Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1323 E. 2023/600 K. 02.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1323
KARAR NO: 2023/600
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2016/4 Esas – 2019/1303 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi ile davadışı … Tic. AŞ arasında düzenlenen Karayolu Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile taşımaya İlişkin meydana gelebilecek hasarların teminat altına alındığını, sigortalıya ait 20800 kg … emtiasının davalı … AŞ’ne ait … plakalı TIR’a sağlam olarak yüklendiğini, 24.01.2015 tarihinde İsviçre’ye ihraç edilen emtianın Almanya’da çadırının göçmenler tarafından yırtılarak araca girildiğini, palet üzerinde yüklü olan torbaların birkaçının kesilerek 6425 kg emtiayı kullanılamaz hale getirdiklerini, 6.535,91 Euro hasar meydana geldiğini, 30.03.2015 tarihinde zararın sigortalıya ödendiğini, yasal halefıyet hakkı kazanıldığını belirterek 20.931,90 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ekinde yeralan Abonman sözleşmesinin iddia edilen taşımayı ve hasarı kapsamadığını, bu sebeple davacının aktif husumetinin bulunmadığını, ekspertiz raporunda meydana gelen hasarın dorsenin yasadışı göçmenlerin girmesinden çadırın yırtılması sebebiyle yağmur suyu ile ıslanma olduğunun ifade edildiğini, CMR Konvansiyonu 17/2 md. ve 17/4 md. Gereğince sorumlu olmadıklarını, CMR 30. Md. gereğince 7 gün içinde yazılı ihbar yapılmadığını, %10 ilave bedelden sorumlu olmadıklarını, CMR 23. Md. Gereğince sınırlı sorumluluğun olacağını, 6.535,91 EURO davacı talebi için dava tarihinden itibaren ticari faiz talep edilmiş ise de Konvansiyonun 27. Md. Gereğince yıllık %5 oranında faiz istenebileceğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Toplanan tüm deliller ve mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi raporu içeriğinde belirtilen hususlar kapsamında, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı …e Tic. A.Ş. ile 13/11/2014-2015 vadeli … numaralı Abonman Sigorta poliçesinin düzenlendiği, poliçe konusunun sigortalıya ait … emtiasının ABD’den Türkiye’ye gemi ile ithalatı ile ilgili olduğu, poliçe vadesi içerisinde dava dışı sigortalının poliçe ile aynı konu emtiasının bir kısmının (8 palet) davalı taşımacı tarafından Türkiye Adana’dan İsvriçe’ye kara yolu taşıması sırasında yağış nedeniyle ıslanması sebebiyle hasara uğradığı, söz konusu zararın meydana gelmesindeki sebebin aracın göçmen saldırısı sebebiyle tentesinin kesilmesi suretiyle gerçekleştiği, davacı tarafından dava dışı sigortalısına yapılan ekspertiz ve alınan rapor sonrasında 30/03/2015 tarihinde 6.535,91 Euro olarak ödendiği, davacının bu ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğu iddiası ile iş bu davayı açtığı, ancak davacı tarafından sunulan abonman sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bu poliçede dava konusu hasarın teminat altına alınmadığı, davacı vekiline verilen süre içerisinde de spesifik sözleşmenin sunulmadığı ve hatta bulunmadığının bildirildiği, dolayısı ile yapılan ödemenin lütuf ödemesi niteliğinde olduğu ve davacıya rücu hakkı vermeyeceği, bu kapsamda davacının yapmış olduğu ödemeyi davalıdan talep edebilmesi için taşımanın sigorta şirketine hasardan önce bildirilmesi ya da sigortalının ödeme sonrasında dava hakkını devretmiş olması gerektiği, bildirimin yapılmadığı ve davacı vekili tarafından ek rapora itiraz dilekçesi ekinde sunulan tarihsiz devir ve temliknamede her ne kadar dava dışı sigortalı tarafından dava konusu hasara ilişkin ödeme ile ilgili haklar davalıya devredilmiş ise de bu belgenin dava dilekçesi ekinde sunulan delil listesinde