Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1346 E. 2023/797 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1346
KARAR NO: 2023/797
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2018
NUMARASI: 2016/438 Esas – 2018/827 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davalının, 30.09.2013 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi ile 01.10.2013 tarihinden 30.09.2015 tarihine kadar süt ve süt ürünleri pazarında ülkenin sayılı firmalarından biri konumundaki davacı şirkette Genel Müdürlük Danışmanı olarak çalıştığını, istifa ederek ayrıldığını, yapılan araştırmalar sonucunda 01.10.2015 tarih itibari ile kendileri ile aynı konuda faaliyet gösteren, rakiplerinden, … A.Ş.’nin iştiraki olan … Tic. nezdinde çalışmaya başladığının öğrenildiğini, adı geçen şirketin müvekkili firmanın süt ve süt ürünleri sektöründeki rakiplerinden biri olduğunu, adı geçen firmanın … tanınmış markası altında pastörize süt, yoğurt, süt, meyveli yoğurt,peynir, tereyağı, ayran gibi pastörize ürünler grubunun üretim ve satışını yaptığını, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen 30.09,2013 tarihli iş sözleşmesinin “rekabet yasağı” başlıklı 9. maddesine göre; sözleşmenin sona ermesinden sonraki 1 yıllık süre için rekabet yasağının öngörüldüğünü, davalının müvekkili şirketteki aylık 15.150 TL üzerinden 1 yıllık brüt ücreti karşılığı 181,800 TL cezai şartın ödenmesi için Beyoğlu … Noterliğinin 10.11.2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilmiş ise de davalının ihtarnameye cevap vermediği ve bugüne kadar ödeme yapmadığı, açıklanan nedenlerle 181.800 TL cezai şart alacağının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ite birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Taraflar arasındaki İş Sözleşmesinin 9. maddesinde düzenlenen rekabet yasağının, TB 444 ve 445. madde hükümleri karşısında, konu ve yer bakımından sınırlandırmadığından geçersiz olduğunu, davacı şirket ile müvekkilinin işten ayrıldıktan sonra işe başladığı şirket arasında üstlenilen iş bakımından bir benzerlik bulunmadığını, 9. maddedeki düzenlemenin bir kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde bulunmakla davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtladığından geçersiz olduğunu, müvekkilinin davacı işyerinde genel müdür danışmanı olarak çalıştığını, daha evvel ise uzun yıllar boyunca …, … Holding (…) gibi büyük ve önemli şirketlerde pazarlama alanında gerek yönetici, gerek ise sahada aktif görev yaptığını, davalı şirkette ise kendisinin aktif bir göreve atanmasına yönelik taleplerinin karşılanmaması üzerine şirketten istifa ettiğini, davacı nezdinde görev yaptığı işin, müşteri veya üretim sırları hakkında bilgi edinme imkanı tanımadığını, … A.Ş.nin davalının çalışmaya başladığı tarihte … Holding A.Ş. ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, … Holding A.Ş.nin gıda sektöründeki …, … vb. markaları bünyesinde bulunduran … A.Ş. ile … A.Ş.ni dünyanın önemli Fransız gıda şirketi olan …’e 2015 yılı Mayıs ayında sattığını, davalının … A.Ş.’de Marmara Bölgesi satış direktörü olarak görev yaptığını, davalının bu işyerindeki pozisyonu ve çalışmalarının, davacının zararına sebep olacak nitelikte olmadığını ve esasen gıda satış pazarlama sektöründe müşteri sırrı diye bir kavramın bulunmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere belirlenen cezai şart miktarının da fahiş olup tenkisi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tüm dosya kapsamı toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemece toplanan deliller, yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporundaki tespitlere göre taraflar arasında akdedilen Sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 9. maddesinin konu, yer ve zaman bakımından sınırlama içerdiği ve geçerli olduğu tespit edilmiştir. Davalının davacı firmada çalıştığı konum itibariyle şirketin ticari sırlarına vakıf