Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1372 E. 2023/811 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1372
KARAR NO: 2023/811
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2015/1075 Esas – 2019/1125 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ava konusunun, davalının taraflar arasında düzenlenen 31.08.2009 tarihli hizmet akdinin md 4 Diğer Şartlar bölümünde rekabet yasağı (memnuniyeti) na aykırı hareket etmesi işe müvekkiline en son almakta olduğu aylık net maaşın 12 katı kadar cezai şart ödemesi şartına istinaden şu aşamada kısmi/şimdilik olarak 10.000,00-TL cezai şarta hükmedilmesi talebi olduğunu, iş ilişkisinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, sadakat borcu da dahil olmak üzere tarafların sözleşmeden doğan borçlarının sona erdiğini, bu durumda ise işçinin önceki işverenin yanında edindiği bilgileri rakip bir işverenin işinde kullanması veya kendisinin açmış olduğu rakip işletmede söz konusu bilgilerden yararlanmasının işverene zarar vereceğini, bu ihtimali engellemek amacıyla işçi ve işverenin iş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rakip bir işletmede çalışmayacağı veya rakip bir işyeri açmayacağına ilişkin sözleşme yapmasının mümkün olduğunu, bu sözleşmeye Rekabet Yasağı Sözleşmesi adı verildiğini, müvekkillerinin uzunca bir süredir inşaat ve iş makinaları sektöründe ticari faaliyetlerine devam ettiğini, dünyada sektörün en önemli markalarının Türkiye distribütörlüğünü alıp, satış ve yedek parça bakımından tüm ülke genelinde faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkillerinin her sene artan ciro ve kar marjları yakalanmış iken aniden 2014 yılının başında müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı yaptığı sektörün en önemli firmalarından “…” müvekkilleri ile aralarındaki distribütörlük anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiklerini, anılan fesihlerin aynı sektörde faaliyet göstermek üzere kurulan … A.Ş isimli firmanın Ticaret Odasında tescili ile ilgili işlemler ve başvuruları yapması ile eş zamanlı olarak gerçekleştiğini, rakip firmanın kurucu ortağı 2013 yılı …in Kasım ayında İngilterede tescili ile fesih ihbarnamelerinin paralel olarak müvekkiline gelmeye başladığını, İngiltere de 100 pound sermayesi bulunan firmanın 800.000,00 TL sermaye ile Mart 2014 tarihi itibariyle kuruluşunun gerçekleştiğini, müvekkilinin eski faaliyet adresinde eski distribütörlükleri ve müşteri portföyünü müvekkilinin personelinin nerede ise yarısını, ticari sırlarını haksız şekilde personellerin ve beraberlerinde götürdükleri bilgilerin sayesinde eline geçirerek aynı sektörde satış ve sonrası hizmetler vererek haksız rekabet hükümlerine tamamıyla aykırılık teşkil eden ve halen devam etmekte olan faaliyetlerine başladığını, davalının müvekkili nezdinde teknisyen olarak işe başladığını, daha sonra istifa ettiği tarihe kadar atölye formenliği (şefliği) pozisyonunda çalışmış dolayısı ile müvekkillerinin marka ile alakalı tüm müşteri portföyü, fiyatlandırma bilgileri ve ticari sırlarına haiz olduğunu, müvekkilleri sayesinde haiz olduğu bilgileri alarak rakip firmanın söz konusu bilgiler dahilinde haksız rekabet eylemlerinde bulunmasına katkı sağladığından bahisle davalının taraflar arasında düzenlenen 31.08.2009 tarihli hizmet akdinin madde 4 ve Diğer Şartlar bölümünde rekabet yasağına aykırı hareket etmesi nedeni ile müvekkiline sözleşmede belirtilen 12 net maaş tutarında cezai şartın 10.000,00 TL tutarlı kısmanın cezai şartının söz konusu eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 24/06/2019 tarihli dilekçesi ile, müddeabihi arttırarak davasını 63.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak, dava dilekçesinde davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden söz edilse de usule ilişkin ularak davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, esasa ilişkin olarak, davacı şirkette; son yıllarda mali ve finansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve bozulma meydana geldiğini, personelini azaltma yönüne gittiğini, bu süreçte özellikle distribütör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshettiklerini, personel maaş ve primlerinin ödenmesinde sıkıntılar yaşandığını, iş akdi fesih edilen personellerin yasal haklarının bile ödenemediğini, maaşların ise geç ödendiğini, davacının 2014 yılı başında distribütör