Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1379 E. 2023/611 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1379
KARAR NO: 2023/611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2019
NUMARASI: 2018/1402 Esas – 2019/1402 Karar
DAVA: Iskatın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … Anonim Şirketinin davalı şirketi 09/05/2014 tarihinde kurduklarını; müvekkili şirket ile dava dışı bu şirketin %50’şer hisse ile davalı şirkete ortak olduklarını; davalı şirkette müvekkilinin 250.000 adet B Grubu paya, dava dışı şirketin ise 250.000 adet A Grubu paya sahip olduklarını; davalı şirketin yönetim kurulunun 2 ortaktan oluştuğunu, dava dışı şirketten dolayı …’nun yönetim kurulu başkanı olarak A Grubu pay sahiplerini temsil için seçildiğini, …’in ise, yönetim kurulu başkan vekili olduğunu; onunda kendilerine ait B tipi paylardan dolayı seçilmiş olduğunu; …’nun tek imza ile şirketi temsil etme yetkisine dayanarak bazı şirket çalışanlarını işten çıkardığını, şirketin faaliyetlerini durdurduğunu; tek imza ile temsil yetkisinden faydalanarak yönetim kurulu kararı almaksızın birçok usulsüzlükler yaptığını, bundan dolayı müvekkili şirketinde ciddi zararlara uğradığını belirterek, en nihayet …’nun tek başına aldığı bir kararla müvekkili olan davacı şirketi sermaye borcunu ödemediğinden bahisle şirketten ıskatına ait yönetim kurulundan bir karar aldığını, söz konusu kararın 09/05/2018 tarihli ve 9677 sayılı ticaret sicil gazetesinin 430. Sayfasında ilan edildiğini; yönetim kuruluna davalı şirketin 14/03/2016 tarihli genel kurulunda söz konusu 2 üyenin seçildiğini, yönetim kurulunun TTK’nun 390. madde gereğince 2 üyeden oluştuğunu; toplanabilmesi ve karar alabilmesi için 2 yönetim kurulu üyesininde toplantıya katılmasının gerektiğini; oysa …’in toplantıya katılmadığını, bu nedenle usulsüz bir toplantı ile alınan ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu, bu hususun mahkemece tespitine karar verilmesini ve müvekkili şirketin halen B tipi hisselerin sahibi bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin B Grubu hisselere sahip olduğunu, hisse bedellerinin 125.000,00 TL olarak şirket kuruluşunda belirlendiğini; davacının sermaye koyma borcunun 93.750,00 TL’lik kısmının ödenmediğini; şirket ana sözleşmesi gereğince, şirketin ticaret siciline tescil edilmeden önce ödenmesi gereken 31.250,00 TL’lik kısmını ödemekle yetinen davacıya, defalarca ödemesi için ihtarda bulunduklarını; sonuç alamadıklarını; oysa ana sözleşme gereğince tescili izleyen 24 ay içinde kalan 93.750,00 TL’nin ödenmesi gerektiğini; bu sürenin sonunda 09/05/2016’ya tekabül ettiğini; davacının halen kalan sermaye borcunu ödemediğini; şirketi hep oyaladığını; davacının son adresine ve ticaret sicilindeki adresine defalarca tebligat gönderildiğini, durumdan haberdar olduğunu; ıskat hakkında TTK’nun 128 , 341 , 342, 480, 482 ve 501. Maddeleri ile Hukuk Genel Kurulu’nun 01/03/1967 tarih 1511/133 karar sayılı hükmünün uygulanması gerektiğini; TTK’nun 482 ve 483 maddelerinde açıkça sermaye payının konulma borcunu yerine getirmeyen ortağın ıskat edileceğinin yazılı olduğunu; şirketin iki ortağı olduğunu, davacı ortağın ıskatı ile ilgili yönetim kuruluna zaten davacıdan gelen temsilcinin katılamayacağını; zira yasa ve ana sözleşme gereğince ortağın kendi ile ilgili görüşmede “müzakereye katılma yasağı” bulunduğunu, bu nedenle zaten toplantıya katılmasının mümkün olmadığını; yönetim kurulunca alınan ıskat kararınında bu nedenle yerinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı taraf, davalı şirketin tesciline kadar konulması gereken 31.250,00 TL’lik peşin sermaye bedelini ödedikten sonra; davacı tarafça ödenmesi gereken ve kalan 93.750,00 TL’lik kısmın dava dışı … Anonim Şirketi tarafından ödeneceğine dair protokol bulunduğunu bildirmiş ve protokolü mahkememize sunmuştur. Protokol 06/05/2014 tarihli olup; 09/05/2014 tarihinde kurulan