Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1313 E. 2023/293 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1313
KARAR NO: 2023/293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2018/308 Esas – 2019/1305 Karar
DAVA: Ticari Şirketin Feshi – Ortaklık Çıkartılma
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı-karşı davalı vekili ve davalı-karşı davacı vekilince ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı-karşı davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 22/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %25 oranında hissedar olduğunu, şirket yöneticisinin … olduğunu, kendisinin şirketi keyfi derecede tek başına yönettiğini, müvekkilinin talep etmesine rağmen şirketin gelir ve giderleriyle ilgili kendisine herhangi bir bilgi verilmediğini, şirketle ilgili gerçekleştirilen yüksek meblağlı tahsilatların müvekkilinden gizlendiğini, şirket ortağı olan müvekkilinin şirkette herhangi bir söz hakkı bulunmadığını, …’un müvekkili ve şirket çalışanlarına karşı olumsuz ve saygısız davranışlar nedeniyle müvekkili yönünden ortaklığın çekilmez hal aldığını, ortaklar arasında güven ilişkisinin sarsıldığını, bu nedenlerle davalı şirketin feshine, bu talep kabul edilmez ise müvekkilinin ortaklık payı kendisine verilmek suretiyle şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı-karşı davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap ve karşı dava dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle; öncelikle asıl dava yönünden davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacının şirketi zor durumda bırakmak için kötü niyetli hareket edip olumsuz tavırlar sergilediğini, bu nedenlerle asıl davanın reddine; karşı dava olarak da kötü niyetli hareket eden davacının şirket ortaklığından çıkartılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; asıl dava yönünden şirketin feshinin ağır bir sonuç olacağı, şirketin halen faaliyette bulunduğu hususu da dikkate alınarak, şirket ortakları arasında oluşan karşılıklı güvensizlik kapsamında ve ayrıca karşı davada da davacı ortağın ortaklıktan çıkartılması talep edildiğinden ve davacı ortağın ortaklıktan çıkartılması yönünde tarafların iradelerinin örtüştüğü dikkate alınarak davacının terditli isteminin kabulü ile şirket ortaklığından çıkartılmasına; karşı davanın ise davacı tarafın iddiasını ispat edemediğinden reddine” dair karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı-karşı davalı vekili ve davalı-karşı davacı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı – karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kendilerince itiraz edilen ilk bilirkişi raporunda ikili bir ayrıma gidilerek demirbaş, makine ve tesislerin rayiç değerler toplamının 432.090,00 TL, fabrika/imalathane binası gayrimenkulün rayiç değer toplamının 2.416.096,50 TL, duran varlıkların rayiç değerleri toplamının ise 2.855.186,50 TL olarak tespit edildiğini, söz konusu rapora karşı itirazlarında aradaki fahiş farkı gösteren ilanlar, kendilerince derlenmiş ve renkli görseller eşliğinde dilekçeleri ekinde tek tek ve karşılaştırmalı olarak mahkeme dosyasına sunulduğunu, işbu itirazlarının üzerine gayrımenkul değerlendirme uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın rayiç değerinin 4.364.746 TL olarak belirlenmiş olsa da raporda taşınmazın demirbaş, makine gibi unsurları dikkate alınmaksızın yalnızca fabrika/imalathane üzerinden değer biçilmesi ve yeni rakamın emsal taşınmazlara göre kat be kat aşağı olarak belirlenmesinin gerekçelendirilmemesi hem bilirkişi raporunda hem de mahkeme ilamındaki hukuka aykırılıkları oluşturduğunu, ilanlarda ve ilanlarla yapılan karşılaştırmalarda, aradaki fahiş farkın açıkça görüldüğünü, bu farkın herhangi bir makul