Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1368 E. 2023/799 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1368
KARAR NO: 2023/799
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2017/1028 Esas – 2019/1463 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili ile davalı şirket server sistem kurulumu hususunda USD para birimi üzerinden anlaştıklarını, müvekkilinin hizmetine ilişkin olarak USD üzerinden kesmiş olduğu fatura bedelinin, davalının ödeme tarihi nedeniyle kur farkı oluştuğunu, söz konusu kur farkına ilişkin kesmiş oldukları e-fatura önce davalı şirket tarafından kabul edilmiş sonra ise aynı tutarda aleyhlerine temel fatura kesildiğini, işbu faturayı kabul etmeyerek iade ettiklerini, Davalı şirketin, taraflar arasında USD yabancı para birimi ile yapılacak ödemeyi geç yapması nedeniyle müvekkilimi kur farkı zararına uğrattığını, kur farkının tahsili için İst.Anad … İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosya ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu iddia ile itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yerleşim yerinin Ezine olduğu için takibin Ezine’de açılması gerektiğini belirterek yetki itirazlarının yerinde olduğunu, esasa ilişkin olarak da, müvekkilinin davacı şirket ile arasındaki ticari ilişkin kapsamında olan borcunu ödediğini ve 3.11.2016 tarihinde davacı şirkete 2 adet çek verdiğini, davacı şirket tarafından çeklerin tahsil edildiğini, müvekkili ile alacaklı olduğunu iddia edilen davacı şirket arasında böyle bir sözleşmenin bulunmadığını, takibe konu yol ve konaklama masraflarına ilişkin faturanın davanın sebebi olup, davacı tarafın yol ve konaklama giderleri USD para birimi üzerinden olmadığını, dolayısıyla kur farkı üzerinden bir zararının ve alacağının doğmasının da mümkün olmadığını, davacı şirketin hem çekleri kabul ve tahsil edip hem de fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden alacağı olduğu iddiası ile takip başlatmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, takibin ve davanın kötü niyetli açıldığını savunarak, davanın reddine ve davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava hukuki niteliği itibariyle icra müdürlüğünce yapılan icra takibine İİK 67. maddesi uyarınca itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkindir. İtirazın iptali davası takiple sıkı sıkıya bağlı olup davacı tarafın cari hesap alacağına istinaden toplam 8.869,91TL alacağın davalıdan tahsili için icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davalı/borçluya tebliğ edildiği, davalı/borçlu vekili tarafından yasal süresi içinde takibe itiraz edildiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce de benimsenen denetime uygun bilirkişi raporu da dikkate alınarak; davacı tarafından davalıya kesilen ve davalı defterinde de kayıtlı olan 02.11.2016 tarih 39.586,01 TL fatura bedelinin, davalı tarafından 17.12.2016 vadeli 19.793,00 TL ve 28.01.2017 vadeli 19.793 TL bedelli çeklerle ödenmesi sebebiyle, aradaki kur farkının, davacı tarafından istenilip istenilmeyeceği hususunun tespiti noktasında toplandığını, Kök raporda belirtildiği üzere, kur farkı talebini oluşturan 02.11.2016 tarih 39.586.01 TL bedelli faturanın sol alt bölümünde, “Not, kur 3.112 TL ONİKİBİNYEDİYÜZYİRMİ USD 44 SENTTİR” açıklaması bulunmaktadır. Yargıtay 19.HO 07.12.2016 – E. 2016/5559 K. 2016/15501 sayılı ilamında, “Taraflar arasında teklif mektubuna bağlı olarak ticari satış bulunduğu ve akdi ilişkinin yabancı para cinsinden yapıldığı, TL olarak yapılan ödemeler İçin ödeme tarihindeki kur dikkate alınarak kur farkı talep edilebileceği ileri sürülmüştür, Dosyaya sunulan teklif mektuptarı ve faturaların mevzuat gereği TL cinsinden düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının TL cinsinden yaptığı ödemelerin ödeme tarihindeki kur dikkate alınarak yabancı paraya çevrilmesi ve fatura tarihindeki yabancı para ile arada bir fark meydana gelmesi halinde bunun kur farkı olarak davacıya ödenmesi gerekir” hükmüne binaen davalının, USD karşılığı düzenlenen faturanın davalı tarafından defterine itirazsız kaydedilmesi sebebiyle USD üzerinden alış veriş yapılmasını davalının benimsediği kanaatine varılarak TL üzerinden yapılan kur farkının, davalı tarafça ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı şirketin seçimlik hakkını kullandığını, çekleri kabul ettiğini ve tahsil ettiğini, dava ile talep edilen alacaklarda tercih hakkı ıslah ile dahi değiştirilemediğini, bu durumda davacının kur farkı dolayısıyla icra takibi yapması haksız ve kötü niyetli olduğunu, 03.04.2019 tarihli duruşmanın ara kararı gereğince alınan bilirkişi raporunda kur farkı için bir