Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1326 E. 2022/1449 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1326
KARAR NO: 2022/1449
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2019/319 Esas – 2019/1368 Karar
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, medikal sektörde 2003 yılından itibaren “Tıbbi Laboratuvar” alanında hizmet veren saygın bir şirket olduğunu, müvekkilinin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Virginia Eyaleti’nin Middletown şehrinde bulunan dava dışı “…” firmasından toplam 7.780,50 USD bedelli Tıbbi Laboratuvar malzemeleri ile reaktifler satın aldığını, söz konusu tıbbi malzemeler ve reaktifleri içeren gönderinin teslimatı için müvekkili şirket müdürü …’ın, uluslararası taşımacılık alanında faaliyet gösteren davalı şirket yetkilileri ile 29.09.2016 tarihinde elektronik posta yolu ile iletişime geçtiğini, davalı şirket yetkilileri ile yapılan yazışmalar ertesinde; teslim alınacak bir palet ebatlarında olan “bozulabilir, tehlikeli olmayan ve jel paketleri ihtiva eden” malzemenin ordino ve navlun dahil 850 USD bedel karşılığında İstanbul/Okmeydanı-İSTANBUL adresinde mukim müvekkili şirkete teslimi hususunda anlaşmaya varıldığını, 29.09.2016 tarihinde davalı şirketin, Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan uzantısı olan “…” tarafından görevlendirilen kamyon şoförü “…” firmasından … Fatura Numaralı yukarıda sözü edilen malları teslim aldığını, ancak teslim alınan mallar Amerika Birleşik Devletleri’nden aktarmalı olarak Türkiye’ye gelecek olan “…” uçuş kodlu uçağa teslim edilmesi gerekirken, bahse konu mallar uçağa teslim edilmediğini, kamyon şoförü, müvekkili şirketin hiçbir bilgisi veyahut onayı olmaksızın taşıma konusu malları 29.09.2016 tarihi ile 04.10.2016 tarihleri arasında kamyonda beklettiğini, 04.10.2016 tarihinde ise malları …, …, A.B.D. Adresindeki fabrikasına geri getirerek iade ettiğini, … yetkililerinin, Amerikan kalite güvence yönetmelikleri ( F.D.A ) gereği iade edilen malları alarak görsel muayene, teknik denetimler yapmış ve söz konusu malların tamamının satılamaz düzeyde bozulmuş olduğunu ve satışa sunulmasının imkansız olduğunu tespit ettiğini, müvekkili şirketin, taşıma işlemlerinin gerçekleşmediğini ve malların kamyon şoförü tarafından üreticiye iade edildiğini … yetkililerinden 04.10.2016 tarihinde öğrendiğini, … yetkilileri, iade edilen malların “uygun ortamda saklanmaması nedeniyle bozulduğunu” tutanak altına almış ve Amerika Birleşik Devletleri (F.D.A.) hukukuna uygun olarak söz konusu malları imha ettiğini, Karşı tarafın hizmet kusurları neticesinde müvekkil şirketin, üretici … şirketine imha edilen ürünler için 7.850,50 USD ödemek zorunda kaldığını, bu hususların davalı tarafa 14.04.2017 tarihinde İstanbul … Noterliğinin … Yevmiye Numaralı ihtarnamesi ile ihtar olunmasına rağmen, davalı tarafın müvekkil şirketin uğramış olduğu zararları gidermediğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü ‘nün … E. Numarası ile 27.231,75 TL bedelin tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde ödeme emrine itiraz etmesi ile takibin durduğunu, Türk Ticaret Kanunu madde 5/A kapsamında işbu dava ikame edilmeden arabulucuya başvurulduğunu, taraflar 18.03.2019 tarihli arabulucu görüşmesinde anlaşmaya varamadığını, bahse konu tüm bu sebepler neticesinde, müvekkil şirketin uğramış olduğu zararları tazmin amacıyla işbu davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı … Tic. A.