Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1257 E. 2023/179 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1257
KARAR NO: 2023/179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2015/1251 Esas – 2019/900 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket distribütör ve davalı arasında 01/11/2012 tarihli Kapalı Şahıs Noktası Sözleşmesi ve Özel Hükümler sözleşmelerinin imzalandığını, taraflar arasında imzalanan Sözleşme’nin 2. maddesi gereği davalının sözleşmenin süresince Sözleşme adresinde yazılı işyerinde müvekkili şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını gerçekleştirdiği bira ürünlerini düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde satmayı ve bulundurmayı 6. maddesi gereğince davalının işyerini başkasına devir ve temlik etmeyeceğini, 9/b maddesi gereği davalının bira satışına ilişkin faaliyetlerini kısmamayı ve bira satışını azaltacak davranış ve eylem içerisine girmemeyi, 9/f maddesi gereği işyerindeki depo ve eklentilerin karşılıklı mutabakatla belirlenen görsel reklam malzemeleri, tente, raf, teşhir, stant veya soğutucu ilgili mevzuatların elverdiği ölçüde bulundurmayı, konumlandırmayı ve sergilemeyi; … Sözleşmesi’nin; 1. maddesi gereği; müvekkil şirket ürünlerini düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde almayı, bulundurmayı ve satmayı, 3. maddesi gereğince işletme dekorasyonunu yazılı izin almadıkça değiştiremeyeceği, 5. maddesi gereğince; kapalı satış noktası sözleşmesi hükümleri ihlal etmemeyi ve çeşitli başkaca yükümlülükleri kabul ve taahhüt ettiğini, Müvekkili şirketçe taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca uyulması gereken yükümlülüklerin tamamının eksiksiz olarak yerine getirildiğini, davalının müvekkili şirket konsept malzemelerini işyerinden çıkarttığını, müvekkil şirket ürünlerini almadığını ve bulundurmadığının istihbar olduğunu, Bunun akabinde davalının işyerinde, İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/132 D. İş sayılı dosyasıyla yapılan keşif akabinde ibraz edilen bilirkişi raporunda; işletmenin konseptinin sarı ve kahve tonlarında yenilendiği Müvekkil Şirket Konseptinin ise mavi beyaz olduğunu, müvekkili Şirket’e ait herhangi bir ürün, demirbaş, tabela vb emareye rastlanmadığının hususların tespit ve rapor edildiğini, Bu tespitten daha önce İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesi ’nin 2016/60 D. İş sayılı dosyası ile yapılan keşifte işyerinde Müvekkili Şirket’in konseptinin yer aldığını, Müvekkili Şirket görsellerinin ve ürünlerinin tespit edildiğini, daha sonra dosyalara ilişkin yapıla tespitte sunulan rapora göre davalı müvekkil şirket ile imzalamış olduğu sözleşmelere aykırı davrandığını, Sözleşme karşılığında genel katkı almasına ve çeşitli yükümlülüklerin altına girmesine rağmen sözleşme şartlarını ihlal ederek Müvekkili Şirket’e ait konsepti bozduğunu ve müvekkili şirket ürünlerini bulundurmadığının tespit ve rapor edildiğini, 01/11/2012 tarihli sözleşmenin 11. maddesi uyarınca Müvekkili Şirket tarafından davalının işyerinin işletilmesine katkıda bulunmak üzere toplam 80.000 TL katkı yapıldığını, işleyiş itibariyle, davalı satış desteğine ilişkin olarak ödenen genel katkı bedeline ilişkin bayi/distribütöre fatura kesmekte, sonrasında bu tutarın bayi/distribütör tarafından Müvekkili Şirket’e fatura edilmekte olduğunu, sözleşmenin 15. maddesi müvekkil şirketin her türlü zarar talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, davalının Sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması veya sözleşme hükümlerinden birini ihlal etmesi halinde aldığı katkı payını ödemenin yapıldığı tarihten itibaren T.C. Merkez Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı ile birlikte geri ödeyeceğini ve ayrıca 67.800 USD cezai şart ödeyeceğinin hükmü bulunduğunu, Davalının sözleşmelere aykırı davranarak işletmenin konseptini tamamen bozduğu ve müvekkil şirketin ürünlerini bulundurmadığından cezai şartın talep edilmesi zorunluluğunun doğduğunu, bu nedenlerle davanın kabulüne, katkı bedeli olan toplam 80.000 TL’nin ödeme tarihi olan 29.