Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1242 E. 2023/223 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1242
KARAR NO: 2023/223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2016/740 Esas – 2019/527 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bir aile şerkit olarak ruluan davalı şirketin %15 hissedarı olduğunu, şirket hisselerinin %20’lik kısmına sahip olduğu bilinen anneleri …’un 26/06/2015 tarihinde vefat ettiğini, miras bırakanın payı mirasçılara eşit olarak dağıtıldığını, fakat pay defterine işlenmediğini, keyfiyeti öğrenildikten sonra veraset ilamı çerçevesinde şirket yönetim kuruluna ihtarname keşide edildiğini, müvekkilin şirketin son 3 yılına ait yapılan genel kurul ve yönetim kurulu tutanaklarının bir örneği ile şirket bilançosundan bir örneği de talep ettiğini, davalı şirket, yönetim kurulu ve genel kurulu kararlarını isterse ticaret sicil gazetesinden öğrenebileceği şeklinde cevap verdiğini, buna istinaden müvekkilinin 21/05/2015 tarihinde yapılacak olan Genel Kurula vekili marifeti ile katılım sağladığını, toplantıda şirket kar zarar bilançoları müvekkilin aksi yönde oyu ile tasdik edildiğini, yönetim kurulu üyesi ve …’un ibra edilmediğini, Yönetim kurulu üyesi …’un ibra edilmediğini, kar dağıtım kararı alınmadığını, müvekkilinin şirket ortaklığının hiçbir döneminde kar dağıtımı almadığını, ibra olunmayan …’un oy çokluğu ile tekrar yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, diğer yönetim kurulu üyeliğine …’un seçildiği, …’un yapılan yönetim kurulu toplantısında şirketi temsil yetkisi aldığını, müvekkilinin şirket kurulduğundan beri hiçbir kar payı almadığını, annesinden kalan %5’lik ortaklık miras payı hakkı şirket defterine işlenmediği, azlık hakları ve bireysel hakların devamlı ihlali ; şirket kar payının dağıtılmaması, bilgi alma ve inceleme haklarının engelenmesi, pay defterine mirasla gçen payların işlenmemesi ve genel kurulların çağrıya aykırı şekilde toplanması nedenleriyle, şirketin feshine, telafisi imkansız zararlarının önlenmesi bakımından Şirkete CMK 133 uyarınca kayyum atanmasına, yasal zorunluluklara uyulmadan yapılan Genel Kurulların butlan kararı ile yapılmamış sayılmasına, müvekkiline ait payın karar tarihine kadar en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına, şirket üzerine kayıtlı taşınmazlar üzerine, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, yeni genel kurulun yapılmaması hususunda tedbir kararı verilmesine, dava giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin 1979 yılından beri faaliyetlerine devam ettiğini, Şirket feshi için haklı sebeplerin neler olabileceği kanunda gerek tedrici gerekse tahdidi olarak sayılmamış, konu doktrin ve uygulamaya bırakılmıştır, T.T.K’nunda doktrinin mehaz İsviçre B.K’dan kaynaklı olarak sıraladığı objektif olarak şirketin haklı sebeple feshinin istenebileceği dair sürdüğü durumlar ise; Şirket kasasının sistematik olarak boşaltılması, Şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle “mali sıkıntı içerisinde bulunması, Şirketin amacıyla bağdaşmayan faaliyetlerde bulunması, Şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi vb. durumlar Oysa şirkette yukarıda mezkur durumların hiçbirinin varlığına rastlamak kabil değildir. Şirkette anılan durumların yaşanmadığı da şirket ticari defterlerin incelenmesi neticesinde görülebilecektir. TTK’nun 523. maddesinde de örnekleri öngörüldüğü üzere; şirket bir sebebe bağlı olarak kârı dağıtmama kararı alabilecektir. Örneğin:”(1)kanuni esas sözleşmede öngörülen işteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.