Ş., gümrüklenmiş veya gümrüklenmemiş emtianın kara, hava ve deniz yolu ile yurt içinde ve dışındaki yerlere bizzat veya diğer nakliyeciler vasıtasıyla nakliyesinin yapılmasını, ithalat, ihracat, gümrükleme işleri ve nakliyat işleri ile ilgili komisyonculuk, mümessillik, temsilcilik, acentalık işlerinin ve kurye faaliyetlerinin sağlanmasını alanlarında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirket ile davalı şirketin on yıldan daha fazla süredir çalıştığını, bu süreçte herhangi bir sıkıntı ile karşılaşılmamış olmasına rağmen müvekkil, … firmasından teslim alınacak bir palet ebatlarında olan “bozulabilir, tehlikeli olmayan ve jel paketleri ihtiva eden” malzemenin teslim edilmesi sürecinde ciddi sıkıntılar yaşamış ve maddi zarara uğradığını, davalı tarafın, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca “borcunu gereği gibi ifa etmemiş, basiretli tacir gibi hareket etmeyerek özen ve bildirim yükümlülüklerini ihlal” ettiğini, davalı tarafın, Amerika’daki operasyon bölümü tarafından görevlendirilen kamyon şoförü, üretici firmadan aldığı “bozulabilir nitelikteki malları” 29.09.2016 tarihi ile 01.10.2016 tarihleri arasında herhangi bir önlem veya donanım olmaksızın “oda sıcaklığında” kamyonda bekletmiştir. Kamyon şoförünün söz konusu kusurlu fiili ertesinde tüm mallar “uygun ortam sıcaklığında saklanmaması” sebebi ile bozulmuş ve imha edildiğini, davalı tarafın hizmet kusurları neticesinde müvekkil şirket, üretici … şirketine imha edilen ürünler için 7.850,50 USD ödemek zorunda kaldığını, davalı tarafın, Amerika’daki operasyon bölümü tarafından görevlendirilen kamyon şoförünün kusurlu fiillerinden hukuken ve kanunen sorumlu olduğunu, davalı tarafından, Amerika’da görevlendirilen kamyon şoförü taşıma konusu bozulabilir nitelikteki malları 29.09.2016 ile 01.10.2016 tarihleri arasında hiçbir önlem ve donanım olmaksızın kamyonda bekletildiğini, Kamyon şoförünün bu kusurlu fiili neticesinde ise tüm mallar “uygun ortam sıcaklığında saklanmaması” nedeniyle zayi olmuş ve üretici firma tarafından Amerika Birleşik Devletleri hukukuna (F.D.A.) uygun olarak imha edildiğini, davalının, özen yükümlülüğünü ihlal eden kamyon şoförünün kusurlu fiillerinden tıpkı kendi kusur ve ihmalleri gibi sorum olduğunu, TTK ve TBK hükümleri uyarınca basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğü bulunan davalı; özen ve bildirim yükümlülüklerine aykırı davranmış, borcunu gereği gibi ifa etmediğini bildirmiş, davanın kabulü ile, davalının borcunu gereği gibi ifa etmemesi sonucu üretici firmaya ödenmek zorunda kalınan 7.850,50 USD dahil, müvekkilinin uğramış olduğu tüm zararların 14.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek olan ticari faiz tutarı ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talepleri tamamen haksız ve mesnetsiz olup, taraflarınca kesinlikle kabul edilmediğini, davaya konu konişmentoda, diğer taşıma belgelerinde ve yapılan yazışmalarda açıkça görüleceği üzere müvekkil … Taş. ve Tic. A.Ş. söz konusu taşımada taşıyıcı şirket olmayıp, taşımayı yapan “…” isimli yabancı şirketin acentesi olduğunu, dolayısı ile doğrudan doğruya müvekkili şirket aleyhine dava açılayacağını, söz konusu dava müvekkili şirket hakkında ancak asıl taşıyıcı … şirketine izafeten açılabileceğini, bu nedenle müvekkil şirket aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, her ne kadar yazılı bir acentelik sözleşmesi yoksa da gerek konişmento ile diğer taşıma belgelerinden ve gerekse müvekkil şirketin fiili olarak yapmış olduğu işlemlerden uygulamalı bir acentelik ilişkisi olduğu açıkça ortada olduğunu, bilindiği üzere acentelik ilişkisinin kurulması için yazılı bir acentelik sözleşmesine zaruret olmadığını, müvekkili şirketin söz konusu taşımada acente sıfatı ile hareket ettiğini ve sorumluluğunun bulunmadığını açıkça gösterdiğini, kaldı ki sadece navlun faturasının acente tarafından düzenlenmiş olması müvekkil şirketin taşıyan sıfatına haiz olduğuna delalet etmeyeceği gibi, dosyada bahsi geçen konişmentolarda da … isimli şirketin asıl taşıyıcı olduğu anlaşıldığını, müvekkili şirketin acente olduğu mahkeme kararlarıyla da tevsik edildiğinden müvekkil aleyhine açılan işbu davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkili şirkete doğrudan kusur izafe edilememekle birlikte, müvekkil şirketin acenteliğini yaptığı …’in