Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1343 E. 2023/283 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1343
KARAR NO: 2023/283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2017/493 Esas – 2019/749 Karar
DAVA: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün temlik alan davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … esası üzerinden yürütülen takip nedeniyle düzenlenen ödeme emrine, tebliği alan oğlunun bilgi vermemesi üzerine süresinde itiraz edilemediği ve takibin kesinleştiği ve bu takiple ilgili gayrimenkul haczi ve araç muhafazası sonucu haberdar olduğu bahisle, davacının sadece 22/05/2009 tarih ve … nolu sözleşmeyi kefil olarka imzaladığı bu sözleşmeye dayalı açılan kredinin süresinde ödendiği ve herhangi bir borcun kalmadığı bu durumda asıl borçlu …’ in sonradan kullandığı kredilere ilişkin bir kefilliğinin bulunmadığı, davalı tarafından keşide edilen 04/11/2015 tarihli ihtarnameye karşın 08/12/2015 tarihli ihtarname keşide edilerek ihtarnamede belirtilen tutarlara kekif olunduğunu gösteren herhangi bir belge olmadan bu tutarların istenilmesinin hukuka aykırı olduğu, davacı borcun temilini oluşturan krediler itibariyle kefilliği olmadığının davalıya bildirilmesine rağmen itiraz süresini kaçırdığından icra tehdidi altında dosya borcuna karşılık 63.226,00-TL ödemek durumunda kalındığını beyan ederek İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı dosyasında konu alacak nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti, ödenmek zorunda kalınan 63.226,00-TL’ nın ödemek zorunda kalınan 63.226,00-TL’ nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte istirdadı, davalının % 20 icra inkar tazminatı ödemesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya yasaya uygun olarak tebligat yapılmış olmasına karşın, davayı takip etmediği gibi yazılı bildirimde de bulunmadığından H.M.K nun 128. maddesi hükmü gereğince davayı inkar ettiği, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…İddia, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; davalı ile dava dışı asıl borçlu … arasında 22/05/2009 tarihli 50.000,00-TL limitli ve 30/12/2014 tarihli 100.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmeleri imzalandığı, davacı …’un sadece 22/05/2009 tarihli 50.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu ve bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumluluğunun kabul edilebileceği, teknik açıdan yeterli, denetime açık ve hükme esas almaya elverişli bilirkişi kök ve ek raporlarına göre dava dışı asıl borçluya 22/05/2009 tarihli 50.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesi, 07/10/2010 tarihli 100.000,00-TL limitli ve 30/12/2014 tarihli ve 100.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmeleri kapsamında, taksitli ticari kredi ve kredili mevduat hesabı kredisi kullandırıldığı, bu kredilerden sadece KMH kredisinin 22/05/2009 tarihli 50.000,00-TL limitli sözleşme kapsamında kullandırıldığı, diğer taksitli ticari kredilerin davacının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı 07/10/2010 tarihli 100.000,00-TL limitli ve 30/12/2014 tarihli ve 100.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırıldıkları, dolayısıyla davacının sadece 22/05/2009 tarihli sözleşme ile kullandırılan ve ödenmeyen kredili mevduat hesabı kredisinden sorumlu olacağı, davalının dava dışı asıl borçludan takip tarihi itibariyle 10.570,54-TL asıl alacak(KMH), 403,68-TL işlemiş faiz ve 20,18- TL BSMV olmak üzere 10.994,40-TL alacaklı olduğu; buna karşılık davacı aleyhine müteselsil kefil sıfatıyla imzasının olmadığı sözleşmelerden doğan alacaklar da dahil edilmek suretiyle takip başlatıldığı ve davacıdan toplam 63.496,61-TL tahsil edildiği, davacının sorumlu olduğu 10.994,40-TL nin bu tutardan mahsubu sonucu, davalının davacıdan 52.502,21-TL fazla tahsilat yaptığı anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile; 52.502,21-TL’nin, 2.751,61-TL’sine 04/02/2016 ödeme tarihinden, kalan kısmına 03/02/2016 ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine dair” karar verilmiştir. Bu karara karşı temlik alan davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Temlik alan davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının sorumluluğunun yalnızca 22/05/2009 tarihli sözleşme ile kullandırılan krediler olduğu kanaatini kabul etmediklerini, bu tahsilatı temlik alan müvekkili şirketin yapmadığını, doğrudan müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulmasının mümkün olamayacağını, huzurdaki dosyanın davanın açıldığı tarihten sonra 28/12/2016 tarihinde temlik alınmış olduğunu, bu tarihten itibaren takip edilmekte olduğunu, temlik veren … Bankası A.Ş tarafından müvekkil şirkete ödeme yapılmadığını, temlik tarihinden önce … Bankası A.Ş tarafından tahsil edilen tutarın temlik sözleşmesine dahil olmasının mümkün olmadığını, davacıdan tahsil edilen tutarın müvekkil şirket uhdesinde olmadığını, istirdadı istenilen tutarın banka tarafından müvekkili şirkete ödenmediği hususu kendilerince sunulan 06.06.2018 tarihli dilekçede belirtildiğini, müvekkili şirket tarafından tahsil edilmeyen tutarın, müvekkili şirketten istirdadının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 22/05/2009 tarihli sözleşmede kefalet bakımından süre sınırlaması öngörülmediğini, bu tarihten sonra kullandırılan krediler kapsamında davacının kefaleti devam etmekte ve kredi borçlarından sorumluluğunun bulunmadığını, dava dışı bir kimseyle yapılan kefalet sözleşmesinin davacının sorumluluğuna etkisi olmadığını, kendilerince sunulan bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesinde, taksitli ticari kredi hesabını içeren kök rapordaki sorumluluk tutarının esas alınması talep edilmiş