Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1336 E. 2023/653 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1336
KARAR NO: 2023/653
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2014/998 Esas – 2019/1271 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün asıl ve birleşen dosya davacısı ile asıl ve birleşen dosya davalısı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DASIL DAVADA
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın davacı müvekkile … AŞ’ye karşı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/275 esas sayılı dosyası ile ikame edile davada verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onandığını, bu yüzden yürütülen takip dosyası itibari ile müvekkili bankaya tebliğ tarihinden sonra 3 gün içerisinde ödeme yapmak üzere muhtıra gönderildiğini, bu sırada müvekkil bankanın alacağın kısmen ikame edildiğinin öğrendiğini, ödemeden sonra davalının iflas işlemleri kapsamında yapılan dağıtım dolayısıyla 156.472,96 ABD doların … Ve … tahsil ettiği farkedildiğinin, davalının aynı yapılandırılmış tahvillerin bedellerini iki defa tahsil edemeyeceğini, … Ve … Bv’den tahsil ettiği tutarları tahsil tarihinden itibaren 10. Ticaret Mahkemesinin 2009/275 esas sayılı dosyasına bildirmiş olması gerekirken herhangi bir bildirim yapmadığını, aynı alacağı iki defa tahsil yoluna gittiğini, bu durumun sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini, doğacak tüm talep ve tasarruf haklarının müvekkil bankaya ait olduğunu, bankanın davalının tahvil üzerindeki haklarını, tasaruf hakkı ve faizlerini temellük edeceğinin açık olduğunu belirterek davanın kabulünü, 156.472,96 ABD dolarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki döviz satış kuru karşılığı olan Türk Lirası cinsinden tahsili ile Müvekkil bankaya iadesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı bankanın müşterisi olduğunu, …’a ait 5.000.000,00 birim … hisselerini 500.000,00 USD ödeyerek satın aldığını, …’ın 15 Eylül 2008 tarihinde iflas ettiğini, şirketin iflası üzerine davacı bankaya başvuran müvekkilin bankanın hisse satışında yalnızca aracılık ettiğini, davacı bankanın ödediği bedelin bir alacak olmadığını, ödediğinin tazminat olduğunu, bu yüzden sebepsiz zenginleşmenin mümkün olmadığını, davacı banka ve … tarafından ödenen bedellerin hukuki niteliğinin farklı olduğunu, birbirinin ikameni niteliğinde olmadığını, davacı bankanın sebepsiz zenginleşme talebinin hukuki gerekçeleri olmadığı gibi talebinin de zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın dava şartı yokluğu nedeni davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesnin 2014/1170 Esas Sayılı Dosyasında
DAVA: Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın kabulü ile davcının İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/275 E sayılı dosyasına ve müvekkili banka’ya bilgi vermeksizin, … ve …’den son olarak tahsil ettiği ve sebepsiz zenginleşme miktarı olan 22.807,59 ABD Dolarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsili ile müvekkili bankaya iadesini, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili …, davacı bankanın Beşiktaş Şubesi müşterisi olarak uzun yıllar yatırımlarını davacı bankada değerlendirdiklerini, bankanın yatırım uzmanlarının yönlendirme, tavsiye ve telkinleri ile …’a ait 5.0.000.000 birim … hisselerini 500.000,00 USD ödeyerek satın aldığını, Davacı Bankanın yatırım uzmanlarının anapara garantili olduğu hususunu özellikle vurgulayarak müvekkili hisselerini almaya ikna ettiği …’in 15 Eylül 2008 tarihinde iflas ettiğini, İst10Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/275 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, açılan davanın Tazminat davası olduğu, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.03.2011 tarih ve 2009/275 E. 2011/83K. sayılı İlamı, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icraya takibine konularak davacı tarafça ödendiğini, Davacı bankanın aktif dava ehliyeti bulunmadığını, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddini gerektirir. … ve davacı banka tarafından ödemesi yapılan bedellerin hukuki nitelikleri tamamen farklı olduğunu, …’in müvekkili mevduat hesabından iflas tasfiyesi sonucu doğan alacağını ödemiş olduğunu, banka ise mahkeme ilamı