(2) Genel kurul; Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir. ” Bu noktada yine müvekkil şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları incelendiğinde görülecektir ki. şirket sürekli yeni yurtdışı yatırımları yapmakladır. Bu sebeple kâr dağıtım yapmak yerine şirket elde ettiği kâr ve birikimlerini sermaye olarak kullanmaktadır. Bir diğer yandan 21.05.2015 tarih ve 8824 sayılı T. Tic. Sic. Gaz. incelenmesinde 2012-2013-2014 yıllarına ait olağan genel kurulunda kar dağılımı hususu görüşülmüş, şirketin 2012-2013-2014 yıllarına ait faaliyet raporlun göz önüne alınarak 2012-2013-2014 yıllarına ait karın, yönetim kurulu 2014 yılı ait faaliyet raporunda da ifade edildiği üzere içinde bulunulan faaliyet yılında sermaye artırımı ihtiyacı oluşacağından dağıtılmamasına, dönem karından yasal yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedeklere aktarılmasına OY BİRLİĞİ İLE karar verilmiştir , Görüldüğü üzere kar dağıtımı hususuna ilişkin karara davacı herhangi bir itirazda bulunmamış, toplantı tutanağına şerh düşmemiş, hatta aksine kar dağıtılmaması yönünde oy kullanmıştır. Bu nedenle davacının bu iddiaları hukuki dayanaktan yoksundur. Davacının şirket hakkında bilgi alma hakkının ihlal edildiği savı bütünü ile asılsızdır. Davacı yan; şirkete karşı. Beyoğlu … Not. 23.03.2015 tarih, … yev. numaralı ihtarnameyi keşide ederek, bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak istemiştir. Sonra davalı davacı yanın bilgi alma ve inceleme hakkı doğrultusunda talep edilen bilgilerin tamamını davacı yana Beyoğlu … Not. 01.04.2015 tarih … yev. nolu “ihtarnameye cevap ile sunmuştur. Davacı yanın keşide ettiği ihtarnamede talep ettiği bilgi ve belgelerin bir kısmı ise Tür. Tic. Sicil Gaz. Bulunduğundan anılan verilere tic. sicil kayıtlarının herkese açık olduğu bilgisi hatırlatılarak gazeteden ulaşabileceği belirtilmiştir.Davacı dava dilekçesinde muris …’dan intikal eden payların pay defterine işlenmediğini iddia etmekte ise de; kendisine intikal eden paylar pay defterine, işlenmiş olup, bu iddiası da yerinde değildir. Yukarıda izah edilen nedenlerle; davacının davalı şirkete haksız yönelttiği davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…,dava, şirketin feshi veya ortaklıktan çıkarılma davasıdır. Her ne kadar dava dilekçesinde yasal zorunluluklara uyulmadan yapılan genel kurulların yok hükmünde sayılması talep edilmiş ise de mahkememizce davacı vekiline HMK 194 maddesi gereğince taleplerin somutlaştırılması için süre verilmiş, davacı vekilince sunulan beyan dilekçesinde hangi genel kurulların hangi maddelerinin iptali ve yok hükmünde sayılması talep edildiğinin açıklanmadığı, verilen süreye rağmen somutlaştırılmayan talebin gözönüne alınmayacağı anlaşıldığından bu talep yönünden esası girilmeden eksik bırakılan talep yönünden yargılama yapılmamıştır. Açılan dava, şirket tasfiyesi ya da ortaklıktan çıkarılma olduğundan sicil kayıtları getirtilerek davalı A.Ş. Ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davalı şirketin 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil teşkil ettiği, davacı olan şirket ortağının dava tarihi itibariyle %15 hisseye sahip olduğu, dava dışı annesi …’un vefat etmesi nedeniyle miras hissesinin pay defterine işlenmediği dava dilekçesinde iddia edilmiş ise de şirket yönetim kurulu 05.10.2015 tarih ve 2015/07 no’lu kararı ile İstanbul 6. Sulh Mah’den alınan veraset ilamı doğrultusunda …’un 1 adet hissesinin mirasçılara veraseten intikal etmiş olduğu yönünde karar almış ve bu husus şirket pay sahipleri defterine de kaydedilmiştir. Bu nedenle bu iddia yönünden şirketin tasfiyesi için haklı neden oluşturmadığı tespit edilmiş durumdadır. Davacı tarafçça ileri sürülen şirket kar payının dağıtılmaması ve bilgi alma hakkının engellenmiş olması iddialarına gelince davacı 22.02.2012 tarihli 2010-2011 yılları olağan genel kuru, 