Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1237 E. 2022/1474 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1237
KARAR NO: 2022/1474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2017/253 Esas – 2019/1193 Karar
DAVA: İtirazın İptali (uluslararası taşama sözleşmesinden kaynaklan)
DAVA TARİHİ: 01/03/2017
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin Uluslararası Taşıma İşleri Komisyonculuk Hizmetlerini verdiğini, bu kapsamda davalı şirkete 2 ayrı hizmet verildiğini, 1. Hizmetin 24/05/2016 tarihli, 1.225,00 USD bedelli faturaya knu olup, müvekkilinin bu faturadan 15,50 USD bakiye alacağı kaldığını, 2. Hizmetin ise 07/06/2016 tarihli 8.500,00 USD tutarlı faturaya konu olup, müvekkili şirketin bu faturadan 4.004,26 USD bakiye alacağı kaldığını, tüm girişimlere rağmen tahsilat sağlanamayınca (15,50 USD+4.004,26 USD) = 4.019,76 USD alacak bakiyesinin tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalının yetki itirazının dışında 4.004,26 USD bakiye borca itiraz ettiklerini, 15,50 USD borca itirazları olmadıklarını bildirdiklerini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından 4.004,26 USD borca vaki itirazının iptalini ve takibin devamına karar verilmesini, davalı aleyhine %20 inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı ile hizmet konusunda anlaşma yaptığını, ancak anlaşma sağlanılan tutarın 4.500,00 USD olduğunu, bu nedenle müvekkilinin davalının 23/06/2016 tarihinde 4.500 USD karşılığı 12.990,00 TL ödeme yaptığını, bu ödemeden sonra faturanın beklendiğini, ancak faturanın gelmediğini ve kargonun da boş geldiğini, müvekkilinin davacıya defalarca aramasına rağmen faturanın kendilerine gelmediğini,takip konusu faturanın müvekkiline gönderilmemesi nedeniyle faturanın defterlere işlenmemiş olduğunu, davacının delil olarak bahsettiği mail yazışmalarında 8.500 USD olduğuna dair bir emare ve yazışma görülmediğini, 1.100 USD bekleme ücreti ve 400 USD farktan bahsedilmekte olan bunun da müvekkiline alakası bulunmadığını, arada yazılı bir sözleşme olmadığı gibi faturanın da müvekkiline gönderilmediğinin açıklıkla ortada olduğunu, Mahkemenin alınan hizmet bedelini belirleyebilmek adına birkaç lojistik firmasına yazı yazması halinde durumun daha da netleşeceğini, davacının yaklaşımının ticari teamüllere aykırı olduğunu, bu nedenle dava konusu faturayı ve içeriğini kabul etmediklerini belirterek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, kötü niyetli davacı aleyhine en az %20 icra tazminatı mahkumiyetine hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “İtiraz iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı dava olmakla takip dayanağının faturaya dayalı alacaktan kaynaklandığı, davalı itirazında icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olduğundan , öncelikle yetki itirazı incelenmiş, taraflar arasındaki ticari ilişki inkar edilmemiş olmakla, alacağın para alacağı olması nedeni ile TBK 89 maddesi gereğince alacaklının ikametgahı Altunizade olmakla davalının Yetki itirazının reddine karar verilmiş , davanın esasının incelenmesinden taraflar arasında taşıma ilişkisi olmakla, taşıma konusunda uzman bir bilirkişi ve taraflar tacir olmakla ticari defterler üzerinde bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılmıştır.Her iki tarafın ticari defterlerinin TTK 64 ve devamı ile V.U.K hükümlerine göre usulüne uygun olarak tutulduğu ve HMK 222 maddesi anlamında delil niteliğinde bulunduğu,taraflar arasında 2 ayrı taşıma işinin gerçekleştiği, davacı tarafından 1. İş için kesilen faturanın her iki tarafın kayıtlarında mevcut olduğu ve 1.225 USD lik 24.05.2016 tarihli fatura bedelinin ödendiği ,15,50 USD lik bakiyenin kur farkı faturası kesilerek kapatıldığı bu hususun davacı ve davalının kabülünde olduğu , ihtilafın davacı kayıtlarında bulunup davalı kayıtlarına işlenmeyen 8.500 USD lik kısma ilişkin olduğu, davalının kendi defterlerinde İstanbul-Aşkaabat/Türkmenistan için hizmetin verlidiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlıkta bulunmadığı,bu faturanın davalıya … kargo tarafından 16.06.2016 tarihinde teslim edildiği, davalının kendi defterlerinde bu taşıma hizmeti için davacıya 12.990,00 TL ödeme yaptığı,davalı her ne kadar bu ödemeyi avans olarak