ile de tespit edildiği üzere kusursuz sorumluluk dahilinde eksik ve yanıltıcı bilgi vermesi sebebiyle doğan zararını tazmin ettiğini, yani davacı bankanın ödediği bedelin bir alacak değil tazminat olduğunu, müvekkilinin, sırf bankanın eksik ve yanıltıcı bilgilendirmesi nedeniyle bu yatırıma yönlendirildiğini ve şirket iflas ettiğinden satm aldığı hisselerin bedelini çok uzun süre tahsil edememediğini, bu nedenle, davacı banka ve … tarafından ayrı ayrı ödenen bedellerin birbiri yerine ikamesi mümkün olmadığından sebepsiz zenginleşmeye neden olmasının mümkün oladığını, davacı bankanın sebepsiz zenginleşme talebinin hukuki gerekçeleri olmadığı gibi talebin zaman aşımına uğradığını, davanın usulden reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Asıl ve birleşen davada, davaların konusu ödemelerin davalı hesabına yatırıldığında ihtilaf bulunmamaktadır. İş bu davamızda ihtilafın çözümünde asıl uyuşmazlık, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/275 esas ve 2011/83 karar sayılı ilamında …’ın iflası nedeni ile oluşan zarardan davalı bankanın kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tam sorumlu olduğu gerekçesiyle …’nun toplamda ödemiş olduğu 500.000 USD’nin temerrüt tarihinden itibaren …’tan tahsil edilerek …’ya verilmesi sonrası …’ın iflas tasfiyesi sonucu doğan bedelin de …’ya ödenmesinin sebepsiz zenginleştirme oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Yukarıda özetlenen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/275 esas ve 2011/83 karar sayılı ilamından anlaşıldığı üzere hükmedilen miktar toplam zarar miktarı olup, hükmün kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan …’ın iflas tasfiyesi sonucu doğan bedelin, iş bu zarardan düşülmesi gerektiği ancak, karar tarihinde bir ödeme olmadığından hesaplamaya dahil edilemediği, ilamdan sonra yapılan iş bu davaya konu ödemelerin bu nedenle davalı açısından sebepsiz zenginleşme yarattığı, bu gerekçeye göre davalı tarafın aktif dava sıfatına ilişkin itirazı ile birlikte esasa ilişkin savunmalarının da yerinde olmadığı anlaşılmış ve davaların kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda vekâlet ücretinin eksik ve hatalı olarak hesaplandığını, 2 Ocak 2019 tarihli 30643 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ve istinaf başvurusuna konu kararın verildiği tarihte yürürlükte olan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler Tebliği” madde 21 “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife esas alınır.” şeklinde olup, mahkemece karar tarihi itibariyle hesaplama yapılmadığı ya da USD olan dava konusunun Türk Lirası’na çevrilmediği, USD olan dava konusunun Türk Lirası’na çevrilmemesi nedeniyle de vekâlet ücretinde çok büyük bedelde eksik hesaplama gerçekleştirildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın vekalet ücreti yönünden kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı banka tarafından davalıya ödenen 500.000 USD’nın hukuki niteliğinin “tazminat” olduğunu, davacı banka çalışanlarının ürünü avantajlı göstererek davalıyı bu ürünü alması hususunda yönlendirmiş olup davalıyı bu ürünü almaya ikna etmek üzere ürünün 5 yıl kalındığında anapara garantisi altında olduğu hususunda eksik ve yanıltıcı bilgi verdiğini, davalı şirketin davaya konu yatırım aracına yönelmesinde davalı bankanın çalışanlarının yanlış ve eksik bilgilendirmelerinin rol oynadığını, somut olay döneminde yürürlükte olan eski Borçlar Kanunu’nun 55.maddesinde; istihdam edenin kusursuz sorumluluk halini düzenlemiş ve istihdam edenin çalışanlarından dolayı kusursuz sorumluluktan doğan tazminat sorumluluğu bulunduğu açıkça belirtilmiş olup İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında bu karara karşı atıfta bulunmuş, bu kararın gerekçesini incelediği hususunu göz önüne çıkarmışsa da esasen mahkeme’nin dava konusu işlemin hukuki niteliği ile davalıya ödeme aldığı davanın hukuki niteliklerini belirlemekte hataya düştüğünü bu itibarla, davacı bankanın ödediği bedel hisse bedellerinin karşılığı olan bedel olmadığını, davacı banka, “istihdam edenin kusursuz sorumluluğu” uyarınca satışına aracılık ettiği hisse ile ilgili eksik ve yanıltıcı bilgi vererek yatırımcıyı hisseye yönlendirmek, yatırımcıyı yurt içinde garanti altında bulunan