05.05.2015 tarihli 2012-2013-2014 yılları olağan genel kurullarına iştirak etmiş olup, kar payının dağıtılmamasına ilişkin kararın oybirliği ile karar verildiği, davalı şirketin yatırım yaptığı usule uygun olarak kar dağıtmama kararı alabileceği ve kararın yapılan inceleme sonunda yerinde olduğu, 02.02.2017 tarihli 2015 yılı olağan genel kurulunun dava tarihinden sonra olduğu, davalı şirketin düzenli ve istikrarlı her yıl kar elde ettiği, sermayesinin tamamının ödenmiş olup özkaynakların yıllar içinde arttırıldığı, davacının her olağan genel kurulda yer alıp bilgi alma hakkının engellendiğine dair iddiasının da dikkate alınmayacağı, Anonim şirketlerde haklı sebeplerle fesih isteminin TTK 531 Madde de düzenlenmiş olup “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri” şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Haklı sebepler TTK 245 Madde de belirtilmiş olup haklı sebep şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır şeklinde tanımlanmış özellikle haklı sebepler gösterilmiş olup somut davada davacının ileri sürdüğü miras payının pay defterine işlenmemesi kar payının dağıtılmaması veya bilgi alma hakkının engellenmesi iddiaları sunulan deliller ve yapılan inceleme sonucunda geçersiz olup haklı sebep oluşturmamaktadır. TTK Madde 531’de öngürülen “Mahkeme fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilebilirse de bunun içinde ortada haklı sebebin bulunması gerekmekte fakat somut davada yukarıda gerekçelendirildiği üzere bu haklı sebep bulunmamakta olup tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yıllardır kâr payı almayan davacının, şirketin yönetiminin ve hâkim hisselerinin tamamen eşler ve çocuktan oluşan kardeşinin (…) ailesine geçmesinden sonra; hukuka aykırı sermaye arttırımlarına (bu kararlar, mahkemelerce iptal edilmiştir), yönetimin hukuka aykırı ibra edilmelerine (bu kararlar, mahkemelerce iptal edilmiştir) maruz kalmış olup TTK md. 531/2. cümle çerçevesinde davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilmesini talep etmiş olup davacının bir aile şirketi olarak kurulan Davalı şirketin %15 hissedarı olduğunu, bu dava ile, şirket hissesine tekabül eden gerçek değerin ödenerek ortaklıktan çıkarılmayı, şirket üzerine kayıtlı taşınmazlar üzerine, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasını, yeni genel kurulun yapılmaması hususunda tedbir kararı verilmesini, dava giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini etmiş ise de tedbir talebinin reddi ile şirket daha sonra genel kurallar yapmaya devam etmiş ve İstanbul 2. ATM’nin 2017/337 E. ve 2017/941 E. sayılı iki farklı dosyası ile açmış bulunduğu Genel Kurulların İptali davalarını kazandığını, TTK md. 531/1. cümlede: Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler, denildiğini, ticaret sicil kayıtlarından ve şirketin pay defterinden de anlaşılacağı üzere davacının, ilgili anonim şirketin %15 hissedarı olup şirketin feshi talebinde bulunma hakkına haiz olduğunu, fesih talebinin dayanağının haklı sebeplerin varlığı olup sebeplerinin ise … (davacının annesi) mirasçılarının paylarının, veraset ilamı çerçevesinde belirlenerek pay defterine işlenmesi gerekirken bu hususun gerçekleşmediği, bu nedenle 11.7.2016 tarih ve … numaralı ihtarname keşide edildiğini- davacının şirketin genel durumu ile ilgili bilgi alamadığı, bu hususta gerekli ihtarnameler keşide edilmiş olup ancak istenen bilgilerin kendisine verilmediği, davacının kâr payı alamadığı, olmakla; ticaret şirketlerinde paydaşlığın sürdürülmesinin en önemli amacının, kâr payı almak olduğunu ancak davacının kâr payı almadığını, şirketin kötü yönetildiğini ve ortaklara yanlış bilgiler verildiğini, şirketin diğer ortaklarının (eşler ve çocuk) olan yönetim kurulu