Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1387 E. 2023/745 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1387
KARAR NO: 2023/745
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI: 2013/528 Esas – 2018/686 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/07/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan olan alacağı nedeniyle davalı aleyhine Ümraniye … İcra Müdürlüğü’ nün (İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü) … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil davalının delil listesi Ek-3, Ek-4, Ek-5, Ek-6′ da belirtilen belgelerle bir ilgisi bulunmadığını, Ek-5 olarak sunulan 55 adet tahsilat makbuzlarındaki yazı, rakam ve imzaların müvekkil davalının eli mahsulü olmadığını, Ek-3 ve Ek-4′ de ibraz edilen şahıs firmalara ait faturaların davanın konusuyla ilgisi olmadığını beyanla davanın reddi ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Dosyada mevcut bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre taraflar arasındaki cari hesap şeklinde işleyen bir ticari alışverişin bulunduğu, Davacı ticari defterlerinin ihtilaf konusu döneme ait olmak üzere TTK 64 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun tutulduğu, davalı ticari defterlerinin ise usulüne uygun tutulmadığı, taraf defterlerinin mukayeseli olarak incelenmesinden davacı defterlerinin HMK 22 maddesi anlamında delil niteliğinde olduğu, davacı tarafından davalıya cari hesaptan dolayı 199.802,68 TL lik alım satım faturasının her iki tarafın defterlerinde de kayıtlı olduğu, bu konuda bir uyuşmazlık ta bulunmadığı, davacı tarafından bu ödemelerle ilgili olarak tahsilat, tediye ve muhatap banka kayıtlarından 22.10.2008 tarihli 14.278,00 TL lik kayıt dışındakilerin ödendiği, söz konusu çekte davalının lehdar ve ciranta olmadığı, taraflar arasındaki cari hesap miktarından bu miktarın düşülmesi ile bakiye 185.584,68 TL üzerinden davalının itirazının iptaline. Taraflar tacir olmakla bu miktara 3095 S.Y nın 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanmasına, taraflar arasındaki ilişki cari hesaptan kaynaklanmakla davacının İİK 67/2 maddesi gereğince talep ettiği tazminatın alacak likit olmadığından, davalının tazminat talebinin ise kötü niyet ispatlanamadığından reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının talebi üzerine BA – BS beyannamelerinin vergi dairesinden celp edilmesine rağmen işbu beyannamelerin bilirkişi tarafından değerlendirilmediğini, bu hususun rapor dışı tutulduğunu, 23/10/2017 tarihli bilirkişi ek raporu sayfa 5 de “ dosyaya celbedilen BABS beyanlarının ayrıca incelenmesinin ve rapora konu edilmesinin hukuki bir yarar sağlamayacağı sonuç ve kanaatına varılmıştır” denilmekle önemli ve resmi delilin bilirkişi tarafından yok sayıldığını, yine ek rapor sayfa 4 de “ taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2008-2009 yıllarında gerçekleşmiş olduğu Davalı firmanın Davacı şirkete 19.214,68 TL. Asıl borcu bulunduğu tespit edilmiştir” denildiğini, Adli Tıp raporuna göre ise imzanın … eli mahsulü evrak bedelinin 16.189,60 TL olduğunu, bu iki rakam arasında çelişkinin mevcut olduğunu, yine 23/10/2017 tarihli ek raporda sayfa 7 sonuç olarak başlıklı kısımda bilirkişi beyanı “Tarafımca tespit edildiği üzere, taraflara arasındaki mutabakatsızlığa ve işbu dava konusu ihtilafa yol açan tahsilat makbuzlarının davalı firmaca düzenlenip, düzenlenmedikleri, tahsilat makbuzu içeriği tutarların davalı firmaca tahsil edilip, edilmedikleri, netice itibariyle davalı firmaya davacı şirket yönünden borç yükümlülüğü getirip, getirmeyecekleri uzmanlık alanım dışında kalmakta olup,“ denildiğini, davanın esası ile ilgili bu husussta mahkemece uzman bilirkişiden rapor istenmemesinin eksik incelemeye dayalı hukuki hata olduğunu, dosyada delillerin yeterince değerlendirilmediğini, mahkemenin eksik incelemesi, bilirkişinin yetersizlik beyanı dahi yeni bilirkişi incelemesine gidilmeden verilen kararın hak ve adalete uygun bulunmadığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında ticari satıma dayalı cari hesap ilişkisi kapsamıda davaılıya avans olarak ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. Davacı tarafça davalı hakkında İstanbul Anadolu 18. İcra Müdürlüğünde başlatılan takibe yapılan itiraz ile takip durmuş ve eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. İlk derece mahkemesince davacı ticari defterlerindeki kayıtlar esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili yukarıda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde; davalının üzerindeki imzalarını inkar ettiği ancak kendi ticari defterlerine işlediği faturalar ile yine üzerinde davalıya ait ticaret unvanı, iletişim bilgileri ve davalıya ait kaşe ve davalıya atfen atılı imza bulunan tahsilat