Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1370 E. 2023/141 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1370
KARAR NO: 2023/141
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2018/681 Esas – 2019/1488 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ve davalı şirketlerin, cari usul hesabı ile çalışıp ambalaj, karton, koli alım-satımı ticari iş ilişkisi içinde olduklarını, davalı-borçlunun davacıdan değişik tarihlerde aldığı ticari malların karşılığı olan bedelleri ödemediğini, faturalara dayalı olan bu bedellerin ödenmemesi üzerine 08/05/2018 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhinde icra takibi başlatıldığını ve davalı tarafın borcun tamamına haksız şekilde itiraz ettiğini, davalı tarafın satılan ürünlerin ayıplı mal olduğu iddia ettiğini ancak bu hususun doğru olmadığını, kabul etmediklerini belirterek davalı-borçlu şirketin borca ve takibe itirazının iptali ile takibin devamına, itiraz haksız ve kötü niyetli olduğundan davalı-borçlu aleyhinde alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı taraf arasında yazılı cari hesap ilişkisi bulunmadığını, davacı/alacaklı tarafından takip dayanağında cari hesap sözleşmesine dayanılmasına rağmen davada ise faturalara dayandığını, ancak davacı/alacaklının takip dayanağı yapabileceği güçteki belgeye takipte dayanmayarak, var olmayan cari hesap sözleşmesine dayanıp, itirazın iptali davasında faturaya dayanması da genel hükümlere dayanılarak her türlü delille ispat olanağına yanlış anlam vererek ve buna sığınarak, hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğurduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile karşı taraf ile müvekkili arasında cari hesap değil, açık hesap alacağı olduğu düşünülerek faturaların ve ticari defterlerin incelenmesine karar verilse bile müvekkili şirketin davacı/alacaklıya herhangi bir borcu bulunmadığını, alacaklı/davacı tarafından teslim edilmeyen mallara ilişkin düzenlenen faturalara karşılık herhangi bir ödeme yapılmadığını ki böyle bir ödeme yapılmasının da beklenemeyeceğini, kesinlikle borcu kabul anlamına gelmemekle beraber, dava neticesinde itirazın iptaline karar verilmesi ihtimalinde işin halli muhakemeyi gerektirir nitelikte olduğundan ve ortada likit bir alacak olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddinin gerektiğini belirtip davanın reddi ile haksız olarak açılan dava sebebiyle müvekkili lehine %20 oranından az olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…İtiraz iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı dava olmakla takip dayanağının taraflar arasındaki cari hesap alacağına dayandığı, davacı tarafından delil olarak ticari defterlere dayanıldığı ve mali müşavir marifeti ile tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği,alınan kök raporda taraf defterlerinin TTK 64 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun olarak tutulduğu ve HMK 222 maddesi anlamında delil niteliğinde bulunduğu, davacı defterlerine göre davacının davalıdan 28.926,18 TL alacaklı olduğu, davalı kayıtlarına göre ise 18.727,44 TL alacaklı göründüğü taraflar arasındaki kayıtlarda 10.199,14 TL lik … nolu faturadan kaynaklanan fark bulunduğu, gönderilen teslim faturaların incelenmesinden davalı kaydında bulunan … ve … nolu faturalarında teslim alan bölümünde … isim ve imzasının bulunduğu fark bulunan … nolu 10.199,14 nolu faturanında teslim alan bölümünde aynı isim ve imzanın bulunduğu ihtilaf konusu fatura konusu ürünlerinde davalıya tesliminin gerçekleştiğinin kabulü gerektiği anlaşılmakla davalının takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 28.926,18 TL asıl alacak ve davacı tarafından davalıya gönderilen Kartal .. Noterliğinin 12.02.2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesine göre ihtarnamenin davalıya 15.