Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1422 E. 2023/754 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1422
KARAR NO: 2023/754
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2018/399 Esas – 2019/1084 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/07/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar atasındaki ticri ilişki çerçevesinde davalıdan olan alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile takibe geçildiği, davalınık haksız itirazı üzerine iş bu davanın açıldığından bahisle, neticeten itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 18/10/2016 ve 16/11/2016 tarihli ürün bilgileri sipariş formlarının mevcut olduğu, ancak davacının üretmekle mükellef olduğu ürünleri, kasten müvekkili şirket tarafından verilen siparişe ve onaylanan şahit numuneye aykırı ürettiği, bunun 30/05/2017 tarihinde şirket merkezinde yapılan toplantıda davacı tarafından toplantıya katılan … tarafından kabul edildiği, 5/7/2017 tarihinde İstanbul 2.Ticaret Mahkemesinin 2017/719 sayılı dosyası ile alınan raporla, ürünlerin sözleşmeye aykırı şekilde üretildiğinin sabit hale geldiği beyan edilerek neticeten dayanın reddine, davacının kötüniyetli davrandığı için %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Celp edilen icra dosyası incelendiğinde: davacı- alacaklı tarafından, davalı- borçlu aleyhine 489.717,67 TL cari hesap alacağına istinaden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı- borçlu tarafından takibe itirazda bulunulması üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporunda; Davacmn kendi defterlerinde davalıdan 489.717,67 TL alacaklı durumda olduğu, davalının ise kendi defterlerinde davacıdan 5.532,37 TL alacaklı olduğu, buna göre taraf defterleri arasında (489.717,67 + 5.532,37 = ) 495.250,04.-TL farkın mevcut olduğu,davacının düzenlediği ve takibe konu ettiği faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davalının ayıp iddiası ile düzenlediği 487.181,52 TL’ lik iade faturasının davacı tarafından kabul edilmeyerek defterlere kaydedilmediği, aradaki 495.250,04 TL’ lik farkın 487.181,52 TL’ sinin bu iade faturasından kaynaklandığı, diğer 8.068,52 TL’ lik farkın nedeninin ise tarafların aralarındaki ticari ilişkinin uzun süreli çok işlem kapsamasından dolayı tespit edilemediği, diğer yandan esasen davacı talebi 489.717,67 TL olup, buna karşılık davalının iade faturası ise 487.181,52.-TL olduğuna göre, iş bu dava yönünden aradaki farkın 489.717,67- 487.181,52 = 2.536,15.-TL olduğu belirtilmiştir.Celp edilen İstanbul 2. ATM’ nin 2017/719 D İş dosyasına sunulan bilirkişi raporunda özetle; dosyamız davacısı şirket tarafından sonradan üretilen şahit numune ile … (davalı) tarafında bulunan şahit numunelerin birbirinden farklı olduğu, davacı şirket tarafından sonradan üretilen şahit numunelerin kusurlu olduğu, davacı için davalı tarafından üretilen … ve … marka ibareli ayakkabıların şahit numunelerden farklı olduğu, daha düşük kaliteli ve kötü işçilik ile üretildiği, davalı tarafından kasıtlı olarak kusurlu şahit numune ve kusurlu üretim yapılarak sözleşme şartlarının ihlal edildiğinin bildirildiği görülmüştür. Davalı taraf gönderdiği ihtarnamelerde yukarda açıklanan bu hususlara işaretle malların iade alınması talebinde bulunmuştur. Anılan değişik iş dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan ayrıntılı raporda, ürünlerin ayıplı olduğu tesbit edilmiştir. Şahit numune ve buna dair bilgi ve onay formu değiştirilmiştir. Ayrıca bu rapor davacı yana tebliğ edilmiş ve davacı tarafça rapora itiraz edilmemiştir. Bu usulü sonuçta dikkate alınarak, ayıbın varlığı sabittir. Yine davacı e-maili de bu kabul doğrultusundadır. Dava konusu fatura da davalı tarafça iade edilmiş, keza iade faturasına konu mallar da bu nedenle davacı yana iade edilmiş, noter marifetiyle bu hususta tesbit yaptırılmıştır. Bu itibarla şahit numuneye aykırı ürünlerin, nakil masrafları da davacıya ait olmak üzere iade alınması zorunludur. Açıklanan bu durum karşısında, davacının iade faturasına konu mal bedellerine yönelik alacak talebi yerinde değildir ve davanın bu nedenlerle reddi gerekir, diğer yandan taraflar arasında süregelen akdi ilişkiye nazaran kötüniyet tazminatı tayini koşullarının da mevcut olmadığı