anlaşmalarının sona erdiğini belirtse de yapılan görüşmelerde sonuç alınamadığından firmaların anlaşmalarını sona erdirdiklerini, rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının üretici firma olmadığını, know how dan söz edilemeyeceğini, distribütör firmalar anlaşmalarını fesih ettiklerinden davacı şirketin rekabetini ortadan kaldıran tüm unsurların ortadan kalktığını, davacı şirketin personel azaltması karşısında davalının işini kaybetme endişesi yaşadığını, TMSF müdahalesi ile davacı şirketin itibar kaybına uğradığını, mali kriz nedeni ile yedek parça temin edemediğini, müşterileri nezdinde olumsuzluklar yaşadığını, davacının distribütörü olduğu “…” markalarındaki faaliyet alanının kaybettiğini, sonuç olarak müvekkilinin eylem ve işlemleri arasında davacı tarafından kurulmak istenen illiyet bağı bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davalının, davacı şirket nezdinde; servis teknisyeni olarak işe alındığı, 01/07/2010 tarihinde yapılan atama ile atölye formenliği pozisyonunda çalışmaya başladığı ve işten ayrıldığı tarihe kadar da bu pozisyonda çalıştığı, davalının bu çalışması sırasında, işyerinin müşteri çevresini ve işverenin yaptığı işleri bilebilecek bir pozisyonda çalıştığı; davalının istifa sonrası davacı için çalıştığı esnada faaliyet gösterdiği adres ile aynı adres ve bina ile aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş.’nde işinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı; davalı ve dava dışı 66 çalışanla birlikte dava dışı şirkete geçiş yapması sonrasında, davacının satışlarında büyük oranda azalma/düşme bulunduğu; davalının, davacı ile rakip olan firmada rekabet sözleşmesine rağmen çalışmaya başladığı; taraflar arasında düzenlenen, dava konusu işçi sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağına dair 4. maddede rekabet yasağı faaliyet alanı ve yer yönünden sınırlarının açıkça belirlenmediğinden; yer ve faaliyet alanının davacı şirket nezdinde yapılan iş ve tüm ülke sınırları şeklinde kabulünün gerektiği; rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması sebebiyle aşırı nitelikte olduğu; ancak, TBK’nun. 445/2.maddesi uyarınca, süre ve coğrafi alan ile faaliyet alanı bakımından rekabet yasağının sınırlanmasında hakime takdir/uyarlama yetkisi verildiği de dikkate alındığında; taraflar arasındaki rekabet yasağının; davalı, İstanbul’da davacı iş yerinde çalışırken, rekabet yasağı sözleşmesini imzaladığına göre, rekabet yasağı hükmünün İstanbul ili için geçerli olduğunun kabulü gerektiği; bu durumda, taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yasal unsurları aykırılığı bulunmadığından davacının, davalı aleyhine işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının da bulunduğu görülmekle; davalının, davacıya ödemesi gereken hizmet akdinin 4/d maddesinde bulunan en son aylık net ücretinin 12 katına tekabül eden tutarın 63.000,00 TL olarak hesaplandığı; TBK.m.182/3 maddesi uyarınca, taraflarca kararlaştırılan cezai şartın mahkememizce fahiş nitelikte bulunduğu kabul ve takdir edilmekle; cezai şartın, davalı tarafından alınan en son aylık net ücretin 1/2’si olarak kabulünün taraflar arasındaki menfaatler dengesine/hakkaniyete daha uygun olacağı resen kabul edilerek; davacı tarafından, davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulduğundan kısmen kabulü ile (63.000,00 TL/2=) 31.500,00 TL cezai şart alacağının, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin (bakiye cezai şart alacağının fazlaya ilişkin bölümün resen tenkis edildiği de dikkate alınarak) istemlerin reddine , …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; rekabet yasağı maddesinin yasal kriterlere uygun olup olmadığı hakkında yeterince inceleme yapılmadığını, TBK 420/1 maddesi uyarınca hizmet sözleşmelerine sadece işçi “aleyhine” konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu, dava konusu rekabet yasağı maddesi incelendiğinde sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği işverene(davacı) bir yükümlülük getirilmediğini, sözleşmesel ya da yasal düzlemde rekabet yasağından söz edebilmek için, sektörde kabul görmüş “rakip bir firmanın” var olması gerektiğini, davacı şirket 2013-2014 yıllarında … Yurtdışı markaları ile ilgili olarak faaliyet alanını kaybettiğini, bu yurtdışı markalarının davacı ile sözleşmelerini feshedip, iş ilişkilerini sona erdirdiklerini, bu