olacağı kanaati oluşmuştur.Davalının davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada ve öngörülen rekabet süresi içinde çalışmaya başlaması ve davacı firma ve rakip firmada üstlendiği görev itibariyle davalının eyleminin taraflar arasında akdedilen ve rekabet yasağının düzenleyen Sözleşmenin 9. maddesinin ihlali niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Davalının, davacı şirkete 01.10.2013 tarihinde girdiği, 30.09.2015 tarihinde işten ayrıldığı ve davacı şirkette iki yıl kadar çalıştığı tespit edilmiştir. Davalının davacı firmada iki yıl çalıştığı gözetilerek bir yıllık ücreti tutarında ceza şart talebinin hakkaniyete uygun olmadığı düşünülerek TBK182/son madde hükmü uyarınca cezai şarttan indirim yapılması yoluna gidilmiştir. Dosya kapsamı, bilirkişi raporu ile tespit edilen hususlar, davalının davacı firmada çalıştığı süre zarfında çalıştığı konumu, yaptığı işi, davacı şirkette çalıştığı sürenin kısalığı nazara alınarak ve Türk Borçlar Kanununun ”Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi” başlıklı 182. maddesinin son fıkrası uyarınca, Hakimin, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceği hükmü birlikte değerlendirilmek suretiyle sözleşme ile kararlaştırılan ve bilirkişi tarafından hesaplanan cezai şarttan 2/3 indirim yapılarak davacının davasının kısmen kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece uygulanan 2/3 oranındaki hakkaniyet indirimi yüksek mahkeme içtihatlarında öngörülen kriterlere aykırı ve fahiş olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan cezai şart hükmünün karşılıklılık içermesi ve davacının rekabet yasağı hükmüne uygun davrandığı süre boyunca davacı şirketten son çıplak brüt ücretinin 1/2’sini alma hakkının bulunması, davalının anılan duruma rağmen davacı şirketten istifa ettiğinin ertesi günü davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren rakip firmada çalışmaya başlaması, davacının müvekkil şirket nezdinde ifa ettiği görev kapsamında şirketin tüm bilgileri ve ticari sırlarına, müşteri portföylerine ve benzeri nitelikteki bilgilere ulaşma yetkisini haiz olması dikkate alındığında yerel mahkemece uygulanan hakkaniyet indirimi oranı fahiş ve taraflar arasındaki sözleşmeye cezai şart konulmakla güdülen amacı da ortadan kaldırır nitelikte olduğunu, bir an için mahkemece uygulanan hakkaniyet indiriminin dosya kapsamına uygun olduğu kabul edilse dahi uygulanan hakkaniyet indirimi nedeniyle reddedilen kısım üzerinden aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmiş olması usule ve yasaya olduğu kadar yüksek mahkeme içtihatlarına da aykırı olduğunu, beyanla, ilk derece Mahkemesince uygulanan hakkaniyet indirimi oranı ve bu uygulama nedeniyle reddedilen kısım üzerinden aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından düzenlenerek davalının imzasına sunulan İş Sözleşmesinin 9. maddesi, Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağını düzenleyen 444. ve devamı maddeleri ile Yargıtay tarafından tesis edilen sınırlandırmaları açıkça ihlal etmekte olup, TBK Madde 445’e göre “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” denildiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan İş Sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi uyarınca, istihdam ilişkisinin sonlanması sonrasında davalının “işveren ile aynı konuda ve yerlerde” başkaca bir işyerinde çalışmasının engellendiğini, rekabet yasağı hükmünün butlan niteliği taşıdığı, sözleşme geçerli kabul edilse de ilgili kanuni düzenleme içtihatla aranan zarar verme olasılığı ve zararın ortaya konması gereklilikleri göz ardı edildiğinde dahi, ilgili rekabet yasağı düzenlemesiyle öngörülen cezai şartın, yerel mahkeme kararıyla hükmedildiği haliyle fahiş olduğu, hiçbir suretle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, geçerli bir rekabet yasağı hükmünün bulunduğu ve ihlal edilmiş olduğu kabul edildiğinde dahi cezai şart