Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1357 E. 2023/642 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1357
KARAR NO: 2023/642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2019/790 Esas – 2019/884 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin konkordato başvurusunda bulunduğunu, geçici ve kesin mühlet süreleri kapsamında mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararları ile İcra İflas Kanunundaki yasaklamalara rağmen davalı yanca davalı nezdinde bulunan ve müvekkiline ait olan … nolu hesaptan hukuka aykırı olarak müvekkilinin rızası hilafına, komiser onayı olmadan faiz , kapama, virman ve sair açıklamalarla kesintilerin yapıldığını, davacıya ait olan müşterek çeklerin davalı banka tarafından tahsil edilmesinin ardından davalı bankanın yasaya ve mahkemenin tedbir kararına aykırı kesintiler yapması üzerine , davalı bankaya , kesintilerin faizi ile birlikte iade edilmesini noter aracılığı ile ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen hukuka aykırı kesintileri iade etmeyen davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, bu nedenlerle ihtiyati haciz taleplerinin kabulü ile borçlunun menkul, gayrimenkul malları ile 3.şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, davalı-borçlunun takip dosyası kapsamında itirazının iptaline ve takibin devamına, davalının takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, bu alacağın davalıdan alınarak tarafına ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın maddi hukuktan doğan haklarını kullanarak geçici mühlet kararı verilmeden önce alacaklarına istinaden davacı borçlu şirket tarafından ifa uğruna temlik cirosu ile teslim edilen ve yetkili hamil sıfatına haiz olduğu çeki tahsil etmek suretiyle çek bedelini alacağından düştüğünü, davacı tarafın müvekkil bankadan alacaklı olması bir yana , müvekkil bankanın borçlusu konumunda olduğunu, alacağı likit olmayan , iddiaları yargılamayı gerektiren davacının müvekkil banka aleyhinde icra takibi başlatmasının başlı başına hukuka aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenlerle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, şartları oluşmayan ihtiyati haczin kaldırılmasına, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin iptaline, davacı aleyhinde takibe konu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı şirket hakkında İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret mahkemesinin konkordato başvurusu sonucunda geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verdiği çekişmesizdir.İtirazın iptali davasında konu icra dosyasına konu alacak 02/10/2018 ve 02/01/2019 tarihlerinde davalı bankanın davacıya ait hesaplarda bulunan bir kısım tutarlara ilişkin yapmış olduğu tahsilatlardır.Davalı banka tarafından yapılan tahsilatlar geçici mühlet dönemindedir.İ.İ.k’nın 288/1. Maddesinde geçici mühletin ,kesin mühletin sonuçlarını doğuracağı belirtilmiştir.Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları ise İ.İ.K’nın 294.maddesinde belirilmiştir.Davalı banka tarafından yapılan tahsilatların geçici mühlet döneminde yapıldığı anlaşılmakla ,konkordato sürecinde bulunan davacı şirketin bilgisi dışında ve davacı şirketin herhangi bir talimatı olmaksızın yapılmış olması sebebiyle bu tahsilatların hukuki dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.Ayrıca konkordato kurumunun tüm alacaklıların menfaatini koruduğu göz önüne alındığında davalı tarafından yapılan tahsilatların konkordato kurumunun koruduğu menfaatlere aykırı olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle davalı tarafından geçici mühlet döneminde yapılan tahsilatların hukuka aykırı suretle yapıldığı kanaatine karar verilerek davanın kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK 6. Maddesine