Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1438 E. 2023/34 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1438
KARAR NO: 2023/34
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/02/2020
NUMARASI: 2015/886 Esas – 2020/126 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı … Hayvancılık Sanayi Ticaret A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde; davalı … Ticaret A.Ş.’nin 2015 Mart ayına kadar acentesi ve tek satıcısı olduklarını, davalı şirketin Beşiktaş … Noterliğinin 16.03.2015 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesinin feshedildiğini, fesihten sonra davalı şirketin Samsun bölgesinde başka bir şirket ile çalışmaya başladığını ve kendi müşteri portföyünden yararlanmaya devam ettiğini, bu durumun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 122’ye göre kendilerine denkleştirme tazminatı isteme hakkı verdiğini, davalı şirkete Samsun … Noterliğinin 31.07.2015 tarih ve … sayılı ihtarnamesini göndererek denkleştirme tazminatını talep ettiklerini, kendilerine ödeme yapılmadığını, ihtarnamenin davalı şirkete tebliğ edildiği 04.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte 10.000,00 TL denkleştirme tazminatının taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı şirket denkleştirme tazminatını almaya hak kazanmış olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 122/II’ye göre denkleştirme tazminatının hesabının yapılması için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre davacı şirket defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Denkleştirme tazminatı hesabı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 122/II’de yer alan “Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz.” hükmüne göre yapılacaktır. Hazırlanan 14.07.2016 tarihli bilirkişi raporunda davacının son beş yıllık dönemde toplam kârının 1.265.423,00 TL olduğu yıllık ortalama net kârının ise 253.084,60 TL olduğu tespit edilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 122/II’ye göre davacı şirketin almaya hak kazandığı denkleştirme tazminatı tutarı 253.084,60 TL’dir. Davacı taraf davalı şirkete 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 18/III’e uygun şekilde Samsun … Noterliğinin 31.07.2015 tarih ve … sayılı ihtarnamesini göndererek denkleştirme tazminatını talep etmiş ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 117’ye göre davalı tarafı temerrüte düşürmüştür. Davacı tarafın gönderdiği ihtarnamede davalı tarafa yedi günlük süre verilmiş olup ihtarname 04.08.2015 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiştir. Yedi günlük süre ise 11.08.2015 tarihinde dolmuştur. Bu durumda faiz başlangıç tarihi 11.08.2015 tarihi olup davacı tarafın 04.08.2015 tarihinden itibaren faiz talep etmesi kabul edilmeyerek faize 11.08.2015 tarihinden itibaren hükmedilmiştir. Taraflar arasındaki ilişkinin ticari ilişki olması nedeniyle davacı tarafın ticari faiz talebi de kabul edilmiştir. Bu gerekçelerle davanın kabulüne” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı vekili 10.09.2015 tarihli “tensip tutanağı’nın 5. Maddesinde kesin süre verilmesine rağmen dava dilekçesinde dayandığı hiçbir delil sunmadığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 128. Maddesinde; “cevap dilekçesi vermeyen davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayıldığını” denilmekte olduğunu, davalının “inkar yolunu” seçmesi durumunda ispat yükü yer değiştirmekte, davacının, dava dilekçesinde dayandığı tüm vakıaları ispat etmesi gerektiğini, bayilik sözleşmesi taraflar arasındaki hukuku belirlemesi ile bu kapsamda çalışma ve fesih şartlarını düzenlediğinden, müvekkili şirketin hali hazırda çalıştığı bayisinin kestiği faturalar ve davacının bayilik döneminde kestiği faturalar ile davacının ve dava dışı mevcut bayinin müşteri portföy listesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 122/1.a-b-c maddelerindeki değerlendirmelerin yapılabilmesi için önem arz etmekte olduğunu, davacı talebini 6102 sayılı TTK.’nun 122. Maddesine dayandırmış olup, bu hususta değerlendirme yapabilecek bilirkişinin Ticaret Hukuku uzmanı olması gerektiğini, davacı şirket ile müvekkil şirket arasında yer alan sözleşmede açıkça belirtildiği üzere müvekkil şirketin bayilik sözleşmesini tek taraflı sonlandırma yetkisi bulunmamakta olduğunu, müşteri portföyünü davacının iddia ettiği gibi bayiler değil müvekkil şirketin bölge müdürlükleri bünyesinde çalışan satış temsilcilikleri sağladığını, müvekkil şirketin çalışma sitemine göre ülke çapındaki zincir mağazalarla olan anlaşmaları merkeze bağlı Satış Müdürlüğü yapmakta, bölgesel nitelikteki zincir mağaza ve şirketlerle bölge müdürlükleri bünyesindeki satış temsilcileri anlaşma yapmakta ve müşteri portföyünü belirlediğini, müvekkil şirketin anlaşmış olduğu bayiiler ise satış temsilciliklerinin anlaşmış olduğu yerlere dağıtım yaptığını, tarafımızca dosyaya ibraz edilen taraflar