davalı şirketin kurulumundan 3 gün önce davalı şirketi kuran hissedarlar arasında imzalanmıştır. Mahkememiz tarafından bu protokol değerlendirilmiş olup; protokolün davacı şirket ile, davada taraf olmayan dava dışı … Anonim Şirketi tarafından imzalanmış olması, bu nedenle ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan davalı şirketi doğrudan bağlamayacağı; her ne kadar davalı şirket 2 ortaklı ve bu iki ortak arasında imzalanan protokol gereğince 93.750,00 TL sermaye bedelinin davalı şirket tarafından davacı adına karşılanacağı, dava dışı ortak tarafından bu sermaye koyma borcu karşılandıktan sonra 36 ayın sonunda hiç bir ihtara gerek kalmadan bila faizsiz davacı şirketin dava dışı şirkete bu bedeli ödeyeceğinin açıkça kararlaştırılmış olması karşısında; ıskat kararı iyi niyet kurallarına aykırı gibi görülse de; protokol anında henüz kurulmamış olan davalı şirketin ana sözleşmesini; bu ödeme şeklini kaydettirmeyen kurucu ortak olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranmadığı; oysa ticari bir şirket olduğu, kendisine TTK’nun 481 maddeye uygun olarak ıskat edilmeden evvel sermaye koyma borcunu ödemesinin noter ihtarı ile tebliğ edildiği, Kadıköy 26. Noterliği tarafından düzenlenen ihtarın, 23/03/2018 – 27/03/2018’de tebliğ edildiği; tebligata çıkarılan … Mahallesi, … Caddesi, … İş Merkezi … Kadıköy adresinin bizzat davacı tarafından hazırlanan dava dilekçesindeki davacı şirket adresi ile aynı yer olduğu; dolayısıyla davacının sermaye borcunu ödemesi hususunda davalı şirketçe ihtar edildiğini bildiği; ihtardan 1 ay ziyadesiyle geçtikten sonra ıskat davasının açıldığı; davanın süresinde olduğu; davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle, kendisine çekilen ihtarlar karşısında ıskat olmak istemiyorsa kalan sermaye borcunu ödemesi, dava dışı şirketle arasındaki 06/05/2014 tarihli protokol gereğince de davalı şirketin bu sermaye borcunu ödememesi nedeniyle uğradığı bir maddi zarar varsa ( faiz zararı gibi ) bunu da alacak yoluyla dava dışı ortaktan istemesi gerekirken; kalan sermaye borcunu ödememe ile haksız duruma düştüğü bu nedenle hakkında alınan ıskat kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak, açılan davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın 480 vd. maddeleri uyarınca, ıskat kararının alınması yönetim kurulunun yetkisinde olup ancak şirket yönetim kurulunun Kanun’da belirtilen toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak toplanıp alacağı bir karar ile mümkün olduğunu, Davalı şirketin YK Başkanı tarafından (YK Kararı olmaksızın) verilen ve TTSG’de ilan olunan ıskat kararının geçersizliğine hükmedilmesi gerektiğini, dava dosyasına delil olarak sunduğu “Ortaklararası Sözleşme”nin davalı şirket kurulmadan ve ana sözleşmesi öncesinde şirket ortaklarının yaptığı ve ortaklıklarının şartlarını belirlediği sözleşme olduğunu, mahkemenin, söz konusu Ortaklararası Sözleşme Davalı Şirket yetkilileri ve ortaklarınca imzalanmış olmasına ve Sermaye borcunun Şirket ortaklarınca nasıl ödeneceğinin açıkça bu sözleşmede belirlenmiş olmasına rağmen, söz konusu davanın delili niteliğindeki sözleşmeyi de davanın delili niteliğinde değerlendirmeyerek haksız bir karar tesis ettiğini, nitekim; söz konusu sözleşmenin 4. Maddesinde yeralan İş Planları Fon Sağlama başlığı altında 4.4. maddesinde “Newco, sermaye borcuna karşılık …’e borçlanacak buna karşılık …’nun Şirkete olan sermaye borcu … tarafından ödenecektir” denmiş olup bu maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, davacının sermaye borcu … tarafından ödeneceğini, devamında…. “…: sermaye borcunu … in ödeme tarihinden 36 ay sonra hiçbir ihtara gerek kalmadan bila faiz … e ödeyecektir” denilerek … nun sermaye borcunun öncelikle … tarafından ödeneceği ve …’in ödedikten ancak 36 ay sonra bu bedeli geri alabileceğinin açıkça düzenlendiğini ancak, … davacı ile aralarındaki bu sözleşmeye kötü niyetli olarak