kanaatine varılmış ve davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından düzenlenen gerekçeli kararın 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu, işbu kararın öncelikli olarak usul yönünden barındırdığı eksikler nedeniyle kaldırılması gerektiğini, davalı tarafın davacı müvekkiline borçlu konumda olduğunu, işbu dava konusu takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiği bilirkişi raporu ile de sabit hale geldiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan … Esas sayılı icra takibinin haklı ve hukuka uygun olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme neticesinde tesis olunan hatalı kararın kaldırılması akabinde mevcudiyeti söz konusu olmayan ayıplardan ari üretim dikkate alındığında haklı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dosyaya alınan bilirkişi raporunun 6. sayfasında yer verilen tespitle bağlı kalınmış olsa dahi taraflarca ortaya konulan ve davalı tarafından onay verildiği sabit olan ayakkabı kalite kontrol ve formlarında belirtildiği şekliyle üretimi sağlanan üretim grubunun şahit numuneler ile aynı ürünler olduklarının davalının bilgisi ve görgüsü dahilinde olduğunu, yerel mahkemenin bu hususa ilişkin olarak da gereği gibi inceleme yapmadığını, gerekçeli kararında ilgili kısım yönünden kanaatini bildirme gereksiniminde dahi bulunulmadığını, davalı yanca kanuni süreler içerisinde yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmaması salt bu tutumun dahi davalı tarafın kötü niyetli hareket ettiğini ortaya koyduğunu, bir an için davalı tarafından düzenlenen dava konusu iade faturasının haklı olarak düzenlendiği kabul edilse dahi, faturaya konu ürünlerin müvekkiline iade edildiğinin ispat edilmesi gerektiğini, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında “örnek üzerine satış” sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağına dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafça davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas dosyası ile icra takibi başlatılmış, davalı tarafın süresinde borca ve ferilerine yaptığı itiraz ile takip durmuş ve eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. İlk derece mahkemesinde dosyaya alınan bilirkişi raporu ve toplanan deliller ile davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde; davacının üretip davalıya teslim ettiği sözleşme konusu ayakkabılarda ayıp bulunup bulunmadığı, ayıp ihbarının gerekip gerekmediği, gerekiyor ise ayıbın süresinde davacıya ihbar edilip edilmediği, bu kapsamda satışa konu mal bedeli için başlatılan takibe itirazın iptalinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Dosyaya toplanan deliller ile; davalının davacıya kendi işletmesinde satışa sunmak üzere, davacı tarafça şahit numunesi üretilip, davalıya teslim edilen … ve … marka ayakkabı üretimi konusunda davacıya sipariş verildiği, davacı tarafça sipariş miktarının bir kısmının üretilip 15/03/2017 ile 17/05/2017 tarihleri arasında değişik partiler halinde bir kısım ürünün davalıya teslim edilmiştir. Davalı kendilerine teslim edilen ve satışı yapılan ürünlerin kalite kontrolleri esnasında şahit numunelere uygun üretilmediğini, 16/05/2017 tarihinde fark edilmesi üzerine ve davacıda ki şahit numune istenerek ürünler üzerinde muayyene yapılmak istenildiğinde davacıda bulunan … ve … marka üretiminde kullanılacak şahit numunenin davacı tarafça değiştirildiği, daha düşük kalitedeki bir ürüne … ürün takip kartını taklit ederek eklediği, böylece kasıtlı olarak yanlış şahit numune oluşturulduğunun iddia etmektedir. Tarlar arasındaki işleyişin davacı üretici tarafından sözleşme kurulmadan önce üretilecek ayakkabılara ilişkin birer çift şahit numune üretildiği, bunlardan sol tekin davalı …’da, sağ tekinin ise üretimi yapan davacı …’da kaldığı anlaşılmaktadır. Davalı iddia ettiği hususların 17/05/2017 tarihinde davalı tarafa bildirildiğinin iddia etmiş ise de bu bildirime ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmamamakla birlikte ,davalı tarafından İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/719 Değişik İş dosyası yaptırılan delil tespitinde davalı elinde bulunan bir kısım ürünler üzerinde ,yapılan inceleme bilirkişi heyeti ; “… tarafından değiştirilen şahit numunenin taraflar arısında