Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1320 E. 2023/980 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1320
KARAR NO: 2023/980
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2015/1219 Esas – 2019/945 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı-karşı davalı … Anonim Şirketi vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar ile müvekkili arasında Bankacılık işlemlerinden kaynaklı sözleşme imzalandığını, sözleşme neticesinde çek karnesi teslim edildiğini, davalıların sözleşmeye dayanan yükümlülükleri yerine getirmediğini, davalılar aleyhine alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünde … esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığı, başlatılan icra takine konu ödeme emirlerinin davalılara tebliğ edildiği ancak davalıların borcu ödemediği gibi takibe de itiraz ettiklerini, davalıların itirazlarının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, borçluların muaccel olan borçlarını ödemelerine sebebiyle kendilerine Beyoğlu … Noterliğinden 15.12.2010 tarih, … yevmiye nolu ihtarname keşide edildiğini belirterek davalı borçluların haksız ve mesnetsiz itirazlarının iptali ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-Karşı davacı … vekili karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş Osmanbey şubesinde şahsi hesabı bulunduğunu, müvekkilinin 2011 yılında davacı-karşı davalı tarafından 2.000,00 TL alındığını bankaya gittiğinde öğrendiğini, bu işlemin sebebini sorduğunda ödenmeyen çeklerden kaynaklı olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin herhangi birine kefil olmamasına rağmen şahsi hesabından kesilen 2000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davacı-karşı davalı olan … banktan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın tüm iddialarının diğer davalı …’ı ilgilendirdiğini, davacı tarafın … ile kendisinin ismini karıştırdığını ve zor duruma soktuğunu, kendisinin … Tic. LTD ŞTİ’de herhangi bir müdürlük görevi yapmadığını, davacı tarafın icra takibi ile gönderdiği ihtarnamede kendisinden çek yaprağını istediğini, kendisinin davaya konu olayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı-Karşı davacı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği gibi müvekkil ile davalı arasında sözleşme imzalanmadığını, kaldı ki müvekkilimiz şahsi olarak da davacıdan çek hesabı açtırıp çek kullanmamış olup davacının hangi çeklerden söz ettiğini bilmemekle birlikte teslimini istediği çeklerin çoğu yetkisiz kişilerce imzalamış ve davacı da imza tutmadığından ödeme yapmadığını, davacı hangi çekler için talepte bulunduğunu açıklamamış olup öncelikle depo edilmesini istediği çekleri açıklayıcı bilgi vermesi gerektiğini, davanın dürüstlük kuralına da açıkça aykırı olduğu belirterek davanın reddini ve lehine inkâr tazminatına karar verilmesini ileri sürdüğü görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Huzurdaki davada; davacı banka ile dava dışı kredi lehtarı şirket arasında birden çok Genel Kredi Sözleşmesinin akdedildiği, anılı sözleşmeleri davalı/kefillerin ise kefalet limiti dahilinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, ayrıca imza inkarının ATK Fizik İhtisas Kurulu raporu ile de tespit edildiği üzere yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Kefalet akdi, bilindiği üzere, asıl borç sözleşmesinden ayrı ikinci derecede ve bağımsız bir sözleşme olup, somut olayda davalı kefillerin Genel Kredi Sözleşmesinde, müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu görülmüştür. TBK’nın 589 ve 590. maddelerine göre; “Kefil her durumda, kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur.” Ayrıca Y. 19.HD.09.1.1993 T., 92/9781 E., 93/8447 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; “…Kefilin temerrüdü, kredi hesabını kat eden bankanın, müteselsil kefile TBK’nun 117 maddesi hükmünce temerrüt ihtarında bulunulması ile gerçekleşmektedir…” Dolayısı ile kefilin temerrüdü, cari hesabın kesilmesi ve kat edilecek ihtarnamenin kefile tebliği ile davalı/kefıllerin, sözleşmede gösterilen azami kefalet limitleri aşılmamak üzere, temerrüt tarihine kadar işlemiş olan akdi faiz ve ferilerinden dolayı da ayrıca sorumlu olacağının kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında mahkememizce icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamından edinilen vicdani kanaat gereğince; asıl dava kapsamında davacı temlik eden bankanın davalı müteselsil kefillerden GKS ‘lerden kaynaklı alacağının mevcut olup olmadığının irdelenmesi babında ön rapor ile ibrazı gereken belgelerin sunulması için davacı tarafa iki kez süre verildiği, ikinci sürenin kesin olarak verildiği, bu aşamaya kadar ibraz edilen belgeler ve bilirkişinin banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme icrası ile son tarihli bilirkişi raporunun temin edildiği, davacı tarafça ön raporda belirtilen evrakların ibraz edileceğinin duruşmada beyan edilmesi ile birlikte kesin süreden sonra temlik alanın yeniden evrak