arası bayiilik sözleşmesinin, sözleşmenin feshini düzenleyen 16. Maddesinde “şirketin hiçbir ihtara hacet kalmaksızın işbu sözleşmeye feshetmeye yetkili olduğu, her ne sebeple olursa olsun sözleşmenin feshi halinde bayii şirketten hiçbir ad altında herhangi bir talepte bulunamaz” hükmü bulunmadığını, yine aynı sözleşmenin 11. Maddesinde görüleceği üzere “müvekkil şirketin bayii ve bölge sınırları içinde yeterli dağıtımı yapamadığı anlaşıldığında veya şirketin lüzum görmesi halinde aynı işle ilgili olarak başka bayilikler kurması şirketin selahiyeti içinde olduğunu, bayii buna hiçbir şekilde karşı çıkmadığını ve bu nedenle şirketten hak talep edemez.” demek suretiyle davacının bu hususta herhangi bir talepte bulunamayacağını belirttiğini, yerel mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemelerinde de tazminat hesabından önce davacı tarafın denkleştirme ve diğer adlar altında herhangi bir tazminata hak kazanıp kazanmadığı sorgulanması gerekirken bu hususta hiçbir inceleme yapılmadığını, belirtilen sebepler neticesinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: bu davada yazılı usul geçerli olmakla yasal süreler geçtikten sonra hiçbir yazılı cevap verilmeden, delil sunulmadan ve savunmanın genişletilmesi kapsamındaki beyanları usul hukuku gereği incelenmeyeceğini, bu hususa muvafakatimiz bulunmadığını istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin süresinden önce haksız feshedildiği iddiasıyla portföy tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Üzerinde düzenleme tarihi ve davalının imzası bulunmayan Bayilik Sözleşmesi davalı tarafça dosyaya ibraz edilmiştir. Taraflar dosyaya sunulan sözleşme maddelerine karşı çıkmamışlardır. Bayilik sözleşmesinin herhangi bir şekil şartına bağlı olmadığı, sözlü olarak da kurulabileceği dikkate alındığında taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin dosyaya sunulan sözleşme şartları ile kurulduğu kabul edilmiştir. Davacının bu sözleşme hükümlerine göre davalının Samsun Bölgesinde bayiliğini yaptığı anlaşılmaktadır. Bu bölgede davalı şirketin ürettiği veya üretimini yaptırdığı mallarının dağıtım ve pazarlaması için davacıya dağıtım, depolama ve satış işinin verildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 11. Maddesi “ŞİRKETİN BAYİYE tanıdığı bayilik bölgesi sınırları içerisinde bayinin yeterli dağıtım yapamadığı ŞİRKETÇE yapılan inceleme sonucunda anlaşıldığında veya ŞİRKETİN lüzum görmesi halinde bu sınırların değiştirilmesi veya aynı işle ilgili olarak başka bayilik veya bayilikler kurulması şirketin selahiyeti içindedir. Bayi buna hiçbir şekilde karşı çıkamaz ve bu nedenle şirketten hiçbir hak talep edemez” düzenlemesine içermektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. Eldeki uyuşmazlıkta taraflar arasındaki sözleşmenin TTK 122 maddesindeki düzenlemeler çerçevesinde kaldığını diğer bir ifadeyle sözleşmenin” acentelik, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme” niteliğinde olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir. Tek satıcılık sözleşmesinin, yapımcı ile tek satıcı arasında hukuki ilişkileri düzenleyen, yapımcının ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belli bir coğrafi bölgede tekel hakkına sahip olarak tek satıcıya göndermeyi, tek satıcının da söz konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunma yükümlülüğü üstlendiği bir sözleşme olmasına göre, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin Tek Satıcılık sözleşmesi olmadığı gibi davacıya tekel hakkı veren bir sözleşmede olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) 6102 sayılı TTK 122 maddesinde acentelik sözleşmelerinden kaynaklan portföy oluşturma karşılığı olarak düzenlenmiş, yasanın 5. fıkrasında “(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” düzenlemesini içermektedir. Az yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasındaki sözleşme yasanın aradığı, acentelik sözleşmesi, tek satıcılık sözleşmesi yada benzeri tekel hakkı veren sürekli sözleşmelerden olmadığı anlaşılmakla TTK 122 maddesine dayalı denkleştirme isteminin yerine olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. (emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/57 E. 2015/16049 K.,Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2991 E. 2021/4968 K. Sayılı ilamları). Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78 TL peşin harç ve 4.152,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 4.322,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.142,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5-Hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca reddedilen miktar yönünden 38.431,84 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider ve delili avansının yatırana iadesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istemi halinde kendisine iadesine,b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/01/2023