söz konusu kararın iptalini istemektedir.TTK’nın 436/1. Maddesinde, pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağı, 2. Fıkrasında ise, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları düzenlenmiştir. Davalı şirkete 33.448.333.231 adet pay ile ortak olan … Holding A.Ş.’yi genel kurulda yönetim kurulu üyesi …; 33.448.158.093 adet pay ile ortak olan … Holding A.Ş.’yi genel kurulda yönetim kurulu üyesi … temsil etmiştir. TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri uyarınca gerekli izin ve yetkilerin verilmesinde pay sahibi olan yönetim kurulu üyeleri kendilerine ait paylardan doğan oy hakkından yoksun olup, temsil edilen şirketler bakımından herhangi bir oy yoksunluğu bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra yapılan oylama yönetim kurulu üyesi olmayan pay sahipleri … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’nin kişisel nitelikte bir işe ilişkin değildir. Dolayısıyla TTK’nın 395 ve 396. Maddesi uyarınca verilen izin ve yetkiler yönünden bu kararın … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’nin ve ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe ilişkin olmaması nedeniyle bu şirketlerin herhangi bir oy yoksunluğu bulunmamaktadır. Bunların yanı sıra iptal istemine konu genel kurul kararı yönünden oy yoksunluğu bulunmayan dava dışı … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’nin genel kurulda kendisini oy yoksunluğu bulunan … ve … ile temsil ettirmesine de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece 10 nolu genel kurul kararı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesinin davanın reddedilen kısmına ilişkin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; ancak mahkemece eldeki davanın, icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına ilişkin 6 nolu kararın dürüstlük ve eşit işlem koşuluna uygun olmadığı ve örtülü kazanç aktarımı niteliğinde bulunduğundan, 10 nolu genel kurul kararının ise … yönünden oy yoksunluğu bulunduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Davacı tarafça karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, 6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacı tarafa; davalının yatırdığı avanstan artan kısmın kendisine iadesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı tarafça başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, b-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, c-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL, posta ve tebligat gideri 99,20 TL olmak üzere toplam 247,8‬0 TL yargılama masrafının davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 8-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/02/2023