talepli dilekçesinin sehven işleme alındığı, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme icrası neticesinde düzenlenen raporun asıl dava kapsamında ayrıntılı, gerekçeli tespitler içermekle hükme esas alınmaya elverişli olduğu, her iki davalı yönünden de banka kayıtlarında nakit kredi borçlarının bulunduğu yönünde bir tespite rastlanılmadığı, dosyaya sunulan çek yapraklarının davalılara verilip verilmediği ve deposu istenilen çeklerden olup olmadığının da ispata muhtaç kaldığı tespit edilmiştir. Bu hali ile usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek mahkememizce verilen ilk süre ve devamındaki kesin süre ve her iki raporun yerinde inceleme ve tebliği süreci ile devam eden yargılama süreci boyunca asıl dava kapsamında alacak taleplerinin ispata muhtaç kaldığı anlaşılmakla asıl davanın reddine, davalıların koşulları oluşmayan ve ispata muhtaç kalan kötüniyet tazminat taleplerinin reddine dair karar vermek gerekmiştir. Karşı dava yönünden yapılan incelemede ise karşı davalı …’ın … nolu mevduat hesabından dava dışı şirket tarafından keşide edilip karşılıksız çıkan çeklerin banka sorumluluk bedellerinin banka tarafından tahsil edildiği, davacı bankanın genel kredi sözleşmesi hükümleri gereğince dava dışı müşteri şirketin mevduat hesapları üzerinde hapis, rehin, mahsup hakkı olmasına karşın müteselsil kefil olan davalının hesabı üzerinde davacı bankanın hapis, rehin, mahsup hakkının bulunmamasına karşın karşı davacının mevduat hesabından 2.298-TL tahsil edildiği, bu suretle yapılan tahsilatın hukuki ve sözleşmesel dayanağının bulunmaması nedeni ile haksız olduğu, karşı davanın ıslahı tarihi olan 22/02/2016 tarihi ile davacı- karşı davalının mütemerrit olduğu anlaşılmakla; karşı davanın kısmen kabulü ile, 2.298,00-TL’nin temerrüt tarihi olan 22/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davacı karşı davalıdan tahsili ile davalı karşı davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı-karşı davalı … Şirketi vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı – karşı davalı … Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalılar ile dava dışı … Bank(temlik eden) arasında Bankacılık İşlemleri sözleşmesi imzalandığını, bunun neticesinde davalılara çek karnesinin teslim edildiğini, kredi kullandırıldığını, davalı ve karşı davacının muaccel olan borcunu ödememesi sebebiyle Beyoğlu …Noterliğinden ihtar keşide edildiğini, buradaki hesap kat ihtarnamesine herhangi bir itirazlarının olmadığını, davalıların yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden İstanbul …İcra … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, taraflarına ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalı karşı davacı …’ın davadışı … ile herhangi bir sözleşmesinde imzasının olmadığını, kefilliğinin bulunmadığını beyan etmiş olsa da … Tic.Ltd.Şti., … Ltd.Şti, … İnş.Tic.Ltd.Şti. adına kefil sıfatıyla sözleşmelere imzasını attığını, imza itirazı olduğundan Adli Tıp Kurumundan rapor aldırıldığını, raporda sözleşmedeki imzaların …’ın imzalarıyla benzerlik taşıdığını bildirir rapor düzenlendiğini, …’ın aynı zamanda … İnş.Tic.Ltd.Şti.’nin müdürü olduğunu, Firma bankadan gayri nakdi çek karnesi talebinde bulunduğunu, alacağın tespiti bakımından sözleşmenin 56. maddesinin banka kayıtlarının esas alınacağını hükme bağlı olduğunu, sözleşme, ihtarname ve hesap ekstrelerinin sunulmuş olmasına rağmen yerel mahkemece yapılan bilirkişi raporunun alacağı tespit edememesi yönünden hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, bilirkişi raporuna karşı yeni bir rapor alınması talep edilmiş olmasına rağmen ek rapor aldırılmadan hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda hesaplamaya yeterli ekstre olmadığını belirtsede ihtarname ve ekleriyle birlikte sözleşmelerde dahil hesap hareketlerini gösteren ekstrelerin dosyaya ve bilirkişi incelemesine sunulduğunu, alacak talebinin ispata muhtaç kaldığı yönündeki açıklamaya katılmalarının mümkün olamayacağını, banka kaytları bu kadar açık ve dökümler varken ispata muhtaç kalması açıklamasının raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığının da göstergesi niteliğinde olduğunu, bununla birlikte iadesi talep edilen tutar için avans faizine hükmedilmesinin de yerinde olmadığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının esas dava ve karşı dava bakımından kaldırılmasını, davanın asıl dava yönünden kabulüne karar verilmesini, karşı dava bakımından reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı davacı ve davalılar üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Karşı davacı ve davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Asıl dava “asıl alacak açıklamasıyla 2.536,00 TL, 37,52 TL işlemiş faiz ve 6 adet çek yaprağı depo bedeli açıklaması ile 3.000,00 TL olmak üzere toplam 5.573,52 TL üzerinden başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi karşı dava ise davalı/karşı davacı …’ın banka hesabından bankaca bilgisi dışında başka hesaba