ve veya ön inceleme duruşmasında verilen süre içerisinde dosyaya sunulmadığı ve davalı vekilinin kök rapora beyan ve itirazlarını sunduğu dilekçesinde davacı tarafın delil/belge vs. sunmasına muvafakat vermediğini belirtmesi sebebiyle bu belgenin de hükme esas alınamayacağı değerlendirilerek dosya kapsamında toplanan deliller ile davacının dava konusu alacağı davalıdan talep edebilmesi için aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı değerlendirilerek davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; poliçe kapsamının Türkiye’den tüm dünya ülkelerine yapılan ihracaatı kapsaması nedeniyle poliçe kapsamında yapılan hasar ödemesinin yerinde olduğunu, bu hususta eksik bir yön bulunmadığını, kendilerince sunulan poliçenin ilgili bölümünün dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca poliçenin eksik olduğunun bildirilmesi üzerine temlik sözleşmesinin dosyaya ibraz edildiğini, yeni delil listesi sunulması olarak kabul edilmesinin de mümkün olamayacağını, dosyada yer alan bilgi ve belgeler dikkate alındığında ortada müvekkili şirketin hasar ödemesinin lütuf ödemesi olarak bulunmadığını, bu yöndeki değerlendirmelerin de hatalı yapıldığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın dosyaya sunduğu abonman sözleşme TTK 1472 maddesi yönünden halefiyetini sağlamadığını, dava konusu taşımayı teminat altına alan spesifik poliçede yer almadığını, davacının dayanağı abonman sigorta poliçesinin halefiyeti sağlamadığının kabul edilmesi gerektiğini, dava konusu olayda taşımacının önlenmesine olanak bulunmayan bir hal olduğunu, ayrıca dava konusu hasardan müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, belirtilen sebeplerle davanın reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını beyan ve talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, uluslararası karayolu taşımasına konu yükün hasarlanması nedeniyle sigortalısının uğradığı zararı tazmin eden sigorta şirketinin, ödediği zarar tutarını taşıyıcıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde davacının yaptığı ödemenin sigortalı ile yapılan Nakliyat Emtea Sigorta Poliçesi (abonman peşin) poliçesi kapsamında kalıp almadığı, delillerin bildirilmesi ve sunulması aşaması geçildikten sonra sunulan temliknameye delil olarak dayanılıp dayanılamayacağı buradan varılacak sonunca göre davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Dosyaya toplanan deliller ile davacı ile dava dışı sigortalı … A.Ş. Arasında 13/11/2014- 2015 dönemini kapsayan “Nakliyat Emtea Sigorta Poliçesi (abonman peşin)” düzenlendiği, sigortalının kristal fruktoz emtiasını İsviçre’deki alıcısına gönderilmek üzere taşıyıcı davalı … A.Ş ye ait araca yüklediği, yükün Almanya’da göçmenlerce çadırının açılması sonucu yükün ıslanarak zarar gördüğü, zararın davacı sigortacı tarafından sigortalısına ödendiği, ödenen tazminatın sigortacı tarafından taşıyıcıdan talep edildiği anlaşılmaktadır. Sigorta poliçesi incelendiğinde; poliçenin abonman poliçesi niteliğinde olduğu, bu haliyle çerçeve bir sözleşme olduğu, blok poliçe olmadığı, poliçenin hiçbir yerinde blok abonman sözleşmesi olduğuna dair bir belirleme bulunmadığı, poliçede Türkiye’den Dünya ülkelerine yapılacak ihracatlarda karayolu araç başına 23.000 euro+%10, denizyolu araç başına 300.000 euro+%10 ve yıllık taşıma kapasitesi olarak ihracat 27.500.000 eura +%10 olarak belirlendiği görülmektedir. Davacı taraf dosyaya sundukları 12/10/2017 tarihli beyan dilekçesinde, sunulmuş olan abonman sözleşmesi dışında spesifik (sertifaka) poliçenin düzenlenmediğini bildirmiştir. Ayrıca spesifik taşıma öncesi sigortacıya bildirimde bulunulduğuna