mutabık kalınan şahit numuneden farklı olduğu, üstten bakıldığında daha geniş hacimli olduğu (gevşek bir yapıda üretildiği), ROK dişlerinde ve malzemede görülen göz ile görülebilen kalite farkının ürünün genel görünüşüne de yansıdığı” ve her iki ürün grubunun şahit numunelere uygun üretilmediği”şeklinde tespitte eden raporunun davacı tarafa tebliğ edildiği, tespit dosyası üzerinde fiziken yapılan incelemede; davacı tarafça tespit dosyasına sunulan bilirkişi raporuna yönelik bir itirazın bulunmadığı, ancak davacı tarafça cevaba cevap dilekçesi ekinde tespit dosyasına sunduklarını iddia ettikleri itiraz dilekçesi ile UYAP’tan bu dilekçesinin sunulduğuna dair olduğunu söylediği 05/09/2017 tarihli UYAP görüntüsünü delil olarak dosyaya sunulduğu anlaşımıştır. Davalıya teslim edilen bir kısım ürünlerin internet üzerinden ve mağazalarda satışlarının gerçekleştirildiği, yukarıda bahsedilen 17/05/2017 tarihinde durumun tespit edildiği beyanından sonra tarafların 30/05/2017 tarihinde bir araya geldiklerinin ve davacı temsilcisi …’ın da hazır bulunduğu toplantıda bu durumun ikrar edildiğinin iddia edilmiş ise de buna ilişkin yazılı bir belgenin bulunmadığı, davacı tarafça da bu iddianın kabul edilmediği görülmüştür. Davalı tarafından 02/06/2017 tarihinde Beşiktaş Noterliğince davacıya ihtarname gönderilerek ayıp ihbarında bulunulduğu, elde bulunan ürünlerin iade edileceğinin, mal alım sözleşmesinin hükümlerinin ihlali ile ürün iadesine ilişkin ihtarname keşide edildiği, sözleşmenin 7D ve 8A maddelerinin davacı tarafça ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü, ayrıca malların iade faturasının kesileceği de sözleşmenin ve sözleşmeye bağlı olan tüm belgelerin ihtarname tarihi itibariyle tek taraflı olarak feshedildiği, ürünlerin iade edileceği hususları ihtar edilmiştir. Bunun üzerine davacı tarafça 05/06/2017 tarihli e- posta ile bir mail gönderildiği, ellerinde bulunan malların ellerinden çıkarmak için çare arandığı, “zilan bu mallar ile bize ne yapmamız gerektiğini iletmelidir, aksi takdirde hiçbir sorun üstlenmeksizin malların pazarcılara satılacaktır” şeklinde cevap verildiği, taraflar arasında başkaca ihtarnamelerin keşide edildiği, davalı tarafça ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlerin davacıya iade için gönderildiği, davacı tarafça ürünlerin iadesi kabul edilmemiştir. Davacı tarafça yazılı yargılıma usulüne tabi olan eldeki uyuşmazlıkta cevaba cevap dilekçesi ile süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığı ileri sürülmüştür. Davacı tarafça da satışa konu malların 6098 sayılı TBK 247 ve 248 maddelerinde düzenlenen örnek üzerine satış türünde yapıldığı, dolayısıyla ayıp ihbarına gerek olmadığı, kaldı ki davacı tarafça şahit numunenin değiştirilerek ticari kurallara aykırı davranıldığı, bu durumda ayıp ihbarına gerek bulunmadığı ileri sürülmüştür. TBK 247 ve 248 maddelerinde düzenlenen örnek üzerine satışlarda satıcı örnekte mevcut olan nitelikleri tekeffül eder. Bu nedenle teslim edilen malın sözleşme ile elde edilmek istenilen menfaate elverişli olmaması veya orta nevi ve nitelikten aşırı olması bir rol oynamaz. Örneğe uygunluk yeterlidir. Alıcıya teslim edilen şeyin örneğe uygun olmaması dolayısıyla ayıba karşı sorumluluk hükümlerine dayanılarak sözleşmeden dönme veya bedel indirilmesi talep edilebilir. (Nihat Yavuz – Borçlar Hukuku El Kitabı – Sayfa 718) İlk derece mahkemesince gerekçeli kararında davacının ayıbın süresinde yapılmadığı ve davalının ayıp ihbarının gerekmediği yönündeki iddia ve savunmaları üzerinde durulmamış, gerekçeli kararda bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece davalı tarafça kabul edilip satışı yapılan ürünler hariç olmak üzere davalı iddiasına göre ayıbın tespit edildiği tarihten sonraki ürünler hakkında ayıp ihbarının gerekip gerekmediği, gerekiyor ise süresinde ayıp ihbarının bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmalı, ayıp ihbarının yapılması gerektiği kanaatine varılması halinde süresinde yapılan ayıp ihbarına ilişkin mallar ve bedellerin belirlenmesi yönünde mali müşavir ve nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişi ve sektör uzmanı bilirkişiden oluşacak heyet ile ayrıntılı denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/07/2023