Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1430 E. 2023/850 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1430
KARAR NO: 2023/850
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/1002 Esas – 2019/507 Karar
DAVA: Alacak (Simsarlık ve Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin denizcilik ve lojistik hizmetleri verdiğini ve gemilere limanlarda acentalık hizmeti sağladığını, davalı …’in ise … isimli, İstanbul-… teknik kütük numaralı, tanker şeklindeki barclar cinsi geminin sahibi ve işletmecisi olduğunu, müvekkil şirket ile davalının … Imo numaralı … isimli geminin Tuzla Gemak tersanesinde yakıt tanklarına yapılacak kaynak sebebiyle yakıt tanklarında kalan 418 ton fuel oil ve 63 ton dizel yakıtı davalının gemisinde muhafaza edilmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını, işbu anlaşma boyunca davalıya gemisinde yakıtı muhafaza ettiği gün başına 1.000 USD ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalıya ait geminin toplam 64 gün boyunca bu anlaşma çerçevesinde limanda kaldığını, bu anlaşma çerçevesinde davalıya müvekkil şirket aracılığı ile toplam 64.000 USD çeşitli tarihlerde taksitlerle ödendiğini, müvekkil şirketin de gerek davalı ile yakıtını boşaltması gereken 3. kişi konumundaki gemiyi bir araya getirmesi sebebiyle oluşan ücreti gerekse davalıya ait gemiye limanda acentalık hizmetleri vermesi karşılığında oluşan ücreti sebebiyle 30.09.2017 tarihinde toplam bedeli 4.506,94 USD olan faturayı tanzim edip karşı tarafa ilettiğini, faturanın ödenmemesi üzerine işbu alacak icra takibine konu olduğunu ve davalının haksız itirazı üzerine de iş bu itirazın iptali için dava açma zarureti ortaya çıktığını, müvekkil şirketin davalı ile … gemisi arasındaki akdin oluşmasına simsarlık ederek davalı ve davacı lehine hizmet gördüğünü, bu aracılık hizmetinin müvekkil şirket tarafından sağlandığının davalı ile yapılan e-posta yazışmaları ile de sabit olduğunu, müvekkilin bu hizmeti sonucu davalı ile 3.kişi konumundaki … gemisi arasında akitin sorunsuz bir şekilde kurulduğunu ve bunun karşılığında davalıya toplam 64.000 USD ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki akdin sağlanması üzerine müvekkilin de davalı ile daha önceden yaptığı simsarlık hizmeti kapsamında anlaştıkları ücret olan ve gemicilik teamülüne de uygun olan 1.500 USD komisyon ve survey hizmetlerine ilişkin tutarı fatura olarak 30.09.2017 tarihinde tanzim ettiğini, müvekkil şirketin ayrıca davalıya ait gemiye yakıt aktarımı süresince tali acentası olan … Tic. Ltd. Şti. vasıtasıyla acentalık hizmeti de verdiğini, 10.03.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Gemi Acentelik Hizmetleri Ücret Tarifesine İlişkin Tebliğ’in “Tarife No:1” başlıklı bölümünde geminin limanda kaldığı süre boyunca acentanın sağladığı hizmetlere ilişkin hak kazanacağı ücretin düzenlendiğini, müvekkilinin 30.09.2017 tarihli faturasına yansıttığı 2.094,44 USD’lik acentalık ücretini de davalıya ait geminin toplam 64 gün boyunca Tuzla Limanı’nda kaldığı süreye ilişkin verilen hizmete karşılık olduğunu, liman kayıtlarında geminin acentası olarak görülen … Ltd. Şti. müvekkil şirketin tali acentası olup müvekkilin acentalık ücreti talep etmesinde de herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını aksine bu durumun müvekkilin yasadan kaynaklanan hakkı olduğunu, itiraz edilen takibe konu faturaya yansıtılan bir diğer kalemin ise su bedeli olduğunu, davalıya ait geminin 64 gün boyunca Tuzla Limanı’nda kaldığını, bu süreçte liman işletmecisi olan … tarafından davalıya ait gemiye 15 ton tatlı su aktarımı olduğunu ve buna ilişkin toplam 162,50 USD’lik tutarın da müvekkil şirket tarafından liman işletmecisine ödendiğini, bu durumun müvekkil şirketin, davalıya ait … isimli geminin acentalık faaliyetlerini yürüttüğünün de kanıtı niteliğinde