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası tarafından uygulanan avans işlemleri güncel faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak müvekkil şirkete verilmesine, 67.800-USD/Amerika Doları cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunu’nun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarınca Amerikan Dolarına uygulanan 1 yıl vadeli en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsil ile müvekkil şirkete ödenmesine, İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/60 D. İş sayılı dosyası ile sonrasında İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/132 D. İş tespit kapsamında yapmış oldukları yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, ürettiği alkollü içkiler pazarında hakim konumunda büyük bir tüzel kişilik olduğunu, müvekkilin ise perakende alkollü içkilerin ve tütün malzemelerinin satıldığı büfe olması nedeniyle davacının baskın konumda olduğu, davacı tarafından hazırlanan sözleşmelerin ileride çok sayıda kullanılmak üzere tek başına hazırlandığı, Borçlar Kanunu md. 20 gereği “genel işlem koşulu ” niteliğinde olduğu, Müvekkilinin Esnaf ve Sanatkarla Odasına bağlı ve tacir sıfatı taşıdığını, davaya konu edilen sözleşmeler işletmenin ticari yönüyle ilgili olmayıp büfenin dışında ve tabelasında yapılacak konsept reklam sözleşmeleri olduğunu, Söz konusu sözleşmelere ilişkin yükümlülüklerin müvekkilce ilk andan itibaren ve halen uygun şekilde ifa edildiğini, sözleşmenin kurulmasından itibaren 3 yıl boyunca davacının bazı edinimlerini de yerine getirmemesine rağmen, sözleşmeler gereğince …de konsept çalışması olarak adlandırılan, büfenin dışında ve tabelasında davacının ve ürettiği alkol ürünlerinin reklamını, gerek davacının öngördüğü mavi-beyaz renkler ve gerekse davacının marka, logo ve amblemleriyle yapmaya çalıştığı; 3 yıl boyunca sözleşmeye uygun reklam/konsept yapıldığı konusunda ihtilafın da bulunmadığını, davacının, İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/60 D.İş sayılı dosyasıyla yaptırdığı tespitle de bu hususun sabit olduğunu, Davacı tarafından İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi ’nin 2015/132 D.İş sayılı dosyasıyla 24.11.2015 tarihinde büfenin tadilatta olduğunun tespit edildiğini, davacının satış temsilcileri tarafından soğutucunun mevzuata uygun hale getirilecek teslim edileceğinin söylenerek teslim alındığını, Tüm bu sürecin yasal mevzuata uygunluğu nedeniyle tadilat işlemlerinin sürdürüldüğünü ve davacının ürünlerinin satılmaya devam edildiğini, dava dilekçesinde ileri sürülen “müvekkil şirket ürünlerini almadığı/bulundurmadığı” iddiasının da doğru olmadığını, hatta dava açılmasından sonra halen dahi davacı ürünlerinin alındığını ve satışa sunulmakta olduğunu, huzurdaki davaya dayanak yapılan İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/132 D.İş sayılı dosyasında, gerek delil tespiti kararının ve gerekse delil tespiti raporunun tebliğ edilmemesi nedeniyle müvekkilin hukuki haklarını kullanması ve itiraz hakkının da kısıtlandığını, büfenin önceki görsellerinde ve yapılması öngörülen ve gerçekleşmeyen davacı tasarımlarında da arpa, arpa başağı, sarı-kahve ve siyah renkler kullanılması öngörülmüşken, bu renklerin sadece davacının rakip firmasını çağrıştırdığını ileri sürmenin sübjektif yanlı ve dava açılmasına zemin hazırlamaya yönelik olduğunu, müvekkilin … ve/veya herhangi bir firmanın herhangi bir ürünü satmasına yasal veya sözleşmesel bir engel bulunmadığını ve sözleşme süresince de satıldığını, delil tespitinde maddi ve somut olarak hiçbir firmaya ait hiçbir görsel tespit edilmemesine ve tek somut gerçek büfenin tadilatta olması iken, perakende satıcıya hiçbir uyarı ve ihtarda bulunmadan sözleşme gereği ödenen tüm katkı payının ve fahiş cezai şartın dava ile talep edilmesinin perakende satıcılar üzerinde baskı oluşturmaya yönelik olduğunu, Taraflar arasında davaya