Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1335 E. 2023/683 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1335
KARAR NO: 2023/683
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2016/986 Esas – 2019/1035 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 17/08/2016
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/1102 ESAS SAYILI DAVA
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) – Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün birleşen dava davacısı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl Davada DAVA :Davacı-birleşen dosya davalısı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in halen İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … numaralı sicil esasında kayıtlı bulunan davalı şirketin %50 hisse oranında ortağı olduğunu, müvekkilinin şirketin kurulduğu tarih olan 2010 yılından 2015 yılı ortalarına kadar yılın büyük bir bölümünde şirketin yurtdışında(Kuzey Irak) yer alan faaliyetlerinde görev yaptığını, şirket müdürlüğünü ise diğer %50 şirket ortağı … tarafından yürütüldüğünü, 28.09.2015 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul ile diğer ortak … ile birlikte müvekkilim …’in her hususta münferit imzalı olarak temsil ve ilzam etmek üzere şirket müdürü olmasının karara bağlandığını ve bununda 12.10.2015 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan olunduğunu, müvekkilinin şirket nezdinde müdür olmasından sonra, önceki dönemlere ilişkin yapılan incelemeler neticesinde şirketin ciddiyetten uzak ve kötü bir şekilde yönetildiğinin gerek kamuya gerekse de özel hukuk tüzel ve gerçek şahıslarına borçlandırılmış olduğu ve kasten bu borçların ödenmediği saptandığını, şirket yönetiminde muhasebeleştirilemeyen bir takım hesap hareketlerinin müvekkili tarafından tespit edildiğini, 2011 yılından itibaren gerçekleşen ve süregelen iş bu hesap hareketlerine göre şirket hesabından diğer şirket ortağı …’ın hesaplarına geçen ancak ne amaçla kullanıldığı muhasebeleştirilemeyen birtakım meblağlar olduğunun saptandığını, son bir yıldır şirketin kaynağı belli olmayan bir şekilde diğer şirket ortağı …’a borçlandırıldığı tespit olunduğunu, bu durumun kendisi ile paylaşıldığında bir arkadaşından borç aldığı beyan edilmiş olmasına karşın yaklaşık 100.000 TL’yi bulan bu meblağ için kendisi şirket kayıtlarına ne bir sözleşme ne bir banka havale dekontu ne de bir borç senedi sunabildiğini, şirketin gerek vergi ve sigorta borçlarından kaynaklı muaccel kamu borçları ile özel sahalara olan yaklaşık bir yıllık borçlanmayı kasten ödenmeyerek ticari şirketin kasten zarara uğratılması gerekse de ticari şirketin kavnagı belirsiz bir şekilde bir takım sahalara ve diğer ortak …’a sürekli bir şekilde borçlandırılması ile şirkete ait bir kısım paraların … uhdesine müvekkilinin bilgisi dışında geçirildiğinin tespiti karsısında tedbir amaçlı olarak resmi yetkileri doğrultusunda müvekkilince işlem yapılarak bu durumun ihtarname kanalıyla resmi yoldan diğer ortağa bildirildiğini, Türk Ticaret Kanunu uyarınca sermaye şirketlerinin Mart ayı sonuna kadar genel kurullarının yapılarak 519. md uyarınca kar payının dağıtılmasının zorunlu olduğunu, 2010 yılında kurulan müşteki firma içinse bugüne kadar yıllık genel kurullar yapılmadığı gibi müvekkiline karşı hiçbir şekilde kar payı ödemesi de yapılmadığını, müvekkilinin ortaklıktan dışlayıcı ve ortaklık haklarının kullanamaz hale getirmek maksatlı bir takım kötü niyetli davranışlar içerisinde bulunduğunu, tüm bu gelişmeler sırasında müvekkilim şirket banka hesaplarına aktarılan ve kaynağı Katar menşeili bir firma olan 70.000 Euro saptandığını ve şirketin kendi bilgisi ve rızası dışında bir takım faaliyetler içerisinde olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin daha sonra yaptığı incelemeler neticesinde ortağı …’ın iş bağlantısı için gittiği Katar’da kendisine “herhangi bir basarı sağlamayarak isi alamadığını” söylediği firma İle şirket kayıtlarına hiçbir şekilde yansıtılmayarak ve kendisinin bilgisine sunulmaksızın ve onayı alınmaksızın iş ilişkisi içerisine girdiğinin saptandığını, müvekkilinin bunun üzerine genel kurul kararı ile kendisine tanınan yetkileri doğrultusunda yıllardır kasten ödenmeyerek zarara uğratılan şirketin borçlarını ödeyerek şirket yararına hareket ettiğini, müvekkilinin kendi Bağ-Kur primlerini dahi