Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1317 E. 2020/259 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1317
KARAR NO: 2020/259
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2019
NUMARASI: 2017/1369 Esas – 2019/216 Karar
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının sigortalısı dava dışı… Limited Şirketi, dava dışı … Limited Şirketi firması tarafından kendisinin adi ortağı olduğu … Adi Ortaklığı’na üretip sattığı muhtelif platform ve korkuluk cinsi yeni üretim “çelik” emtiasının Hendek/Sakarya’dan Söke/Aydın’a taşınması işini üstlendiğini, kendini … olarak tanıtan bir kişiyle taşımanın fiilen gerçekleştirilmesi için anlaşıldığını, dava dışı satıcı firmanın dava dışı alıcı firma adına kestiği sevk irsaliyesinde …’ün imzasının bulunduğunu, Emtianın, … plakalı araca yüklendiği gün (30.08.2017 tarihinde) saat 18.10’da yükleme alanından ayrıldığını ve bir daha ne adının … olduğunu beyan eden araç sürücüsünden, ne de emtiadan haber alınamadığını, davacının kendi imkanlarıyla araştırma yaptığını, bunun neticesinde kendilerine taşımacı niyetiyle gelen şahsın 2 no’lu davalı … olduğunu, kendilerine ibraz edilen …’e ait sürücü belgesinin ise sahte olduğunu tespit ettiğini, kullanılmamış Çelik cinsi emtiaların tamamının aslında çalındıktan hemen sonra 3 ve 4 no’lu davalı hurdacılar baba-oğul … ve …’e 2 no’lu davalı … tarafından satıldığını, bu nedenlerle emtianın aynen iadesini, mümkün değil ise satılmış, eritilmiş, işlem görmüş, hasarlanmış vs gibi nedenle bu fiilen mümkün değil ise) davalıca ödenen 92.150,00 TL hasar bedelinin ferileriyle ve müvekkilimizce ödeme yapılan 24.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Öncelikle davalının diğer davalılarla tanışıklığı olmadığı gibi hiç bir ticari, hukuki ilişki, mal alışverişinin bulunmadığını, müvekkillerinin baba oğul olduklarını, oğul …’in baba … ile ticari hiç bir ilişkisi olmadığı gibi yetkisi, yükümlülüğü, sorumluluğunun da bulunmadığını, davalı sıfatına haiz olmadığını, dava dilekçesinde beyan edilen suç duyurusuna ilişkin olarak da müvekkillerinin ilgisinin bulunmadığını, suç duyurusunda müvekkilleri aleyhine hiç bir delilden bahsedilmediğini ve soruşturmanın akıbetinin belli olmadığını, müvekkil … Bursa ilinde 2002 yılından bu yana toptan hurda alım satımı yaptığını, müvekkili …’ün hurdaları toptan aldığı esnada kendisine ait şahıs şirketine ait dükkanda alım işini tek başına gerçekleştirdiğini, oğlu …’in yanında olmadığını, ekte sundukları 31.08.2017 tarihli sözleşme tutanağıyla … adlı kişiden teslim aldığını, tutanağın arkasına ödediği miktarları ve araç plakasını doluluk, boşluk ve netlik oranını ayrıntılı olarak yazdığını, alınan malın kilogramı, fiyatı, cinsi ve ödeme miktarı ayrıntılı olarak belirtildiğini, fatura düzenlendiğini, iddia edilen sahte kimlikle malı getiren şoför …‘ün sürücü belgesi de eklendiğini, … plakalı kamyon aracı ile … plaka sayılı malı getirenlerden birinin kullandığı otomobil aracının fotoğrafları da müvekkilce çekildiğini, davalı …’ın iş yeri şahıs şirketi olup faturalar ticari defter ve kayıtlarına işlendiğini, dava konusu mallar hurda malzemesi olup bir proje için üretilmiş çalıntı, sıfır üretim malları olmadığını, değeri 92.150, 00 TL olduğu iddia edilen sıfır üretim mallarını diğer davalıların 8.500,00 TL bedelle müvekkiline satmaları ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, diğer davalıların her türlü riski alarak bu malları diğer davalıların başka bir hurdacıya 40.000,00-50.000,00 TL’ye satabilmelerinin mümkün olduğunu, davacı şirketin sigortalıları malın aynısına ulaşamadıklarından herhangi bir tespit yaptıramadıklarını, bir malın hurda veya sıfır mal olduğunun anlaşılması için malın öncelikte tespitinin gerektiğini, davacı tarafın bunu ispatlaması gerektiğini, davacı taraf dava dilekçesinde tüm davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtmiş ancak buna ilişkin ayrıntılı bilgi vermediğini, soruşturmaya izin verilecekse yargılamanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, sonuç olarak Müvekkillerinin ikametgahının Bursa olması nedeni ile dosyanın yetkisizlik nedeni ile Bursa Mahkemesine gönderilmesini, davacı yanın açtığı haksız ve mesnetsiz, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında “Dosyanın davada davalı olarak gösterilmiş olan ve yetki itirazında bulunmayan diğer davalılar … ile … yönünden tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş, davalı … ile …’ün yönünden HMK 6, 16. maddeleri uyarınca mahkemenin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki dava müvekkilinin sigortalısına ödediği bedelin rücusu amacıyla ikame edilen bir eda davası olup ve davaya konu olan borcun, ancak ve ancak para ile ifa edilebileceğini, müvekkili tarafından