konu sözleşmelere bayi/distribütör olarak … San. ve Tic. Ltd. Şti. de taraf olduğunu, davacı edimlerinin yerine getirilmesinde ve sözleşmenin 15. md gereği katkı payının iadesinde hak sahibi konumunda olduğunu, sözleşmeye taraf dava dışı … ’a rücu edilmesinin gerekebileceğini, bu nedenlerler davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Anılan durum karşısında: davalı işletici’nin isletmesini davacının belirlediği … konseptine uygun olarak dizayn etme yükümlülüğünü ihlal ettiği ve sözleşmenin 15. maddesine “göre sözleşmede belirlenen cezai şart tutarı ise. 67,800.00 USD nin iadesi gerektiği, söz konusu cezai şart tutarının davalı firmanın ekonomik yönden yıkımına neden olacak bir düzeyde bulunmadığı, taraflar arasında mevcut sözleşmenin 15. Maddesi ile sözleşmeye aykırılık hallerinde işleticinin aldığı katkı bedelinin tamamını iade edeceği belirlendiğinden davacının katkı payı ve cezai şart talebinin kabulüne” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının dosya içeriğine, delillere, hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporlarına aykırı olduğunu, ayrıca yerel mahkemece, somut olayın ve taraflar arasındaki sözleşmenin tespitinde, hukuki değerlendirmelerde, kanunun olaya uygulanmasında hata yapıldığını, hukuk ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulandığını, yerel mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin “satım sözleşmesi” olarak yanlış değerlendirildiğini ve hatalı karar verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin “satım sözleşmesi” olarak kabul edilmesi halinde dahi, davalının davacı ürünlerini aldığı,bulundurduğu ve sattığının bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesinin büyük bir çelişki olduğunu, ayrıca davaya dayanak yapılan delil tespitinde sadece işletmenin “tadilatta olduğu ” tespit edilmiş olduğunu, tadilat sonrası konsepte ilişkin yapılan değişiklikler ve bu değişikliklerin sözleşmeye aykırı olduğu yönünde ne delil tespitinde ne de yargılama aşamasında herhangi bir tespit de yapılmadığını, müvekkil iş yerinin sadece 1 hafta -10 gün tadilatta olmasının da sözleşme gereği,tüm edimin yerine getirilmemesi sayılmasının da hatalı olduğunu, yerel mahkemece, delil tespitindeki “tadilatta” olduğunun belirtilmesine ve soyut kanaatlere dayanılarak,karar verilmesi ve 1 hafta-10 günlük tadilat için,tüm sözleşme katkı payı bedelinin ve cezai şartın ödetilmesine karar verilmesinin de yasaya ve usule aykırı olduğunu, dosyada mevcut bilirkişi raporları ile “davacının sözleşmeyi fesh etmediğini davalıyı temerrüde düşürmediği, davacının ancak sözleşmenin kalan bölümüne ilişkin katkı payı bedelini isteyebileceği” belirtilmişken, yerel mahkemece hükme de esas alınan bilirkişi raporlarına aykırı karar verilmesini gerektirecek, hiçbir inceleme ve hukuki nitelendirme, değerlendirme yapılmadan, tüm katkı payı bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren faizi ile ödenmesine ve cezai şarta hükmedilmesinin de hukuka ve usule aykırı olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini ve Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından dosyada mübrez tüm beyan ve belgeler ışığında davalının basiretli tacir olduğunu, davalının işletmesini müvekkili şirket ile akdettiği sözleşme kapsamında konsepte uygun dizayn etme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, sözleşmenin 15. maddesine göre sözleşmede belirlenen cezai şart tutarının davalının ekonomik yönden yıkımına neden olmayacak bir düzeyde olmadığı tespit edildiğini, bu yönde hüküm tesis edildiğini, bu bağlamda verilen kararın kanuna, hukuka ve Yargıtay içtihatlarına uygun olduğunu, davalının istinaf başvurusu mesnetsiz olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini, yerel mahkeme kararının onanmasını ve Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı ile davalı arasında 14/11/2012 tarihinde düzenlenen satış sözleşmesi (kapalı satış noktası sözleşmesi) ve özel hükümler (…) sözleşmeleri kapsamında davalının