gerekçeyle izahının mümkün olamayacağını, davalı şirketin hakim ortak … tarafından kötü niyetli ve kayıt dışı yönetildiğini, bu durumun şirketin mali bilançosuyla da sabit olduğunu, 14.05.2019 tarihli ilk rapordaki muhasebesel tablolarda dahi şirketin borçlarının alacaklarından fazla olduğunun açıkça görülmekte olduğunu, fahiş nitelikteki hatalardan menkul ilk raporda davalı şirketin kötü yönetildiğine dair herhangi bir tespit yapılamadığının ifade edildiğini, zarar eden ya da zarar ettiği gösterilen şirketin kötü yönetilmediğine ilişkin yapılan işbu tespite nasıl ulaşıldığının kendilerince anlaşılamadığını, ayrıca sağlığa aykırı katkı maddesi kullanımı nedeniyle kesilen idari para cezalarının da şirketin kötü yönetildiğini alenen göstermekte olduğunu, ilk raporu hazırlayan bilirkişi heyetinin bu hususlarda herhangi bir inceleme ve açıklama yapmadığını, öte yandan davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtların denetime elverişli şekilde dava dosyasına sunulmaksızın, bilirkişinin şirkete giderek mahallinde yaptığı salt incelemeyle değerlendirilmesi, kendilerine muhtemel bilirkişi hatalarını denetleme ve tespit etme imkanı vermediğini, dolayısıyla bilirkişi incelemesine esas olan tüm defter ve kayıtların da dava dosyasına sunulmaksızın karar verilmesinin de yargılamanın aleniliği ilkesi ile müvekkilinin hak arama özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararında hükmedilen ortaklıktan çıkma payının kaldırılarak müvekkilinin ortaklıktan çıkma payının hukuka uygun olarak yeniden belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.Davalı – karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket, …’nın müdürlükten azledilmesi ve ortaklıktan çıkarılmasının herhangi bir haksızlık içermediğini, zira davacı-karşı davalı, müvekkili şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, en son olarak şirketi zor durumda bırakmak için … isimli mafyavari kimselere şirket hissesini 500.000,00 TL bedelle devrettiğini, anılan kişi tarafından müvekkil şirket ve şirket ortaklarının tehdit edildiğini, …’nın bilinçli şekilde bu kimselere payını devretmesinin şirketin feshini sağlamak için şirkete iftira niteliğinde şirketi kötüleyici ve itibarını zedeleyici beyanlarda bulunması ve en önemlisi kendisinin 500.000,00 TL bedel ile payını devrettikten sonra Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılama esnasında bilirkişi raporları ile kendi satış bedelinin oldukça üzerinde tespit edilen bedelleri yetersiz bulmuş ve halihazırda da hükmedilen ortaklık payı açısından istinaf kanun yoluna başvurmuş olmasının kötü niyetli şekilde hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, ayrıca sayın mahkemenin gerekçeli kararında karşı dava yönünden belirtmiş olduğu” TTK 621/1-h maddesi gereğince davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına ilişkin usulüne uygun alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunmadığı” ifadesinin dosya kapsamı incelendiğinde usul ve yasaya aykırı olduğunu, tüm karar ve ihtarnamelerin dosyaya sunulduğunu, usul ve esas açısından eksik inceleme yapılarak hüküm kurulduğunun çok açık olduğunu, ayrıca bilirkişi raporunda emsal seçiminin hatalı bir şekilde yapıldığını, … Bankası tarafından taşınmaza ilişkin hazırlanan gayrimenkul değerleme raporunun dosyaya sunulduğunu, … Bankası ekspertiz raporunda müvekkili şirkete ait prefabrik 2 katlı imalathane tashihli taşınmaz değeri olarak 1.700.000,00 TL bedel belirlendiğini, buna karşılık bilirkişi raporunda tespit edilen bedellerin dava tarihinde 3.953.709,00 TL ve rapor tarihinde ise 4.364.746,00 TL olduğunu, … Bankası tarafından hazırlanan bedel ile bilirkişi raporunda tespit edilen bedeller arasında büyük bir farkın bulunduğunu, bu nedenle