dair bir iddia ve delil de dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu durumda davacının dava dışı sigortalısına yaptığı ödemenin poliçe kapsamında kalmadığı lütuf ödemesi mahiyetinde olduğu anlaşılmakla TTK 1472 maddesinde düzenlenen halefiyet şartlarının gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte yargılama aşamasında davacı tarafça 31/05/2019 tarihli dilekçesine ek olarak dava dışı sigortalı “… San. Tic. A. Ş.” tarafından davacı sigorta şirketine ibraname/temlikname başlıklı belge ile yapılan ödemeye ilişkin her türlü talep ve dava haklarının … Sigorta A.Ş.’ye temlik ve devir ettiğine dair evrak dosyaya sunulmuştur. Öncelikle vurgulama gerekir ki; taraf sıfatı mahkemece resen gözetilmelidir. Yargıtay HGK’nın 27.11.2013 gün ve 2013/439 Esas ve 2013/1595 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı davası reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumetin; davalı bakımından pasif husumetin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237). (Emsal Yargıtay 15. H.D. 2016/762 E. 2017/977 K. Sayılı ilamı) Bu durumda husumete ilişkin iddia davanın her aşamasında ileri sürülebilen ve eksikliği giderilebilecek hususlardandır. Dosyaya sunulan temlikname ile davacının TBK 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerince aktif husumetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davacıya aktif husumet hakkı bahşeden alacağın temlikine ilişkin evrakın delil bildirme süreci geçtikten sonra dosyaya ibraz edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Dosyaya toplanan deliller ile yargılamanın bitirilip hüküm kurulabileceği anlaşıldığından dairemizce istinaf talebinin kabulü ile esas hakkında karar verilmesi gerekli görülmüştür. CMR Konvansiyonu’un 1. Maddesinde, sözleşmenin, sözleşmede belirtildiği gibi yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait her mukaveleye uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda davaya konu taşımanın CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. CMR’nin 17/1. Maddesine göre, taşımacı, yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan sorumludur. Dava konusu taşımaya ilişkin dosyaya sunulan emtiaya ilişkin fatura, taşımaya ilişkin navlun faturası, CMR Uluslararası Hamule Senedi ile; davacının sigortalısı … A.Ş.’nin ihraç ettiği kristal fruktoz emtiasının Türkiye’den İsviçre’ye taşınmasına ilişkin olarak, taşıyıcı sıfatıyla davalı … A.Ş. ile anlaştığı, taşımaya konu emtiaya ilişkin satıcı tarafından, alıcıya 21/01/2015 tarihli 28347 nolu 19.552,00 Euro bedelli fatura kesildiği, teslim şeklinin … – … olarak belirtildiği görülmektedir. … şeklindeki teslim şartındaki bu belirleme ile malların varma yerine kadar satıcının sorumluluğunda olduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya alınan belgeler ve bilirkişi ek raporu ile taşıma konusu mallarda meydana gelen 6.039,50 Euro zararın alıcı … firması tarafından dava dışı sigortalıya kesilen yansıtma fatura ile bir sonraki dönemdeki alacağından mahsup edilerek dava dışı sigortalının zararı karşıladığı anlaşılmaktadır. Davacı sigorta şirketi ile yapılan nakliyat emtia sigorta poliçesi (abonman peşin) çerçeve sözleşmesinin yapıldığı, her ne kadar davacı tarafça yapılan poliçenin blok sigorta poliçesi olduğu iddia edilse de poliçenin blok sigorta poliçesi mahiyetinde olmadığı, abonman poliçesi niteliğinde olduğu, spesifik taşıma öncesi sigortacıya bildirim yapılmadığı ve yine taşıma öncesi spesifik taşımaya ilişkin poliçenin düzenlenmediği, davacı tarafın da bu yönde bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taşımaya konu ürünlerin taşınığı aracın üzerindeki