de hasarın oluşmasında herhangi bir kusuru bulunmamakta olup, oluşan zarardan da sorumlu olmadığını, müvekkili şirket ve acenteliğini yaptığı … davaya konu taşımada üstüne düşen tüm yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmiş olup, her hangi bir sorumluluğu bulunmadığını, zira dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine taşıması talep edilen malların “bozulabilir” olduğu ve “uygun ortam sıcaklığında saklanması” gerekliliği davacı tarafça müvekkilin acenteliğini yaptığı …’ye bildirilmediğini, işbu husus davacı tarafın delil listesinde yer alan tüm taşıma belgeleri ve iki şirket arasındaki yazışmalardan da açıkça anlaşıldığını, müvekkilin acenteliğini yaptığı … Taşıma konusunda gereken tüm özeni gösterdiğini, dava konusu malın hasara uğramasında kusur, taşıma öncesinde emtianın “bozulabilir” olduğu ve “uygun ortam sıcaklığında saklanması” gerekltiğini bildirmeyen davacı şirkete ait olacağını, bu nedenle meydana gelen zararla ilgili müvekkili şirketin ve müvekkilinin acenteliğini yaptığı …’in hukuki sorumluluğunun doğmayacağı hususu izahtan vareste olduğunu, tüm bunlarla beraber, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için müvekkili şirketin sorumlu olduğu düşünülse dahi, bu sorumluluk; Türkiye’nin dahil olduğu ve uygulanması gereken Uluslararası Havayolu Taşımacılığını düzenleyen Varşova-Lahey Konvansiyonu ve Montreal Protokollerinin 22. Maddesi uyarınca sınırlı sorumluluk esasına tabi olduğunu, anılan madde uyarınca; “yük taşımasında, paket taşıyıcıya verilirken, gönderici varış yerinde teslimindeki menfaatine ilişkin özel bir bildirimde bulunmadıkça ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe taşıyıcının sorumluluğu kilogram başına 17 özel çekme hakkı (sdr) ile sınırlandırılmıştır.” denildiğini, bu nedenlerle, huzurdaki tamamen haksız ve mesnetsiz davanın reddedilmesini gerektiğini bildirmiş, davanın müvekkil şirketin acente olması nedeniyle husumetten reddine karar verilmesini talep etmiş, tamamen haksız ve mesnetsiz olan iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan; ödeme belgelerinden, davacının dava dışı “…” şirketine 27.09.2019 tarihinde 7.780,50 USD ödeme yaptığı, yine 12.05.2017 tarihinde 7.780,50 USD ödeme yaptığı, böylece iddiasına konu zayi olduğu iddia edilen ürünler için ödeme yapıldıktan sonra tekrar sipariş edilen ürünler için 7.780,50 USD daha ödeme yapıldığı anlaşılmış, buna göre davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususuna gelince; Yurt dışında satıcının adresinden havaalanı-havayolu taşıyıcısına kadar olan taşıma sürecini dava dışı ihracatçı gönderen, dava dışı ABD’de yerleşik … firması ise taşıyıcı olarak üstlendiği, davalının … firması ile fiili taşıyıcı arasındaki ilişkileri yönetip yönlendirdiği, yürüttüğü bu aracılık hizmetinin acentelik olarak kabul edilmesinin gerektiği, hukuk sistemimizde acentenin taşımadan doğrudan sorumlu olamayacağı fakat asıl taşıyıcıya izaften acenteye karşı dava açılabileceği, bu durumda, hasarın meydana geldiği aşamada, davalının taşıyıcı sıfatı bulunmadığı, yurtdışı … firması için davalının Türkiye’de onu temsil ettiği, acente sıfatı olduğu, dava dışı ABD firması … firmasına ya da ona izafeten davalıya husumet yöneltebileceği bu nedenle, bu aşamada davalının da pasif husumet ehliyeti bakımından doğrudan değil, izafeten husumet yöneltebileceği sonucuna varılmakla davanın pasip husumet yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesinin esaslı unsurlarının taşıma işleri komisyoncusunun eşyayı taşıtma ve taşıma işinin örgütlenmesi borcu, gönderenin ise ücret ödeme borcu olduğunu ancak sözleşmenin genel tipini belirleyen esaslı unsur taşıma işleri komisyoncusunun eşyayı taşıtma ve taşıma işinin örgütlenmesi borcu olduğunu, eşyayı taşıtma borcunun da iş görme olarak nitelendirilebilecek bir faaliyeti kapsadığını, bu niteliği itibariyle taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen ivazlı bir sözleşme olduğunun açık olup davalının müvekkilin uğramış olduğu zararları tazminle hukuken sorumlu olduğunu, davalı tarafından basiretli tacir gibi hareket edilmediğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalı şirketin, … isimli şirketin acentesi olup, doğrudan doğruya davalı şirket aleyhine dava açılmış olmakla ilk derece mahkemesi tarafından verilen pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine ilişkin kararın hukuka uygun olduğunu, dosya kapsamında alınan Bilirkişi Raporu ile de belirtildiği üzere dava konusu emtiaların davalı şirketin acenteliğini yaptığı …’nin görevlendirdiği bir kamyon ile taşıma işlemine başlamamış, davalı şirketin acenteliğini yaptığı … , davadışı satıcının taşıma işini yaptırdığı kamyondan emtiaları teslim almamış olup taşıma işine hiç başlamadığını, anılan şirket ile davalı şirket arasında her ne kadar yazılı bir acentelik sözleşmesi yoksa da gerek konişmento ile diğer taşıma belgelerinden ve gerekse davalı şirketin fiili olarak yapmış olduğu işlemlerden uygulamalı bir acentelik ilişkisi olduğunu, acentelik ilişkisinin kurulması için yazılı bir acentelik sözleşmesine zaruret olmadığını, davalı şirkete doğrudan kusur izafe edilememekle birlikte, davalı şirketin acenteliğini yaptığı …’in de hasarın oluşmasında herhangi bir kusuru bulunmadığını, oluşan zarardan da sorumlu olmadığını, taşıyıcının sorumluluğu özel çekme hakkı ile sınırlandırılmakla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, gerçekleşmeyen hava taşıması nedeniyle malların bozulması nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının taşıyıcı sıfatının bulunup bulunmadığı ve davalıya davanın yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasındadır.Davacının, dava dışı … firmasından 7.780,50 USD bedel ile ithal ettiği tıbbi malzemeler ve reaktif şeklindeki ürünlerin Türkiye’ye taşıması işinde ürünlerin kara taşımasında kamyona yüklendikten bir süre sonra hava taşıması gerçekleşmeden göndericiye geri götürüldüğü hususu ihtilaf konusu değildir. Davacı tarafça, kara taşımasında, taşıma konusu malların 29.09.2016 tarihi ile 04.10.2016 tarihleri arasında kamyonda bekletildikten sonra … fabrikasına geri getirildiği ve söz konusu malların tamamının satılamaz düzeyde bozulmuş olması nedeniyle üretici … şirketine imha edilen ürünler için 7.850,50 USD ödemek zorunda kalındığı şeklende oluşan zararın tahsili istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davacı tarafça, söz konusu Tıbbi malzemeler ve reaktifleri 850 USD bedel karşılığında İstanbul/Okmeydanı-İSTANBUL adresine taşınması hususunda davalıyla anlaşmaya varıldığını iddia etmiştir. Davalı ise … Firmasının acentesi olarak hareket ettiğini ve kendisine doğrudan husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur. Dosyada bulunan, 8/22/20169/29/2016 nolu taşıma senedinde(…) gönderici …, taşıyıcı …, alıcı olarak ise … gösterilmiştir. Davalının sunduğu hava taşıma senedini(…) ise, … firması düzenlemiştir. Dosya kapsamında davalının düzenlediği herhangi bir taşıma senedine rastlanılmamıştır. Bunun yanı sıra davalının taşıyıcı olduğunu gösterin bir sözleşmede sunulmamıştır. Davacı tarafça mail yazışmalarına dayanılmış ise de, maillerde yalnızca … ünvanı kullanılmış olup, davalının taşıyıcı sıfatıyla hareket ettiğine ilişkin bir ibare bulunmadığı gibi ayrıca sürece ilişkin yurt dışındaki … firmasına süreçle ilgili olarak mailler iletilmiş ve yanıt alınmıştır. Bunun yanı sıra11/10/2016 tarihli yazı ile hasarın tazmini de … Firmasından talep edilmiştir. Bu haliyle davacının dayandığı deliller davalının taşıyıcı olduğunu ispata elverişli değildir. Davalı taraf … firmasının Türkiye acentesi olduğunu beyan etmiş ise de, acenteye karış doğrudan dava açılması da mümkün değildir. Bu haliyle davalının, bu dava yönünden pasif husumeti bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/12/2022