rapor ile tespit edilen bedelin, taşınmazın gerçek bedelinden çok daha yüksek olduğuna şüphe bulunmadığını, bu husus da itirazlarının dikkate alınmadığını, işbu bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, açıkça kötü niyetli olan ve şirket müdürü olduğu dönemde şirketi zarara uğratan davacı- karşı davalının haksız kazanç elde ettiğini, belirtilen sebepler neticesinde karşı dava yönünden verilen davanın reddine kararının kaldırılmasını, asıl davanın reddi ve karşı davanın kabulü ile davacı tarafın rayiç ortaklık payı olarak hükmedilen 1.157.529,00 TL’nin hatalı şekilde değerinden oldukça yüksek belirlenmesi nedeniyle ortaklık payının hukuka uygun şekilde belirlenmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava limited şirketin haklı sebeple feshi, bunun kabul edilmemesi halinde davacının çıkma payı ödenerek şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesi, karşı davanın ise davalı/karşı davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak asıl dava yönünden fesih talebinin reddi ile davacının ortaklık payı ödenerek şirketten çıkmasına, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Karara karşı taraf vekilleri yukarıda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesine konu uyuşmazlık, temelde asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulünün gerekip gerekmediği ve çıkma payının doğru hesaplanıp hesaplanmadığı hususudur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına ve karşı davanın reddine yönelik kısımlara itirazının bulunmadığı, çıkma payının hukuka ve maddi gerçeğe aykırı olarak düşük belirlenmiş olmasının istinafa konu etmiştir.TTK ‘nın 638 /2 maddesi uyarınca her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. TTK’nın 641/1. maddesine göre ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkını haizdir. Çıkma payı bir nevi tasfiye payıdır. Yani çıkan ortak için tasfiye payının yerine geçmektedir. Bu nedenle bu hak, farazi tasfiye payı olarak ifade edilmektedir. Çıkma ile ortaklık, sadece çıkan ortak için sona erdiğinden, ona düşen payın verilmesi amaçlanmaktadır, zira diğer ortaklar için ortaklık ilişkisi devam etmektedir. Bu bağlamda ayrılma payını, ortaklıktan ayrılan ortağa esas sermaye payını ve bu payın ona sağladığı ortak sıfatını kaybetmesine karşılık kendisine ödenmesi gereken değer olarak kabul etmek gerekir (Bkz. Yrd. Doç. Dr. Nihat TAŞDELEN, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Limited Ortaklıklarda Çıkma Çıkarılma ve Fesih, Ankara 2012, sf. 179 vd.). Hukukun genel ilkeleri ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel olmasını gerekli kılar; bu kural burada da geçerlidir. Ancak bu kural şirketin “kullanabilir öz sermayesi” varsa uygulanır. Çünkü ayrılan ortağa ödenecek ayrılma akçesi, esas sermaye payının gerçek değerine göre belirlenecek olup, payın gerçek değeri belirlenirken şirketin en azından bilanço değerinin bulunması gerekir. Dosyaya alınan 14/05/2019 tarihli bilirkişi raporu hazırlanırken davalı şirkete ait ticari defterler incelenmiş. Şirketin varlıkları rapora dercedilmiştir. Şirketin özvarlıkları hesaplanmış, buna göre çıkma payı 668.294,20 TL olarak hesaplanmıştır. Bahsi geçen rapora karşı davacı vekilinin itirazı üzerine mahkemece davalı şirketin en büyük mal varlığını oluşturan Silivri ilçesi … mahallesi … parsel sayılı bahçeli prefabrik 2 katlı imalathane vasıflı taşınmaz üzerinde 3 kişilik bilirkişi heyetiyle keşif icra edilmiş, bilirkişiler taşınmazın tüm evsafını, niteliğini, bulunduğu konumu, yapının yaşının diğer tüm unsurları göz önünde bulundurarak ve emsal incelemesi de yapmak suretiyle taşınmazın 26/09/2019 rapor tarihi itibariyle değerini 4.364.746,00 TL olarak tespit etmişlerdir. Bilirkişilerin yaptığı değer