Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1351 E. 2023/649 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1351
KARAR NO: 2023/649
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2017/1362 Esas – 2019/1258 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının CNC tezgahları üretimi yapan ve servis hizmetleri veren bir şirket olduğunu, davalı şirket ile yapılan yazılı sözleşme doğrultusunda 24.03.2016 tarih ve … nolu, 23.394,96 TL bedelli fatura kapsamında malzeme, yedek parça, servis ve işçilik hizmetleri verildiğini, davalının fatura içeriğindeki mal ve hizmetleri almasına rağmen fatura bedelini ödemediğini, davalı şirketin 31.12.2016 tarihi itibariyle yapılan yazılı mutabakat ile 23.394,96 TL borcu olduğunu kabul ettiğini, ancak ödeme yapmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe hiçbir gerekçe göstermeksizin icra dairesinin yetkisine ve borca haksız ve kötü niyetli olarak itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde takip dayanağı borca somut hiçbir gerekçe ileri sürmediği gibi fatura ve içeriğine deitiraz etmediğini beyanla, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacıdan … marka … model … seri nolu “CNC Dik TornaTezgahı” satın aldığının ve bedelini ödediğini, tezgahın kullanımında problem olması nedeniyle davacı firmadan servis talep edildiğini ve 21.11.2014 tarihinde servis gelerek rapor düzenlendiğini, bu raporla değiştirilmesi gereken parçalar ve yapılması gereken işlemleri belirlediğini ve davalının onayına sunulduğunu, davalının onayına istinaden 12.12.2014 tarihinde çeşitli parçaların değişimlerinin ve ayarlama işlemlerinin gerçekleştirildiğini, bu değiştirilen parçalardan birinin de dava konusu alacağı teşkil ettiğini, 05.02.2015 tarihinde değişimi yapılan taretin disklerin de değiştirildiğinin ve eğişikliklere ilişkin ödemelerin davacıya yapıldığını, 12.12.2014 tarihinde değiştirilen taret parçasının 13 ay gibi kısa bir sürede yine sorun yaşaması üzerine davacı firmadan servis talep edilmek zorunda kalındığını, 27.01.2016 tarihinde davacı firma tarafından yapılan incelemede, ölçü tutmayan taretteki problemin “tezgah bindirmesi” sonucu olduğunun belirtildiğini ve taretin değişmesi gerektiğinin servis raporuyla kayıt altına alındığını, oysa davalı firmada tezgah bindirmesi şeklinde bir olay yaşanmadığını, 01.03.2016 tarihinde davacı firmadan yeni bir taret gönderildiğini ancak gönderilen taretin yapısında döküm boşlukları olması nedeniyle gelen parçanın reddedildiğini, bunun üzerine 16.03.2016 tarihinde yeni bir taret geldiğini ve değişiminin yapıldığını, haksız takip konusunun bu haksız taretin bedeline ilişkin olduğunu, davacının 12.12.2014 tarihinde davalıya satmış olduğu taret parçasının darbe dayancını düşürerek grafit oluşumları ve yer yer çözülmemiş grafitler olduğunu, mikro yapısının uygun olmadığını ve dayananın düşük olduğunu tespit edildiğinden ayıplı olan parçanın yenisi ile değiştirilmesinin davacının yükümlülüğünden olduğunu beyanla, haksız davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, icra dosyası içeriği ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli rapor içeriğine göre, taraflar arasında satış ve eser sözleşmesinin hükümlerini barındıran bileşik nitelikte yazılı olmayan isimsiz sözleşme kapsamında ticari ilişki kurulduğu, sahipleri lehine delil vasfını haiz her iki taraf ticari defterlerinde davacının davalıdan 23.395,16 TL tutarında alacaklı olduğu, davalı yan her ne kadar sözleşme konusu malların ayıplı olduğunu iddia etmiş ise de ayıp ihbarının ilgili usul izlenerek yapılması gerektiği ve bu hususun yazılı delille ispatının gerektiği ancak davalının yapılan satıştan uzun bir süre geçtikten sonra ve gizli ayıp iddiasında olsa dahi TTK. 18. maddesinde yazılı usül izlenerek davacıya yönelttiği her hangi bir ihtar veya ayıp ihbarını dosyaya sunmadığı hatta yargılamanın 2 nolu celsesinde davalı vekilinin ayıp ihbarında bulunulmadığını beyan ettiği, dolayısıyla davalının ayıp iddiasının yerinde olmadığı ve bu hususta ayrıca inceleme yapılmasına gerek olmadığı değerlendirilerek davacının alacak iddiasını ispat ettiği kanaatine varıldığından davanın kabulü ile İstanbul Anadolu 9.İcra Müdürlüğünün 2017/25742 E. Sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan kabul edilen alacağın takdiren %20’si oranında hesaplanan 4.679,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibine itirazın dayanağının, alacaklının fatura bedelini talep ettiği tezgah parçasının, ayıplı ürünün yenisiyle değiştirilmesi kapsamında olduğundan faturalandırılan parçanın bedelini ödeme yükümlülüğü olmadığı noktasında olup ancak yerel mahkemenin bu hususu hiç dikate almayıp ve ayıplı malın değiştirildiği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırmadığını, TBK m.219 vd satış sözleşmesinde ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümlerinde ayıp, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklikler olarak tanımlanmış olup satıcının bu ayıbın varlığını bilmese dahi sorumlu olduğunu, dava konusu olayda davacı şirket davalı firmaya tezgahın parçası olan taretin tamamen davacı şirketin ağır kusurlu davranışları ile ayıplı olarak temin ettiğini ve davalı şirketin işlerini defalarca aksamasına neden olarak taret parçasını değiştirdiğini, bu değişimlerin bedeli olarak davalı şirket her defasında ödeme yapmak zorunda kalmış olup davalı şirket, davacı firmanın haksız ve hukuka aykırı olarak talep etmiş olduğu taret bedellerini ödemiş olmasına karşın