uymamış ve …, …yu şirket para kazanma evresine geldiğinde sermaye borcunu ödemediği gerekçesiyle usulsüz ıskat kararı ile şirketten atmaya kalkıştığını, davacının tüm know how’ı ortak kurulan şirket ve tesise aktarmış, karşılığında herhangi bir kazanç elde etmemiş, buna karşılık aralarındaki sözleşme gereği sermaye borcu … tarafından kötü niyetli olarak ödenmemiş, hatta bu durum sermaye gücü olmayan sadece teknik know how’a sahip olan davacıya karşı kötü niyetli olarak kullanıldığını, ayrıca, davalının kötü niyetli olarak 18.4.2019 tarihinde Genel Kurul yapıp, usulsüz ıskat kararı ile … hisselerini devrettiği kişi ile sermaye arttırımı karar almaya karar vermesi de davacıyı geri dönülemez kayıplara itecek nitelikteki davranış olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davacının, davalıya yönetim kurulu kararı olmaksızın ıskat olunduğunu 9 Ekim 2018 tarih, 9677 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden öğrendiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuş olup davacının bu beyanının gerçek dışı ve dosyadaki bilgi ve belgelere de aykırı olduğunu, davacının çağrı ihbarını ve ıskat yoluna başvurulacağını yapılan tebligatlar ile öğrendiği gibi bu husus yerel gazetede de ilan olmuş olup buna rağmen davacının borcunu ifa etmediğini, yine temerrüt sonrasında sermaye borcunu ödemesi hususunda TTK 482. maddeleri gereğince noter kanalı ile çağrı ihtarında da bulunulmuş, ilgili tebligat davacı şirkete bilinen adresinde tebliğ olunduğu gibi Ticaret Sicili Gazetesi ve yerel gazetede de ilan edildiğini, neticeten ortada gizli olarak alınmış bir ıskat kararı ve bundan habersiz mütemerrid bir pay sahibi değil, aksine kendisine yapılan tebligatlara rağmen sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ve ıskat kararı alınmasına sebep olan mütemerrid bir pay sahibi olduğunu, ıskata ilişkin yönetim kurulu kararı olmadığı ve yönetim kurulu kararının kanunda belirtilen toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alınmadığı iddiası yersiz olup alınan ıskat kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu ıskat işlemi bakımından konu incelendiğinde, davalı şirketin yönetim kurulu iki üyeden oluşmakta olup bunlardan …, hakkında ıskat prosedürü uygulanacak davacı … AŞ.’nin, yönetim kurulu başkanı ve yetkili temsilcisi olduğu gibi, aynı zamanda davacı … AŞ.’nin kurucusu olan … AŞ.’nin kurucu ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, dolayısıyla … üzerinde tüm tasarruf hakkına sahip olan adı geçen kişinin, …’nun ıskatına ilişkin kararda menfaat çatışmasının bulunmadığından söz edilemeyeceği gibi, ortağı olduğu şirketin kurduğu şirket hakkında verilecek kararda yer almasının dürüstlük kuralına uygun olduğundan da söz edilemeyeceğini, davacı vekilinin, sonradan sunduğu ”Ortaklar arası sözleşme” iddianın genişletilmesi yasağına tabi olup somut olayda değerlendirilmesi mümkün olmadığı halde mahkemece değerlendirilmiş olup bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin yersiz olduğu hükümsüzlüğü olgusuna dayandırdığını, dava dilekçesinde belirtilmediği ve deliller arasında yer vermediği halde, 19.04.2019 tarihli duruşmada bir protokolden bahsedilmiş, davalıdan iddianın genişletilmesine ve delil sunulmasına açık muvafakati olmadığı belirtilmek suretiyle karşı konulduğunu, bu bakımdan 03.05.2019 tarihli oturumda mahkemeye sunulan belgeye ve genişletilen iddialara yönelik mahkemece inceleme yapılması usul ve yasaya aykırı olmakla bu bakımdan davacı tarafın dayandığı bu vakıa ve delillere eldeki davada itibar edilemeyeceğini, davacının, ortaklığın kuruluşundan bu yana yapılan yatırım ve şirket işlemleri bakımından hiçbir riske girmemiş, sermayenin tescil öncesi ödenecek kısmı dışında hiçbir ödeme yapmamış, şirket faaliyetinin yürütülmesi ve amacına yönelik hiçbir çaba sarf etmemiş, ortağı olduğu müvekkil şirketin ortaklık konusu işin yürütülmesi bakımından üstlendiği faaliyet