tespitin dosya kapsamına uygun, denetime elverişli bulunmakla belirlenen taşınmaz değerine yönelik davacı ve karşı davacı vekillerinin tüm istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece ayrıca 14/05/2019 tarihli rapora dahil edilmeyen davalı şirkete ait menkullerin bulunduğu Esenler’deki depo ile satış yazıhanesi olarak kullandığı yerlerde bulunan bir kısım malzemenin makine mühendisince rayiç değeri belirlenmesi istenmiş, bilirkişi … tarafından sunulan 27/08/2019 tarihli raporda bu malzemelerin rayiç değerleri 15.250,00 TL olarak belirlenmiştir. Dosyaya alınan 14/05/2019 tarihli rapordan sonra eksik hususların tamamlandığı diğer raporların yaklaşık 4 ay sonra dosyaya kazandırıldığı görülmektedir. İlk derece mahkemesince de bu raporlarda belirlenen yeni değerler esas alınıp 14/05/2019 tarihli çıkma bedelini belirleyen rapor esas alınarak yeni değerlerin dikkate alınması suretiyle çıkma payı belirlenmiştir. Bu hesaplama dairemizce de denetime tabi tutulduğunda 14/05/2019 tarihli raporda davalı şirketin aktif değerleri; demirbaş makine ve tesisler toplamı 432.090,00 TL + 913.551,70 TL dönen varlıklar + 4.364.746,00 TL itiraz üzerine belirlenen bahçeli prefabrik 2 katlı imalathane değeri + 15.250,00 TL 27/08/2019 tarihli raporla davalı şirkete ait bir kısım malzeme bedelinin rayiç değeri olmak üzere toplamı = 5.725.637,70 TL olarak belirlenmiştir. Şirketin pasif değerleri ise rapordaki gibi 552.728,19 TL kısa vadeli yabancı kaynaklar + 414.314,49 TL uzun vadeli yabancı kaynaklar + 128.518,72 TL dönem zararı olmak üzere toplam 1.095.561,40 TL olarak hesaplanmış, bu durumda şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerlere göre özvarlığının 5.725.637,70 TL – 1.095.561,40 TL = 4.630.076,30 TL olarak hesaplanmıştır. Bu hesaplamaya göre davacının %25 sermayesine isabet eden çıkma payı 4.630.076,30 X 25/100 = 1.157,519,00 TL olarak hesaplanmıştır. Bu durumda davacıya ödenebilecek çıkma payının hesabında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöne ilişkin davacı ve davalı istinaf istemleri de yerinde görülmemiştir. Asıl davanın reddi, karşı davanın kabul edilerek davacının ortaklıktan çıkarılmasına yönelik karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede; ortak …’nın TTK 640/3 maddesi gereğince şirket ortaklığından çıkartılmasını gerektirir haklı bir nedenin bulunduğunun ispatlanamadığı, ortaklar arasında geçimsizlik ve güvensizlik bulunduğu, ancak bu hususun davalı …’dan kaynaklandığının ispatlanamadığı anlaşılmakla karşı davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca istinaf dilekçesinin 2. Maddesi ile mahkeme kararının 6102 sayılı TTK’nun 621/1-h maddesi gereğince davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına ilişkin usulüne uygun alınmış bir karar bulunmadığı ifadesinin dosya kapsamı incelendiğinde usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ise de; davalı/karşı davacının delil listesinde davalı/karşı davacı şirketçe bu yönde alınmış bir karara dayanılmadığı gibi dosyada fiziken ve uyap üzerinden yapılan incelemede de bu yönde alınmış bir kararın dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince karşı davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı/karşı davalı ve davalı/karşı davacı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı-karşı davalı … tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 135,50 TL harcın davacı – karşı davalı …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Alınması gereken 79.070,12 TL nisbi istinaf karar harcından 19.811,9‬0 TL nispi ve maktu olmak üzere peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 59.258,22‬ TL harcın davalı-karşı davacı …’nden alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/03/2023