üyeleri TTK md. 395 ve 396 belirtilen yetkileri aldıklarını, bu yetkilerle şirketin aktifleri azalabileceği gibi pasiflerinin de çoğalabileceğini, kâr payı almayan, azlık haklarının korunmadığı davacı yönünden söz konusu ortaklığın sürdürülmesinin herhangi bir ekonomik anlamı bulunmadığını, bu nedenle, şirketin feshi yerine davacının payının gerçek değerinin ödenerek çıkartılması doğrultusunda mahkemenin karar tesis edebileceğini, ortakların haklarının korunması, şirket alacaklarının alınabilmesi, şirketin mutad dışı borçlanmasının önüne geçilmesi nedenleri ile şirkete kayyum atanması gerektiğini, dava öncesinde alınan genel kurul kararlarının; TTK 436 hükmünde belirtilen oydan yasaklı kişilerin aldığı kararlar olduğunu, şirketin yıllardır kâr dağıtımı yapmadığını, davacının da yıllardır herhangi bir kâr payı almadığını, şirketin kar dağıtımı yapmama yönünde alınan geçmiş genel kurul kararları dürüstlük kuralına ve yasaya aykırı olmakla yapılan genel kurullarda çağrı usulüne uyulmadığını, dava öncesi yapılan genel kurullarda, hazirun cetvellerindeki imzaların hukuka uygun olmama olasılığı mevcut olduğunu, Ticaret Sicil Kayıtları, ticaret sicil işlem dosyası, hazirun cetvellerini görmeden bu hususta daha fazla bir somutlaştırma yapılmasının fiili bir olanağı olmadığını, çünkü bu hususların, davacıyla paylaşılmadığını, şirketin diğer ortakları …, eşi ve kızı, başka iş ve meslekleri olmadığı halde, geçim ve gelirleri sadece şirket kaynaklarına dayanarak ekonomik olarak rahat bir hayat sürmelerine rağmen, davacının kurulduğu günden bu yana şirket karıdan hiçbir pay almaksızın , henüz emekli olduğu … Üniversitesindeki işinden başkaca geliri olmadan yaşamını devamında Mahkemece bir anormallik örülmemiş olmasının ilginç olduğunu, bahsedien İstanbul 2.ATM’nin her iki dosyasında da genel kurul iptal kararları, şirketin yönetiminde ,genel kurul yapılış biçiminde ve bilançolarında problem bulunduğu için alınmış ve fakat bu yöndeki itirazlarının da Mahkemece dikkate alınmadığını, beyanla ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davacı yanın şirket üzerinde hiçbir emeği olmamakla ve şirketin işleyişi ve idaresinden de haberi olmadığını, kendisinin şirketin işleyişini engellemek maksadıyla birçok dava ikame etmekte ve şirketin hem iç gelirlerini hem de ülke kalkınmasında oynadığı müspet rolü baltalamakta olduğunu, anonim ortaklıklar bakımından “haklı sebep” olarak nitelendirilebilecek vakıaların; objektif olması ve pay sahibinin kimliğinden bağımsız olması gerektiğini, şirkette anılan durumların yaşanmadığı şirket ticari defterlerin incelenmesi neticesinde görüldüğünü, şirketler kâr payı dağıtabilmek için 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ve esas sözleşmelerinin öngördüğü hükümlere uymak durumunda olup bu anlamda TTK’nın 507/1’inci maddesine göre; “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir.” maddesine bakılması gerektiğini ancak yine TTK’nın 523. maddesinde de örnekleri öngörüldüğü üzere şirket bir sebebe bağlı olarak kârı dağıtmama kararı alabileceğini, şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları incelendiğinde görülmüştür ki, şirket sürekli yeni yatırımlar yapmakta, şubeleşmeye gitmekte ve yurtdışı satış ve yatırımları yapmakta olup bu sebeple kâr dağıtımı yapmak yerine, şirket elde ettiği kâr ve birikimlerini sermaye olarak kullandığını, diğer yandan 21.05.2015 tarih ve 8824 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin incelenmesinde görüleceği üzere; 2012-2013-2014 yıllarına ait olağan genel kurulunda kâr dağıtımı hususu görüşülmüş, şirketin 2012-2013-2014 yıllarına ait faaliyet raporları göz önüne alınarak 2012-2013-2014 yıllarına ait karın, yönetim kurulu 2014 yılına ait faaliyet