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, verilen atıfet süresi 5 günün eklenmesi ile davalının 20.02.2018 tarihinde temerrüdünün oluştuğu, taraflar tacir olmakla temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz olarak hesaplanan 594,97 TL üzerinden de itirazın iptali ile bu ihtarname gideri olan 192,58 TL içinde itirazın iptaline ve taraflar tacir olmakla takip tarihinden itibaren asıl alacak 28.926,18 TL ye 3095 S.Y nın 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanmasına ve davalının İİK 67/2 maddesi gereğince inkar edilen asıl alacak likit olduğundan asıl alacağın % 20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçelerinde özetle; taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu uyarınca geçerli bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, bu nedenle taraflar arasında geçerli bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından davacı tarafın cari hesap alacağı talebinde bulunamayacağını, cari hesap sözleşmesi bulunmamasına rağmen borcun dayanağının cari hesap olarak gösterilmesinin davanın reddi için yeterli olduğunu, taraflar arasında mevcut ticari ilişki kapsamında açık hesap ilişkisi bulunduğunu, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları gereği taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin bulunmaması halinde aradaki ticari ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu (bu davacının da kabulündedir) kabul edilmesi gerektiğini belirterek bu halde tüm cari hesabın incelenmesinin Kanuna uygun olmadığı şayet takip dayanağında fatura sunulduysa sadece ve sadece bu faturalar hususunda inceleme yapılması gerektiğini, takip dayanağı olarak sunulan 5 adet faturalar ve buna ilişkin ödemeler göz önüne alındığında müvekkil şirketin takip dayanağı olarak sunulan faturaları ödediğinin sabit olduğunu, bu dönemde müvekkile İcra dosyasına da sunulan toplam 5 adet 30642,11 TL bedelli fatura tanzim edildiği iddia edildiğini, fakat müvekkil tarafından yapılan ödemelerin toplamının ise 185.781,85 TL olduğunu, davacının faturalarını fazlasıyla karşılamış olduğunu, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararları çerçevesinde taraflar arasında ki ilişkin açık hesap ilişkisi olarak kabul edileceği ve incelemenin sadece takibe konu edilen faturalar bakımından inceleneceği ve müvekkil tarafından yapılan tüm ödemelerin takibe konu edilen faturalara karşılık yapıldığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde tesis edilen kararın her yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın dayanağı olan takip dosyası incelendiğinde borçlu şirket ünvanı ” … San ve Tic. Ltd. Şti-…” olarak aynı şekilde dava dilekçesinde de davalı …- … San ve Tic. Ltd. Şti olarak belirtildiğini, müvekkil şirketin unvanının bu olmadığını, müvekkil şirket kayıtlarında yer almayan ve müvekkil şirket çalışanı olmayan kişi tarafından teslim alınan faturadan müvekkilin sorumlu tutulması neticesinde davanın kabulü yönününde tesis edilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı – borçlu tarafın takibe konu borcunu ödediği iddiasında bulunduğunu, ancak dosyaya sunulan bir ödeme makbuzu, dekont vb. belgenin bulunmadığını, davacı – alacaklı müvekkili şirket tarafından 12/02/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye karşılık, borcun ödendiğine dair herhangi bir cevabi ihtarnamenin de gönderilmediğini, aynı şekilde davalı – borçlu şirketin, müvekkili … Ltd. Şti’ne söz konusu faturalar nedeni ile süresi içinde yaptığı bir itirazının da bulunmadığını, dolayısı ile davalı – borçlu şirketin borcunu zımnen kabul ettiğini, davalı – borçlu tarafın bir iddiasının da takip konusu tutarın kendileri tarafından müvekkili şirkete ödendiği iddiası olduğunu, Kanunların bir hususu iddia edenin iddiasını ispatlaması gerektiği kuralını getirmekle, para alacaklarında bunu ayrıca yazılı bir belge ile ispata bağladığını, davalı – borçlu şirketin takip konusu tutarın ödendiğini yazılı belge ile ispatlayamadığını, ayrıca davalı tarafın husumet itirazının dikkate alınacak bir yanı bulunmadığını, bahsi geçen konunun kendilerince dava dilekçesinde sehven yapılmış maddi bir hata olduğunu, işbu hatanın Kanunen esasa etki edemeyeceğini, gerek takip talebinde gerekse sonraki tüm dilekçelerinde de davalı şirketin ünvanının doğru şekilde yazıldığını, bu açıdan husumet itirazlarının yersiz olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde davalı tarafın aleyhlerine olan tüm taleplerinin reddine karar verilmesini ve yerel mahkeme kararının lehe olan kısımlarının onamasını beyan ve talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında oluşan cari hesap alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı tarafça davalının cari hesap bakiyesinden kaynaklanan borcu bulunduğu gerekçesiyle 28.926,18 TL asıl alacak, 192,58 TL ihtar masrafı, 2.201,40 TL işlemiş faiz olmak üzere 31.320,16 TL toplam bedelli takip başlatıldığı, davalı tarafça takibe “taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak fahiş bir fiyat üzerinden fatura kesildiği ve faturalara konu edilen ürünlerin ayıplı olduğu” gerekçeleriyle borcu bulunmadığına yönelik itirazda bulunduğu görülmüştür. Dosya kapsamındaki delillerde taraflar arasında ticari alım satım ilişkisinin uzun süredir devam ettiği ve taraf ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi soncunda ; 20/12/2016 tarihli … nolu 10.199,14 TL tutarlı faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı defterlerinde bu kaydın bulunmadığı, tarafların ticari defterleri arasındaki mutabakatsızlığın sadece bu faturadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Bu durumda bu fatura dışındaki diğer davacı faturaları davalı defterine işlenmiş olmakla fatura içeriği malların teslim edildiğinin kabulü gerekir. Yine davalı tarafça bir kısım malların ayıplı olduğu ileri sürülmüş ise de yargılamanın hiçbir aşamasında malların ayıplı olduğuna dair davacıya gönderilmiş bir ihbar ve ihtar bulunmamış olmakla bu yöne ilişkin savunmalara itibar edilmesi mümkün görülmemiştir. Mutabakatsızlığa dayanak olan irsaliyeli fatura üzerinde teslim alan hanesinde … şeklinde bir isim ve bir imza bulunduğu görülmüş, ilk derece mahkemesince davacı beyanlarına göre bu ismin … olduğunun bildirilmesi üzerine Sosyal Güvenlik Kurumundan kayıtlar istenmiş, bu kayıtlar içerisinde … adında bir çalışanın bulunmadığı belirlenmiştir. Ancak bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere yine … adına imzası bulunan ve davalı ticari defterlerine teslim alınarak işlenilen 06/02/2017 tarihli … seri nolu 7.111,60 TL ve 06/02/2017 tarih … seri nolu 8.281,19 TL tutarlı 2 adet irsaliyeli fatura üzerinde … adının ve imzasının bulunduğu, bu faturaların davalıya ait ticari defterlere işlendiği anlaşıldığından mutabakatsızlığa dayanak fatura ve içeriğinin de davalı tarafa teslim edildiği kanaatine ulaşılmıştır. Davacı tarafından davalıya keşide edilen Kartal … Noterliğinin 12/02/2018 tarihli 28.926,18 TL cari hesap bedelinin 5 gün içinde ödenmesini isteyen ihtarın davalı tarafa 15/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla davalı tarafın takip konusu borç yönünden ihtarnamede verilen sürenin bitiminden sonra 20/02/2018 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek takip öncesi bilirkişi tarafından 594,97 TL faiz hesap edilmiştir Buna göre Davacının davalıdan cari hesap alacağı bulunduğu, tarafların ticari defterlerinin az yukarıda izah edilen mutabakatsızlık dışında uyumlu olduğu, mutabakatsızlığa dayanak fatura içeriğinin de davalıya teslim edildiği, yine dosya içerisinde bulunan E-mail yazışmalarına göre malın davalıya satışından önce davacı tarafça fiyat listesinin davalı tarafa gönderildiği, dolayısıyla davalının anlaşmaya aykırı fiyatlandırma yapıldığı yönündeki savunmasının da yerinde olmadığı anlaşılmakla ;dosya içeriğine uygun bilirkişi raporunda belirlendiği şekilde takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 28.926,18 TL asıl alacak, 192,58 TL ihtar masrafı ve 594,97 TL faiz alacağı bulunduğu sabit görülmüştür. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile itrazın iptaline ve davalını itirazı haksız olduğundan takibe konu faturadan kaynaklanan likit alacak yönünden davacı lehine icra inkar taziminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.029,74 TL istinaf karar harcından peşin alınan 593,00 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 1.436,74TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.16/02/2023