Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1260 E. 2023/552 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1260
KARAR NO: 2023/552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2019
NUMARASI: 2017/1188 Esas – 2019/474 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kendisi ile … Ltd. Şti. ile aralarında ticari ilişki olduğunu ancak davalı … ile arasında bir ticari ilişki bulunmadığını, davalı şirket ile uzurn süredir cari hesap şeklinde çalıştıklarını, dava konusu bonoları da zorunlu unsurları eksik olarak doldurulmuş olarak davalı şirkete olan borçlarına karşılık verdiğini, verilen çekleri davalı şirket üzerinden …’ın tahsil ettiğini, davalı şirket kayıtlarının tetkikinde kendisinin hiçbir borcunun bulunmadığını ve bonoların iade edilmesi gerektiğini, …’ın zorunlu unsurları eksik olan bonolara kendi adını alacaklı olarak yazdığını ve bu bonolara keşide tarihi vs. unsurları doldurarak kendisi aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takip konusu bonolar üzerindeki yazıların kendisine ait olmadığını, kendisinin ikamet ettiği dairenin davalı … tarafından haczedilerek satıldığını, babasından intikal eden başka bir dairedeki 1/3 hissesinin de haczedilerek satıldığını, kendisine ait olan daire ile ilgili haczedilemezlik itirazında bulunduğunu, bu dava ile ilgili karar kesinleşmeden dairenin satıldığını ve ihalenin feshi davası açtığını, ihalenin feshi davasının da reddedildiğini, şuan dosyanın İstinaf’ta olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalılara borçlu olmadığının tespitine, dava sürecinde ödeme yapmak zorunda kalırsa davanın istirdat davası olarak devamına, yaptığı ödemenin davalılardan ödeme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte istirdatına, davalılar aleyhine %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın taraflarının tacir olmaması nedeniyle mahkememizin görevsiz olduğunu, dava konusu bonoların müvekkili … tarafından davacıya elden verilen borç para karşılığı alındığını, müvekkili şirket ile yapıldığı iddia olunan alışveriş ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, dava konusu bonoların ödeme günü gelmesine rağmen ödenmediğini, alacağının tahsili amacıyla İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/286 D. İş sayılı dosyası ile davacı aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davacının Mudanya/ Bursa, Güngören ve Başakşehir’de bulunan 3 adet taşınmazının haczedildiğini, davacı tarafından Güngören’de bulunan taşınmaz için meskeniyet iddiası ile İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/3 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve yapılan yargılama sonunda davanın reddedildiğini, aynı taşınmaz için yaptırılan kıymet takdirine Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/260 E. sayılı dosyası ile itiraz edildiğini ve bu itirazının da reddedildiğini, Güngören’de bulunan taşınmazın Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyası ile satışı yapıldığını, bu satışa ilişkin davacı tarafından ihalenin feshi davası açıldığını ve açılan davanın reddedildiğini, Başakşehir’de bulunan taşınmazın Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyası ile satışı yapıldığını, bu satışa ilişkin 3. şahıs (davacının babası) tarafından Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/973 E. sayılı dosyası ile ihalenin feshi davası açıldığını ve davanın reddedildiğini, 3. şahıs tarafından mahkeme kararına karşı İstinaf yoluna gidilmiş ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/1576 E. sayılı dosyası ile mahkeme kararının kaldırıldığını ve müvekkilleri aleyhine ihalenin feshine karar verildiğini, bu nedenlerle öncelikle verilen tedbir kararının kaldırılmasına, görevsizlik kararı verilmesine, aksi halde davanın reddi ile davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı, takip dayanağı 3 adet bonoyu açığa imza atmak suretiyle davalı … Ltd. Şti’ne verdiği ve bu davalının da açığa imzalı bonoları … Tekstil San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin hissedarı ve müdürü olan davalı …’a verdiğini ve açığa imza suretiyle verilen senetlerin üzerinin sonradan doldurulduğunu iddia etmiş olduğundan davacının bedelsizliğe ilişkin bu iddiasını HMK m.200 