olduğunu, müvekkil şirket ile davalının sözlü olarak vardıkları anlaşma üzerine birçok e-posta yazışması ve telefon konuşması yaptığını, müvekkil şirketin davalı ile acentalık ve aracılık hizmetlerinin ifası için anlaşmış olduğunun da gerek liman kayıtlarından gerekse aralarında yapılan bu yazışmalardan belli olduğunu, davalı şirketin yapmış olduğu faturaya dayalı icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, davalının müvekkilin yasal hakkı olan acentalık ücretini dahi ödemekten imtina etmesinin kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunu gösterdiğini, bu nedenlerle ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptalini, asıl alacak bakımından % 20’den az olmamak üzere tazminat ödetilmesini ve takibin devamını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile müvekkil arasında bir acentelik sözleşmesi kurulmadığını, davacının fiili olarak dahi acentelik yapmadığını, müvekkili ile … gemisi donatanı arasında bir sözleşme doğmadığını, müvekkili ile yaptığı sözleşmede davacının doğrudan kendi adına hareket etmiş bir broker, bir acente vs olarak hareket ettiğini, müvekkilinin davacıdan bir su ikmali veya ordino alması için talebi olmadığını, davacının müvekkiline fatura tebliğ etmediğini, davacının müvekkiline fatura tebliğ ettiğine dair noterden tebliğ şerhi alması gerektiğini, dava dışı … isimli acente ile müvekkili arasında fiili veya hukuki bir ilişki/sözleşme bulunmadığını, davacı şirketin davaya konu sözleşmeden dolayı müvekkiline borçlu olup İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … nolu icra dosyasından aleyhine icra takibi yapıldığını, bir kısım ödemeden sonra hala bakiye borcu bulunduğunu, davacının icra takibinden sonra borcunu ödememek için acentelik ve brokerlik talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin bir borcu bulunsa bile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … nolu icra dosyasından olan alacağıyla takas edilmesi talebinde bulunduklarını, bu nedenlerden dolayı haksız ve dayanaksız olan davanın reddini, borçlu çıkmaları halinde takas talebinin kabulünü, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından yapılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olmasından dolayı davacının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, dava masrafları ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı, davalıya acentelik hizmeti sağladığını iddia ederek bu hizmet karşılığı tanzim edilen faturanın ödenmemesi sebebi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmektedir. Davalı ise taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davacının kendilerine borçlu olduğunu, dava konusu edilen hizmetin alınmadığını savunmaktadır. Davacı şirket, davalıya ait gemi ile … gemisi arasındaki akdin oluşmasına simsarlık ederek davalı lehine hizmet gördüğünü, bu aracılık hizmetinin kendisi tarafından sağlandığını, bunun karşılığında davalıya toplam 64.000 USD ödeme yapıldığını, süreçte gemi işletmecisi olan … tarafından davalıya ait gemiye 15 ton tatlı su aktarımı olduğunu ve buna ilişkin toplam 162,50 USD’lik tutarın da müvekkil şirket tarafından liman işletmecisine ödendiğini, liman kayıtlarında geminin acentası olarak görülen … Tic. Ltd. Şti. davacı şirketin tali acentası olduğunu iddia etmiş ise de yapılan bilirkişi incelemesinde bu hususlara dair kayıt ve belgelerin bulunmadığının tespit edildiği, bu bağlamda; davacının davalı ile arasında sözleşme ilişikisi olduğunu, hizmet sunduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine, her ne kadar dava reddedilmiş ise de davacının başlattığı icra takibinde kötüniyetli olduğu kanaatine varılamadığından kötüniyet tazminatının reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama süresince alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında ve ilk derece mahkemesinin kararında