sözleşme ya da yerleşmiş bir teamül bulunmadığı belirtilmesine rağmen olayda alacaklının TBK m.99./3’te düzenlenen seçimlik hakkını kullandığı gerçeği göz ardı edilerek ‘’kur farkı uygulanacağı’’ tespiti yapıldığını, TBK m.99/3’te bahsedilen değiştirici yenilik doğuran hakkın kullanıldıktan sonra değiştirilmek istenmesinin TMK m.2’ye aykırı olduğunu, HMK md.222’ye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmekte olup belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmekle bahse konu bilirkişi raporunda buna dikkat edilmediğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi bu bilirkişi raporu doğrultusunda anılan kanuni düzenlemelere uygun olmayan bir hüküm verildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, kur farkından kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, kur farkı faturası nedeniyle alacak bulunup bulunmadığı, taraflar arasında kur farkı alınacağına dair sözleşme veya teamül bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “fatura-cari hesap alacağı” sebebine dayalı olarak 8.869,91 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 10/08/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur.Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222/2,3. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 9.223,92 TL alacaklı durumdadır. Davalı ise ticari defterlerine göre, 1.770,00 TL davacıya borçlu durumdadır. Taraf defterleri arasındaki mutabakatsızlık davacının düzenlediği 7.099,91 TL bedelli kur farkı faturası ile 18/08/2016 tarihli 354,00 TL bedelli faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır.Bilirkişi tarafından incelenen davacı ticari defterlerine göre kur farkına ilişkin uyuşmazlığın 02/11/2016 tarih ve 39.586,01 TL bedelli faturadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Bu faturanın ödemesi için davalıdan 17/12/2016 ve 28/01/2017 tarihli çekler alınmış ve bu durum kur farkı faturasında da belirtilmiştir.Kur farkı istenebilmesi için ticari satımın yabancı para ile yapılmış olması, taraflar arasında kur farkı istenebileceğine ilişkin yazılı bir sözleşme veya teamül bulunması gerekir.Ayrıca çek bir ödeme aracı olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden tarafın bu aşamadan sonra kur farkı istemesi mümkün değildir.Taraflar arasında kur farkı istenebileceğine dair bir sözleşme bulunmamaktadır. Ayrıca bu yönde bir teamül bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir. Kur farkına ilişkin faturanın yabancı para cinsinden düzenlenmesi veya kurun gösterilmesi kur farkı istenebilmesi için yeterli değildir. Davacının kur farkı faturasının 11/052017 tarihinde TTK’nın 21/2. Maddesindeki itiraz süresi içerisinde iade edildiği de nazara alındığında davacının kur farkı isteyebilmesinin koşulları oluşmamıştır. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesince davalının defterinde kayıtlı 1.770,00 TL yönünden davanın kabulüne, kur farkı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kur farkı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesince kur farkı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kur farkı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın kısmen KABULÜNE, kısmen REDDİNE,2-Davalı-takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında yapılan icra takibine vaki itirazının 1.770,00 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre ticari faiz uygulanmasına,3-Kabulüne karar verilen alacağın %20’si olan 354,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,5-Başlangıçta peşin olarak alınan 151,48 TL harcın icra harcı 44,35 TL ile birlikte alınması gerekli olan 269,85 TL harçtan mahsubu ile bakiye 74,02 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,6- Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 31,4 TL, posta ve tebligat gideri 184,35 TL, bilirkişi ücreti 800 TL, olmak üzere toplam 1015,75 TL yargılama masrafının, davacı yan davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 202,69 TL yargılama masrafına, peşin harç 151,48 TL, icra harcı 44,35 TL ile birlikte eklenerek sonuç olarak 398,52 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 813,06 TL yargılama masrafının davacı yan üzerinde bırakılmasına,7-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 1.770,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,8-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 7.099,22 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,9-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 10-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL, posta ve tebligat gideri 47,90 TL olmak üzere toplam 196,50 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023