anlamında yazılı delil ile ispat etmesi gerekmektedir. Bu husus Yargıtay 19. HD’nin 22/02/2016 tarih, 2015/13409 Esas ve 2016/2698 Karar sayılı; “Bu durumda davacı bononun teminat amacıyla boş olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yolundaki iddiasını yazılı delille ispatlamak zorundadır. Başka bir anlatımla somut olayda ispat külfeti davacıdadır. Davacının iddiasını ispata yarar yazılı delil sunamadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile içtihat edilmiştir. Kaldı ki bilirkişi …’dan alınan 31/01/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davalı … Ltd. Şti’nin incelenen 2014 yılına ilişkin yevmiye, kebir ve envanter defterleri itibariyle bu şirketin davacı ile ticari ilişkisinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı, her ne kadar … Ltd. Şti başlıklı sipariş fişi antetli bir kısım evrak fotokopisi ile bilirkişi raporuna yönelik 27/03/2019 tarihli itiraz dilekçesi ekinde … Ltd. Şti ile ticaretini belgeleyen hesap çıktıları ve 2014 yılına ilişkin bir kısım faturalar ile çek suretleri sunmuş ise de esasen davacının takip dayanağı 3 bonoyu açığa imza suretiyle davalı … Ltd. Şti’ye teslim ettiğini HMK m.200 anlamında yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği halde ispat edemediğinden davanın … bakımından subut bulmaması, diğer davalı bakımından ise taraf sıfatının olmaması nedeniyle usulden reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verildiğini, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması gerektiğini, dosya kapsamında yazılı yargılama usulüne tabi dava da bir kısım taleplerin gerekçesiz olarak reddedilmesinden sonra “tahkikat aşamasının tamamlandığına” ilişkin ve bilhassa sözlü yargılamaya başlandığına dar ihtarat veya tarafların gerektiğinde süre verilmesini talep etme hakkı varken bu hususun atlanarak apar topar karar verildiğini, HMK’nın 186. maddesinde yazılı olan amir hükme göre, tahkikat aşaması tamamlanmasından sonra tarafların sözlü yargılama ve hüküm için davet edileceğini, taraflar son kez yargılamayı değerlendirerek iddia ve savunmaların haklılığı konusunda açıklamalarda bulunulacağını, mahkemece karar duruşmasında usulün bu hükmüne riayet edilmeksizin doğrudan hüküm kurulmuş olmasının bozmayı gerektireceğini, tahkikatın sonlandırılması ve sözlü yargılama aşamasına geçiş ise HMK’nın 186. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceğini, taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceğini, somut olayda, mahkemece, 05.04.2016 tarihli celsede davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek aynı celse asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tahkikat bitirilerek yukarıda belirtilen 186. madde uyarınca sözlü yargılama aşamasına geçilmesi için taraflara herhangi bir tebligatta bulunulmadığının anlaşılmakta olup dava dilekçesindeki tüm talepleri hakkında gerekçede değerlendirme yapılmadığını, dava dilekçesi içeriğinde senet nedeniyle niçin borcu bulunmadığı hatta senedin İİK mad. 170-a gereği kambiyo senedi vasfında olmadığına dair itirazlarının gerekçeli kararda değerlendirme konusu yapılmadığını, davaya konu bonolardan 31.10.2014 tarihli bononun tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken TTK’nun 776/1-f maddesi gereğince senette tanzim yerinin yazılı olması gerektiğini, aynı kanunun 777/4 maddesine göre ise, tanzim edildiği yer gösterilmeyen bir bononun tanzim edenin adını yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılacağının hükme bağlandığını, tanzim yeri belirlenemeyen bu belgenin kambiyo vasfı alacağa konu bonolarda düzenlenme yeri “…” şeklinde olup …, Güngören ilçesine bağlı bir mahalle olduğunu, mülki amirlik olmadığından düzenleme yeri olarak değerlendirilemeyeceğini, yemin hakkı hatırlatılmadığını, çekle yapılan ödemeler nedeniyle davalılara ait banka hesap kayıtlarının celbi ve ticari defterlerden faturalarla birlikte teyidi gerekirken bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmadığını, bankadan çeklerin sorulmadığını, dava konusu olaya konu senette senedin ihdas nedenin belirtilmediğini, yani senet metninde “Malen” veya “Nakten” olduğunun belli olmadığını, davacının davalılardan … ile herhangi bir hukuki ilişkisi olmadığını, bu