markaların davacı şirketten ayrılmasından sonra davacı şirketin büyük oranda müşteri kaybettiğini ve satışlarının düştüğünü, davalının işten ayrılma tarihinin 26.08.2014 olup bu tarihten önce markaların davacı şirketten ayrıldığını, Case distribütörlüğü 2013 yılında, …-… distribütörlüğü 2014 yılında, … distribütörlüğü 23 Aralık 2013 tarihinde, … 28.04.2014 tarihinde, … 20.06.2014 tarihinde davacı şirket ile sözleşmelerini finansal yetersizlik sebebi ile feshettiklerini, davacı şirketin işleri hızla azalınca davacı şirket yönetim kurulu; küçülme, işçi çıkarılması ve tasarruf edilmesi ile ilgili kararlar aldığını, şirketin kendi yönetimsel hataları nedeniyle 2013 yılından sonra yurtdışı firmalarını kaybederek ciddi finansal sıkıntılar yaşadığını, davacı şirket dava dışı şirket ile rekabeti söz konusu olmayan ve farklı segmentlerdeki yerli iş makineleri sattığını, davacı şirketin yabancı – yurtdışı markaların ürünlerini satmadığı nazara alındığında dava dışı … ile rekabet ortamının bulunmadığı bu nedenle rekabet yasağı hükümlerinin uygulanamayacağını, davalının davacı şirkette Yedek Parça Müdürü olduğun ve görev tanımının şirketin ticari sırlarına vakıf olmaya imkan tanımadığını, ayrıca Türkiye ye yurtdışından getirilen ithal ürünlerde Know how ve ticari sır bulunmadığını, davalının Üretim ya da AR – GE faaliyeti yapmadığını, ticari sır ile ilgili davacı tarafça sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığı gibi davalının hangi ticari sırlara vakıf olunduğu konusunda dosyada bilgi de bulunmamakla 6098 sayılı Borçlar Kanunu 444. maddede ilişkin koşulları saymakta ve “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” İfadelerine yer verdiğini, TBK m.445 e göre “rekabet yasağı işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez.” denilmekle rekabet yasağına ilişkin getirilen sınırlamaların açık şekilde sözleşmede yer aldığını, davalının iş sözleşmesinin 4. Maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi zorunlu unsur olan “yer” ve “konu” açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalının davacıyı eylemleri ile zarara uğratttığı 35’e yakın bilirkişi raporundan ve 10 istinaf karar ilamından sabit olan davalı ile beraber işten ayrılanlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesinin hukuk ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın hiçbir somut veriye dayanmayan istinaf iddiaları bakımından istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 444 vd. maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır.Taraflar arasında 31.08.2009 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı işyerinde “servis teknisyeni” olarak çalışmaya başlamış ve sonrasında “Atölye Formenliği” görevine atanmıştır. Davalı 13.10.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere istifa etmek suretiyle iş akdini feshetmiş ve 14.10.2014 tarihinde SGK çıkışı verilmiştir. SGK kayıtlarına göre, davalı işçi, davacı nezdindeki iş akdini feshettikten sonra, 16/10/2014 tarihinde dava dışı … A.Ş. nezdinde çalışmaya başlamıştır.Davacı tarafça, işçinin iş sözleşmesiyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle eldeki dava açılmıştır.İş sözleşmesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu(e.BK)’nun 348/1. maddesinde, iş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki tarafın, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebileceği, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, rekabet memnuniyetine dair olan şartın, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caiz olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Taraflar arasında fesihle sonuçlanan 31.08.2009 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin “diğer şartlar” kısmında, personelin, hizmet sözleşmesinin yürürlüğü süresinde, ya da hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde dahi içinde bulunduğu görevi nedeniyle veya herhangi bir suretle edindiği bilgileri, şirket sıralarını, imalat ve yönetim usullerini, müşteri ve müşteri portföyü ile buluş, tasarım, metod gibi her türlü teknik, mali ve ticari bilgileri gizli tutmayı, işveren’in yazılı rızası olmaksızın açıklamamayı veya duyurmamayı kabul ve taahhüt ettiği, yaptığı işin Borçlar Kanunu’nun 346. maddesine uygun bir iş olduğundan, gerek işveren şirkette çalıştığı sürece, gerekse iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde; sona erme