oranında hakkaniyete uygun ölçüde indirim yapılması gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı sözleşmesi ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı, cezai şartın fahiş olup olmadığı noktasındadır. Davalı, davacı şirkette 30/09/2013 tarihinde imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 01/10/2013 tarihinden itibaren genel müdür danışmanı olarak çalışmaya başlamıştır. Davalı 27/09/2015 tarihli dilekçesi ile 30/09/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere işinden istifa etmiş ve 01/10/2015 tarihinden itibaren dava dışı … Tic. A.Ş.’de çalışmaya başlamıştır. Daha sonra davacı tarafından davalı muhataba çekilen Beyoğlu … Noterliği’nin 10.11.2015 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesi ihlal edilerek rakip firmada çalışılmaya başlanılması nedeniyle sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi ihtar olunmuştur.İhtarın sonuçsuz kalması üzerine davacı taraf, işçinin sözleşmeyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Taraflar arasında fesihle sonuçlanan 30/09/2013 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi uyarınca imzalanan Rekabet Yasağı Sözleşmesinin 9. Maddesinde, personelin, işyerindeki görevi ve konumu itibariyle, işverenin müşteri/tedarikçi ilişkileri ile işin yürütülmesi ve üretim sırlarına ait bilgilere ulaşabilir ve/veya uygulayabilir konumda olması halinde personelin, işverenin açık yazılı izni olmaksızın, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren, bir yıl süre ile işveren ile aynı konuda ve yerlerde faaliyet gösteren rakip, müşteri veya tedarikçi firmalarda çalışamayacağı, kendi adına firma kuramayacağı, kurulmuş firmalara ortak olamayacağı, aksine davranışta bulunması halinde personelin, işyerinde kendisine ödenen brüt aylık ücretinin 1 yıllık tutarı kadar cezai şart ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Davalı hizmet akdi sona ermeden önce davacı şirket nezdinde genel müdür danışmanı olarak çalıştığından alelade bir çalışan olmadığı açıktır. Davalının davacı şirketteki pozisyonu, davacının müşteri çevresi, fiyat ve pazarlama politikası ile işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı vermektedir. Bu haliyle rekabet yasağı sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydı anılan Kanuni düzenlemeye uygun olup geçerlidir.Davalı taraf, dilekçelerinde, dava dışı şirketteki görevinin Marmara Bölgesi satış direktörü olduğunu, mevcut haliyle rekabet yasağı düzenlemesinin, çalışma hürriyetinin “işveren ile aynı yerlerde” yani Türkiye sınırlarının tamamında engellenmesi neticesini doğuracağını, bu haliyle rekabet yasağının Türkiye sınırları kapsamında düzenlenmesi, çalışanların ekonomik geleceğini ağır ölçülerde tehdit edecek ve anayasal bir hak olan çalışma özgürlüğünün ihlaline sebebiyet verecek nitelikte olduğunu beyan etmiştir.Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmede 1 yıllık rekabet yasağı süresi öngörülmüş, rekabet yasağının geçerli olacağı yer ise açıkça belirlenmiştir. TBK’nın 445/1 fıkrasında bu tür sözleşmeler bakımından yer ve zaman sınırlaması öngörüldüğü gibi, aynı maddenin ikinci fıkrasında da mahkemece aşırı nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda TBK.’nın 445. maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2016 Tarih ve 2015/12450 E – 2016/6672 K. Sayılı Kararı).Gerek 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi ve gerekse de mülga 818 sayılı BK’nın 348. maddesi ile mer’i hukuk düzeni içerisinde yerini bulan ve kısaca rekabet yasağı olarak adlandırılan davaya konu sözleşme, kanun ile düzenlenmiş bir sözleşme olup içeriğinin sınırlandırılması da yine kanun hükmü ile sağlanmış, 6098 sayılı Kanun’un 445. ve 818 sayılı Kanun’un 349. maddelerinde bu yolda hükümlere yer verilmiştir. Bu bağlamda, içeriği ve sınırları kanunla düzenlenmiş bir sözleşmenin, doğrudan, Anayasa’nın çalışma hürriyetine ilişkin hükümleri ile bağdaşmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılmak suretiyle geçersiz addedilmesi mümkün değildir.Bilirkişi raporunda davacı firma ile ile dava dışı … firmasının her ikisinin de ticari merkezinin İstanbul olduğu ve aynı sektörde faaliyet gösteren firma oldukları tespit edilmiştir. Buna göre her iki firmanın da aynı müşteri çevresini hedefleyen rakip firmalar olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, davacı şirketin Karacabey/Bursa Şubesinde sigortalı olarak çalışmıştır. Dava dışı … firmasında ise Marmara Bölgesi satış direktörü olarak çalışmıştır. Her ne kadar rekabet yasağına ilişkin sözleşmede yer yönünden açık bir sınırlama bulunmasa da, rekabet yasağının geçerli olduğu yerin Marmara Bölgesi olduğunun kabulü gerekir. Davalı taraf, rekabet yasağına ilişkin hizmet sözleşmesinin 9. maddesi ile hizmet sözleşmesinden sonra 1 yıl süre ile işverenin iş alanına giren başka bir rakip işletmede çalışmayacağını taahhüt etmesine rağmen, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada, iş akdinin sona erdiği 30/09/2015 tarihinden itibaren 1 yıl geçmeden SGK kayıtlarına göre 01/10/2015 tarihinde “Marmara Bölgesi satış direktörü” olarak çalışmaya başlayarak rekabet yasağını ihlal ettiğine göre TBK’nın 446. Maddesi uyarınca rekabet yasağının bağlandığı cezai şarttan sorumludur. TBK’nın 182/3. Maddesine göre, hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Davalının aylık brüt ücreti 15.150,00 TL olup, cezai şart tutarı 181.800,00 TL’dir. Davalı işçinin bir aylık ücreti, davalının diğer sektörlerde iş bulma ve geçimini temin imkanı, rekabet yasağının süresi birlikte değerlendirildiğinde rekabet yasağı kaydında kararlaştırılan cezai şartın hakkaniyete uygun olmadığı ve aşırı nitelikte bulunduğunun kabulü ile cezai şarttan 2/3 oranında bir indirim yapılması uygun, makul ve gereklidir. Bu haliyle Mahkemece cezai şarttan anılan oranda indirim yapılarak karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, sözleşme ile tayin edilen bir cezai şartın tahsilini istemek hakkını haiz olan davacının açtığı dava sonunda cezai şartın mahkemece fahiş görülerek hakimin takdir hakkını kullanarak tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyecektir. Hal böyle iken indirime konu tutar üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; ilk derece mahkemesince davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davacının davasının Kısmen Kabulü ile; Davalının davacı şirkette çalıştığı süre ,aylık brüt ücreti ve TBK 182 son maddesi hükmü ve sair hususlar birlikte değerlendirilmek suretiyle ;toplam cezai şarttan 2/3 oranında indirim yapılması hakkaniyete uygun olduğu düşünülerek 60.600,00-TL cezai şartın 15/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Alınması gerekli 4.139,59- TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 3.104,69- TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.034,90-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-a) Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 29,20-TL. başvurma harcı, 3.104,69-TL peşin harcın toplamı olan 3.133,89- TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b)Davacı tarafından sarfedilen toplam 2.084,50-TL yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranları dikkate alınarak hesaplanan 694,83-TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından sarfedilen 22,00-TL’ nin davanın kabul ve red oranları dikkate alınarak hesaplanan 14,67-TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine, 6-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı taraf için takdir olunan 7.016,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 955,40 TL harcın, alınması gerekli olan 4.139,59 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.184,19 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 53,50 TL olmak üzere toplam 174,80 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/09/2023