göre genel yetkili mahkemenin davalı gerçek ya da tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu ancak huzurdaki davanın HMK veyahut diğer kanunlarda belirlenmiş özel yetki veya kesin yetki hükümleri uygulama alanı kapsamında olmadığını, davalı banka yerleşim yerinin yetkisinde kalan İstanbul Mahkemeleri olduğunu, çekin bir ödeme aracı olduğundan çekin bir borcun ifası amacı ile düzenlendiği karine olarak kabul edildiğini, çekin ödeme dışında başka bir amaçla verildiğini iddia sahibinin ispat ile mükellef olduğun, davacının keşideci olmadığını, davacının ciranta olduğunu, davalı bankaya ifa uğruna ciro ve temlik ettiğini, davalı bankanını davacıdan mühletin ilanından sonraki bir dönemde alacaklı hale gelmediğini, icra takibine bedeli iadesi konu olan çeklerin, mühletten önce davalı bankaya ciro ve temlik edildiğini, davalı bankanın sadece konkordato mühleti alan borçlu davacının şirkete değil en azından keşideciye karşı alacaklı halde olduğunu, keşideci somut olayda kıymetli evraktan kaynaklanan kendi borcunu ödediğini, dolayısıyla yetki hamin banka keşideciden de alacaklı olduğunu, aksi halde bir mal alım satımında borçlu gerçek ya da tüzel kişinin borcuna karşılık lehtara çek keşide ettiği durumda lehtarın bu çeki kendi borcuna karşılık alacaklısına verdiğinde keşideci ile arasındaki hukuki ihtilaftan son yetkili hamilin de etkilenip yetkili hamilin hiç kimseye müracaat edememesi gerektiğini, üzerinde yazılan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin kısmen veya tamamen ödenmemesi durumunda bu çekten dolayı hukuki takip yapılamayacağını, alacağın çekin üzerinde yazılan düzenleme tarihinde değiş, çeklerin bankaya ifa uğruna ciro ve temlik edildiği anda doğması, somut olayda ise davacıya geçici mühlet kararının verilmesinden önce doğması olduğunu, bilirkişi görüşü ve dava dilekçesinde ifade edilen alacağın doğum zamanını görüşü bu nedenle hukuken muteber olmadığını, davalı bankanın kendisine ciro ve temlik edilen bu çekleri üzerlerinde yazılı düzenleme tarihinden önce de ibraz edebileceğini, davalı bankanını yapamayacağı tek şeyin bu durumda sorumlular hakkında hukuki başvuru hakkının kullanılması olacağını, bilirkişi raporunda takas mühletin ilanından önceki döneme ilişkin olarak karşılıklı alacak ve borçluluk durumunun söz konusu olması hali için geçerli denildiğini, davalı bankanın davacıya konkordato sürecinin ne öncesinde ne de sonrasında borçlu olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalının yetki itirazının yerinde olmadığını, davalının esasa ilişkin itirazları haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının çekleri genel kredi sözleşmeleri kapsamında oluşan kredi borcunun teminatı olarak teslim aldığını, banka bu çekleri temlik cirosu ile teslim aldığını beyan etmiş olsa idi teslim tarihi itibarı ile çek bedellerinin kredi borcundan mahsup edilmesi gerekeceğini, davalı taraf çeklerin teslimi anında kredi borcundan herhangi bir mahsup işlemi yapmadığını, çeklerin yetkili hamilinin davacı şirket olduğunu, imtiyazlı alacaklı olmayan davalı taraf alacağa faiz / kapama / virman ve sair işletemeyeceğini, takas mahsup işlemi yapamayacağını, çekler temlik cirosu ile devredilmiş olsa dahi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, konkordato mühleti içerisinde çek keşidecisinden tahsil edilen tutarın konkordato isteyen şirkete aktarılması istemiyle açılan davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, tahsilata konu çekin davalı bankaya ifa uğruna verilip verilmediği, tahsil edilen çek bedelinin konkordato talep eden davacı şirkete aktarılmasının gerekip gerekmediği noktasındadır. Davacı şirket tarafından 11/09/2018 tarihinde konkordato talep edilmiş ve İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1054 