nedenle öncelikle davalının bu konuda ispat etmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davacının “Yargılama aşamasında daha ön iceleme duruşmasından itibaren sayın mahkemenin de sorduğu bir kısım hususlarda davlı beyanda bulunmamıştır.” şeklindeki beyanın gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın İsticvap talebine ilişkin beyanları, davacı tarafın delilleri arasında isticvap delili bulunmamakta olduğunu, davacı tarafından senet lehtarı ve takip alacaklısı … yanında … aleyhine de dava ikame edilmiş olup, mahkemece davalı şirket hakkında hukuka ve usule uygun olarak husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiğini, dava dayanağı kambiyo evraklarının lehtarı davalı … olup, davacı taraf diğer davalı şirket ile dava konusu kambiyo evrakları arasında bir bağın varlığını usulüne uygun bir şekilde ispatlayamadığını, davacı borçlu tarafından cevaba cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulan bir kısım belgelerin dava konusu kambiyo senedi ile hiçbir ilgisi irtibatı bulunmadığını, davacı borçlu tarafın dava konusu bonolarda tanzim yeri yazılmadığından bahisle kambiyo senedi vasfı taşımadığına ilişkin itirazı doğru olmamakla birlikte bu iddialar huzurdaki iş bu davanın konusu da olamayacağını, takip dayanağı Kambiyo senetlerinin üzerinde “…” değil açık bir şekilde “…” yazdığını, davacı borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatılmış olup, davacı borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde de açıkça yazdığı üzere takibin dayanağı senet kambiyo senedi niteliğini haiz değilse (5) gün içinde icra mahkemesine şikâyet edilmesi gerektiğini, borçlu icra hukuk mahkemesine bu yönde bir itirazda bulunmadığını ve takibin kesinleştiğini, Davacı tarafın diğer usul ve esasa ilişkin itirazlarının da yerinde olmadığını, davada tahkikat aşaması usulüne uygun tamamlanmış olup istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senedinin (bononun) konu edildiği icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti(menfi tespit), davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu bononun anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı, davalı şirkete teminat olarak verilip verilmediği ve ticari ilişki bulunup bulunmadığı ile bu bonolar nedeniyle davacının, davalılara borçlu olup olmadığı noktasındadır. Davacı … tarafından, 03/05/2014 tarihinde, davalı … lehine, 50.000,00’er TL bedelli, 31/08/2014, 30/09/2014 ve 31/10/2014 vadeli 3 adet bono keşide edilmiştir. Davalı takip alacaklısı … tarafından, davacı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, bonolara dayalı olarak 150.000,00 TL asıl alacak, 7.798,63 TL işlemiş faiz, komisyon ve masrafın tahsili istemiyle 02/03/2015 tarihli takip talebi ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmıştır. Davacı tarafça, davalı şirkete teminat olarak verilen davaya konu bonoların davalı … tarafından anlaşmaya aykırı doldurulduğu, şirkete olan borçların müşteri çekleri ile ödendiği iddiasıyla 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72. maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6]. Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 370 ilâ 372). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 778/2-f maddesinin atfı ile bonolar hakkında da uygulanacak olan TTK’nın 680. Maddesine göre, tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun. Buna göre, bononun keşideci tarafından bazı unsurları eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulması mümkündür. Davacı keşideci olarak imzalayıp verdiği bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kanuni delillerle (kesin delillerle) ispatlamak zorundadır. Davacı tarafça dosyaya, “… – Sipariş fişi” ibareli belgeler, “cari hesap ekstresi” başlıklı belge, “Eraslan Tekstil Hesap Ekstresi Çek Dökümü” başlıklı belge, davalı şirketin üçüncü kişilere kestiği bir kısım faturalar, üçüncü kişilerce tanzim edilen çekler sunulmuş ise de; bu belgelerin davalılar tarafından düzenlendiğine, faturalardaki “…” ibaresinin davacıyı kastettiğine ve bu ibarenin davalılarca eklendiğine, dayanılan çeklerdeki “…” ve sayı ibarelerinin yine davalılardan sadır olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca davalı