TBK m.227/4 kapsamında “satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” hakkı kapsamında 16.03.2016 tarihinde gönderilen taret parçasının bedelini ayıplı mal temin edilmesi nedeniyle ödemeyerek tercih hakkını ayıpsız malla değişimi yönünde kullanmış ve son taret parçasının bedelini ödemediğini, davalı şirket tarafından seçimlik hakkın bu yönde kullanılması nedeniyle haklı olarak ödenmeye taret bedeli için davacı şirket tarafından haksız ve hukuka aykırı bir şekilde icra takibi başlatıldığını, ağır kusurlu ve kötüniyetli bir şekilde ayıplı ürün satan davacının ayıplı parçanın yenisi ile değiştirilmesi nedeniyle davalıdan para talep etmesinin yasal dayanaktan yoksun ve hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalının kanunen öngörülen süreler içinde ayıp iddiasını ihbar etmesi gerektiğini, aksi takdirde satılan emtiayı ayıpları ile -ki ortada ayıplı bir ürün bulunmamakta- birlikte kabul etmiş sayılacağını, dosyada ayıp ihbarı ile ilgili herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmadığının izahtan vareste olduğunu, taraflar tacir olmakla yaptıkları iş ve işlemler TTK kapsamında ele alınmakta oyup bu sebeple TTK md.23/3 ”Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiğini, yapılacak olan ihbarın usulü ise 6102 sayılı Kanunun 18/3 maddesinde ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” şeklinde hükme bağlandığını, bu bağlamda davalı tarafından ne yasal süresinde ne de usulüne uygun şekilde bir ayıp ihbar yada ihtarı söz konusu olmamış olup dava konusu borcun sebebi olan taret gövdesinin ayıplı olduğuna ilişkin usulüne uygun hiçbir bildirim de yapılmadığını, davalının ayıp iddialarının zamanaşımına uğradığını, davalı yan hatanın bindirmeden kaynaklandığına dair servis raporunu imzaladığını, ürünün ayıplı olduğuna dair davacı şirkete hiçbir ayıp ihbarı dahi ulaştırılmadığını, davalının, davaya konu faturayı almış, kayıtlarına işlemiş ve içeriğini kabul etmiş olup, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı faturadan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, fatura konusu alacağın ayıplı maldan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı, davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “fatura alacağı” sebebine dayalı olarak 23.394,96 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 11/10/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 23.394,95 TL alacaklı durumdadır. Davalı ticari defterlerine göre ise, davacının takibe konu faturası davalının kayıtlarında yer almakta olup, takip tarihi itibariyle davacıya 23.394,16 TL borçlu görünmektedir. Taraf defterleri arasındaki bu 0,21 TL’lik fark 0,20 TL yuvarlama farkından ve faturanın kaydı sırasında yapılan 0,01 TL’lik maddi hatadan kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. maddesinde, bir fatura alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Faturaya sekiz günlük süre içinde itiraz edilmemişse, TTK. m 21/2’ye göre, itiraz etmeyen kimse, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Ancak sekiz gün içinde itiraza uğramayan fatura, taraflar arasında, aksi iddia ve ispat edilemeyen bir delil, geçici bir zaman için de olsa borçluyu sorumlu kılan bir ödeme emri de sayılmaz. İtiraza uğramayan fatura, içeriğinin aksi ispat edilebilir ticari bir belgedir. Ayrıca adına fatura düzenlenen, bu faturayı ticari defterlerine itirazsız olarak kaydetmişse, bu kayıt, fatura konusu sözleşmenin ve bu sözleşmedeki işin yapıldığı anlamına gelir. Zira, davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtlar aleyhine delil teşkil eder(Yargıtay 19. HD’nin 09/11/2016 tarih ve 2016/3391 Esas – 2016/14472 Karar sayılı ilamı). Davalı taraf, davacı şirketten satın alınan torna tezgahının kullanımında problem olması nedeniyle davacı firmadan servis talep edildiğin ve 21.11.2014 düzenlenen rapor doğrultusunda 12.12.2014 tarihinde parça değişimlerinin yapıldığın ve davalı şirket tarafından gerekli ödemelerin yapıldığını, değiştirilen taret parçasının kırılması üzerine davacı firma tarafından 16.03.2016 tarihinde yeni bir taret ile değişimin yapıldığını, TBK m.227/4 kapsamında “satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” hakkı kapsamında 16.03.2016 tarihinde gönderilen taret parçasının bedelinin ayıplı mal temin edilmesi nedeniyle ödenmeyerek tercih hakkının ayıpsız malla değişimi yönünde kullanılmış ve son taret parçasının bedelinin ödenmemiş olduğunu savunmuştur. Davalı tarafça 16.03.2016 tarihinde değiştirilen taretin, daha önce değiştirilen taretin ayıplı olması nedeniyle, “satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi” kapsamında takıldığını ileri sürmekle birlikte, davalı, davacının takibe konu 24/03/2016 tarihli faturasını benimseyerek ticari defterine kaydetmiş olup, bu aşamadan sonra ayıp def’inin ileri sürülmesi mümkün değildir. Zira ayıp, davalının beyanlarına göre en geç değişimin yapıldığı 05/02/2015 tarihinde öğrenilmiş sayılır. Buna rağmen yeni takılan taret bedeline ve montajına ilişkin faturanın ticari defterlere kaydedilmesi fatura konusu borcun benimsendiğini göstermektedir. Bu durumda davalı, kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerekir. Dosyada bu yönde bir ispat bulunmadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 520,00 TL harcın, alınması gerekli olan 1.398,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 878,1‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 28,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 15/06/2023