Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1424 E. 2023/551 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1424
KARAR NO: 2023/551
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI: 2017/1182 Esas – 2019/1142 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili şirkete olan borcundan dolayı, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 67.078.44 TL asıl alacak ve 1.334,22 TL işlemiş faiz olmak üzere takip tutarı olan 68.412,66 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalı iş bu takibe haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini, yetkili icra dairelerinin Bakırköy/İSTANBUL olması dolayısıyla davalı şirketin yetki itirazının yerinde olmadığını, talebe konu borcun götürülecek borçlardan olduğunu, müvekkilinin alacağının bedel-para alacağı olduğunu, dolayısıyla icra dairesinine yaptığı yetki itirazının reddinin gerektiğini, davalı şirketin, müvekkili şirket ile yaptığı ticaret gereğince yaklaşık 700.000 TL’nin üzerinde bir mal alışı söz konusu olduğunu, bu ticaret gereğince aldığı mallar karşılığında müvekkiline çekler ile ödemelerde bulunduğunu, ancak bakiye kalan 67.078,44 TL alacak için müvekkili şirkete ödeme yapmayacağını beyan ettiğini, açıklanan nedenlerle, davamının kabulü ile davalı şirketin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, müvekkilin alacağının ticari avans faiziyle birlikte hüküm altına alınarak davalıdan tahsilini, davalının haksız ve kötü niyetli itirazından dolayı % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, davalının icra dosyasına yaptığı yetki itirazının reddi ile Bakırköy İcra dairelerinin yetkili olduğunun kabulünü, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … firması 2004 yılında kurulmuş olup kurulduğu yıldan beri dünyanın önde gelen markaları olan …, …, …, …, … ve … için üretim yapan türkiyenin en büyük 10 hazır giyim kuruluşu arasında yer aldığını, müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki ticari ilişki 26.07.2017 tarihli kumaş sipariş sözleşmesi ile başlamış olup devam ettiğini, müvekkilinin adresinin Karşıyaka olmasından dolayı yetkili icra dairelerinin Karşıyaka Adliyesi sınları içerisinde olduğunu, dolayısıyla öncelikle mahkemenin esasa girmeden önce ilk olarak dosyayı yetkili olan karşıyaka mahkemelerine gönderilmesine karar vermesini talep ettiklerini, davacı şirket dava dilekçesinde de belirtmiş olduğu üzere müvekkilim şirket ile aralarında 700.000 TL’nin üzerinde bir alışveriş yapıldığını belirttiğini, davalı müvekkilinin basiretli tacir olarak üzerine düşen tüm ödemeleri zamanında tam ve eksiksiz olarak yaptığını, 30.11.2017 tarih … nolu 497,88 TL , … nolu 12.166,20 TL, … nolu 419,04 TL, … nolu 471,41 TL, … nolu 1.534,00 TL, … nolu 13.860,72 TL, … nolu 3.186,00 TL, … nolu 26.596,61 TL , … nolu 720,36 TL, … nolu 4.860,00 TL tutarlı faturalara ilişkin davcı şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilim ile davacı şirket arasında kumaş alım satım ilişkisi mevcut olmakla birlikte ; davacı şirket müvekkilim şirkete ekte örneğini sunmuş olduğumuz sipariş sözleşmesi ve yazılı siparişlere ilişkin e- postalarda görüleceği üzere belirlenen termin tarihlerinde kumaş tedarik etmeyi üstlendiğini, kumaşlar, tekstil sektöründe ve bu sektörle bağlantılı kumaş sektöründe genel uygulama gereğince rolik olarak adlandırılan aparatlara sarılı bir şekilde düzgün ve zarar görmeyecek şekilde hazırlanarak teslim edildiğini, kumaşların yukarıda belirtildiği gibi müşterinin talebine uygun şekilde teslim edilmesi ve bunun için ilgili araçların kullanılması satıcının yani tedarikçinin sorumluluğunda olduğunu, buna ilişkin mali yükümlülükler de tedarikçiye yani davacı şirkete ait olduğunu, kumaşın tesliminde kullanılan rolik, poşet ve kağıt gibi materyallerin maliyeti tedarikçi yani davacı tarafından karşılanmak zorunda olup davacı şirkete bu durum uygulamada bir teamül niteliği taşıyor olsa da ekte sunulu e-mail yazışmalarında da görüleceği üzere davacı şirkete bildirildiğini, davacı şirket ile müvekkilim arasında ticari ilişki devam etmekteyken teslim edilen kumaşların kalite ve kilo olarak eksiklikleri ile kullanılan rolikler ile poşetlerin ağırlığı hususunda davacı şirketin yetkilisi ile yazışmalar gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketçe teslim alınan kumaşlar ile rolik ve poşetlerin darası tartılarak davacı şirkete bildirildiğini, gerekli düşümlerin yapılması talep edilmiş ise de davacı taraf düşümleri yapmayacağını belirtmiş akabinde dara olarak 0,50 kg olarak baz alınması gerektiği yönünde yazışma yapıldığını, bunun üzerine gerekli tartımlar yapılıp davacı şirkete bildirimde bulunulduğunu, buna ilişkin kilo iadesi için yukarıda bildirilmiş olunan, faturalar düzenlenerek davacı şirkete gönderildiğini, müvekkili şirket her ne kadar uğradığı zararları davacı tarafa yansıtmamış ise de bu durumu yani ayıplı hizmeti davacı şirkete ihbar ettiğini, izah edilen nedenlerle mahkeme nezdinde açılmış haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Taraflar arasındaki mal alış verişini nedeni ile davacı satıcı tarafından düzenlenen tüm faturaların her iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, icra takibi tarihi itibariyle alacağın her iki tarafın ticari defterlerinde aynı şekilde kayıtlı bulunup mutabık oldukları, ancak icra takibinden sonra davalı tarafça düzenlenen iade faturalarından dolayı mutabakatın bozulduğu anlaşılmıştır. Davalı, teslim edilen kumaşların ambalaj (rolik ve poşet) ağırlıklarının düşmesi gerektiğinden bahisle borçlu olmadığı savunmasında bulunmuş ve icra takibinden sonra 10 adet iade faturası düzenleyerek davacı tarafa göndermiş, davacı taraf bu faturaları iade etmiştir. Ancak teksil bilirkişisinin de bulunduğu bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği üzere, iade faturaları davalının savunmaları ile uyuşmamakta, iade faturalarında “Ürün gecikmesi, % 5 indirim, nakliye bedeli, reklamasyon” gibi açıklamaların bulunduğu, ancak savunmalarda geçen ambalaj ağırlığının düşülmesine yönelik bir açıklamanın yer almadığı, taraflar arasında ambalaj ağırlığının düşülmesi yönünde imzalı bir sözleşme bulunmadığı, davalı tarafın faturaya konu malların 3.şahıs tarafından kendisine iade edildiğine ilişkin yansıtma faturası da sunmadığı, davalının satıma konu faturaları kendi ticari defterlerine kaydettikten sonra herhangi bir itiraz veya iade söz konusu olmayıp ancak icra takibinden sonra faturaları iade ettiği görülmekle davalının savunmalarına itibar edilemeyeceği kanaatine varılarak asıl alacak yönünden davanın kabulüne ve alacak likit olduğundan davacının icra inkar tazminatının da kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça keşide edilmiş bulunan ihtarnamelerin iade faturaları ile ilgili olup doğrudan alacak talebini içermemesi nedeni ile davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olduğu kanaatine varılarak asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına ve bu nedenle fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı olduğu adresin karşıyaka adliyesi sınırları içerisinde olduğunu, HMK ‘nın genel yetkili mahkeme başlıklı madde 6. maddesine göre (1) genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davacı şirket dava dilekçesinde de belirtmiş olduğu üzere davalı şirket ile aralarında 700.000,00 -tl’nin üzerinde bir alışveriş yapıldığını belirtmiş olmakla ticari defterlerin incelenmesi halinde de yapılan alışverişin bu tutarlar civarında olduğunun görülebileceğini, davalı şirket gibi tektil sektöründe üretim yapan bütün firmaların üretimde kullanacakları kumaşların gerekli testler tamamlandıktan sonra düzgün bir şekilde ve herhangi bir iz ve kırışıklığa uğramadan teslim alamayı kabul ettiğini, aksi halde talep edilen kalitede üretim yapılamayacağı için üstlenilen yükümlülüğün yerine getirilmemiş olacak ve teslimat yapılamayacağını, kumaşlar, tekstil sektöründe ve bu sektörle bağlantılı kumaş sektöründe genel uygulama gereğince rolik olarak adlandırılan aparatlara sarılı bir şekilde düzgün ve zarar görmeyecek şekilde hazırlanarak teslim edildiğini, kumaşların müşterinin talebine uygun şekilde teslim edilmesi ve bunun için ilgili araçların kullanılması satıcının yani tedarikçinin sorumluluğunda olup buna ilişkin mali yükümlülüklerin de tedarikçiye yani davacı şirkete ait olduğunu, ancak kullanılan bu malzemeler kumaşın net kilosuna ilave edilmemekte yani kullanılan malzemenin ağırlığı kumaş ağırlığından mahsup edilerek net kumaş ağırlığı bulunmakta