taraflar arasındaki ticari ilişkinin sabit olduğu tespit edildiği halde yerel mahkeme tarafından yeterli incelemenin yapılmadığını, davalı tarafın dava dışı … isimli acente ile aralarında fiili veya hukuki bir ilişkinin bulunmadığını beyan etse de müvekkili şirketten yakıt aktarımı süresince aldığı acentelik hizmetinin müvekkili şirketin tali acentesi olan … tarafından alındığının Tuzla Liman Başkanlığı tarafından hazırlanan 07/06/2017 tarihli Ordino belgesiyle ispatlandığını, ilk derece mahkemesi kararında müvekkili şirket ile dava dışı … şirketi arasında tali acentelik ilişkisi olduğunun ispatlanamadığı belirtilmiş ise de delil listelerinde yer alan ve … şirketi yetkilisi tarafından düzenlenen 21/11/2017 tarihle belgede davalıya ait gemiye …. Ltd. Şti’nin tali acentesi sıfatıyla hizmet verdiklerinin beyan edildiğini, bu delile ve müvekkili şirket ile dava dışı … arasındaki e-posta yazışmalarına rağmen tali acentelik ilişkisinin ispatlanamadığından bahisle davanın reddedilmesinin isabetsiz olduğunu, resmi acentelik ücreti dışında davalı şirkete ait geminin limanda kaldığı dönem boyunca tatlı su, yemek vs gibi faturaya yansıtılan diğer hizmet kalemlerinden yararlandığınında izahtan vares olduğunu, müvekkili şirketin bu hizmet bedellerini davalı şirket adına ilgili dava dışı 3. kişilere ödediğini, buna ilişkin belgelerinde sunulduğunu, bu durumun müvekkili şirketin davalıya ait … isimli geminin acentelik faaliyetlerini yürüttüğünün de kanıtı niteliğinde olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava; simsarlık ve acentelik sözleşmesi gereğince verildiği iddia edilen hizmet bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.Taraflar arasında simsarlık yada acentelik hizmeti verileceğine dair yazılı bir sözleşme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan mail yazışmalarında da her iki sözleşmeden bahsedilmediği gibi davacının dava dışı şirket ile davalının yapacakları sözleşmeye aracılık etmeyi üstlendiğine dair bir veri ve kayıt yoktur. Kullanılan ifadelerden davacının bizzat sözleşmenin tarafı olarak davrandığı, ayrıca davalının sözleşme gereği hak ettiği ücretinde bizzat davacı tarafça ödendiği anlaşılmakla davacının simsarlık hizmeti sunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yine davacı ile davalı arasıda acentelik sözleşmesi kurulduğuna dair bir beyan ve kabulde dosyada mevcut değildir. Davacının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede dava konusu faturanın kayıtlı olduğu, ancak fatura miktarı olan 16.009,10 TL alacağı bulunmayıp, kendi defterlerinde dahi alacak miktarının 1.350,70 TL olarak kaydedildiği, davalı ticari defterlerine göre ise davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Kural olarak salt faturanın düzenlenmiş olması, dayanağı kanıtlanamayan faturaların düzenleyenin defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. (Yargıtay HGK’nun 19/09/2018 Tarih, 2017/19-915 Esas ve 2018/1338 Karar Sayılı İlamı). Başka bir ifadeyle dava konusu faturaya konu sözleşmesel ilişkinin varlığı ile edimin ifa edildiğinin HMK’nın 200 ve devamı maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gereklidir. Zira fatura, sözleşmenin infaz aşamasına ilişkin vesikalardan olup sözleşmesel ilişkinin ve edimin ifasının ispatında başkaca delillerle desteklenmediği sürece delil niteliğini haiz olmaz. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. Davacı davalı adına düzenlediği fatura içeriği hizmetleri verdiğini yazılı bir belge ile ispat edemediği gibi kendi ticari defterleri ile de ispat edebilmiş değildir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 332,12 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 269,85 TL karar harcından mahsubu ile fazla olarak yatırılan olan 62,27‬ TL harcın istemi halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.21/09/2023