şirketin incelenen ticari defterlerinde davaya konu bonolara ve davacıya ait bir kayda rastlanılmamıştır. Bu haliyle dayanılan belgeler davaya konu bonoların gerçek lehtarının davalı şirket olduğunu ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat eder nitelikte değildir. Davacı taraf yazılı delil başlangıcı bulunduğunu iddia etmiş ise de, dosya kapsamında, davacının iddialarını muhtemel gösteren, bir ikrar veya kabul içeren belge dosya içerisinde bulunmamaktadır. Davacı tarafça, davalının kendi el yazısı ile bakiyeyi yazdığı ileri sürülmekle birlikte söz konusu husus bir hesaptan ibaret olup yazılı delil başlangıcı niteliği bulunmamaktadır. Davacı tarafça, deliller yeterince toplanmadan karar verildiği ileri sürülmüş ise de, bahsi geçen banka kayıtları ve sevk irsaliyeleri üzerinde yazı ve imza incelemesi yaptırılması sonuca etkili değildir. İsticvap ise, HMK’nın 169/2. Maddesi uyarınca, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur. Davalı taraf yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş ve cevap dilekçesi sunmuştur. Bu haliyle uyuşmazlığı çözecek nitelikte bulunmayan bir kısım çekler ve sevk irsaliyeleriyle ilgili olarak davalı tarafın isticvap edilmesini gerektiren bir durum söz konusu değildir. Davaya konu bonolardan 31.10.2014 tarihli bononun tazim yerinin “…” şeklinde olduğu, …’ın, Güngören ilçesine bağlı bir mahalle olup mülki amirlik olmadığından düzenleme yeri olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay kararlarında İstanbul kelimesinin ancak … Olarak kısaltılabileceği, … ibaresinin İstanbul’un kısaltması sayılamayacağı ileri sürülmüştür. TTK’nın 776. Maddesi uyarınca ödeme yeri ve düzenleme yeri bononun zorunlu unsurlarındandır. Ancak, TTK’nın 777/3-4 maddesine göre, açıklık bulunmadığı takdirde senedin düzenlendiği yer, ödeme yeri ve aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. Düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bono, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Tanzim yeri olarak, idari birim adı (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması yeterli olup, ayrıca adres gösterilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca, 14.12.1992 tarih ve 1991/1 E.-1992/5 K. sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurul kararında da açıklandığı üzere, kısaltılmış olarak yazılan tanzim yerinin kabul edilebilmesi için bunun belirgin ve duraksamaya mahal bırakmayacak bir yeri göstermesi gereklidir.Davaya konu bonoda düzenleyenin adresi cadde, sokak, apartman gibi unsurları içerecek şekilde tam olarak yazılmış olup, tanzim yeri konusunda bir duraksama yaratacak şekilde değildir. Ayrıca, davacının keşide ettiği diğer bonolardaki yazı biçimi de incelendiğinde esasen itiraza konu bonoda kullanılan kısaltma da “…” şeklindedir. Bu nedenle davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmesi mümkün değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 226/1-c maddesine göre, yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar yemine konu olamaz. Bedelsiz senedi kullanma(156), Özel Belgede sahtecilik(207, 210), Açığa imzanın kötüye kullanılması(209) 5237 sayılı TCK’da suç olarak düzenlenmiş olup davacının iddialarının yemine konu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar davacı vekilince, ilk derece mahkemesince HMK’nın 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılama usulüne riayet edilmeksizin karar verildiği ileri sürülmüş ise de, gerek TTK’nın 4/2. Maddesindeki basit yargılama usulü sınırının önce 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle, fıkrada yer alan “yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmiş, ardından 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle bu fıkrada yer alan “beş yüz bin” ibaresi “bir milyon” şeklinde değiştirilmiş olması, gerekse HMK’nın 186. Maddesinini 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 20 inci maddesiyle Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçeceği şeklinde düzenlenmiş olması karşısında, usul hükümlerinin derhal uygulanacağı da nazara alındığında ileri sürülen bu husus sonuca etkili olmayacağından kaldırma sebebi yapılmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.25/05/2023