ise de ilk derece mahkemesince itiraz sebepleri hakkında değerlendirme yapılmaksızın ek rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, kurulan hüküm ile davacının sorumlu olduğu tutar takip ile istenen asıl alacak tutarından az olarak belirlenmiş ise de rapor içeriği ile davacıya yapılan takibin haksız olmadığının ortaya çıktığını, tahsilatın bir icra müdürlüğü işlemi olduğunu, icra müdürlüğünün tahsilat işleminden dolayı müvekkilin sorumluluğuna gidilmesi ve ödeme tarihinden itibaren “avans faizi” ile iadeye karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkil şirket açısından, temlik işleminin hem icra takibi hem de dava tarihinden sonra gerçekleşmesi nedeniyle faizden sorumlu tutulmaması gerektiğini, ayrıca sözleşmenin açık hükmü gereği, davacının kefil sıfatı ile sorumlu olduğu sözleşme kapsamında kullandırılan kredi kartından dolayı da sorumluluğunun bulunduğunu, süresiz olduğu tespit edilen kefaletin sonraki kredi kullanımlarına da etki edeceğinin kabul edilmesine karşın davacının, ticari kredi kartı kullanımından dolayı kefil sıfatı ile sorumlu tutulmaması sözleşme mantığı ile bağdaşmadığını, bu hususta kredi kartının bireysel nitelikte olduğuna dair hiçbir veri bulunmadığını, kullanılan kredi kartının kim tarafından kullanıldığı belirlenmeden ve kişisel nitelikte olduğuna dair hesap dökümü ibraz edilmeden, kartın bireysel nitelikte kabul edilmesinin mümkün olmayacağını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline yönelik yapmış olduğu icra takibi sonucu müvekkilinin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ödemiş olduğu bedelin davalıdan tahsil edilmemesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının öne sürmüş olduğu gerekçe … A.Ş ile … Bankası A.Ş arasında sözkonusu olan temlik ilişkisi ile ilgili olduğunu, müvekkilinin haklı olması durumunu etkilemediğini, ayrıca müvekkilinin kefilliğinin bu kredi sözleşmesi ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin asıl borçlusu …’in sonradan kullandığı kredi, kredi kartı, çek yaprağından kaynaklanan herhangi bir kefilliği bulunmadığını, bu borçlardan sorumlu olmasının hukuken mümkün olamayacağını, davalı tarafın istinaf dilekçesinde yerel mahkeme kararı ile hüküm altına alınan avans faizine de itiraz etmiş olduğunu, bu itirazının da kötü niyetli ve haksız olduğunu, müvekkilinin haksız bir şekilde ödemiş olduğu bedelin istirdatına karar verilmesi halinde avans faizine de hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davalı tarafın istinaf itirazlarının reddine karar verilmesini ve yerel mahkeme kararının onanmasını talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72/7. maddesi gereğince takip sırasında ödenen paranın istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının icra tehdidi altında yaptığı ödeme sebebiyle borcun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı takip alacaklısı banka tarafından davacı ve diğer takip borçluları hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile kredi sözleşmelerine dayanarak icra takibi başlatıldığı, davacı borçlu tarafından takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiği ve davacı tarafça 03/02/2016 tarihinde alacaklı bankaya haricen icra dosyasına mahsuben 60.475,00 TL ödeme yapıldığı ayrıca 04/02/2016 tarihinde icra harçları olarak 2.751,61 TL’nin … Bankasında bulunan icra dairesi hesabına yatırılmış olduğu ihtilaf konusu değildir. Davacı tarafça takibe konu borcun kaynağı olan sözleşmede bulunan kefaletinin ödeme sebebiyle sona erdiği, bu sebeple borcu bulunmadığı gerekçesiyle icra dosyasına ödenen paranın istirdatı istemiyle eldeki dava açılmıştır. İİK m.72/7 maddesi, “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Dosyaya sunulan sözleşmelerden dava dışı … ile … Bankası arasında 22/05/2009 tarihli 50.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerince kefalet akdinin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Yine dosyaya sunulan dava dışı … ile … Bankası arasında 30/12/2014 tarihli 100.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede davacının kefil veya müşterek borçlu sıfatıyla imzasının bulunmadığı, yine dosyaya bilahare sunulan 07/10/2010 tarihli 100.000,00 TL tutarlı … ile … Bankası arasında düzenlenen kredi kartı üyelik sözleşmesinde de davacı …’un kefil veya müşterek borçlu sıfatıyla imzasının bulunmadığı belirlenmiştir. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ve ek raporlara göre; davacının borçlu olmadığını iddia ettiği icra takibine konu kredilerden sadece KMH’den kullandırılan 02/08/2010 tarihli kredinin davacının kefil olarak imzasının bulunduğu, 22/05/2009 tarihli sözleşmeye dayanarak kullandırıldığı, diğer kredi alacaklarının ise davacının kefil olarak imzasının bulunmadığı, daha sonraki tarihli sözleşmelere dayanarak kullandırıldığı, bu durumda davacının sadece KMH Kredisinden sorumlu olduğu, bu tutarın da toplam 10.994,40 TL olduğu belirlenmiştir. Davacı tarafça bankaya haricen icra dosyasına mahsuben ödenen bedelden davacının sorumlu olduğu meblağın düşülmesi sonucunda davacı tarafça icra tehdidi altında ödenmek zorunda kalan ve maddi hukuk bakımından borçlu olmadığı, 52.502,21 TL’nin davalıdan tahsiline yönelik ilk derece mahkemesince verilen kararın herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Temlik alan davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 3.586,42 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 852,20 TL nispi ve 44,40 maktu olmak üzere toplam 896,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.689,82 TL harcın temlik alan davalı … Şirketinden alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Temlik alan davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.16/03/2023