Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1383 E. 2023/295 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1383
KARAR NO: 2023/295
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2017/1425 Esas – 2019/1451 Karar
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 29/12/2017
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA VE BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; iş bu davada …’un, birleşen dosyada ise …’un davacı şirketin hissedarları olduğunu; davacı şirkete İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliğince 21/10/2016 tarihinde ve 2016/4512 D.iş dosyası ile kayyım atandığını; şirketin yönetim yetkisininde TMSF’ye devredildiğini; TMSF tarafından atanan kayyım heyeti eliyle şirketin yönetildiğini; kayyım atandıktan sonra yapılan kontrollerde iş bu dosyanın davalısı … ve birleşen dosyanın davalısı …’un müvekkili şirkette 300.000,00 TL borç aldıklarının ortaya çıktığını; şirket kayıtlarına göre borcun ödenmediğinin sabit olduğunu; söz konusu 300.000,00’er TL borçtan dolayı işlemiş faizi ile birlikte tahsili için … aleyhine Anadolu … İcra Müdürlüğünün …, … aleyhine ise Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyaları ile icra takibi başlattıklarını; davalıların haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek; itirazın iptaline, takibin devamına ve her bir dosya için her bir davalıdan %20 icra inkar tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; gerek bu dosya gerekse birleşen dosyada, müvekkillerinin hissedar olduğu davacı şirketin bir gurup şirket olduğunu, davacı şirketle birlikte … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile … Ticaret Limited Şirketinin bu gurup şirketler içinde bulunduğunu; müvekkillerinin bu 3 şirket üzerinden aldığı ve verdiği paraların bulunduğunu, hangi şirketten ne miktar alacaklı, hangi şirkete ne miktar borçlu olduklarını bilmediklerini ancak davacı şirketle birlikte diğer şirketlerin kayıtları incelendiğinde esasen müvekkillerinin alacaklı çıkacağını savunarak, iş bu davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesini; diğer şirketlere verdikleri borçlarında şayet bu dosyada borçlu olduklarına kanaat getirilirse mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “… Davacı şirketin kayıtları üzerinde incelene yapılmış olup; davacı şirket kayıtlarına göre, bu dosyanın ve birleşen dosyanın davalılarının şirketten gerçek 300.000,00 TL borç aldıkları; borcun 11/08/2016 tarihinde alındığı; ticari defter ve kayıtları üzerinde bu borcun gözüktüğü; paranın şirket kasasından da 11/08/2016 tarihinden çıktığı; geri ödenmediği tespit edilmiştir. Zaten davalılar vekilinin de bu şirkete bu paranın geri ödendiğine dair bir savunması bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, bu dosya ve birleşen dosyanın davalıları tarafından 300.000,00 TL’nin davacı şirketten borç alındığı, geri ödenmediği; alacağın sebebinin borç olması nedeniyle iş bu davanın açılması için herhangi bir genel kurul kararına gerek bulunmadığı, icra takiplerinin asıl alacak yönünden haklı, asıl alacağa yapılan davalı itirazlarının ise haksız olduğu belirlenmiş; takibin borçtan kaynaklandığı ve likit olduğu nazara alınarak asıl alacak yönünden itirazın iptaline karar verilirken, 300.000,00’er TL üzerinden de inkar tazminatına hükmedilmiş; ancak şirket kayıtlarına göre borcun geri ödenmesi yönünden bir vadenin konulmadığı, bu nedenle borçlu davalılardan faiz isteyebilmek için takipten önce temerrüte düşürülmesi gerektiği; davalılara da temerrüt ihtarı çekilmemiş bulunduğundan; işlemiş faiz yönünden itirazın iptali davasını reddetmek gerekmiş” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davacı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin ortaklarından olduğunu, müvekkillerinin davacı şirket ile birlikte diğer aile şirketleri olan … Sanayi ve Ticaret A.Ş ve … Ticaret Ltd Şti.’nin de ortaklarından olduğunu, söz konusu şirketlerin aile şirketi olduğunu, tek bir elden yönetildiğini, müvekkillerin ortağı olduğu tüm bu şirketlere hain fetö darbe girişimi sonrası İstanbul Anadolu 1. sulh ceza Hakimliği’nin kararı ile kayyım atandığını, müvekkilleri hakkında da Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma açıldığını, müvekkilinin etkin pişmanlık çerçevesinde ifade verdiğini ve söz konusu soruşturma sonucu açılmış bulunan davanın İstanbul 33 Ağır Ceza Mahkemesi 2017/19 Esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, müvekkillerinin aile şirketleri olan bu üç şirketin idaresinin aynı yerden yapılmakta olduğunu, müvekkiller ve aile fertlerinden olan diğer ortakların söz konusu şirketlerin o anki iş durumuna göre nakit ihtiyacı hasıl olduğunda kredi kullanmak yerine kendi şahsi sermayelerini birikimlerini