Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1331 E. 2023/823 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1331
KARAR NO: 2023/823
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2016/1248 Esas – 2019/833 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı/karşı davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı karşı davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını müvekkilinin davalıya bayiliğini yapma hakkını verdiğini, dosya ekinde sundukları cari hesap ekstresinde belirtilen miktar da davalıdan alacaklı olduklarını davalının edimini yerine getirmeyerek ödemesini yapmadığını, ayrıca tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması halinde bu durumun ortaya çıkacağını, davalı ile 2010 yılından beri ticari ilişkilerinin olduğunu, bu sebeple huzurdaki davanın açılarak davalının menkul, gayrimenkul, ve üçüncü şahıslardaki alacakları üzerine İhtiyati Tedbir konulmasını, alacaklarının hüküm altına alınarak davalıdan tahsiline karar verilmesini, asıl alacağa ticari avans faizi eklenerek hüküm oluşturulmasını, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Sultangazi olduğunu, bu sebeple Bakırköy Ticaret mahkemelerinde dava açılmasının gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, ayrıca bahse konu bayilik sözleşmesindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını bu sebeple imza itirazlarınında olduğunu, davacının iddia ettiği gibi teminat mektubu olmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, …’a ait 27/12/2010 tarihli, 20.000,00 TL bedelli teminat mektubunun kendilerine verildiğini, müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişkinin bitmesinin üzerinde 3 yıl kadar geçmesine rağmen davacı yanın kendi başına faturalar düzenlemeye devam ettiğini, 3 yıl boyuncada müvekkiline bu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini, tedbir talibinin reddini, karşı davanın kabulü ile müvekkilinin 10.000,00 TL şimdilik alacağının sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmede; davacı tarafın sözleşmenin 2011 yılında feshedilmesinden sonra yani taraflar arasındaki ilişki sona erdikten sonra 3 yıl boyunca “ceza kesinti bedeli” “hatalı işlem bedeli” “ sanal işlem bedeli” “lansman bedeli” adı altında, mahkememize açıklaması yapılamayan, denetimine olanak sağlanamayan içeriği belirsiz faturaları kendi defterlerine işlediği, bizzat kendisinin dayandığı ceza sistemitağine ilişkin prosedürlere uymadığı ve alacağını ispatlayamadığı kanaatiyle asıl davanın reddine karar verilmiş olup, yapılan bilirkişi incelemesinde davalı karşı davacının defterlerinde davacı karşı davalıya yönelim herhangi bir alacak kaydına rastlanılamamış olduğu da dikkate alınarak karşı davanın da reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı/karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı/karşı davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alacaklı olduğunu, davalı şirketin yükümlü olduğu borçlarını ve faturalarını ödemediğinin cari hesap dökümünden açıkça anlaşılacağını, bu durumun bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirket tarafından sözleşme dönemi boyunca gerçekleştirilen her bir işlemin ve uygulamanın gerek sözleşmeye gerekse hukuka uygun olduğunu, davalının faaliyet gösterdiği dönemde kendisine uygulanan ceza kesintilerin, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi ve sözleşmenin eki olarak önceden kabul edilen duyurulara uygun olarak yapıldığını, faturaların karşı tarafa tebliğ edilmediği gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini, davalı tarafça ikame edilen karşı dava yönünden bilirkişilerce yapılan tespitlerin yerinde olduğunu, mahkemece verilen red kararının doğru olduğunu, bu nedenle karşı dava yönünden verilen kararın onanması gerektiğini, belirtilen sebepler neticesinde asıl dava yönünden kararın kaldırılmasını, karşı dava yönünden red kararının onanmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı – karşı davacı … Gıda Kuy. ve Sin. San.Tic. Ltd. Şti. vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği faturaların tebliğ edildiğine ilişkin iddiasının ispat edilemediğini, davaya konu faturaların hangi maddeye istinaden düzenlendiğinin izah edilemediğini, faturaların davalı müvekkiline tebliğine ilişkin evrakların da sunulmadığını, sözleşme ve eklerini kabul anlamına gelmemek kaydıyla sözleşme ve ekleri incelendiğinde bayi olan davalıya ceza kesilebilmesi için bir takım usuli şartların yerine getirilmesinin gerektiğini, belirtilen sebepler neticesinde davacı-karşı davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili, karşı dava ise hakediş ve prim alacağının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiş,asıl davaya yönelik karara karşı davacı/karşı davalı vekilince istinaf edilmiştir. Taraflar arasında bayilik sözleşmesinin bulunduğu, sözleşmenin davalı/karşı davacı şirket temsilcisi … tarafından Gaziosmanpaşa Noterliğinden gönderilen 22 Şubat 2011 tarihli fesih ihbarnamesi ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshinin ihbar edildiği, davacı/karşı davalı tarafça sözleşmenin feshinden sonra herhangi bir mal ve hizmet teslimini içermeyen ceza bedeli, hatalı işlem zarar bedeli, prim iade bedeli gibi açıklamalar ile davalı/karşı davacıya faturalar düzenlendiği, faturaların davacı ticari defterlerine kaydedildiği, davalı ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, faturaların davalıya teslim edildiğine dair davacı/karşı davalı tarafça bir delil sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bayilik sözleşmesi kendine özgü yapısı olan, çerçeve niteliğinde sürekli borç ilişkisi doğuran, çift edim değişimini esas alan bir sözleşmedir. Güven ilişkisi üzerine kurulan bayilik sözleşmesinin Türk Hukuku’nda mevzuatta tanımı yapılmamıştır. Bayilik sözleşmesi çerçeve niteliğinde, sürekli öyle bir sözleşmedir ki üretici malların tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye göndermeyi, buna karşılık olarak bayi de üreticinin dağıtım ağına dâhil olarak sözleşme konusu mal veya hizmeti kendi adına ve hesabına satmak ve bu mal ile hizmetlerin sürümünü arttıracak faaliyetlerde bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. Bayilik sözleşmesinde tarafların hakları ve yükümlülük yelpazesi geniştir. Öyle ki sözleşme süresince ve sözleşme sonrasında devam eden yükümlülükleri olması güven ilişkisinin önemini bir kez daha vurgular. Sözleşme süresince devam etmesi gereken güven temelli olan bu ilişkide sözleşme ölüm, iflas, kısıtlılık kararı verilmesi, olağan fesih yolu ve olağanüstü fesih yollarıyla sona erebilir. Yine bayilik sözleşmesi Türk Mevzuatı’nda ismiyle düzenlenmediğinden isimsiz sözleşmelerdendir. 6098 sayılı TBK 12. Maddesi “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenlemeden hareketle bayilik sözleşmesinin geçerliliği için herhangi bir şekil şartı aranmadığı, tarafların icap ve icaba uygun açık veya zımni kabulleri ile sözleşmenin kurulacağı ortadadır. Kural olarak salt faturanın düzenlenmiş olması, dayanağı kanıtlanamayan faturaların düzenleyenin defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. (Yargıtay HGK’nun 19/09/2018 Tarih, 2017/19-915 Esas ve 2018/1338 Karar Sayılı İlamı). Başka bir ifadeyle dava konusu faturaya konu sözleşmesel ilişkinin varlığı ile edimin ifa edildiğinin HMK’nın 200 ve devamı maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gereklidir. Zira fatura, sözleşmenin infaz aşamasına ilişkin vesikalardan olup sözleşmesel ilişkinin ve edimin ifasının ispatında başkaca delillerle desteklenmediği sürece delil niteliğini haiz olmaz. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Somut olayda davacı/karşı davalı alacağını ispatlama yönünden düzenlediği faturaları, ayrıca ticari defterlerine kaydedilmiş olduğunu ve taraflar arasındaki sözleşmenin 25. Maddesi ile sözleşme gereği kendi defterlerinin münhasır delil niteliğinde olduğunu davasını ispat ettiğini ileri sürmektedir. Bahsi geçen sözleşmenin ilgili maddesi; “Bayi, sözleşmeden dolayı taraflar arasında doğabilecek tüm uyuşmazlıklarda … beyan, belge, defter kayıtları, defter kayıtlarının dayanağını teşkil eden evrak ve belgeler ile mikrofilm ve sistem kayıtlarının HMUK 287. Madde anlamında geçerli, bağlayıcı, kesin ve münhasır delil teşkil edeceğini ve bu maddenin delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu kabul ve beyan ederler. İşbu hüküm sözleşmenin sona ermesinden etkilenmez ve sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde de caridir.” şeklinde düzenleniği görülmektedir. Taraflar arasında sözleşme hükmü davacı/karşı davalının kayıt ve belgelerinin delil olacağını düzenlemiş olması davacının tek taraflı düzenlediği ve kendi defterine kaydettiği fatura lie davasını ispatlamasına yeterli değildir. Fatura sözleşmenin ifasına ilikin olmakla fatura düzenlenmesine dayanak mal veya hizmet teslimi ile eldeki uyuşmazlıkta olduğu gibi ceza, prim iadesi gibi temel dayanaklarının da davacı/karşı davalı tarafça yine münhasır delil sözleşmesinde belirttiği belge ve kayıtlarla ispatlamış olması gerekir. Eldeki uyuşmazlıkta bu yöne ilişkin herhangi bir belge ve kayıt bulunmadığı, sözleşme maddelerine dayanılarak fatura düzenlendiği idda edilmiş ise de faturaların düzenlenmesine neden olan olgu ve şartların ispat edilmediği görülmekle ilk derece mahkemesince Asıl davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kam u düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi istinafa getirilen asıl davaya ilişkin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı/karşı davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı – karşı davalı … vekilinin asıl dava yönünden yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı – karşı davalı … tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 269,85 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 215,45‬ TL harcın davacı/karşı davalı …’den tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı – karşı davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/09/2023