mevduat türlerinden bilinçli olarak uzaklaştırmak, asılsız yüksek gelir senaryoları ile yanıltıcı yönlendirme yapmak nedeniyle tazminat ödemiş olup, … şirketinin hisselerini satın almadan evvel, …, bu güvenin tahsis etmiş olduğu bankacılık ilişkisine dayanarak, davalıya yanıltıcı ve onu ağır maddi zarar altında bırakacak öneri ve telkinlerde bulunmuş, iflası yakın olan bir şirketin ana parasının garantide olduğunu iddia ederek hisselerini almasına sebep olduğunu, davacı tarafça, akit görüşmelerinden doğan sorumlulukların açıkça ihlal edildiğini, Medeni Kanunun 2. maddesince düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı davranıldığını, davacının bu kusuru gerekçesiyle 10. Asliye Ticaret Mahkemesi davalıyı zararının tazminine karar verdiğini, hakkaniyet ilkesi gereğince sözleşme öncesine dayanan güvenin temel oluşturduğu sözleşmede taraflardan birinin kusurlu davranışıyla oluşan zararın tazmin edilmesi gerektiğini, … tarafından davalıya ödenen bedellerın hukuki niteliğinin alacak olduğunu, Davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın işbu davada taraf sıfatı bulunmadığını yinelemekte fayda vardır ki, dosyada mübrez çeviri evraklarında da dahil olmak üzere açıkça “l… ve …’den tahsil edilmiş olan 22.807,59 ABD Dolarının sebbepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalının bankaya iade edilmesi” diyerek, açıkça … tarafından ödenen bedelin iadesini talep ettiğini ikrar ettiğini, davacının, lehman brothers’ın halefi konumunda olmayıp, … tarafından ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme yarattığından bahisle talep hakkı olamayacağını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için davacının davasında haklı olduğu kabul edilse dahi davacının davası zamanaşımına uğramış olup davacı banka her ne kadar sebepsiz zenginleşmenin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl içerisinde işbu asıl ve birleşen davayı ikame ettiğini iddia etmekteyse de, mahkeme ilamı ile ilk ödeme 2011 yılında yapılmış olup, asıl dava 29.04.2014 tarihinde birleşen dava ise 23.07.2014 tarihinde ikame edildiğini, ilk derece mahkemesinin asıl dava ve birleşen dava bakımından gerekçeli kararı yargılamada ileri sürülen delil ve iddiaları dikkate almaması, hukuki ve tüm iddiaları değerlendiren detaylı bır gerekçeden yoksun olması, ihtilafı yanlış yorumlamak ve anlamak suretiyle temel hatalara düşülmüş olması ve eksık inceleme içermesi bakımından tam anlamıyla hukuka aykırı olup, asıl dava ve birleşen dava bakımından verilen kararların kaldırılması gerektığı yargıtay kararları ıle de sabit olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacağın tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının …’dan aldığı ödemeleri davacıya ödemesi gerekip gerekmediği noktasındadır. Dosyamız davalısının, …’ın yatırım uzmanlarının yönlendirme ve telkinleri ile …‘a ait (5.000.000) birim … hissesinin satın alındığı, banka yatırım uzmanlarınca bu hisselerin anapara garantili olduğunun özellikle vurgulandığı, daha sonra … Bankası’nın iflas ettiği, zarardan davalının sorumlu olduğu iddiasıyla 500.000,00 USD’nin faizi ile birlikte tahsili istemli açtığı davada, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2011 Tarih ve 2009/275 E.- 2011/83 K sayılı kararı ile davanın kabulü ile 500.000,00 USD nin 24.02.2009 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince uygulanacak temerrüd faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.11.2013 tarih ve 2013/14076 E.- 2013/21712 K sayılı kararı ile onanmıştır. Mahkemenin kararı icraya konularak ilama konu alacak tahsil edilmiştir. …. Ve … Tarafından tasfiye işlemleri kapsamında 30/04/2012-11/11/2013 tarihleri arasında davalıya toplam 156.472,96 USD ve 22.807,59 USD ödenmiştir. Davacı tarafça, davalının aynı yapılandırılmış tahvillerin bedellerini iki defa tahsil ettiği, … ve … ‘den tahsil edilen tutarların tahsil tarihini takiben İstanbul 10. Ticaret Mahkemesi’nin 2009/275 E. sayılı dosyasına bildirmediği, bu durumun davalı açısından açıkça sebepsiz zenginleşme teşkil ettiği iddiasıyla … ve … Tarafından davalıya ödenen tutarların davacıya ödenmesine karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 77/2. Maddesine göre, haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Somut