Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1432 E. 2021/37 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1432
KARAR NO: 2021/37
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2019/299 Esas – 2019/1038 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/01/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; davalı tarafın müvekkili şirketi hakkında 21/10/2016 – 21/10/2017 arasındaki yıllık taahhüt döneminde 359 ton LPG almış olduğuunu ve 1.640 ton eksik alım yaptığını, bunun karşılığında 1.640*100=164.000 USD ceza-i şart borcu olduğuunu iddia ederek İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2017/1246 Esas sayılı doayasından fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 11.000 USD üzerinden alacak davası açtıklarını, müvekkili şirketin davalı tarafa taraflar arasındaki bayilik ilişkisinde, dava konusu döneme ilişkin 164.000 USD ceza-i şart borcu bulunmadığını, davalı yanın, müvekkilinin asgari mal alım taahhütnamesine aykırı hareket ettiğini, oysa taraflar arasında 21/10/2014 tarihinde yeniden bayilik sözleşmesi imzalandığını, 06/06/2012 tarihli Bayilik protokolünün yeniden imzalanan 21/10/2014 tarihli yeni bayilik sözleşmesinin eki olarak kabul edilmesi ve 06/06/2012 tarihli bayilik protokolündeki taahhütlerin ve ceza-i şartların dikkate alınmasının hukuken mümkün olmadığını, taraflar arasındaki asıl ticari ilişkinin 21/10/2014 tarihli bayilik sözleşmesi ile başladığını, bundan sonraki alım-satım bayilik ilişkisinin de bu sözleşme kapsamında devam ettiğini, iddia olunan bu alacakların var olup olmadığı, miktarı, sorumlusunun yargı kararı ile belirlenmesi dava dışı ipotek borçlusu … yönünden de önem arz ettiğini, müvekkili şirketin davalı firmaya iddia ve talep ettiği gibi İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2017/1246 Esas sayılı dosyasından ceza-i şart borcu olmadığını, tüm ihtarlara rağmen müvekkili şirket lehine verilen teminatları iade etmeyen, ipotekleri kaldırmayan davalı yanın kötü niyetli olduğuunu beyan ederek müvekkili şirketin davalı tarafa 153.000 USD ceza-i şart borcu olmadığının tespitine, davanın …’a ihbarına, müvekkili lehine, davalı yanca talep ve iddia edilen toplam alacağın (164.000 USD) %20’den aşağı olmamak üzere davalı … firması aleyhinde kötü niyet tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının bu davada ileri sürmüş olduğu hususların müvekkili tarafından açılan İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2017/1246 Esas sayılı dava dosyası kapsamında yargılama konusu olan ve derdest bulunan hususlar olduğunu, bu nedenle dava dosyasının İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2017/1246 Esas sayılı dava dosyası yönünden bekletici mesele yapılmasını, davacının davasındaki taleplerin tümünün haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ceza-i şart davasının derdest olduğunu ve davacının uğradığı bir maddi zararın mevcut olmadığını, bu nedenle menfi tespit davası sebebiyle kötüniyet tazminatı adı altında bir tazminat talebinde bulunmasının hukuki dayanağı olmadığını beyan ederek öncelikle İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2017/1246 Esas sayılı dava dosyasının bekletici sorun yapılmasına, davanın reddine ve davacının kötüniyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Kanuna göre arabuluculuk dava şartı sonradan tamamlanabilen bir dava şartı olmadığı, Bu nedenle davacı tarafın sonradan sunduğu anlaşma sağlanamadığına ilişkin arabuluculuk tutanağı ile dava şartı gerçekleşmiş olmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; açılan davanın Menfi Tespit davası olduğunu, bu davadaki talebin, menfi tespit istemine ilişkin olduğunu, TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartı olduğunu, menfi tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, Çünkü, menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi olmadığını, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğunun bulunmadığını, Arabuluculuk Bürosu’na Başvuru yapıldığını, (Arabuluculuk Numarası …), Dolaysısıyla bir an için menfi tespit davaları yönünden arabuluculuk dava şartı olarak kabul edilse bile müvekkil tarafından işbu eksiklik tamamlanmış olup arabulucunun katılımıyla düzenlenmiş olan anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın İDM’ye sunulduğunu, Buna rağmen İDM dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğini, İDM nin kararının bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı olduğunu bu nedenlerle kaldırılmasını arz ve talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince arabuluculuk başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1 maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, HMK 114/2 maddesinde ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar para alacağı olan talepler hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır. Menfi tesbit davalarının arabuluculağa tabi olup olmadığı konusunda uygulamada farklı hükümler verilmesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesi için yapılan başvuru neticesi Yargıtay 19 H.D. ‘nin 2020/85 esas, 2020/454 karar sayılı ve 4.6.2020 tarihli ilamı ile; “H.M.K’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İ.İ.K. m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa Arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda Arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını Arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır… denilerek ticari dava niteliğindeki menfi tesbit davalarında Arabulucuya başvurunun zorunlu olmadığı”belrtilmiştir. Anılan ilam 2797 Sayılı Kanunun 45. maddesi gereği mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir. Bu durumda ilk derece mahkemesince davacının menfi tesbite ilişkin taleplerinin T.T.K. 5/A maddesi gereğince Arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı dikkate alınarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunu başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstinafa konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA; 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-g maddesi uyarınca Kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 21/01/2021