Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1259
KARAR NO: 2023/586
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2019
NUMARASI: 2017/531 Esas – 2019/1103 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince ve davalı vekilince ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tekstil sektöründe faaliyet gösteren taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi bu- lunduğunu, davalı tarafın cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödememesi nedeniyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının takibe ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamını, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; borçlunun faaliyet yerinin bulunduğu (Esenyurt/İstanbul) adresine göre HMK 6.md gereğince iş bu davada Bakırköy ATM’nin yetkili olduğundan bahisle mahkemenin yetkisine itirazda bulunduğu, davacı tarafça müvekkiline teslim edilen bir kısım ürünlerin ayıplı olduğunu, noter vasıtasıyla süresi içinde ayıp ihbarında bulunulduğunu ve iade faturası kesildiğini, taraflar arasındaki ihtilafın söz konusu iade faturalarının davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığını, davacının ayıplı ürünleri teslimden kaçınması nedeniyle Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/82 Değişik İş sayılı dosyası üzerinden tevdi mahalli kararı verildiğini , takip konusu faturalar nedeniyle müvekkilinin borcunun bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Her ne kadar davacı, davalının siparişi üzerine ürettiği ve dava konusu 22/10/2015 tarihli … no.lu irsaliyeyi davalıya teslim ettiği ürün bedelinin ödenmediğinden bahisle davalı aleyhine takibe girişmiş, davalının itirazı üzerine işbu davayı ikame etmiş ise de; söz konusu kumaşların kesiminden önce davalı tarafça yapılan kontrolünde ayıplı olduğunun farkedildiği, sektörün olağan iş akışı çerçevesinde Borçlar Kanunu’nda belirtilen yasal süreler içinde ayıp ihbarında bulunulduğu, iade faturası kesildiği, davalının söz konusu ürünlerin iadesini kabulden kaçınması nedeniyle davalının Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne müracaat ettiği ve tevdii mahalli tayinini talep ettiğini, mahkeme kararı doğrultusunda … Ltd. Şti’ye ait yediemin deposuna teslim edilen ve ayıplı olduğu tespit olunan ürünlerin davacıya iadesinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeyen davacının bu ürün bedelinden kaynaklanan alacağı talep edemeyeceği sonucuna varılmakla hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkili firmanın kumaşların zamanında teslim edilmediğinden iptal edildiğine dair elektronik posta gönderdiğini beyan ettiğini, işbu beyanın gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin dosyaya sunduğu belgelerin elektronik imza ile imzalanmadığını, bu nedenle davalı tarafın delil olarak ibraz ettiği çıktıların hukuken geçersiz ve yetersiz olduğunu, sonuç olarak davalı tarafın dosyaya sunduğu belgelerin salt belge olmaları dolayısıyla huzurdaki davayı ispat açısından yeterli olmadığını, davalı şirketin müvekkili şirkete ne yazılı ne de sözlü olmak üzere ayıp ihbarında bulunduğunu, davalı tarafından TTK madde 23 uyarınca süresi içerisinde yapılan bir ayıp bildirimi bulunmadığını, yerel mahkemece davalı tarafça yasal süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca bilirkişilerce hazırlanan kök ve ek raporlarda davalının iade faturasındaki ürünlerin davalının uhdesinde olduğundan ve davacıya teslim edilmediğinden dolayı faturanın davalının ispatına muhtaç olduğunu, neticeten takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 10.810,80 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmış ise de yerel mahkemece aksi yönde verilen kararın kabulünün mümkün olamayacağını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından sipariş edilen kumaşların davacı firma tarafından süresinde teslim edilmemesi üzerine, verilen siparişlerin ilk olarak müvekkili şirket tarafından iptal edildiğini, davacı firmanın söz konusu kumaşları süresinden sonra müvekkili şirkete iletmesi üzerine ilgili kumaşlar üzerinde müvekkili şirketçe muayene yapıldığını, teslim alınan kumaşlar üzerinde ayıp tespit edilince bu durumun davacı şirkete bildirildiğini ve kumaşların iade alınmasının istendiğini, davacı şirket tarafından bu talebe herhangi bir şekilde yanıt verilmeyince müvekkilin defalarca davacı firma ile iletişime geçtiğini, kumaşların iade alınması talebinin tekrar olarak davacı şirkete iletildiğini, müvekkili şirketin söz konusu ayıplı kumaşları davacı şirkete iade edebilmek adına fazlaca çaba gösterdiğini, tüm