ödemeksizin şirket vergi ve sigorta primi borçlarını kapattığını, yine şirketin is yaptığı ancak yaklaşık bir yıldır ödenmemiş olan özel hukuk kişilerine olan borçlarım ödemek sureti ile kapattığını, müvekkilinin tüm bu çabalarına karşılık müvekkilim davalı şirket ve şirket diğer ortağı rica istanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına 2016/74221 soruşturma nolu dosyası ile şikayet edildiğini beyan ederek, dava süresince, müvekkilimin ortaklıktan doğan hak ve borçlarından tümünün dondurulmasına ve davalı şirketin diğer ortağınca varlık azaltıcı eylemlerin durdurulmasına yönelik tedbirler alınmasına ve müvekkil davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla tüm tedbirlerin alınmasına, müvekkilinin ortaklıktan çıkmasının kabulü halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000 TL’nin TTK 641. md’si uyarınca müvekkilim lehine ayrılık akçesi olarak ödenmesine, müvekkilimin davalı şirket ortaklığından ayrılmasına, mahkeme masrafları ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, sektörlerde toptan ve perakende kumaş ticareti vasıtası ile oluşturduğu kolleksiyonlar aracılığı ile döşeme, tekstil, mimarlık, mobilya alanındaki iç tasarım anahtar teslim projelerin üretimi, satış ve pazarlamasını yapma amacı ile 01/09/2010 tarihinde dava dışı …, … tarafından kurulduğunu,21.03.2013 tarihinde şirket ortaklarından …, davacı … ile dava dışı ortak …’a devrettiğini, halihazırda dava dışı ortak … ile davacı İstanbul Ticaret Sicili’nde … sicil numarası ile kayıtlı, 30.000 TL. Esas sermaye tutarlı … Limited Şirketi’nin ortağı ve 12/10/2015 tarihinden itibaren her ikisi de münferit imza yetkilileri ve şirket müdürleri olduğunu, müvekkili şirketin iştigal konusu tekstil ve tefrişat işlerinde piyasada son dönemlerde oluşan olumsuzluklar nedeniyle mali zorluğa düştüğünü, dava dışı ortak …’ın müvekkili şirket içerisinde bulunduğu zor durumdan kurtarabilmek amacıyla, müvekkili şirket borçlarının kapatılmasına yönelik olarak gerektiğinde şirket hesabına şahsen para koyduğunu, hem şahsının hemde müvekkili şirketin itibarının ve işlerinin sürekliliğini korumak için faaliyetlerine 2 çalışanı ile devam etmeye çabaladığını, bu süreçte davacının müvekkili şirketin sevk ve idaresi için gereli ve lüzumlu hiçbir katkıyı sunmaması bir yana kendisinin uzunca bir zamandır herhangi bir mazerette belirtmeksizin şirkete gelmediğini, ortaklıktan ve yönetim yetkisinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediğini, davacının yapılan uyarıları göz önünde bulundurmaksızın mal edinmek kastıyla, birden fazla defa güveni kötüye şirketi bilerek ve isteyerek telafisi imkansız zararlara uğrattığını ve iadeyi şirket hesaplarına yapmadığını, davacının müvekkili şirkete ait olan 70.000.-Euro miktarında döviz cinsinden parayı yine müvekkil şirket hesabından haksız tasarruf ile kendine mal etmek amacıyla zimmetine geçirdiğini, kendisine ihtarname gönderilmesine ve sözlü olarak uyarılmasına rağmen eylemlerine devam ettiğini beyan ederek, bu davanın İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1102 Esas sayılı dosyası ile dava dışı … tarafından davalı … ve müvekkili şirketin hasım olarak gösterilerek ortaklıktan çıkmaya izin, ayrılma akçesi ve kar payı talepli dava açıldığını, davanın tarafları ve dava konusu gözetildiğinde mahkememizdeki dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini, ayrıca müvekkili şirket açısından ileride telafisi güç hallerin bertarafı temeline davacının haksız ve hukuka aykırı tedbir talebinin reddine, davacının ortaklıktan çıkma talebinin ve ayrılma akçesinin şartları gerçekleşmemesi sebebi ile reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1102 Esas Sayılı Dosyasında;
