Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1314 E. 2023/39 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1314
KARAR NO: 2023/39
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2017/482 Esas – 2018/1211 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekili şirketin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY kapsamında yürütülmekte olan 2014/47593 Soruşturma nolu dosyasında yapılan başvuru üzerine İstanbul Anadolu 5.Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3302 D.İş sayılı 27.07.2016 tarihli kararı ile CMK.133 Md. Uyarınca Kayyum atandığını, Sonrasında 22.11.2016 tari 678 Sayılı KHK ile müvekkili şirket yönetimi TMSF’ tarafından görevlendirilen Yönetim Kurulu Üyeleri göreve başladığını, Şirket Yönetimi TMSF’nin control ve denetimi altında olduğunu, devamla 690 Sayılı KHK yayınlandığını, İlgli KHK’nın 73/6 uyarınca TMSF tarafından Kayyım atanan şirketlerin açtıkları davaların harçtan muaf oldukları düzenleme getirildiğini, huzurdaki davanın harçtan muaf olarak açılması zorunluluğu doğduğunu, müvekkili şirketin 38 yıldır Eşarp sektöründe faaliyet gösterdiği Türkiye genelinde yaklaşık 80 mağaza ve bu mağazaları destekleyen Fabrikası ile faaliyetlerini yürüten sektörün öncü firması olduğunu, üretilen ürünleri hem kendi mağazalarında hem de 3 kişi tüketicilere satmak üzere ürün isteyen firmalara cari hesap şeklinde satış yaptığını, müvekkili şirketin davalıya aralarındaki mutabakat gereği ürün satımı gerçekleştirdiği Satım karşılığı düzenlenen faturalar tanzim edilerek tebliğ edildiğini, faturalardan 43.102,05 TL bakiye alacak kaldığını, söz konusu borcun henüz ödenmediğini, bunun üzerine borçlu aleyhine cari hesap alacağına ilişkin İstanbul .. İcra Md … E Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafa icra dosyasına yaptığı itiraz ile müvekkili şirkete herhangi bir borcunun olmadığından bahisle takibe, borca, faize ve tüm ferilerine haksız ve kötü niyetli itiraz ettiğini, davalının itirazının yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin alacağının likit olduğunu, alacağın geciktirilmesine yönelik itiraza konu alacak tarafların ticari defter ve kayıtları ile sabit olduğunu, sonuç olarak bu nedenlerle fazlaya dair hakların saklı kalması kaydıyla; davanın kabulünü, 2017/4972 E Sayılı takibe vaki itirazın iptalini, takibin devamını, kötü niyetli davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatıma hûkmedilmesini, yargılama harç ve masraflar ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin ikrar ettiği üzere davacı şirketin FETÖ/PDY kapsamında Soruşturmaya dahil edildiğini ve davacı şirkete Kayyım ataması yapılması Kamuoyunda ve müşteri çevresinde duyulduğunu ve davacının ürünlerini satamadığını, bunun üzerine satılması mümkün olmayan ve adı geçen terör örgütüyle birlikte anılan bir markanın ürünlerini iade etmek istediğini, bu konuda davacı şirket yetkilileri ile irtibata geçildiğini ve malların iade edileceğinin bildirildiği bu durumun davacı tarafından kabul edilmediğini, 01.09.2016 tarihinde söz konusu malların davacı şirkete … aracılığı ile iade edildiğini, iade edilen malların davacı tarafından da kabul edildiğini, davacı şirketin hem iade edilen malları kabul etmesi, hem de sonradan huzurdaki davayı açması kötü niyetli ve hakkın kullanılması niteliğinde olduğunu, dolayısıyla müvekkilin davacıya hiçbir borcu olmadığını, davacının huzurdaki davayı kötü niyetle açarak bir de icra inkar tazminatı istemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve kötü niyetli davanın reddini, kötü niyetli davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacının faturaya dayalı mal satım ilişkisinden kaynaklı alacağının mevcut olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Davalı tarafın itirazında borca ve faiz oranına itiraz ettiği, ayrıca ve açıkça mal teslimi noktasında itirazda bulunmadığı görülmüştür. Ayrıca davalı yanın cevap dilekçesinde mal teslimini kabul ettiği ancak davacı şirkete kayyum atanması nedeni ile malların davacı şirkete iade edileceğinin bildirildiği, bu durumun davacı tarafından kabul edildiği ve malların … kargo aracılığıyla iade edildiği savunmasını ileri sürdüğü görülmüştür. Mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık noktalarında icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; davacı tarafın mal satım bedeline ilişkin faturaya dayalı alacak istemine dayalı olarak başlattığı icra takibinin, davalı tarafın ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde vaki itirazı nedeniyle durduğu, itirazın iptali davasının kanuni süre içerisinde ikame edildiği, her iki taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi icra edildiği, mahkememizce temin edilen bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, ayrıntılı ve gerekçeli olarak hazırlamakla hükme esas alınmaya elverişli olduğu, ibraz edilen her iki yan ticari defterlerin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, ibraz edilen ticari defterlerin delil vasfını haiz olduğu, davacı yana ait incelenen ticari defterlerinde, davalı yan ile aralarında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacının ticari defter kayıtlarına göre takibe konu faturaya dayalı alacak toplamı olan 43.102,05-TL alacaklı göründüğü, davalının ise 149.578,90-TL borçlu göründüğü, ayrıca davalı yanın cevap dilekçesinde mal teslimini kabul etmesi nedeni ile bu hususun ihtilaf dışında kaldığı, uyuşmazlığın davacı şirkete kayyum atanması nedeni ile davalı tarafından malların davacı şirkete iade