Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1339 E. 2023/652 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1339
KARAR NO: 2023/652
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2018
NUMARASI: 2017/407 Esas – 2018/1168 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında alım satım işlemlerinden doğan ticari ilişkinin bulunduğu, müvekkili tarafından teslim edilen malların ödemelerinin yapılmadığını, bu satıma ilişkin düzenlenen fatura alacağına dair Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, borçlunun haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı, cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığından ve davacı taraf ticari defterlere dayanmış olduğu anlaşıldığından defterler üzerinde yapılan incelemede davacının ticari defterlerinin TTK 64 maddesi hükmüne uygun olarak açılış kapanış tasdiklerinin yapıldığı HMK 222 madde gereğince sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı ticari defterlerini inceleme günü hazır etmesi için meşruhatlı davetiyeye rağmen defterlerini ibraz etmemiştir. Davacının ticari defterleri üzerindeki incelemede takip tarihi itibariyle davacının 12.646,76 TL alacağının bulunduğu, faturanın açık fatura olarak düzenlendiği, faturanın muhteviyatının kur farkı bedeli olarak yazılı olduğu taraflar arasında kur farkına ilişkin talepte bulunulabileceğine dair yazılı bir sözleşme olmadığı anlaşılmıştır. Davacının dayanağı olan kur farkına ait faturanın hangi faturalara ilişkin kur farkı olduğu belirtilmemekte birlikte 2014 yılı içinde …, …, .., … nolu satış faturalarının bulunduğu, 29/05/2014 tarihli … nolu faturanın sol alt kısmında döviz kurunun belirlendiği, bu fatura ödemesinin 14/07/2014 tarihinde 25/10/2014 tarihli çekle ödendiği, 16/08/2014 tarihli … nolu fatura alacağının USD cinsi olarak düzenlendiği, fatura karşılığının ödemesinin 30/09/2014 tarihinde 21/03/2015 vadeli çekle yapıldığı, … nolu faturanın USD döviz cinsi düzenlendiği, bu faturanın 30/09/2014 tarihinde ödemesinin 21/03/2015 tarihli çekle yapıldığı, … nolu faturanın USD döviz cinsi ile düzenlendiği, faturanın 30/09/2014 tarihinde ödemesinin 21/03/2015 vadeli çekle yapıldığı anlaşılmıştır. Bu faturaların kur farkından dolayı alacak talep edilmiş ise de dayanak faturalarda vade tarihinin belirlendiği çekle yapılan ödemelerinin vade tarihinden önce düzenlenmiş olduğu çekin ödeme vasıtası olarak davacıya verildiği, ödemenin çekin verildiği tarih itibariyle yapıldığı göz önüne alındığında faturadaki vade tarihini geçmediği anlaşıldığından davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilgili fatura içeriğinde vade farkının talep edileceğinin açıkça düzenlenmiş olup katma değer vergisi genel uygulama tebliğinde açıkça kur farkının, vade farkı mahiyetinde olduğunun düzenlendiğini, buna göre ilgili tebliğin Kur Farkları başlıklı 5.3. maddesinde; “Kur Farkları; Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir” dendiğini, kur farkı hususunda kanunen herhangi bir eksikliğin bulunmadığı ve alacağın sabit olduğunu, ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenmeli ve kur farkı oluşup oluşmadığının tespit edilmesi gerektiğini, huzurdaki dosya kapsamında taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ve bilirkişi raporu ile kur farkının oluştuğu da açıkça tespit edildiğini, hal böyle iken çekin verildiği tarih itibariyle ödemenin yapıldığının kabulünün mümkün olmadığını, taraflar arasında ayrıca bir sözleşme kurulmamış fatura üzerinde kur farkı yansıtılacağının bildirildiğini, ödemenin yine çek ile gerçekleştirildiğini, huzurdaki dosyada da tüm bu unsurların paralellik gösterdiğini, davalı tarafça düzenlenmiş çeklerin faturaların vade tarihinden sonra fiilen ödenebileceğinin açık olduğunu davacı şirket tarafından ilgili çeklerin teslim edildiği tarih itibariyle bankaya ibraz edemeyeceğinin de açık olmakla sonuç olarak çekin verildiği tarih itibariyle ödemenin yapıldığının kabulünün mümkün olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari hesabı oluşturan kur farkı faturası nedeniyle alacak bulunup bulunmadığı, taraflar arasında kur farkı alınacağına dair sözleşme veya teamül bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “cari hesap ekstresinden doğan alacak” sebebine dayalı olarak 12.646,76 TL asıl alacağın 28,50 TL işlemiş faiziyle birlikte tahsili istemiyle 25/05/2016 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 12.646,76 TL alacaklı durumdadır. Davalı ise ticari defterlerini bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Bilirkişi tarafından incelenen davacı ticari defterlerine göre uyuşmazlığın kur farkı bedelinden kaynaklandığı ve dosyaya sunulu faturalar incelendiğinde kur farkının hangi faturalara ait olduğu belirtilmemekle birlikte 2014 yılı içinde …, …, …, … nolu satış faturalarının keşide edildiği tespit edilip, kur farkı bu faturalar ile ilişkilendirilmiştir. Bu faturaların tamamı ödenmiş olup, …, …, .. nolu satış faturaları çek ile ödenmiştir. Kur farkı istenebilmesi için ticari satımın yabancı para ile yapılmış olması, taraflar arasında kur farkı istenebileceğine ilişkin yazılı bir sözleşme veya teamül bulunması gerekir. Ayrıca çek bir ödeme aracı olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden tarafın bu aşamadan sonra kur farkı istemesi mümkün değildir. Taraflar arasında kur farkı istenebileceğine dair bir sözleşme bulunmamaktadır. Ayrıca bu yönde bir teamül bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir. Davacı tarafça her ne kadar ilgili fatura içeriğinde vade farkının talep edileceğinin yazılı olduğu ileri sürülmüş ise de, faturaya yazılan tek taraflı kayıtların davalı bakımından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 15/06/2023