Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1417 E. 2023/657 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1417
KARAR NO: 2023/657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2018/613 Esas – 2019/1034 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı, diğer ortakların da müvekkilinin kız kardeşleri olduğunu, müvekkilinin haklarının verilmemesi sebebiyle aralarında bir çok dava bulunduğunu, ana sözleşmenin 9.maddesi gereğince yönetim kurulu üye sayısının üçten fazla olmaması gerektiği halde ana sözleşmeye aykırı olarak dört kişiye çıkarıldığını, bu kararın iptali için açılan davanın İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/815 Esas sayılı dosyası üzerinden görüldüğünü, daha önce alınan raporlarda şirketin sadece kiralama geliri elde etmesi sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı aldığı 10.000 TL huzur hakkının fahiş olarak değerlendirildiğini, 01/12/2016 tarihli genel kurul toplantısında da yine hukuka aykırı kararlar almaktan çekinilmediğini, bu kararların iptali için de İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/233 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, bütün bunlara rağmen davalı şirketin 01/03/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında da hukuka ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı kararlar alındığını, gündemin 3., 4., 5. ve 7. maddesine alınan kararların iptalinin talep edildiğini, müvekkilinin genel kurula vekili aracılığıyla katıldığını, alınan kararlara karşı olumsuz oy kullandığını, yönetim kurulu ibra oylamasının TTK.’nun 436.maddesine aykırı yapıldığım, hesapların ve faaliyet raporunun kabulüne dair kararlarda da yasaya aykırı şekilde oy kullanıldığını, yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık net 10.000 TL huzur hakkı ödenmesinin müvekkilinin alacağı kâr payını azaltdacağını, bu kararın da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin şirketin içini boşaltmaya devam ettiklerini iddia ederek; davalı şirketin 01/03/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alman 3, 4, 5 ve 7 numaralı kararların iptaline, kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını somut bir şekilde açıklamadığını, soyut ve afaki iddialar ile yetindiğini, alınan kararlarda usul ve yasaya aykırılığın söz konusu olmadığını, şirketin ana sözleşmesinde başkaca iştigal konularının da yer aldığını, müvekkili şirketin sadece kiralama işi yapmadığını, iplik alım-satımı da yaptığını, ayrıca inşaat alanında da çalışmalarının bulunduğunu, huzur hakkının yüksek olmadığını, davacının açtığı diğer davalardaki iddialarını tekrarladığını, şirketin içinin boşaltıldığı iddiasının Mahkemeyi yanıltmaya yönelik ortaya atıldığını savunarak; haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürdüğü davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Bordrolara göre; her bir yönetim kurulu üyesinin yıllık huzur hakkı toplamı 166.995,96 TL olduğu, 4 yönetim kurulu üyesi olduğuna göre toplam yıllık huzur gakkı olarak 667.983,84 TL huzur hakkı ödendiği anlaşılmaktadır. Şirketin yıllık geliri olan kira hasılatı toplamının 2017 yılı için 1.511.251,11 TL olduğu nazara alındığında bu gelirin %45 oranındaki kısmının huzur hakkına ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin 5 ortağı olup bunlardan davacı dışındaki 4 ortak yönetim kurulu üyesi olarak seçilmiştir. Davalı şirket bir aile şirketidir ve ortakları kardeştir. Gayrimenkullerinden kira geliri elde etmektedir. Bu kardeşlerden 4 tanesi yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğinden hasılatın öenmli bir kısmının huzur hakkına gittiği anlaşılmaktadır. Bu durum ise davacının yıllık kardan pay alma hakkını açıkça ihlal emektedir. Yönetim kurulu üyesinin bir kişi olması halinde makul edilebilecek olan bu ücretin 4 kişiye ayrı ayrı ödenmesi halinde şirketin finansal durmu ile harcanan emek ve mesaiye uygun olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Üstelik genel kurulda huzur hakkının