ve mali yükümlülüklere hiçbir şekilde katılmamış olmakla davalı şirket tarafından çeşitli bankalardan çekilen krediler ile leasing sözleşmeleri ve mal alım sözleşmeleri gereği ödenmesi gereken miktarların ödenmesinde bugüne değin hiçbir katkısı olmadığını, yine ortaklığın cari ödemeler, personel ödemeleri, vergi ödemeleri, çek ödemeleri ve genel giderleri ilişkin ödemeleri yapılmakta olup davacı şirket bunlara da katılmış ve görmezden geldiğini, tüm bu hususlar bir yana en temel borcu olan sermayeyi ödeme borcunu dahi yerine getirmemiş ve şirketi dört yıl oyalamış olup bunca iyiniyetli yaklaşıma rağmen sermaye ödeme borcunu yerine getirmeyen davacının kusuru nedeniyle ıskatından, kendi yararına haklar çıkarması ve tüm bunları bir yana bırakıp ıskatın geçersizliğini ileri sürmesini hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğundan istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ıskata ilişkin anonim şirket yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, yönetim kurulu kararının usule uygun olup olmadığı ve ortaklar arası sözleşmenin davacının sermaye borcuna etkisi noktasındadır. Davacı … Anonim Şirketi ile dava dışı … Danışmanlık A.Ş. birlikte 250.000,00 TL sermayeli davalı şirketi kurarak 06/05/2014 tarihinde ticaret siciline tescil ettirmişlerdir. Bu paylardan 125.000 adet A grubu paya karşılık olarak 125.000,00 TL’si dava dışı … Danışmanlık A.Ş. Tarafından taahhüt edilmiş olup 31.250,00 TL’si kuruluşta ödenmiştir. Kalan paylardan 125.000 adet B grubu paya karşılık olarak 125.000,00 TL’si davacı … Anonim Şirketi tarafından taahhüt edilmiş olup 31.250,00 TL’si kuruluşta ödenmiştir. Şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri olarak dava dışı … ve … seçilmişler, 14/03/2016 tarihli genel kurulda da bu kişiler tekrar yönetim kurulu üyesi seçilmişlerdir. Davalı … Anonim Şirketi’nin 26/09/2018 Tarih ve 03 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacı … Anonim Şirketi’nin TTK’nın 482. Maddesi uyarınca ıskatına karar verilmiş ve bu karar 09/10/2018 tarih ve 9677 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanmıştır. Davacı tarafça, yönetim kurulu üyesi … davet edilmeden yönetim kurulu başkanı … tarafından ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 481/1. Maddesine göre, payların bedelleri, yönetim kurulu tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir. TTK’nın 482/2. Maddesine göre ise, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. Iskatın uygulanabilmesi için, yönetim kurulu tarafından, mütemerrit pay sahibine, ticaret sicil gazetesi ile esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan yoluyla şirketin internet sitesinde de yayımlanacak bir mesajla ihtarda bulunulur. Bu ihtarda, mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi hâlde, ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği belirtilir. Nama yazılı pay senetlerinin sahiplerine bu davet ve ihtar, ilan yerine, iadeli taahhütlü mektupla ve internet sitesi mesajı ile yapılır. Bir aylık süre, mektubun alındığı tarihten başlar(TTK m. 383/1,2). Davalı şirket tarafından, davacı muhatabına çekilen Kadıköy … Noterliği’nin 23/03/2018 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, sermaye borcunun 7 gün içinde ödenmesi ihtar edilmiş ve bu ihtarname 27/03/2018 tarihinde yetkili çalışan imzasına tebliğ edilmiştir. Ayrıca sermaye borcunun ödenmesine ilişkin çağrı ihbarı “Hürses” gazetesinde 27/07/2018 tarihinde yayımlanmıştır. Yine davalı şirket tarafından, davacı muhatabına çekilen Kartal … Noterliği’nin 10/08/2018 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, sermaye borcunun bir ay içerisinde ödenmesi, aksi takdirde TTK 482. Maddesi hükmü çerçevesinde sermaye borcu ödenmeyen paylar bakımından ıskat usulünün uygulanacağı ödenmesi ihtar edilmiş ve bu ihtarname 13/08/2018 tarihinde yetkili çalışan imzasına tebliğ edilmiştir. Ayrıca sermaye borcunun ödenmesi, aksi halde ıskat usulünün uygulanacağına ilişkin ilan, 15/08/2018 tarih ve 9643 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde ve “Hürses” gazetesinde 10/08/2018 tarihinde yayımlanmıştır. Iskata ilişkin 26/09/2018 Tarih ve 03 sayılı yönetim kurulu kararı alınmış ve bu yönetim kurulu kararında, yönetim kurulu üyesi …’in ıskatı istenen şirketin yönetim kurulu üyesi olması ve ayrıca ıskata konu şirketin kurucusu … Enerji A.