raporunda da ifade edildiği üzere içinde bulunulan faaliyet yılında sermaye artırımı ihtiyacı oluşacağından dağıtılmamasına, dönem karından yasal yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedeklere aktarılmasına oy birliği ile karar veril olup davacının ise herhangi bir itirazda bulunmadığını, toplantı tutanağına şerh düşmediğini, hatta aksine kâr dağıtılmaması yönünde oy kullandığını, davacı yanın davabilgi alma ve inceleme haklarının ihlâl edildiği Davacı yanın bu hakkı da davalı şirketçe kanun sınırları içinde karşılanmış olup davalı şirketin ticari defter kayıtlarının usulüne uygun tutulduğunu ve genel kurullarının tamamının usulüne uygun olarak yapıldığını, davacının annesinden veraset yoluyla intikal eden payı, usulüne uygun olarak şirket pay defterine kayıt edildiğini, şirketin dağıtmadığı kâr ile ilgili olarak yasal ve olağanüstü yedek akçelerini muntazaman ayırdığını ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirketin haklı nedene dayalı olarak fesih ve tasfiyesi olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma, şirkete kayyım atanması, genel kurul kararlarının butlanı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık, şirketin feshi için haklı sebebin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı, davalı şirkette %15,25 oranında pay sahibidir. Davacı taraf, mirasen intikal eden payının pay defterine işlenmediği, bilgi alma hakkının kullandırılmadığı, kar payı dağıtılmadığı iddiasıyla davalı anonim şirketin fesih ve tasfiyesine, olmadığı takdirde çıkma payı ödenerek çıkmaya izin verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 531. Maddesine göre; haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Kanunda anonim şirketin feshine neden olacak haklı sebeplerin neler olduğu sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı sebep oluşturup oluşturmayacağı yargısal uygulamaya bırakılmıştır. Bu bağlamda anonim şirketin kötü yönetilmesi; genel kurul toplantılarının yapılmaması, toplantıya katılım olmamasına rağmen imzaların şüpheli şekilde tamamlanması, şirket fiilen iflas etmiş ve borca batık bir durumda olmasına rağmen, Kanunun ilgili maddeleri ısrarla tatbik edilmeyerek bu konuda genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılmaması şeklinde gerçekleşen genel kurul toplantılarındaki usulsüzlükler; şirketin bireysel çıkarlara yönelmesi suretiyle ortaklık amacından uzaklaşması, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin amacını gerçekleştirme doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaması, şirketin amacını gerçekleştirmede kullanılan tüm tesis ve teçhizatların satılması nedenleriyle artık amacın gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması; paydaşlara ihtara rağmen şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmemesi, şirketin gelir ve giderlerinin incelenmesine izin verilmemesi, ortakların şirketin yönetimi, malvarlığı ve kâr-zarar durumu hakkında bilgilendirilmemesi, ortakların denetim ve bilgi edinme haklarının engellenmesi suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlanması; uzun süre pay sahiplerine kâr payının dağıtılmaması, paydaşların kâr payı alma hakkının engellenmesi, şirketin yüksek kârlılığa rağmen paydaşlara kâr payı dağıtılmaması; ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmaması, ortağın bakiye borcunu ödemede temerrüdü, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi, davacı ile şirketin diğer ortakları olan kardeşleri arasındaki ilişkilerin tamamen bozulmasının aile şirketi niteliğindeki şirketin işleyişine de yansıması suretiyle ortaklar arasında giderilemeyecek ölçüde güvensizlik ve anlaşmazlığın ortaya çıkması gibi sebepler yargısal uygulamalarda şirketin feshi için haklı sebep olarak