yollara başvurduğunu, ancak muhatap bulamadığını, davacı tarafa ulaşılmaya çalışılsa da davacının haksız ve kötü niyetli tutumunun bu duruma engel oluşturduğunu, davacı şirket tarafından tamamen kötü niyet ile icra takibine girişildiğini, davacı tarafın haksız kazanç elde etmek istemesi ve kötü niyeti açık bir şekilde ortada iken davalı müvekkili lehine tazminat takdirine yer olmadığına dair karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme tarafından davanın reddine dair verilen kararın onanmasını, davalı müvekkili lehine tazminat takdirine yer verilmesi yönünde yeni hüküm tesis edilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava taraflar arasında satış sözleşmesine dayalı cari hesap alacağına dayalı kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafça davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas dosyası ile icra takibi başlatılmış, davalı tarafın süresinde borca ve ferilerine yaptığı itiraz ile takip durmuş ve eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. İlk derece mahkemesinde dosyaya alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde; davacının üretip davalıya teslim ettiği sözleşme konusu kumaşlarda ayıp bulunup bulunmadığı, ayıbın süresinde davacıya ihbar edilip edilmediği, bu kapsamda kumaş bedeli için başlatılan takibe itirazın iptalinin gerekip gerekmediği noktasındadır.Satım sözleşmesinde alıcının seçimlik hakları başlıklı TBK. 227. maddesinde; “satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı;1-Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme2-Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme,3- Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,4- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme, Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” hükmü düzenlenmiştir. TTK. 23. maddesi uyarınca; malın ayıplı olduğu teslimi sırasında açıkça belli ise alıcı (2) gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sonra (8) gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içerisinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK. 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır. 6098 sayılıTBK. 223. maddesi uyarınca; alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ayın yasanın 225.maddesinde ise” ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.”hususu düzenlenmiştir. Davalının davacıya kendi işletmesinde kullanılmak üzere kumaş üretmek üzere sipariş verdiği, davacının süresinde kumaşı üretmediği, davalı tarafça önce siparişin iptal edildiği, bilahare akdi ilişkinin yeniden kurulduğu ve kumaşların davalıya teslim edildiği hususu ihtilafsızdır. Dosyaya alınan bilirkişi raporu ve diğer belgeler ile davacının davalıya 585 kilogram siyah boyalı interlok örme kumaşı sipariş üzerine üretip teslim ettiği, davalının talep ettiği renk numunesiyle üretilip davalıya teslim edilen kumaşların karşılaştırıldığı, davacının ürettiği kumaşların davalının talep etmiş olduğu renkte olmadığı, ayıplı olduğu, ayıbın çıplak gözle incelenmeyle anlaşılabileceği hususları tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği, satıcının satışa konu ürünü üretip satmayı meslek edinen kişi olması sebebiyle ürettiği maldaki ayıpları bilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf sipariş ettiği ürünün taşıması gereken tüm evsafı davacı satıcıya bildirmiş, davacı satıcı buna rağmen gerekli dikkat ve özeni göstermeden üretim yapmış ve malları davalı alıcıya ayıplı olarak teslim etmiştir. Bu durumda davacı satıcının TBK 225 maddesi gereği ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen dahi kurtulma imkanı yoktur. Somut olayda; ürünler davalıya 22/10/2015 tarihinde teslim edilmiş, davalı tarafça davacıya ayıp telefon yolu ile bildirilmiş, bilahare kumaş örneği gönderilmiş, ayrıca da 04/11/2015 tarihinde e-mail yolu ile ürünlerin ayıplı olduğu, iade edileceği bildirilmiştir. Ayrıca davacı tarafın ürettiği ayıplı ürünler davalı tarafça mahkemece belirlenen tevdi mahalline bırakılmış olmakla, davacının davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın ve davacı , davalı hakkında yapılan takipte haksız is de kötüniyetli olduğu dosya kapsamında delillerle ispatlanamadığından yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle HMK’ nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 42,00 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 137,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 942,65 TL nispi istinaf karar harcından mahsubu ile bakiye 898,25 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.01/06/2023