Esas sayılı dosyasında 13/09/2018 tarihinde geçici mühlet kararı verilmiştir. Davalı tarafça 02/10/2018 ve 02/01/2019 tarihleri arasında davacı hesabına çeşitli tahsilatlar işlenmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1887 Esas sayılı takip dosyasında, “geçici mühlet ve tedbir kararlarına aykırı olarak banka nezdinde bulunan alacaklıya ait hesaptan 02/10/2018 ve 02/01/2019 tarihlerindeki faiz, kapama, virman vs. Kesintilerin iadesi” sebebine dayalı olarak 77.190,54 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 22/01/2019 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı banka ise, yetki itirazıyla birlikte, maddi hukuktan doğan haklarını kullanarak, geçici mühlet kararı verilmeden önce, alacaklarına istinaden davacı borçlu şirket tarafından ifa uğruna temlik cirosu ile teslim edilen ve yetkili hamil sıfatını haiz olduğu çeki keşideciden tahsil etmek suretiyle çek bedelini alacağından düştüğünü savunmuştur. Taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunup HMK’nın 10 ve TBK’nın 89. Maddesi uyarınca davacı takip alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili bulunduğundan davalının yetki itirazı yerinde görülmemiştir. Kambiyo senedinin mülkiyeti ile birlikte senetten doğan hakları karşı tarafa devretmek amacıyla yapılan ciroya temlik cirosu denir. Cironun hangi amaçla yapıldığı anlaşılmıyor ise temlik için yapıldığı kabul edilir. Alacaklının, kendisine bir temsilci atayarak senet bedelinin tahsilini amaçlamak için yaptığı ciro ise tahsil cirosudur. Poliçe ve bononun aksine çekte rehin cirosu yapılmasına cevaz verilmemiştir. Bunun sebebi çekin bir kredi aracı değil de ödeme aracı olarak düşünülmüş olmasıdır. Çekin görünürde temlik cirosu ile devredilmiş olmasına rağmen gizli rehin cirosu ile devredildiği anlaşılıyor ise bu ciro geçersizdir ve banka gizli rehin cirosu ile aldığı çekin yetkili hamili olarak hak talebinde bulunamayacaktır. Somut olaya bakıldığında; konkordato talep eden davacı şirket, geçici mühlet kararından evvel ticari hayatta “müşteri çeki” adı verilen ve kendisinin lehdarı olduğu çekleri, kullanılan kredi teminatı olarak beyaz ciro yoluyla davalı bankaya devretmiştir. Çeklerin ileri tarihli çek olarak düzenlendiği dosya kapsamı ile sabittir. Öte yandan, davalı banka tarafından sunulan hesap hareketlerinde yer alan “28/09/2018 tarihinde firma rotatif kredisinin devre sonu faizi tahsil olan teminat çekleri ile ödemesi yapılmıştır” şeklindeki şerh nazara alındığında uyuşmazlık konusu çekin devrinin rehin amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Az yukarıda açıklanan nedenlerle bankanın rehin cirosu ile hamil olduğu çek nedeniyle hak sahibi olması mümkün değildir. İcra ve İflas Kanunu’nun 294/6. maddesi uyarınca; “Konkordato mühletinin verilmesinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür.”Çekin temlik cirosu ile devredildiği kabul edilmiş olması halinde davacı şirketin geçici mühletin ilanından önce davalıya ciro ettiği ve mühlet ilanından sonra muaccel olan ileri tarihli çekten kaynaklanan devir, yukarıdaki hüküm uyarınca geçersiz olacaktır. Bu çözüm aynı zamanda konkordato müessesinin ruhuna da uygundur(Yargıtay 6. HD’nin 11.04.2022 Tarih ve 2022/1251 E. – 2022/1999 K. Sayılı kararı). Bu durumda, gerek temlik cirosu ve gerekse temlik cirosu görünümünde gizli rehin cirosu yoluyla bankaya devredilen çek bedellerinin davalı banka tarafından konkordato talep eden şirket lehine komiserin kontrolünde bulunan hesaba aktarılması gerekirken davacının kredi borcundan mahsup edilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1318,22 TL harcın, alınması gerekli olan 5.272,88 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.954,66 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.15/06/2023