kabul edilebilmektedir. Davacı tarafça, annesinden intikal eden miras payının pay defterine işlenmediği ileri sürülmüş ise de mahkemece alınan bilirkişi raporunda miras payının davalı şirket tarafından pay defterine işlendiği tespit edilmiştir. Ayrıca, dava tarihinden önce 22/02/2012 tarihinde yapılan 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin olağan genel kurulu ile 05/05/2015 tarihinde yapılan 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin olağan genel kurulunda kar dağıtımı yapılmamasına karar verildiği ve bu kararlara davacının olumlu oy kullandığı yine bilirkişi tarafından tespit edilmiştir. Bu halde davacının kâr payı alma hakkının engellendiğinin kabulü mümkün değildir. Davacı taraf bilgi alma hakkının kullandırılmadığı hususunu ileri sürmektedir. Davacı tarafça davalı şirketin çekilen Bakırköy …. Noterliği’nin 23/03/2015 tarih ve … YN’lu ihtarnamesine cevap olarak davalı şirket tarafından davacıya çekilen Beyoğlu … Noterliği’nin 01/04/2015 Tarih ve … YN’lu ihtarnamesinde şirket hakkındaki dava ve takipler bildirilmiş ve son 5 yılın gelir tabloları ve bilançoları 2012, 2013 ve 2014 yılları için Nisan ayında yapılacak genel kurul toplantısından en az 15 gün önce şirket merkezinde hazır bulundurulacağı bildirilmiştir. Söz konusu genel kurul 05/05/2015 tarihinde yapılmış olup bu genel kurulda şirketin gelir tabloları ve bilançoların hazır bulundurulmadığı da iddia ve ispat edilmemiştir. Ayrıca şirketin bilgi alma hakkının kullanılmasıyla ilgili direngen davranması halinde TTK’da başvurulabilecek Kanuni yollar bulunmakta olup, davacı tarafça ileri sürülen bilgi alma ve inceleme hakkının engellenmesi iddiası ispatlanamadığı gibi bu hususun tek başına şirketin haklı nedenle feshi için yeterli görülmesi mümkün değildir. Kural olarak her dava açıldığı tarihteki durum ve koşullara göre karara bağlanır. Bu nedenle dava tarihinden sonraki genel kurula ilişkin alınan kararlar ile bu genel kurula ilişkin mahkeme kararlarının eldeki davaya esas alınamayacağından davacının bu yöndeki istinaf sebepleri dinlenebilir değildir. Tüm bu açıklamalar nazara alındığında, davacı tarafça şirketin feshini gerektiren haklı bir neden ispatlanamamıştır. Anonim şirketlerde ortaklıktan çıkma mümkün olmayıp ancak şirketin feshi istendiğinde ve haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshi yerine ortaklıktan çıkmaya karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim şirketin feshi davasında ortaklıktan çıkmaya karar verilebilmesi için dahi şirketin haklı nedenle feshi nedeninin bulunması gerekli olup eldeki davada haklı bir sebep ispatlanamadığına göre davacının şirket ortaklığından çıkmasına karar verilemez. Bu nedenlerle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça şirkete CMK’nın 133. Maddesi uyarınca kayyım atanması ve davadan önce alınan genel kurulların butlanına karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece davacı vekiline taleplerini somutlaştırması için süre verilmesi üzerine davacı vekilince 03/05/2017 tarihinde HMK’nın194. Maddesi uyarınca açıklama dilekçesi sunulmuş ise de talepler yine somutlaştırılmamıştır. Ayrıca somut olayda davaların yığılması söz konusu olup, bağımsız nitelikteki her talep yönünden ayrı karar ve ilam harcı yatırılması gerekir. Dava açılışında yalnızca 29,20 TL maktu harç yatırılmış olup kayyım atanması ve butlanı istenen genel kurul kararları yönünden ayrı ayrı karar ve ilam harcı yatırılmamıştır. Harcı yatırılmayan talepler yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından kayyım atanması ve genel kurul kararlarının butlanı talepleri yönünden ileri sürülen istinaf sebeplerinin incelenmesi mümkün değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/03/2023