makbuzları üzerindeki imzaların bizzat davalıya ait olmadığının belirlenmiş olmasının, davalıya satışa konu mallar için avans olarak ödendiği iddia edilen bedelin ödenip ödenmediğinin ispatı yönünden mahkemece verilen kararın isabetli olup olmadığı noktasındadır. Davalı tarafça hakkında başlatılan icra takibine itiraz edilmiş, açılan itirazın iptali davasına süreside cevap verilmemiş, 6100 sayılı HMK 128 maddesi gereği davacının dayandığı vakıaları inkar etmiş sayılmış, davalı bilahare davacının dayandığı faturalar ve 54 adet tahsilat makbuzu üzerindeki imzalarını inkar ederek sahtelik iddiasında bulunmuştur. Sahtecilik her zaman ileri sürülebilen mutlak def’ilerdendir. (Emsal Yargıtay 19.hukuk Dairesi 2007/7105 E. 2008/2309 K. ) Mahkemece bu savunma üzerinde durularak gerekli araştırma ve inceleme yapılmış davalının üzerindeki imzasını inkar ettiği 15 adet faturadan bir adedi üzerindeki imzanın kendisine ait olduğu belirlenmiş, diğer faturalar üzerindeki imzaların ise davalıya ait olmadığı belirlenmiştir. Yine davalı tarafça üzerindeki imzalar inkar edilen 54 adet davalıya ait ticaret unvanı, iletişim bilgileri ve davalıya ait kaşe ve davalıya atfen atılı imza bulunan tahsilat makbuzları üzerindeki imzaların davalı eli ürünü olmadığı ATK raporu ile belirlenmiştir. Davalı taraf mahkemece verilen defter inceleme kararına rağmen ilk inceleme günü hazır bulunmuş ancak defter ibraz etmeyeceklerini bildirmiş, bilahare BA-BS formlarının da dosyaya kazandırılması ile defterlerini mahkemeye sunarak bilirkişiden ek rapor alınmasını talep etmiştir. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporuna göre; davacı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak açılış ve kapanış tasdikleri yaptırılmış, defterler usulüne uygun olarak tutulmuş ve sahibi lehine delil olma niteliğinde olduğu belirlenmiştir. Davalı tarafın ise ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, bu haliyle 6100 sayılı HMK 222 maddesinde sayılan şartları taşımadığı, sahibi lehine delil olma niteliğine sahip olmadığı aynı madde gereği sahibi aleyhine delil olma niteliğinde olduğu belirlenmiştir.Tarafların ticari defterleri üzerine yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre; davalının üzerindeki imzalarını inkar ettiği tüm faturalar davalı ve davacı ticari defterlerine kaydedilmiştir. İki tarafın ticari defterleri arasında üzerindeki imzalar davalı tarafça inkar edilen faturalar yönünden bir mutabakatsızlık yoktur. Mutabakatsızlık davalıya tahsilat makbuzları ile teslim edilen çek ve nakit paranın davacı ticari defterlerinde kayıtlı iken bir kısmının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı belirlenmiştir. Davalının kendi lehine delil olma niteliği bulunmayan ticari defterlerine göre davalının davacıya takip tarihi itibarıyla borcu 19.214,68 TL olarak belirlenmiştir.Davacının sahibi lehine delil olma niteliğine sahip ticari defter kayıtlarına göre ise … bankasına ait 22/10/2008 tarihli 14.278,00 TL bedelli bir adet çekin davalı firmaya verildiğine dair çek üzerinde ciro veya lehtar hanesinde bir kaydın bulunmadığı, bu çekin davalıya verilmediği anlaşılmakla bu çek bedeli dışında davacının davalıdan 185.584,68 TL alacağı olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar davacının dayandığı tahsilat makbuzlarındaki imzalar bizzat davalıya ait olmadığı belirlenmiş ise de; davalının üzerindeki imzalarını inkar ettiği faturaları sahibi lehine delil olma niteliği bulunmayan kendi ticari defterlerine kaydetmiş olması, yine üzerindeki imzalarını inkar ettiği bir kısım tahsilat makbuzları ile tahsil ettiği nakit parayı defterlerinde işlemiş olması, yine tahsilat makbuzları ile davalıya teslim edilen çeklerden bir çoğunda davacı cirosundan sonra davalı tarafça ciro edilerek çeklerin tahsil edilmesi, yada başka kişilere ciro edilmesi, özellikle davacı ticari defterlerinin sahibi leline delil olma niteliğinde olup 6100 sayılı HMK 222 maddesi gereği aksinin davalının usulüne uygun tutulmuş ticari defter kayıtları ile yada senet veya diğer kesin deliller ile ispatlayamamış olması, 6100 sayılı HMK dürüst davranma ve doğruyu söyleme başlıklı 29 maddesinde düzenlenen “davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamaları gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdür.” hükmünün davalı tarafça ihlal edilmesi gibi tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan bilirkişi raporu ile belirlenen 185.584,68 TL alacağı olduğu anlaşılmakla mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 12.677,28 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 3.357,73 TL nispi ve 54,40 maktu olmak üzere toplam 3.412,13‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 9.265,15‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/07/2023