herkes için aynı tutarda belirlendiği, herhangi bir görev kapsamı belirlenmediği, ayrım ve tenzilat yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında 4 adet yönetim kurulu üyesine aylık ayrı ayrı 10.000 TL ödenmesi yönünde genel kurulda alınan 7 nolu kararın açıkça dürüstlük kuralına aykırı olduğu ankaşılmakla bu kararın da iptali gerektiği sonucunda varılarak davanın kısmen kabulüne” dair karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 01/03/2018 tarihli genel kurul toplantısında 5 nolu kararın usulüne uygun şekilde oylamaya sunulduğunu, neticede usul ve yasaya uygun nisap ile yönetim kurulunun ibralanmasına karar verildiğini, mahkemece bahse konu karar alınırken yönetim kurulu üyelerinin her birinin diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanmış olduğunu, bu kararın iptaline karar verilmiş ise de mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, yönetim kurulu üye sayısı ana sözleşme ile ilan ve tescil edilmeksizin genel kurulun oyçoğunluğu ile bu konuda karar verilebileceğini, bu sebeple genel kurul tarafından 4 kişi olarak belirlenen yönetim kurulunun üye sayısı bakımından ana sözleşmeye ve usule aykırılığın söz konusu olmadığını, mahkemece genel kurul toplantısında usul ve yasaya uygun nisap ile alınan genel kurul kararının da iptaline karar verildiğini, ancak mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, huzur hakkının harcanan emek ve mesai karşılığında bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere TTK m. 394 gereği yönetim kurulu üyelerine genel kurul kararı ile tanınan bir hak olduğunu, yönetim kurulunun huzur hakkı takdir yetkisinin genel kuruluna ait olduğunu, gerek oy nisabı ve gerekse davacının haklarının hiçbir şekilde ihlal edilmeksizin usulüne uygun şekilde alınmış olan karar olduğunu, kararın iptal edilmesi halinde yönetim kurulu üyeleri emeklerinin karşılığı olan ücreti alamayacaklarını, hak kaybına uğrayacaklarını, ayrıca huzur hakkının alınmasının ve yönetim kurulunun ibrasının durdurulmasını gerektirecek kadar açık bir hukuka aykırılık durumu var olmadığını, işbu davanın sonucunda davacı tarafın telafisi güç ve imkansız herhangi bir zarara uğramasının da hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkemenin yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararının kaldırılmasını, yürütmenin durdurulmasına yönelik talebin reddine karar verilmesini, davanın reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; TTK 436. maddesi hükmüne göre yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin yönetim kurulu üyelerinin faaliyetleri ilgili kararlarda ibra edilmelerine ilişkin hiçbir kararda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağını, buna rağmen oylamanın yasal düzenlemeye aykırı olarak yapıldığını, Kanunu dolanmak ve oy nisabını sağlamak maksadı ile yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibra edilerek usulsüz katılım yapıldığını, bu şekilde oylamaya katılma yasağının ihlal edildiğini, davalı vekilinin beyanlarının aksine verilen kararın Yasaya ve Yargıtay içtihatlarına uygun bir karar olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini, usul ve yasaya uygun olan yerel mahkemenin 01.03.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5 ve 7 numaralı kararlarının iptaline dair kararının onanmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını beyan ve talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davalı Anonim Şirketin 01/03/2018 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan 3,4,5 ve 7 nolu kararların TTK 445 ve devamı maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulü ile 5 ve 7 numaralı kararın iptaline diğer kararlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinafa konu uyuşmazlık temelde yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin genel kurul kararının alınmasında oy kullananan yönetim kurulu üyelerin oydan yoksun olup olmadıkları ve yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaşırılan huzur hakkının dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı noktasındadır.Dosyaya toplanan delillerden davalı şirketin 5 ortaklı ve davacının %16,66 oranında pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır. İptali istenen genel kurulda 102.000.000 hisselik sermayenin 85.000.000 adet pay yönünden temsil edildiği, gerekli çoğunluğun sağlandığı belirlenmiştir. Davacının 17.000.000 adet paya sahip olduğu, genel kurulda vekilince temsil edildiği, vekil tarafından davaya konu iptali talep edilen 3, 4, 5 ve 7 numaralı kararların oylamasında olumsuz oy kullandığı ve muhalefet beyanını toplantı tutanağı yazdırdığı da belirlenmiştir. Yine davanın 3 aylık yasal sürede açıldığı, alınan genel kurul kaarlarının tescil edildiği ve 09 Mart 2018 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 445 ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir. İstinafa konu genel kurul toplantısının 5. Madde ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasının görüşülüp oylandığı, 68.000.000 olumlu oya karşılık 17.000.000 paya sahip davacının olumsuz oyu ile ve oy çokluğu ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği, karara davacı vekilinin muhalefet şerhi koyduğu tespit edilmiştir. Genel kurul kararlarının alınmasında oydan yoksunluk hallerini düzenleyen TTK 436/2 madde fıkrası; “(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” düzenlemesini içermektedir. TTK 436. madde hükmü emredici niteliktedir. Bu şekilde alınan genel kurul kararına karşı ortaklar, muhalefet şerhlerini tutanağa yazdırmamış olsalar bile ibraya ilişkin genel kurul kararmın iptalini talep edilebilir.TTK 436/2 maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin kendisi veya diğer yönetim kurulu üyesi ayırımı yapılmadan yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy hakkını kullanamayacağı emredici bir şekilde düzenlenmiştir. Salt oydan yoksun payların oy kullanması alınan ibra kararını geçersiz kılmayıp, kullanılan oyların sonuca ve karar nisabının sağlanmasında etkili olması halinde karar geçersiz hale gelecektir. Oydan yoksun payların kullandığı oylar düşüldükten sonra ibra için 0 (sıfır) oy kullanılıp, yeterli nisabın sağlanamadığı anlaşılmakla davalı vekilinin genel kurulun 5 numaralı kararına yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir. 7. Madde ile yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkının kararlaştırıldığı, yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık 10.000 TL, huzur hakkı ödenmesine karar verildiği, kararın yine 17.000.000 olumsuz oya karşılık 68.000.000 olumlu oyla alındığı, karara karşı davacı vekilinin belirlenen ücretin fahiş olduğu, “yönetim kurulu üyelerinin şirketin herhangi bir ticari faaliyeti bulunmadığı için yönetim kurul üyelerinin de herhangi bir icrai görevleri olmadığı, bu sebeple huzur haklarının fazla ve yersiz olduğu, örtülü kar dağıtımı yerine geçmesi” sebebiyle itiraz ettiği ve itirazın toplantı tutanağına şerh edildiği tespit edilmiştir. Genel kurulda belirlenen yıllık huzur hakkına ilişkin verilen mahkeme kararının istinafı yönünden yapılan değerlendirmede; şirketin 2017 yılı kira gelirinin 1.511.251,11 TL olduğu, 4 yönetim kurulu üyesine toplam yıllık 667.983,84 TL huzur hakkı ödendiği, ödenen huzur hakkının şirketin kira hasılatının %45’ine tekabül ettiği, 5 ortaklı şirketin davacı hariç 4 ortağının yönetim kurulu üyesi sıfatına sahip olduğu, şirket gelirinin önemli bir kısmının huzur hakkı olarak bu ortaklara aktarıldığı, şirketin yaptığı faaliyetler dikkate alındığında 4 hakim ortağa bu miktar huzur hakkı verilmesinin makul olmadığı, diğer ortağın kâr payı alma hakkının ihlal eder nitelikte olduğu bir bakıma hakim ortaklara örtülü kâr aktarımı mahiyetinde olduğu, eşitlik ve dürüstlük kurallarına da aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince genel kurulun 5 ve 7 numaralı kararları yönünden davanın kabulü ile aynı maddeler yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/06/2023