sözleşme şartlarını ihlal ettiği gerekçesi ile davalıya ödenen katkı payı alacağının ve sözleşmede öngörülen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi davanın kabulüne karar vermiş, davalı tarafça yukarıda belirtilen gerekçeler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının sözleşme hükümlerini ihlal edip etmediği, ihlalin bulunması halinde davalıya sözleşmenin 5 yıl süreceği inancı ile yapılan katkı payı alacağının ve sözleşmede öngörülen cezai şartın ödenmesinin gerekip gerekmediği hususundan ibarettir. Taraflar arasında düzenlenen 14/11/2012 tarihli sözleşme ve özel hükümler başlıklı sözleşmenin eki ve onun ayrılmaz bir parçası olduğu beyan edilen ek sözleşme ile davalının işletmekte olduğu iş yerinin davacının öngördüğü konseptte dizayn etmeyi, davacının mallarını satmayı, bu hususta değişiklik yapmamayı üslendiği, davacının da buna karşılık davalıya 58.000,00 TL (altyapı) ve 80.000,00 TL nakit veya nakit bazlı katkı payı yapmayı üslendiği, 58.000,00 TL’lik altyapının davalıya ait iş yerinin konsepte uygun yapılması için harcandığının davacı tarafça ileri sürüldüğü, bu bedelin de bu işi yapan üçüncü kişiye ödendiğinin beyan edildiği, 80.000,00 TL katkı alacağının ise bahsi geçen sözleşmede bayi / distribütör olarak imzası bulunan ve davacının bayisi olan dava dışı … Pazarlama Ltd. Şti. tarafından davalıya 60.000,00 TL’si nakit, 20.000,00 TL’si ise davalıya verilen malların karşılığı olarak ödendiği, bu hususta davalının dava dışı bayi … Pazarlama Ltd. Şti.’ne 29/11/2012 tarihli fatura tanzim ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı tarafça sözleşme ile üstlendiği edimlerin yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisine alınan İstanbul 19. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/132 değişik iş dosyası ile yapılan tespitte davalının davacının iznini almadan ve taraflar arasında yapılan sözleşmeye aykırı olarak iş yerinin konseptini rakip firmanın renklerine dönüştürdüğü, davacıya ait unsurları işletmeden kaldırdığı sabittir. Davalı taraf her ne kadar sadece tadilat aşamasında olduğunu, sözleşmeye uyduğunu savunmuş ise de iş yerini davacının sözleşme ile belirlediği konseptin dışına çıkardığı, yasal mevzuat gereği reklam yasağı dolayısıyla değişiklik yaptığını savunmuş ise de İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/60 değişik iş dosyasında 07/07/2014 tarihinde alınan bilirkişi raporunda iş yerinde TAPDK belgeleri 2014 tarih onayı ile bulunduğunun tespit edildiği, dolayısıyla mevzuat değişikliği sonrası TAPDK belgelerinin verildiği anlaşılmakla, bu savunmaya itibar edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının sözleşmeyi ihlal ettiği sabittir. Sözleşmenin 15. maddesi gereği davacıdan aldığı 80.000,00 TL katkı payının 60.000,00 TL’si için ödeme tarihinden, bakiye 20.000,00 TL için ise mahsupla ödeme gerçekleştiğinden mahsup ile yapılan ödemelerin ortalaması tarihinden itibaren faiziyle ödeneceğine dair açık sözleşme maddesi karşısında bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik yoktur. (Emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/5162 Esas – 2018/2763 Karar) Yine taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 15. maddesinde davalının sözleşmeyi ihlal etmesi halinde 67.800,00 USD cezai şartın ödeneceğine dair açık düzenleme bulunduğu, tacir olan davalının cezai şartın tenkisini isteyemeyeceği, dosyaya alınan 24/04/2019 tarihli üç kişilik akademisyen bilirkişiden oluşan heyet raporuna göre dava tarihindeki veriler dikkate alınarak cezai şartın tamamının tahsiline karar verilmesinin davalının ekonomik yönden yıkımına neden olabilecek bir düzeyde olmadığı yönündeki raporu da dikkate alındığında cezai şartın tamamına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 18.988,54 TL nispi karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 4.747,14 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.241,40 TL harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/02/2023