aktarıldığı iddia edilen 2.500,00 TL ile bu hesapta bloke edilen 300 TL’nin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davacı/karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Öncelikle davacı- karşı davalının, karşı dava yönünden istinaf başvurusunun incelenmesinde: Karşı dava dilekçesi ile müvekkilinin şahsi hesabından 2.000,00 TL’nin alındığını, bankaya sorduğunda teslim edilmeyen çek bedeli olarak açıklandığını, kendisinin bilgi ve rızası dışında tahsil edlien bu bedelin tahsilini istemiş, mahkemcece yapılan tensip tutanağında yazılı yargılama usulüne tabi olduğu bildirilen tensipten sonra mahkemeye sunduğu 22/01/2016 tarihli dilekçe ile HMK 141 maddesi gereği talebini 2.500,00 TL bilgisi dışında alınan para ve 300 TL bolke edilen miktar olmak üzere 2.800,00 TL olarak değiştirmiş ve mahkemece talep edilen eksik harcı tamamlamıştır. Mahkemece 2.800 TL lik karşı davanın 2.298,00 TL lik kısmı yönünden davanın kabulüne, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir. HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca, miktar ve değeri 3.000 TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Bu miktar yeniden değerleme oranı ile hüküm tarihi olan 2019 yılı itibariyle 4.400,00 TL’ye baliğ olmuştur. Karşı dava dilekçesi ve cevap cevap dilekçesi ile dava değerinin 2.800,00 TL olduğu, davanın bu miktar üzerinden açıldığı, davanın kesinlik sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK’ nın 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları hakkında aynı Yasa’nın 352/1.b. maddesi gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, davacı- karşı davalı vekilinin karşı dava yönünden istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı – karşı davalının, asıl dava yönünden istinaf başvurusunun incelenmesinde: Davacı taraf ile dava dışı şirketler ile 3 adet genel kredi sözleşmesi bulunduğu bu sözleşmelerde davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulnuduğu, ayrıca davalı … ile davacı banka arasında tarihsiz 2 adet bankacılık hizmetleri sözleşmesi bulunduğu, icra takibine dayanak alacağın hangi sözleşmeden kaynaklandığı belirtilmeden “asıl alacak açıklamasıyla 2.536,00 TL, 37,52 TL işlemiş faiz ve 6 adet çek yaprağı depo bedeli açıklaması ile 3.000 TL olamka üzere toplam 5.573,52 TL nin tahsili talep edilmiştir. Davalı karşı davacı …’ın imza inkarında bulunması üzerine Adli tıp kurumu fizik ihtisas dairesince düzenlenen raporda sözleşmeler üzerindeki imzalar ile mukayese imzalar arasında biçimsel benzerlikler gözlendiği ancak İmza basit ve mukayese imzaların polimorf imzalar olması nedeniyle daha ileri bir tespite gidilemediği bildirilmiştir. Dosyanın hesap bilirkişisine verilmesi üzerine bilirkişi tarafından ön rapor sunularak hesaplama ve alacağın belirlenmesi için gerekli evraklar mahkemeye ön rapor olarak sunulmuş, mahkece davacı vekiline eksikleri gidermesi için 1 haftalık süre verilmiş, eksikler giderilmemiş, takip eden 03/07/2019 tarihli celsede bu sefer eksik evrakın tamamlanması için davacı vekiline 1 ay kesin süre verilmesine rağmen davacı vekilince istenilen evraklar mahkemeye sunulmamıştır. Bilirkişi davacı banka kayıtları üzerinde yaptığı inceleme sonucu düzenlediği raporunda; davalıların 2.536,00 TL tutarıda borçlu olduklarına dair herhangi tevsik edici bir belge bulunmadığı, banka kayıtları üzerndie yapılan incelemde her iki borçlunun 2.536,00 TL tutarında nakit kredi borçları olduğu yönünde bir tespitte bulunulmadığı, 6 adet çek yaprağı için talep edilen 3.000,00 TL çek depo bedeline ilişkin çeklerin davalılara verilen çeklerden kaynaklandığına dair davacı bankaca tevsik edici bir belge sunulmadığı, çek depo bedeli talebinin dayanağının belirlenemediği yönünde rapor sunulmuştur. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. Eldeki uyuşmazlıkta alacağın varlığını ve miktarını davacı/karşı davalı taraf ispata elverişli belge sunmadığı gibi banka kayıtları üzerinde yapılan incelmede de alacağın varlığı ve miktarını belirleyen bir veriye ulaşılamamış olması nedeniyle ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; karşı dava yönünden davacı vekilinin istinaf dilekçesinin HMK’nın 346/1. maddesi uyarınca reddine, esas dava yönünden ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Karşı dava yönünden davacı vekilinin istinaf dilekçesinin HMK’nın 346/1. maddesi uyarınca REDDİNE, 2-Esas dava yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Karşı dava yönünden davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve istinaf karar harcının istemi halinde davacıya iadesine, 4-Karşı dava yönünden davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Esas dava yönünden davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 269,85 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 225,45 TL harcın esas dava yönünden davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 6-Esas dava yönünden davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.05/10/2023