Ş.’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olması nedeniyle TTK’nın 393. Maddesi uyarınca adı geçen yönetim kurulu üyesinin menfaati ile şirket menfaatinin çatıştığı belirtilmiştir. TTK’nın 390/1. Maddesine göre, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Ancak TTK’nın 393/1. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır. Iskat usulü bir yönetim kurulu üyesine uygulanıyorsa, ıskat usulüne ilişkin toplantılara ve oylamalara dürüstlük kuralı gereği söz konusu üye katılamaz(Reha Poroy/Ünal Tekinalp/Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku II, 14. Baskı, İstanbul, 2019). Somut olayda, dava konusu kararın alındığı, yönetim kurulu toplantısına davet edilmeyen yönetim kurulu üyesi …, aynı zamanda davacı şirketin yönetim kurulu üyesi seçilen dava dışı … Enerji A.Ş.’nin davacı şirket nezdindeki temsilcisidir. doğrudan şahsına ilişkin değildir. Yani tüzel kişi adına …in hareket edeceği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra … davacının kurucu ortağı olan dava dışı … Enerji A.Ş.’nin kurucularından olup davaya konu karar tarihinde bu şirketin yönetim kurulu başkanıdır. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi …, aynı zamanda ıskata konu davacı şirketinde kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu dava dışı … Enerji A.Ş.’yi temsilen yönetim kurulunda yer almaktadır. Buna göre davalı şirket ile davacı şirket ve dava dışı … Enerji A.Ş., deki …’in konumu nazara alındığında, müzakere konusu, …’in yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı şirketle ilgili olup davaya konu kararla ilgili olarak yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmaması dürüstlük kuralının bir gereğidir. Bu durumda, yönetim kurulu üyesi …’in davacı şirketin ıskatının görüşüldüğü yönetim kurulu toplantısına katılması mümkün değildir. Bu haliyle, davacı şirketin ıskatına ilişkin yönetim kurulu kararında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Davacı tarafça, 02/05/2019 tarihli dilekçe ekinde 06/05/2014 tarihli “ortaklararası sözleşme” sunulmuştur. Bu sözleşmenin 4.4 maddesi, … sermaye borcuna karşılık …’e borçlanacak buna karşılık …’nun şirkete olan sermaye borcu … tarafından ödenecektir, … sermaye borcunu …’e ödeme tarihinden 36 ay sonra hiçbir ihtara gerek kalmadan bila faiz …’e ödeyecektir, şeklindedir. Davalı taraf ise, sunduğu 06/05/2019 tarihli dilekçesinde iddianın genişletilmesine ve belge sunulmasına muvafakat etmediklerini bildirmiştir. TTK’nın 1521. Maddesinde, ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 319. Maddesine göre de, basit yargılama usulünde, iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Davacı taraf, Dava dilekçesinde, davacının sermaye borcunun dava dışı …(… Danışmanlık A.Ş.) tarafından ödenmesi gerektiği iddiasına ve 06/05/2014 tarihli “ortaklararası sözleşme”ye dayanılmamıştır. Bu haliyle iddianın genişletilmesi yasağı gereğince davacının sermaye borcunun dava dışı …(… Danışmanlık A.Ş.) tarafından ödenmesi gerektiği iddiası eldeki davada dinlenebilir değildir. Kaldı ki, davalı şirket söz konusu sözleşmenin tarafı olmayıp, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’nun aynı zamanda dava dışı diğer ortak …(… A.Ş.)’in yönetim kurulu başkanı olması, davacı şirketin sermaye borcunu sona erdirmediği gibi, davalı şirket tarafından sermaye borcunun ödenmesinin istenmesine ve ayrıca ıskat usulünün uygulanmasına engel değildir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/06/2023