olayda, davalı tarafından, davacı banka aracılığıyla … Tarafından ihraç edilen ve … Tarafından garanti edilen yapılandırılmış tahvil satın alınmıştır. Buna göre, söz konusu tahviller nedeniyle, tahvilleri ihraç eden ve buna garanti veren adı geçen şirketler davalıya karşı sorumludur.Dosyamız davalısının, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin2009/275 Esas sayılı dosyasında …’ın sorumluluğu adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğuna dayandırılmıştır. İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/275 Esas sayılı dosyasında açılan davada, zarara neden olan …’a ödenen 500.000,00 USD’nin ödeme tarihi olan 23.03/2007 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istenmiş olup, buna göre davalının zararının tahvil alımı sırasında …’a ödenen bedel olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle mahkemece uğranılan zararın tazmini için tahvillerin bedeline hükmedilmiş ve … tarafından, hüküm altına alınan tutar davalıya ödenmiştir. Davacı …’ın davalıya karşı tazmin sorumluluğu adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğundan kaynaklanmakla birlikte temelinde, çalışanının, kendisine verilen işin yapılması sırasında verdiği zarar yani haksız fiil bulunmaktadır.Birden çok kişi aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır(TBK m. 61). Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu olurlar(TBK m. 167/1). Tahvil nedeniyle asıl borçlu olan … ve … olup, hukuki ilişkinin niteliği gereği tahvil bedeliyle ilgili yapılan ödemeler bu şirketlere rücu edilebilir durumdadır. Rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur(TBK m 168/1). İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/275 Esas sayılı dosyasında açılan davada, her ne kadar tazminata hükmedilmiş ise de, davalının zararı tahvil bedeline ilişkin olduğundan davacı … ile … ve … ‘in sorumlulukları farklı hukuki sebebe(tazminat-alacak) dayansa da sonuçta her ikisi de tahvil bedeline ilişkin olduğundan bunlardan biri tarafından yapılan ödeme sonunda davalının alacağı sona erer. Buna göre, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/275 Esas sayılı dosyasında hüküm altına alınan tazminatın … tarafından ödenmesiyle davacı alacağı sona ermiş ve anılan yasal düzenlemeler kapsamında davacı … davalıya halef olmuştur. Hal böyleyken … ve … Tarafından davalıya yapılan dava konusu ödemeler ile davalı, davacı … aleyhine sebepsiz zenginleşmiştir. Bu halde, söz konusu şirketler tarafından davalıya gönderilen tutarların davacıya iade edilmesi gerekir. Davalı taraf zamanaşımı definde bulunmuş ise de, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacak olup, davacının geri isteme hakkı icra dosyasına ödeme yaptığı 24/01/2014 tarihinde açılmış olup asıl ve birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle alacak zamanaşımına uğramamıştır. Açıklanan nedenlerle mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça ilk derece mahkemesi kararı vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiştir. Davalı tarafça ilk derece mahkemesi kararı vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin istikrarlı bir şekilde kabul ettiği üzere, yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden, karar tarihindeki tarifeye göre vekalet ücreti ile nisbi karar ve ilam harcının hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.12.2022 Tarih ve 2021/8284 E.- 2022/9092 K. sayılı; 19.09.2011 Tarih ve 2010/966 E. – 2011/10441 K. Sayılı kararları). Mahkemece davacı yararına yabancı para alacağının dava tarihindeki değerine ve karar tarihindeki tarifeye hükmedildiğine göre, mahkemenin vekalet ücretine ilişkin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen davada davacı ile davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Asıl dava yönünden davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 5.725,11 TL harcın, alınması gerekli olan 22.900,47 TL harçtan mahsubu ile bakiye 17.175,36 TL istinaf karar harcının; birleşen dava yönünden davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 880,13 TL harcın, alınması gerekli olan 3.270,05 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.389,92 TL istinaf karar harcının ayrı ayrı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/06/2023