Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1269 E. 2023/588 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1269
KARAR NO: 2023/588
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2019
NUMARASI: 2017/500 Esas – 2019/1027 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince ve davalı vekilince ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin cari hesap ilişkisine ve faturalardan kaynaklı olarak davalıdan alacaklı olduğunu, davalının borcunu ödemediğinden bahisla alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 08/05/2017 tarihinde icra takibi başlattıklarını, ödeme emrinin davalı şirkete 16/05/2017 tarihinde tebliğ olmasından sonra 17/05/2017 tarihinde takibe itiraz ederek haksız ve kötü niyetli olarak durdurduğunu ve tüm bu nedenlerle davalı şirket tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … – … cevap dilekçesinde özetle; adına kayıtlı … ünvanlı işyerini 30/04/2016 tarihinde kapattığını, davacı alacaklı taraf ile işyerini kapattığı tarihten sonra hiçbir şekilde bir ticari alışverişi olmadığını, işyerinin faal olduğu zaman diliminde de fason işleri yaptığını, tarafına fason işleri getirenin aracı kişi … isimli şahıs olduğunu, işyerini kapattıktan belli bir sonra … isimli kişinin davacı ile arasında ticaretin devam ettiğini fakat bu ticari ilişkide hiçbir şekilde bağlantısının olmadığını, davacının alacağının asıl sahibinin … olduğunu ve bizzat kendisinin eylemini beyan ederek kabul ettiğini, …’ın şirketini kapatmış olduğunu bilmesine rağmen tarafından habersiz bir şekilde mal alımı yaptığından ilgili icra takibinin kendisine yapıldığını, davacıya ödenmesi için 20.000,00 TL’yi …’a verdiğini, …’ın ise abisi …’ın hesabından ödemeyi yaptığını, dava konusu borcun kendi hesabından düşülmesi gerekir iken …z’in hesabından düşüldüğünü, davacı tarafa borcu olan kişinin … olduğunu ve davaya dahil edilmesi gerektiğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İhbar olunan … beyanlarında özetle; davacı taraf ile davalının belirttiği gibi 30/04/2016 tarihinden sonra ticari ilişkiye devam ettirip bir takım ödemeler yaptığını, yaptığı ödemenin bir kısmının davalının kalan borcunu kapatmak üzere yaptığını ve davalının borcunun kapandığını, yaptığı ödemenin davalının borcundan düşülmediğini, daha sonraki borçların kendi borçları olduğunu, bu borçları ödeyemediğinden davacının davalı …’a icra takibi başlatıldığını, davacının pazarlamacısı … ile görüştüğünü ve ödemeyi davalı … adına yaptığını söylediğini, …’nın hesabın kapandığını söylediğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafın ihbar olunan kanalıyla davalı tarafa mal satışı yaptığı, davacı tarafın davalı tarafın borcunu ödemediği iddiasıyla cari hesaba dayalı icra takibi yaptığı, davalı tarafın takibe itiraz ettiği, davalı tarafın ödeme dekontu sunduğu ve davacı muhasebecisinin hatalı kayıt yaptığını savunduğu, ödeme dekontunda açıkça hangi borç için ödeme yapıldığının yazılmadığı, dinlenen tanıklar … ve …’ın davalı ve ihbar olunanın savunmalarını doğrulamadığı, davacı tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı taraf ticari defterlerine göre davacının davalıdan 16.630,93-TL alacaklı gözüktüğü, tacirin basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, davalı tarafın ödeme savunmasını usulüne uygun şekilde ispat edemediği anlaşıldığından davanın asıl alacak üzerinden kabulüne, takip öncesi davalı taraf temerrüte düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddine, davalı tarafın elinde dekont aslının bulunması, bu dekontta gönderici olarak gözüken kişinin davacı tarafın ticaret yaptığı kişi olmaması göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafın kötü niyetle takibe itiraz etmediği sonuç ve kanaatine varıldığından icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinde görülen davada davalı tarafın ilamsız icra takibine itirazının iptali ile davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesinin talep edildiğini, yargılama aşamasında bilirkişi raporlarının alındığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin faturalardan kaynaklandığının sabit olduğunu, bu hususun davalı tarafça da 15/05/2018, 20/11/2018, 05/04/2019 tarihli celselerde ticari ilişkinin ikrar edildiğini, faturadan kaynaklı alacağın ödenmediği hususunun ilk derece mahkemesi tarafından da kabul edilmesine rağmen icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kendilerince yerel mahkeme tarafından yapılan duruşmada tüm delil ve şahitleri beyan edilmesine rağmen mağduriyetine sebebiyet verildiğini, mahkemeye sunulmuş olan delil ve şahitlerce olayın net bir şekilde anlatılmış olmasına rağmen verilen kararın şahsına zarar verdiğini, yerel mahkemeye verilen ifadenin inceleme altına alınması ve delillerin dikkate alınması gerektiğini, parayı gönderen kişi tarafından yerel mahkemeye verilen yeminli ifade olmasına rağmen verilen kararın doğru olmadığını, yerel mahkemenin eksik inceleme yapılmış olduğunu, tek taraflı beyanlar doğrultusunda karar verildiğini, mağduriyetinin arttığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkemece verilen kararın kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında ticari satıma dayalı cari hesap ilişkisinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafça davalı hakkında İstanbul …icra müdürlüğünün … esas dosyası ile icra takibi başlatılmış, davalı tarafın süreside borca ve ferilerine yaptığı itiraz ile takip durmuş ve eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. İlk derece mahkemesinde dosyaya alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne, icra inkar tazminatı ve faize ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının cari(açık) hesap nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, davacı yararını icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasındadır.Dosyaya toplanan deliler ile davacı tarafça davalıya mal satışı yaptığını iddia etmiş, davalı öncelikle davalıdan mal almadığını, kendisinin davacı ile olan ilişkisinin fasoncu aracılığı ile olduğunu, borcu olmadığını savunmuş, bilahare ticari ilişkiden kaynaklanan borcun dava dışı fasoncunun verdiği çek ile ödendiğini savunmuştur. Davacı 1. sınıf tacir olup yevmiye defteri, defteri kebir ve diğer ticari defterleri tuttuğu, davalının işletme defteri tuttuğu, davacının ticari defter kayıtlarına göre davalıdan 16.630,93 TL alacaklı olduğu, davalının iddia ettiği ödemelerin davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının tuttuğu işletme defterinin niteliği gereği ödemeye ilişkin kayıtların bu defterlerde yer almadığı belirlenmiştir. Davacı ve davalının ticari defteri mukayeseli olarak bilirkişi ek raporunda incelenmiş, taraflar arasında 2016 yılı ocak ayından itibaren mal alım satımından kaynaklanan ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturaların 26/02/2016 tarihli 34,22 TL, 07/03/2016 tarihli 246,62 TL ve 18/05/2016 tarihli 6.224,85 TL tutarlı toplam 3 adet fatura dışındaki tüm faturaların davalı ticari defterine işlendiği, bir kısım davalı ödemelerinin de davacı ticari defterlerinde işlenmiş olduğu, davalının savunmasında yer alan dava dışı … tarafından davalı borcu için yapıldığını iddia ettiği 20.000 TL lik ödeme davacı kayıtlarında davalı hesabına işlenmediği, dava dışı …’e ait cari hesaptan düşüldüğü, ödem dekontu üzerinde de yapılan ödemenin davalı …’ın borcuna mahsuben ödendiğine dair bir kayıt bulunmadığı anlaşılmıştır. İspat yükünü düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 6100 sayılı HMK 200 maddesi gereği bir hakkın doğumu düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar ve değeri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Ödemenin yapıldığının iddia edildiği 01/08/2016 tarihide 2.500 TL lik bu sınır aynen yürürlüktedir. Bu durumda davalının ödeme iddiasını tanıkla ispatı mümkün değildir. Dosyaya sunulan dekont ve davacı ticari defterlerinde de bahsi geçen ödemenin davalıya ait olduğuna dair bir kayıt bulunmadığından … tarafından yapılan ödemenin davalının borcuna mahsuben yapıldığı iddiası ispatlanmış olmadığından davalının bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Davacı defterlerinde kaydı bulunup davalı ticari defterlerinde kaydı bulunmayan ve bilirkişi raporunda davacının alacak miktarının belirlenmesinde esas alınan 3 adet fatura muhteviyatının davalıya teslim edilip edilmediği yönünden yapılan değerlendirmede; fatura sözleşmenin kurulmasına değil ifa aşamasına ilişkin bir evrak olduğundan sözleşmenin kuruluşuna delil olmaz. Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ispat edilmediği müddetçe faturanın 6102 sayılı TTK 21/2 maddesinde düzenlenen karineden yararlanma imkanı yoktur. Salt fatura düzenlenmesi yada satış için B/S beyanında bulunulması, faturanın düzenleyenin ticari defterlerine kaydedilmiş olması fatura içeriği malın teslim edildiğinin ispatı için yeterli olmayıp, bir alacağın varlığının başka delillerle alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Bahsi geçen bu 3 fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğine dair davalı tarafça imzalanmış sevk irsaliyesi, teslim tutanağı gibi herhangi bir belge sunulmadığı, davalı tarafça da malların alınmadığının iddia edilmiş olması karşısında davacı defterlerinde kaydı bulunup davalı defterlerinde kaydı bulunmayan 3 adet toplam bedeli 6.505,69‬ TL faturalar yönünden davacının alacaklı olduğu ispatlanmış olmadığından, bu miktarın düşülmesi sonucu davacının davalıdan 10.125,24 TL alacağı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının bu yöne ilişkin istinaf talebi yerindedir. Davacı tarafın hüküm altına alınan alacak üzerinden icra inkar tazminatı verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede; davacı alacağının likit olduğu, icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için davalının kötü niyetinin gerekmediği anlaşılmakla davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmüştür. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne ve icra inkar tazminatına hükmedilmemesine ilişkin karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 10.125,24‬ TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden aynen devamına, fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE, 2-İtirazın iptaline karar verilen alacağın %20’si olan 2.025,048‬ TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 306,15 TL harcın ve icra takibi peşin harcı 89,63 TL’nin, alınması gerekli olan 691,66 TL harçtan mahsubu ile bakiye 295,88 TL karar ve ilam harcının davalı ‘dan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 31,40 TL, posta ve tebligat gideri 149,90 TL, bilirkişi ücreti 800 TL, olmak üzere toplam 981,30 TL yargılama masrafının, davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak 554,25 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yapılan 23,50 TL yargılama masrafından kabul-ret oranına göre 8,92 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmsına, 6-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalı ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine, 7-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 7.801,53 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 9-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, c-Davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.01/06/2023