olup kumaşın tesliminde kullanılan rolik, poşet ve kağıt gibi materyallerin maliyeti tedarikçi yani davacı tarafından karşılanmak zorunda olup davacı şirkete bu durum uygulamada bir teamül niteliği taşıyor olsa da ekte sunulu e-mail yazışmalarında da görüleceği üzere davacı şirkete bildirildiğini, teslim edilen kumaşların kalite ve kilo olarak eksiklikleri ile kullanılan rolikler ile poşetlerin ağırlığı hususunda davacı şirketin yetkilisi ile yazışmalar gerçekleştiğini, davacı şirket tarafından sürekli işin aksatılması, teslimatların zamanında yapılmaması, yukarıda belirtmiş olduğumuz ve dava konusu alacağa sebebiyet veren kumaş kilolarından dara olarak rolik, poşetlerin mahsup edilmemesi ilişkinin sürekli gergin olmasına sebebiyet vermiş ve bu aksaklıkların davalı şirketin yüklendiği sorumlulukları yerie getirememesine sebebiyet verdiğini, davalı şirket her ne kadar uğradığı zararları davacı tarafa yansıtmamış ise de bu durumu yani ayıplı hizmeti davacı şirkete ihbar ettiğini, bu durumun davalı şirketin ayıplı hizmeti kabul ettiği anlamına gelmediğini, borçlar kanunu ve yüksek mahkeme kararlarında da bu hususların irdelendiğini, eser ve hizmet sözleşmelerinde yüklenicinin asıl borcunun sözleşmeye, fenne ve amacına uygun bir hizmet ve eser meydana getirmek ve bunu iş sahibine teslim etmek olup bir sözleşmede edimin yerine getirildiğinden söz edebilmek için borçlanılan eda ile (hizmeti ve eseri meydan getirme borcu ), fiilen yerine getirilenin sadece söz bakılarak değil, amacı itibariyle birbirine uyması gerektiğini, sözleşmede beklenilen amaca ulaşılamaması ya da amacın tehlikeye düşmesi durumunda edanın varlığından söz edilemeyeceğini, bu da kendini daha çok ayıp ve eksik olarak gösterdiğini, eserde ve yapılan hizmetteki ayıbın sözleşmede üzerinde anlaşılan (yüklenicinin eser/hizmete ilişkin zikrettiği) niteliklerin veya dürüstlük kuralları bulunması gereken lüzumlu niteliklerin meydana getirilen eserde/hizmette bulunmaması olup başka bir ifadeyle, eserde sözleşme ve dürüstlük kurallarına göre olması gereken vasıfla fiilen mevcut olan arasındaki farkın ayıp olduğunu, ayıplı sayılacak olan hizmet ve eserlerin edasında mevcut olan ayıpların değerlendirmesi ve gerekirse bilirkişi vasıtasıyla yaptıracağı tetkiklerle birlikte karar vermesi gerektiğini, davacının davasını açmakta herhangi bir hukuki yararı bulunmadığı; iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu beyanla, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasında herhangi bir alım-satım veya sipariş sözleşmesi bulunmadığını, mahkeme gerekçesinde yetkili olduğunu açıkça belirtmiş olup söz konusu alacağın da para alacağı olduğunu, davalının yetki itirazının haksız ve yersiz olduğunu, davacı şirketin adresinin Bakırköy Adliyesi sınırları içerisinde olduğunu, para borçlarında yetkili mahkemenin, alacaklının ikametgahı mahkemesi olduğunu, rolik darasının düşüleceğinin tarafınca kabul edilmediğini, başkaca yazılı veya sözlü bir anlaşma da bulunmadığını, tarafların sipariş usulü çalışmış olduklarını, davalı, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı gibi, icra takibi öncesinde tarafların defter ve belgelerinde alacak miktarlarının birbiriyle uyumlu olduğu dosya kapsamından açıkça anlaşıldığını ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ayıplı ifa bulunup bulunmadığı ya da kumaşın tesliminde kullanılan aparat ve malzemeler ile ilgili mali yükümlülüğün davacıya ait olup olmadığı noktasındadır.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “bakiye alacak” sebebine dayalı olarak 67.078,44 TL asıl alacağın 1.334,22 TL işlemiş faiziyle birlikte tahsili istemiyle 27/11/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, yetkiye ve borca itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf, diğer savunmalarıyla birlikte yetki itirazında bulunmuştur. İİK’nın 50/1. maddesinde, para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun genel yetkiye ilişkin 6/1. Maddesine göre dava, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği gibi sözleşmeden doğan davalarda yetkiye ilişkin 10. maddesine göre de sözleşmeden doğan dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Bu durumda HMK’nın 6/1. maddesi uyarınca davalı takip borçlusunun ikametgahı icra dairesi ve mahkemeleri yetkili olduğu gibi, HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa yerindeki icra dairesi ve mahkemeler de yetkilidir. Davacı takip alacaklısı bu konuda seçimlik hakka sahiptir. Para borçlarının 6098 sayılı TBK’nın 89. Maddesi uyarınca alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği şeklindeki düzenleme de nazara alındığında davacı takip alacaklısının yerleşim yeri Zeytinburnu/İstanbul olup, Bakırköy icra daireleri ve mahkemeleri cari hesap alacağına istinaden başlatılan icra takibinde yetkilidir. Dolayısıyla davalı takip borçlusunun yetki itirazı yerinde değildir. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 67.078,44 TL alacaklı durumdadır. Davalı ticari defterlerine göre ise, davacının tüm faturaları davalının kayıtlarında yer almakta olup, takip tarihi itibariyle davacıya 67.078,44 TL borçlu görünmektedir. Davalı tarafından, takip tarihinden sonra 64.312,22 TL tutarında iade faturaları düzenlenmiş, ancak bu faturalar davacı tarafça kabul edilmemiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. maddesinde, bir fatura alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Faturaya sekiz günlük süre içinde itiraz edilmemişse, TTK. m 21/2’ye göre, itiraz etmeyen kimse, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Ancak sekiz gün içinde itiraza uğramayan fatura, taraflar arasında, aksi iddia ve ispat edilemeyen bir delil, geçici bir zaman için de olsa borçluyu sorumlu kılan bir ödeme emri de sayılmaz. İtiraza uğramayan fatura, içeriğinin aksi ispat edilebilir ticari bir belgedir. Ayrıca adına fatura düzenlenen, bu faturayı ticari defterlerine itirazsız olarak kaydetmişse, bu kayıt, fatura konusu sözleşmenin ve bu sözleşmedeki işin yapıldığı anlamına gelir. Davalı borçlunun uzun süre sonra iade faturası düzenlemesi özellikle bu faturanın karşı tarafın defterlerine kaydedilmemiş olması karşısında bu olguyu değiştirimez. Bu durumda borçlu taraf, faturaları ticari defterine işlemişse, borcun doğmadığını veya borcu ödediğini ispatlamak zorundadır(Yargıtay 11. HD’nin 19/12/2018 tarih ve 2017/2642 E. – 2018/8096 K. Sayılı kararı). Zira, davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtlar aleyhine delil teşkil eder(Yargıtay 19. HD’nin 09/11/2016 tarih ve 2016/3391 Esas – 2016/14472 Karar sayılı ilam). Bu durumda davalı davacının faturalarını benimseyerek ticari defterine kaydettiğine göre, kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerekir. Davalı taraça iade faturaları sunulmuş ise de bu faturanın, davalının ticari defterlerindeki kayıtla çelişmeyecek şekilde haklı bir nedenle kesildiğine ilişkin dosyada herhangi bir belge mevcut değildir. Davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan ancak davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan iade faturalarının dayanağının usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerekli olup, iade faturası düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olması tek başına davalının savunmalarını ispata elverişli değildir. Davalı tarafça, kumaş sektöründe faaliyet gösteren bütün firmalarca, kumaşın paketlenmesi ve istenilen kalitede teslim edimesi için gerekli yardımcı malzemeleri (rolik, kağıt, poşet v.s.) temin edilmesi gerektiği, ancak kullanılan bu malzemelerin kumaşın net kilosuna ilave edilmeyip kullanılan malzemenin ağırlığı kumaş ağırlığından mahsup edilerek net kumaş ağırlığının bulunduğu, kumaşın tesliminde kullanılan rolik, poşet ve kağıt gibi materyallerin maliyetinin tedarikçi yani davacı tarafından karşılanmak zorunda olduğu ileri sürülmüş ise de, bu yönde dosyaya bir delil sunulmadığı gibi davacının da buna ilişkin bir kabulü bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalının bu savunmalarına itibar edilmesi mümkün değildir. Bunun yanı sıra, her ne kadar uğranılan zarar davacıya yansıtılmasa da ayıp ihbarının davacıya yapıldığı, beyan edilmiş ise de iddia olunan ayıp ve buna bağlı bir zarar ispatlanabilmiş değildir. Bu nedenle mahkemece asıl alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.145,53 TL harcın, alınması gerekli olan 4.582,13 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.436,6‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2023