tarihinden itibaren 2 (iki) yıl müddetle, Marmara Bölgesi içinde işverenin iştigal mevzusuna giren ve asıl işi sayılan konularda faaliyet gösteren resmi ya da özel müessese, şirket, ortaklık, şahıs ve sair işyerlerinde her ne nam altında olursa olsun çalışmamayı, böyle bir işletmeye doğrudan ya da dolaylı bir suretle ortak olmamayı, bu alanlarda danışmanlık da dahil olmak üzere kendi nam ve hesabına, doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir iş yapmayacağını, söz konusu işleri, faaliyeti kendi namına ya da başkası hesabına yürütmemeyi kabul ve taahhüt ettiği, sır saklama yasağına ve rekabet memnuniyetine ilişkin yukarıda yer alan yükümlülüklerin herhangi bir şekilde ihlali halinde işveren’e, en son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak gayrı kabili rücu ve gayrı kabili tenkis olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği belirtilmiştir.Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi e.BK yürürlükteyken imzalanmış ise de, davalı, 14.10.2014 tarihinde yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı; aynı Kanun’un 4. Maddesinde ise, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.Taraflar arasında e.BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen hizmet sözleşmesinde; işçinin, işten ayrıldığı takdirde 12 ay süreyle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin bu hükmü, davalının işten ayrıldığı 2014 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4.maddesindeki düzenleme uyarınca dava konusu rekabet yasağı ve cezai şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11. HD.’nin 16.03.2016 Tarih ve 2015/6975 E.- 2016/2969 K. sayılı kararı).Taraflar arasındaki sözleşmenin hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yer alan rekabet etmeme sözleşmesine de uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 11 HD, 2017/3977 K. 2019/990 T. 11.2.2019 tarihli kararı). Davalı hizmet akdi sona ermeden önce davacı şirket nezdinde “Atölye Formenliği-Yedek Parça Müdürü” olarak çalıştığından alelade bir çalışan olmadığı açıktır. Davalının davacı şirketteki pozisyonu, davacının müşteri çevresi, fiyat ve pazarlama politikası ile işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı vermektedir. Bu haliyle rekabet yasağı sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydı anılan Kanuni düzenlemeye uygun olup geçerlidir.Gerek taraf beyanları gerekse bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde davacı ile dava dışı … A.Ş.’nin her ikisi de İstanbul İlinde, aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı müşteri çevresini hedefleyen rakip firmalar olduğu anlaşılmaktadır. Davalı taraf, hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesi ile hizmet sözleşmesinden sonra 2 yıl süre ile Marmara Bölgesi içinde işverenin iş alanına giren başka bir rakip işletmede çalışmayacağını taahhüt etmesine rağmen, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada, iş akdinin sona erdiği 14.10.2014 tarihinden itibaren 2 yıl geçmeden SGK kayıtlarına göre 16/10/2014 tarihinde çalışmaya başlayarak rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiğine göre TBK’nın 446. Maddesi uyarınca rekabet yasağının bağlandığı cezai şarttan sorumludur. Davalı tarafça, yurtdışı firmalarının davacı ile olan sözleşmelerini feshettikleri ve bundan sonra şirketin müşteri kaybederek satışlarının düştüğü, şirketin mali yapısının bozulduğu ve küçülmeye gittiği, davalının davacı şirketin kusuru nedeni ile işten ayrıldığı ileri sürülmüş ise de, davalı istifa dilekçesinde şahsi sebepleri ve kendi isteği ile işten ayrıldığını belirtmesi karşısında, ileri sürülen hususların rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır.Davalı İstanbul’daki çalışması için rekabet etmeme taahhüdünde bulunduğuna ve işten ayrıldıktan sonra da İstanbul’da aynı faaliyet kolunda faaliyet gösteren dava dışı … şirketinde işe başladığına göre, rekabet yasağı hükmünün geçersiz olduğunun ileri sürülmesi aynı zamanda TMK.’nın 2. maddesine de aykırıdır. Buna göre, davalı tarafça rekabet yasağına ilişkin sözleşme ihlal edildiğinden mahkemece davanın cezai şarttan indirim yapılarak kabul edilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 537,95 TL harcın, alınması gerekli olan 2.151,77 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.613,82 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023