brandasının Almanya ülkesinde kaçak göçmenlerce kesildiği, davalıya ait aracı kullanan şoförün durumdan haberdar olup Almanya ülkesinde yetkili makamlara 02/02/2015 tarihinde bildirdiği, aracın üzerindeki brandanın yırtık olduğunu bildiği halde İsviçre’ye kadar yolculuğuna bu haliyle devam ettiği, bu aşamada araca giren yağmur sularının bir kısım emtiaya zarar verdiği, gerçek zararın 6.039,50 Euro olduğu, bu miktardan 97,76 Euro muafiyet düşüldükten sonra geriye 5.941,74 Euro zararın ve poliçede yer alan +%10 fazlalarıyla toplam 6.535,91 Euronun dava dışı sigortalıya ödendiği, davacının ödediği tüm bedeli dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevirerek 20.931,90 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile taşıyıcıdan talep ettiği görülmektedir. Davacı sigorta şirketi tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesinde; gönderilen 26 palet yükün 18 paletinin sağlam olarak teslim edildiği, 8 palette ıslanma (bunların 2 paletinin de ıslanmaya ek olarak ambalajında hasar) görüldüğü, 8 palet üzerindeki yükün toplam 6.425,00 kilogram olduğu, gerçek zararın 6.039,50 Euro olduğu belirlenmiştir. Bilirkişi raporu ile hasarlanan ürün miktarının SDR kur üzerinden yapılan hesaplamada sorumluluk limitinin 260.159,06 TL olduğu belirlenmiştir. Davacı alacağın temliki hükümlerince eldeki davada; dava dışı sigortalının taşıyıcıya karşı talep edebileceği taleplere sahip olduğundan gerçek zarar miktarını davalıdan talep edebilecektir. Taşıma konusu ürünlerde 6.039,50 Euro gerçek zararın dava tarihindeki ( 1 TL=3.211 Euro) kur üzerinden bedeli olan 19.392,83 TL talep edebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Alacak TL’ye çevrilerek talep edildiğinden dava tarihinden sonra ticari işlere uygulanacak avans faizi yürütülmesi gerekmiştir. Sigorta konusu emtianın taşınması sırasında aracın brandasında meydana gelen yırtığın davalı taşıyıcının aracı kullanan şoförü tarafından bilindiği, aracın bu haliyle Almanya ülkesinden İsviçre ülkesine kadar kullandığı, emtiadakı hasarın bu aşamada yağmur sularının araç içine girmesi ile oluştuğu, davalı çalışanı şoförün hasardan haberi olduğu kanaatine ulaşılmakla davalı tarafın hasar ihbarının süresinde yapılmadığı yolundaki savunmasına itibar edilmemiştir. Bu halde davacının sigortalısının hasar bedelini taşıyıcıdan isteme hakkı bulunup, buna ilişkin her türlü hak, dava ve alacağı davacıya temlik etmiş olduğundan davacının, alacağı temlik alan sıfatıyla göndericinin taşıyıcıya karşı sahip olduğu hakları davalıya karşı ileri sürmesine herhangi bir engel bulunmadığı, davacının talep edebileceği gerçek zarar miktarı 19.392,83 TL yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 19.392,83 TL’nin dava tarihi olan 05/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE, 2-Başlangıçta peşin olarak alınan 357,47 TL harcın alınması gerekli olan 1.324,72 TL harçtan mahsubu ile bakiye 967,25 TL karar ve ilam harcının davalı’dan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 29,2 TL, posta ve tebligat gideri 121,5 TL, bilirkişi ücreti 900 TL, olmak üzere toplam 1.050,70 TL yargılama masrafının davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak 969,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalı ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine, 5-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 1.609,00 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalı ‘a verilmesine, 6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL, posta ve tebligat gideri 77,90 TL olmak üzere toplam 226,50‬ TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.02/06/2023