sigortalısına bir ödeme yapıldığından, bahsi geçen borcun para dışında başka şekilde (örneğin aynen ifa şeklinde) ifa edilebilmesinin mümkün olmadığını, emsal dava dosyalarında da müvekkili tarafından açılan davalarda para borcu olduğu gerekçesiyle karşı tarafların yetki itirazlarının reddine karar verildiğini, borcun bir para borcu olduğuna kuşku olmadığını, müvekkilinin sigortalısına ödemeyi yapmakla TTK md. 1472 uyarınca onun tüm haklarına halef olduğunu, bunun yanında müvekkili sigortalısı işbu hasara sebebiyet verenler hakkındaki her türlü dava, talep ve hakkını müvekkiline devir ve temlik ettiğini, Müvekkilinin bu yönüyle BK md. 183 anlamında alacağın temliki hükümleri uyarınca “akdi halef” sıfatını da haiz olduğunu, müvekkilinin dava dışı sigortalının haksız fiil sebebiyle uğradığı zararını tazmin ettiğini, bu durumda artık dava dışı sigortalının bir zararı bulunmadığından bu aşamada zarar görenin artık sigortalısının zararını karşılayan ve tüm haklarına halef olan davacı … şirketinin olduğunu, ödeme ile sigortalısının haklarına kanunen ve akden halef olan sigortacının, sigortalısının haklarının tamamını kazandığı ve bu kapsamda sigortalısı, kendi yerleşim yerinde dava açma hakkına sahip ise onun tüm haklarına halef olan ve hem kanuni halef hem de akdi halef sıfatını haiz olan müvekkili sigorta şirketinin de kendi merkezinin bulunduğu yerde dava açma hakkına sahip olduğunu, haksız fiil söz konusu olduğunda dahi, yine borcun bir para borcu olmasından dolayı BK md. 89 gereği müvekkilinin yerleşim yerindeki mahkemelerin yetkili olduğunu, davacının sigortalısının haklarına halef olduğundan, BK md. 89 uyarınca kendi yerleşim yerinde icra takibi başlatılabilmesi/dava açabilmesi mümkün olduğunu, beyan ederek, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, davacı … şirketinin dava dışı sigortalısına ait emtianın taşıma sırasında ziyaı uğraması nedeni ile sigortalısına ödediği tazminat bedelinin haksız fiil hükümlerine göre davalılardan rücuen tahsili istemli alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olup olmadığı, noktasındadır. Davalı taraf, süresi içerisinde cevap dilekçesi ile usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmuştur. Davacı tarafından sunulan eksper raporuna göre, … Ltd. Şti. Tarafından, … Adi Ortaklığına satılan emtianın Hendek/Sakarya’dan, Söke/Aydın’a taşıma işi davacının sigortalısı … Ltd. …ye verilmiş ve bu şirket tarafından da taşıma işi …’a verilmiştir. Taraf beyanlarına göre de davalılar … ve … taşımaya konu emtiaları satın alan toptan hurda işiyle uğraşan işletmeyi çalıştıran kişilerdir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 6/1. Maddesinde, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinin genel yetkili mahkeme olduğu düzenlenmiştir. HMK’nın 7/1. Maddesinde ise, birden fazla davalı bulunması halinde davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, 10. maddesinde de, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir. Davacının sigortalısına ödediği hasar bedeline istinaden halef sıfatıyla eldeki davayı açmış olup uyuşmazlık da sigorta poliçesinden kaynaklanmayıp, taşıma sözleşmesi ve haksız fiilden kaynaklandığına göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 22.3.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde açıklandığı üzere halefiyet ilkesine göre kanunun sigortalıya(selef) tanımadığı bir hak veya imkandan sigortacı(halef) şirketin yaralanma imkanı bulunmamaktadır. Sigortalı(selef) zararının tazmini için sorumlulara karşı hangi mahkemede hangi davayı açabilir ise zararını tazmin eden sigortacısı(halef) şirkette sorumlulara rücu davasını aynı mahkemede açabilir. İş bu dosyadan haklarındaki dava tefrik edilen davalılar … ile davalı …’nin dava dilekçesinde gösterilen adresleri Turhal ve Seyhan’dır. Davalılar … ve …’ün adresleri ise Yıldırım/Bursa’dır. Bu halde davanın genel yetkili mahkemede veya davalıların birinin ikametgahında açılmadığı açıktır. Davacının sigortalısı … Ltd. Şti. İle davalılar … ve … arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığından HMK’nın 10. ve dolayısıyla TBK’nın 89. Maddesinin taraflar arasında uygulanma imkanı yoktur. HMK’nın 16. maddesinde, haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğu düzenlenmiş ise de, davacının sigortalısı … Ltd. Şti’nin yerleşim yerinin Sakarya/Hendek olduğu, ziyaı’nda Hendek/Sakarya’dan, Söke/Aydın’a yapılması gereken taşıma sırasında gerçekleştiği de nazara alındığında dava, HMK’nın 16. Maddesinde sayılan yerlerin hiç birinde açılmamıştır. İlk derece Mahkemesince de kabul edildiği üzere dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak İstanbul Anadolu mahkemelerini yetkili kılan herhangi bir yetki kuralı bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020