edileceğinin bildirildiği, bu durumun davacı tarafından kabul edildiği ve malların … kargo aracılığıyla iade edildiği savunması noktasında toplandığı, davalı tarafın davacı ile malların iade edileceğine yönelik uzlaşıyı gösterir belge ve delil ibraz edemediği gibi … kargoya yazılan yazı cevabı kapsamında da malların davacı tarafa iade edildiğine yönelik savunmanın ispata muhtaç kaldığı, davalı tarafından satıcı faturaları içeriğindeki malları davacıya iade ettiğini kanıtlaması gerekmekte olup bu noktada ispat yükü davalı taraf üzerinde olmakla birlikte davalı yanın iade sureti ile malları davacıya teslim ettiğini kanıtlayamadığı, tüm bu nedenlerle davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 43.102,05-TL tutarında alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlusunun vaki itirazının haksız olduğu, alacağın faturaya dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne, davacı lehine icra inkar tazminatına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin FETÖ/PDY kapsamında soruşturmaya dahil edildiğini ve davacı şirkete kayyum atandığını, bu nedenle davacı şirketin markasını ve ismini taşıyan ürünlerin satılması imkansız hale geldiğini, ismi FETÖ/PDY terör örgütüyle birlikte anılan bir markanın ürünlerinin satılması müvekkil için imkansız olduğunu, hiç kimsenin böyle bir markayı taşıyan ürünü almak istemediğini, dolayısıyla müvekkile teslim edilen ürünlerin niteliği gereği satışa uygun niteliği taşımadığından müvekkilin bu ürünlerin bedelini ödemesi talep etmediğini, yerel mahkemenin bu hususu hiç dikkate almadan eksik incelemeyle hüküm oluşturduğunu, bu yönden kararın bozulması gerektiğini, ayrıca müvekkile satılması imkansız hale gelen ve FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkili olduğunu öğrendiği markanın ürünlerinin satılamayacağından, ürünleri davacı şirkete … kargo aracılığıyla iade ettiğini, müvekkilin ürünleri iade ettiği … kargo teslim fişinin mahkeme dosyasına sunulduğunu, buna rağmen yerel mahkemece … teslim fişinin dikkate alınmadığını, … kargodan gelen cevabi yazıda da malların kargo şirketince teslim alındığının kabul edildiğini, buna rağmen mahkemece malların müvekkil tarafından hiç iade edilmemiş gibi bir karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: müvekkil şirket uzun yıllardır eşarp sektötündeki öncü firmalardan olup, fetö soruşturması sonrasında da tmsf denetimi ve kayyım yönetimiyle birlikte piyasadaki güvenini sürdürdüğünü, davalının fatura borcunu ödememek için ileri sürdüğü aksi yöndeki mesnetsiz iddiaların kabulü mümkün olmadığını, davalı tarafın dosyaya sunduğunu ancak değerlendirilmediğini iddia ettiği … kurye fişlerinin delil olarak esas alınması hukuken mümkün olmadığını, yerel mahkeme kararı ile hüküm altına alındığı üzere müvekkil şirketin davalı borçludan fatura alacağı bulunduğu dosyadaki delillerle ortaya konulduğunu, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan fatura/ cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalıya teslim edilen bir kısım ürünlerin satış imkanının kalmaması nedeniyle davacıya iadesi konusunda taraflarca bir anlaşma bulunup bulunmadığı, anlaşma var ise ürünlerin davacıya iade edilip edilmediği ve iade edilen ürünlerin bedelinin belirlenerek davacının takip miktarı kadar cari hesap alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, cari hesap alacağı açıklaması ile ilamsız icra takibi başlatılmış, takibe davalı borçlu vekilince yapılan itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf, davacının satıp kendisine teslim ettiği eşarpların davacı taraf hakkında fetö/pdy soruşturması bulunması nedeniyle satılmadığını, davacı ile yapılan mutabakat sonucu malların iade edildiğini, bu sebeple borçlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. İspat yükünü düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar arasında cari hesap şeklinde yürüyen dava tarihi öncesine dayılı ticari bir ilişkinin bulunduğu, davacının davalıya eşarp sattığı, davalının aldığı mal bedellerine karşılık davacıya değişik tarihlerde ödemeler yaptığı, davacı hakkında fetö/pdy soruşturmaları kapsamında yönetiminin kayyıma devredildiği, davacının dayandığı faturalara konu malların davalıya teslim edildiği, faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davalı ticari defterlerinde kaydedilen 43.108,42 TL iade faturasının davacı ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davalının satıma konu malları teslim aldığı, bilahare davacı ile vardıkları mutabakat sonucu iade ettikleri yolundaki beyanı hukuki niteliği itibarıyla bağlantılı birleşik ikrar mahiyetindedir. Bu durumda satışa konu malların davacının muvafakatıyla davacıya iadesinin yapıldığını ispat yükü davalı tarafa aittir. Yine davalı tarafça … kargo şirketiyle davacıya bir kısım mal gönderildiği iddia edilmiş ise de dosyaya sunulan kargo belgesinde 3 adet kolinin … şirketine davacıya gönderilmek üzere teslim edildiği anlaşılmakta ise de kolilerin içeriği konusunda hiçbir veri bulunmadığı gibi gönderinin davacı tarafça teslim alınmadığı da sabittir. Bu durumda malların tarafların muvafakatıyla davacıya iade edildiğine ve bu mal bedelinin takip miktarı kadar olduğuna dair ispat yükü altında bulunan davalı tarafça savunması usulünce ispat edilmediğinden ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.944,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 736,07‬ TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 2.208,23‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/01/2023