DAVA: Birleşen dosya davacısı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Ltd. Şti’de ortak olduğunu, ortağı …’in şirkete uğramadığını, zor dönemlerde müvekkilinin şirket hesabına şahsen para koyarak şirketin itibarını ve işlerinin sürekliliğini korumak amacıyla hareket ettiğini, bu süreçte davalı ortağın şirketin sevk ve idaresi için gerekli lüzumu ve katkıyı sunmadığını, yönetim yetkisinden kaynaklanan sorumluklarını yerine getirmediğini, davalının müşteri tarafından şirket hesabına yatırılan bir miktar parayı kendi zimmetine geçirdiğini, artık ortağıyla güvene dayalı ilişkisinin temelden sarsıldığını iddia etmiş, müvekkilinin ortaklıktan çıkması sonucunda hesaplancak ayrılma akçesi ve müvekkilinin ortaklık karı için şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000 TL’nin davalıdan alınıp müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davacı-birleşen dosya davalısı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle huzurdaki davanın İstanbul Anadolu 1 ATM’nin 2016/986 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” Davacı vekili …’in şirketin … tarafından kötü yönetildiği, borçlandırıldığı ve genel kurul toplantılarının … nedeniyle yapılmadığı iddialarına ilişkin herhangi bir delil sunulmamıştır.Her ne kadar davacı … kar payı dağıtılmadığından bahisle ortaklıktan çıkmayı talep etmiş ise de; şirket ana sözleşmesinin 11.maddesinde “safi kardan her yıl öncelikle %5 ihtiyat akçesi ayrılacağı, ihtiyat akçesi şirket ödenmiş sermayesinin %20’sine çıkıncaya kadar ayrılacağı, kanuni ve ihtiyari yedek akçelerin, kanun ve bu ana sözleşme hükümlerine göre ayrılması gereken miktar safi kardan ayrılmadıkça hissedarlara kar dağıtılamayacağı” şeklinde düzenlenmiştir.12. Maddeye göre; “şirketin safi karı şirket adına yapılmış her türlü masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktar ortalar kurulunca alınacak karara göre hissedarlara hisseleri oranında dağıtılır. ödenmiş sermayenin %5’i nispetinde ilk temettü ayrılır.” şeklinde düzenleme mevcuttur.Bu kapsamda bilirkişi tarafından yapılan incelemeye göre; davacı …’in şirketin 2010 yılından itibaren ortağı olduğu, TTK.nun 614. Maddesinde yer alan hakları kullanma imkanına sahip bulunduğu halde herhangi bir iptal davası, sorumluluk davası veya müdürlerin yönetim yetkisiinn kaldırılması veya azli gibi başkaca hukuki yollara başvurması mümkün olduğu halde başvurmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda tek başına iddia ettiği hususlar ortaklıktan çıkmak için haklı sebep teşkil etmeyecektir, bu nedenle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen dosyada davacı …, piyasadaki olumsuzluklar nedeniyle şirketin mali zorluğa düştüğünü, diğer ortak …’in sorumluluklarını yerine getirmediğini, şirketin hesabında bulunan 70.000 Euro’yu haksız olarak uhdesine geçirdiğini, bu nedenle suç duyurusunda bulunduğunu, güven ilişkisinin zedelendiğini ve ortaklığının devam etmesine imkan bulunmadığıını iddia ederek ortaklıktan çıkma talebinde bulunmuştur.Her ne kadar …’in uhdesine para geçirmesine ilişkin olarak hakkında bulunulan suç duyurusunda takipsizlik kararı verildiği anlaşılmakta ise de; şirketin banka hesap hareketleri ile ticari defter ve kayıtlarına göre, birleşen dosya davalısı …’in … Bankası Küçükyalı şubesindeki şirket hesabına gelen 70.995 Euro’dan 35.000 Euro’nun 28/04/2016 tarihinde havale ile … hesabına aktarıldığı, yine … tarafından bankadan 35.000 Euro nakit para çekildiği anlaşılmaktadır…. uhdesine geçirdiği 70.000 Euro ile şirket borçlarını ileri sürmüş ise de bunu somut delillerle ortaya koyamamıştır.Davalı …’in uhdesine haksız olarak şirket parasını geçirmiş olması sebebiyle bu durum birleşen dosya davacısı … tarafından ortaklıktan çıkmak için haklı sebep kabul edilerek birleşen dosya davacısının ortaklıktan çıkma talebi yerinde görülmüştür. Her ne kadar ayrılma akçesinin şirketin mal varlığı üzerinde rayiç değerlemesi yapılmak suretiyle karar tarihine en yakın tarih itibariyle gerçek özvarlığı üzerinden belirlenmesi gerekmekte ise de; bilirkişi tarafından kaydi değerler üzerinden 30/06/2017 tarihli mali tablolara göre defterlerdeki aktif ve borçlar nazara alınmak suretiyle hesaplama yapılmış olup, kaydi özvarlığın 14.686,73 TL. olduğu hesaplanmış ve her iki taraf şirketin %50 ortağı olduğundan her iki taraf yönünden ayrılma tutarının 7.343,36 TL. olduğu belirtilmiştir.Her iki taraf bu hesaplamaya herhangi bir itiraz etmemişler, birleşen dosya davacısı ıslah dilekçesi sunmak suretiyle dava dilekçesinde talep ettiği ayrılma akçesi tutarını 7.343,36 TL. ye yükselterek harcını tamamlamıştır.Her iki tarafın herhangi bir itirazı olmaması nedeniyle ayrılma akçesi yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yapılmamıştır. Asıl dosyada ve birleşen dosyada davalı olan şirketin iki ortağı olduğu, bu ortakların taraflar olduğu, her ikisinin münferit yetkili müdür olduğu anlaşılmakla, şirketin davada temsil edilmiş kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamına göre; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında asıl davanın reddine, birleşen davanın şirket yönünden kabulüne, davalı … yönünden husumet yöneltilemeyeceği için reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen Dosya Davacısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece “Birleşen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1102 E. Sayılı dosyası için verilen; ” hüküm fıkrası 2/b bendi; birleşen davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine” kararı verildiğini ve işbu hususun doğru irdelenmeksizin hatalı bir karar olduğunu, ortaklık ilişkisinin bir sözleşme ile varlık kazandığını, limited ortaklıklar bazında işbu sözleşmenin, temelinde; bir, iki veya daha fazla kişinin ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve/veya mallarını birleştirerek yapılacak ticari işlemler ile kar elde etmek iradesini taşıdığını, ortaklık sözleşmesinin, TBK’da yer alan hükümlere bağlı olmakla birlikte, sözleşmenin taraflar için öngördüğü haklar ve borçlar ile bunların muhatabı açısından, iki taraflı sözleşmelerden farklılık gösterdiğini, iki taraflı sözleşmelerde karşılıklı, birbirine zıt menfaatler ve tarafların birbirine karşı hak ve borçları söz konusu iken; ortaklık sözleşmesi, niteliği itibariyle çok taraflı ve tarafların iradelerinin aynı amaç etrafında toplandığı bir sözleşme olup bu ibarelerden çıkarımla ortaklık sözleşmesinin iki karakter taşıdığı hususunun izah edilemeyeceğini, bir tarafta “borçlar hukuku” bağlamında hak ve yükümlülük oluşturan, diğer taraftan tüm ortaklar arasında bir bağlılık meydana getiren sui generis bir sözleşme olarak nitelendirilebileceğini, aynı zamanda ortaklık sözleşmesi bir tüzel kişiliğin sözleşme etrafında örgülenmesi olup TTK’nın 638. maddesinde; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir…” ibaresi barındırmakta olup bu ibarelerden de çıkarımla her ortak haklı bir neden ile ortaklıktan çıkabileceğini, ortaklıktan çıkma işleminin, ortaklık kurulurken taraflar arasında oluşturulan ortaklık sözleşmesinin de bir nevi iptal olması, ortaklığı oluşturan kişiler tahtında hükümsüz kalması sonuçlarını doğuracağından; “haklı nedenle ortaklıktan çıkma talebi ile açılan davalarda ortaklık sözleşmesinin diğer tarafı olan öteki ortağın taraf olarak gösterilmesi” kanunun lafzına ve hukuka uygun olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Birleşen Dosya Davalısı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay’ın yeni tarihli pek çok yerleşik içtihatları doğrultusunda TTK 638 kapsamında açılacak ortaklıktan çıkma davalarında husumetin şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğini, bu sebeple istinaf yoluna başvuran davalı karşı davacının amacı süreci uzatmak ve durumu davalı açısından sürüncemede bırakma amacı taşımakta olup, davalı karşı davacının ilk derece mahkemesince tüm taleplerinin kabulüne karar verildiği birlikte değerlendirildiğinde; iş bu istinaf başvurusu ile yargı yolu başvuru hakkının suiistimal edildiğini, bu sebeple verilecek red kararı ile davalının ticari hayatına devam edebileceğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, haklı sebebe dayalı olarak limited şirket ortaklığından çıkma, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, birleşen dava yönünden davacı-birleşen dosya davalısı …’in pasif husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 638/2. maddesinde, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği düzenlenmiştir. Ortaklıktan çıkma davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, diğer şirket ortaklarına husumet yöneltilmesine gerek yoktur. Buna rağmen, diğer ortağa husumet yöneltilmesi halinde, davalı ortak hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti olmadığından reddi gerekir(Yargıtay 11. HD’nin 07/10/2019 Tarih ve 2018/3722 E. – 2019/6187 K. sayılı kararı). Somut olayda, birleşen davada husumet şirketin yanında diğer ortak …’e de yöneltilmiştir. Ortaklıktan çıkma davalarında, yukarıda açıklandığı üzere diğer ortağa husumet yöneltilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince, … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından Birleşen Dosya Davacısı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Birleşen Dosya Davacısı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/06/2023