şirkete aktarma yöntemiyle şirketin o anki nakit sıkıntısını giderme yoluna gitme yolunu benimsemiş olduklarını, söz konusu şirketlerin vergi, sigorta gibi Devlet kurumlarına ya da özel sektöre vadesi gelmiş hiçbir borcunun bulunmadığını, müvekkillerinin söz konusu aile şirketlerine aynı zamanda şahsi mal varlıklarından ciddi miktarda ödeme yaptıklarını, söz konusu aile şirketlerine borçlu değil alacaklı olduklarını, bu nedenle her üç şirketinde kayıtlarının bu bakımdan incelenmesi gerektiğini, fakat kendilerince yapılan taleplere rağmen işbu incelemenin yapılmadığını, ayrıca davacı şirketin muhasebe kaydı olarak alacağı göründüğü taktirde BK uyarınca takas mahsup yapılması gerektiğini, ancak taleplerine rağmen eksik inceleme nedeniyle davanın kabulünün isabetsiz olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava ve birleşen dava; davacı anonim şirketin şirket ortaklarından alacağın tahsili amacıyla başlattığı ilamsız icra takiplerine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, davalılar vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı). İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu … hakkında mizan alacağı açıklamasıyla 300.000,00 TL asıl alacak ve 22.518,49 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 322.518,49 TL alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu belirlenmiş, bu dosyaya yönelik olarak İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1425 E sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür.İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu … hakkında mizan alacağı açıklamasıyla 300.000,00 TL asıl alacak ve 22.518,49 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 322.518,49 TL alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu belirlenmiş, bu dosyaya yönelik olarak İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1426 E sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı dosyaların birleştirilmiş olduğu görülmüştür. Davacının her iki davadaki iddiası; davalı şirket ortaklarının darbe girişimi sonrası şirketten nakit para çektiği, bilahere şirketlere 690 sayılı KHK kapsamında el konularak yönetiminin TMSF’ye geçtiği, ortakların şirketlerden çektiği paraların tahsilini talep etmektedir. Davalı taraf ise davacı şirket ile aynı aileye ait diğer şirketler bulunduğunu, davalıların diğer aile şirketlerine para aktardıklarını, davacı şirketin alacağının çıkması halinde yönetimine el konulan diğer şirketlerden olan alacaklarıyla mahsup edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince şirketin kayıtlarına ulaşılmaya çalışılmış, dosyaya dava dilekçesinde ek olarak sunulan mizan ve muavin defter kaydı dışında diğer ticari defterlere ulaşılamadığı, ceza soruşturması aşamasında alınan MASAK raporu ve dosyada bulunan evraklar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporunda her iki davalının davacı şirketten 11/08/2016 tarihinde kasa hesabından ayrı ayrı 300.000,00 TL para çektikleri belirlenmiştir. Davalı vekili de duruşmadaki beyanlarında müvekkillerinin bu parayı şirketten borç aldıklarının kayıtlarla sabit olduğunu, buna itirazlarının olmadığının müvekkillerinin diğer grup şirketlerine verdikleri borç paralarla bunların mahsup edilmesi gerektiğini savunmuştur. Davacı şirket bağımsız bir tüzel kişilik olup diğer tüzel kişi şirketlere davacının varsa yaptığı ödemelerin bu şirkete olan borçlarından takas/ mahsup edilemeyeceği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK 139 ve devamı maddeleri gereği takas definde bulunan ile karşı tarafın birbirinden olan para veya özdeş diğer edimleri her iki borcun muaccel olması halinde takas edilebilir. Yine TBK 100 ve devamı maddelerinde düzenlenen mahsup ise borçlunun yaptığı ödemenin borcundan nasıl mahsup edileceği hususlarını düzenlemektedir. Eldeki dava da davacıların borcuna karşılık davacı şirkete yaptıkları mahsup edilebilir bir ödeme bulunmadığı gibi, davacı şirketin davalıdan olan alacağının aynı aileye ait diğer şirketlerden var ise alacaklarına karşılık takas edilme imkanı bulunmadığından davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Asıl ve birleşen dosyada davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 20.493,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 5.123,25 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 15.369,75 TL harcın davalı …’tan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Alınması gereken 20.493,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 5.123,25 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 15.369,75 TL harcın davalı …’tan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 4-Asıl ve birleşen dosyada davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/03/2023