açıklamasına rağmen , yapılan işin taşıma ve lojistik hizmeti olması nedeni ile taşıma ve navlun faturasının işin görülmüş olduğuna delil olduğu,davacının İstanbul/Aşkaabat taşıma işinden kaynaklanan davalıdan 4.004,26 USD alacağı bulunduğu bu miktar üzerinden itirazın iptali ile takip tarihinden itibaren bu miktara taraflar tacir olmakla 3095 S:Y 4/a maddesi gereğince kamu bankalarının USD cinsinden 1 yıllık mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanması ile fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı üzerinden itirazın iptaline, davalı tarafından inkar edilen alacak fatura alacağı olmakla İİK 67/2 maddesi gereğince davalının 4.004,26 USD nin takip tarihindeki TL karşılığı 11.864,62 TL nin % 20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin bilirkişi raporu hazırlandığı esnada bahse konu taşımacılık işinde müvekkilinin ne kadar taşımacılık yaptırdığı, bahse konu taşımanın yapıldığı tırda sadece müvekkilinin mallarının mı yoksa diğer firmalarında mallarının olup olmadığı konusunda bir araştırma yapmadan eksik ve hatalı rapor hazırlatarak hukuka aykırı karar verdiğini, firma ile mail yazışmalarında bahsi geçen 8.500,00 USD rakamının gerçekleşen nakliye hizmeti sonrasında ödenmesi gereken bedelle farklı olduğunu, Yerel Mahkemenin davada reddedilen kısımlar üzerinden müvekkil lehine hüküm kurması gerekirken bu yönde de eksik inceleme yaparak karar verdiğini, müvekkili ile davacı arasındaki iş ilişkisi açık bir şekilde ortada iken müvekkilin sürekli olarak ödeme yaptığını, hiçbir ödemesini geciktirmediğini, bu hususun dekontlarla da sabit olduğunu, davacının müvekkilinden tüm tır için ödeme beklediği ortada iken Yerel Mahkemenin bu hususun tespitini yapmak yerine ticari ilişkiyi değerlendirerek eksik ve hatalı karar verdiğini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini ve belirtilen sebepler neticesinde Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın dava içinde ileri sürmediği ve ileri sürme niteliğinde olmayan yeni iddia ve beyanlarını istinaf aşamasında ileri sürmesinin usul ve Yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın sadece ödemeyi geciktirmek için takibe itiraz ettiğini, dava sürecine yaymış olmakla kötü niyetli bir hareket ettiğini, belirtilen sebepler neticesinde davalı tarafın haksız, usul ve Yasaya aykırı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini ve Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, uluslararası taşıma nedeniyle ödenmeyen navlun ücretinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, taraflar arasında yapılan taşıma sözleşme bedelinin belirlenmesi hususudur. Taşıma sözleşmesi şekle tabi olmadığından, icap ve kabulle dahi taşıma sözleşmesi kurulabilir. Sözleşmenin yazılı olması geçerlilik koşulu olmayıp ispat aracıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. Davalı taraf davacı ile aralarında taşıma sözleşmesi bulunduğunu kabul etmekte ancak navlun bedelinin davacının iddia ettiği miktarda olmadığını, kararlaştırılan navlun bedelinin de ödenmiş olduğunu savunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta HMK 200 maddesi uyarınca karalaştırılan navlun bedeli davacı tarafça ispat edilmelidir. Davacı tarafça dosya delil olarak taşıma senedi, fatura, bir kısım e-mail yazışma örnekleri, ticari defterleri sunulmuştur. İlk derece mahkemesince tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmıştır. Ticarî defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında mahkemenin, ticarî davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği, ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4). Davacı ticari defterlerinin kapanış onayları yapılmadığından delil olarak dayanılması mümkün değildir. Davalı ticari defterlerinin de davacıya ilk faturadan kalan borcunu hiçbir veri ve belgeye dayanmadan kur farkı açıklamasıyla fiktif olarak gelir kaydederek kapatmış olması karşısında bilirkişi raporunda belirlendiği şekilde kanuna göre eksiksiz ve usulüne göre tutulmuş kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda her iki tarafın ticari defterlerinin eldeki davada delil olma niteliği yoktur. Davacı taraf uyuşmazlık konusu navlun bedelinin 8.500 USD olduğu konusunda fatura, taraflar arasında mail yazışmaları ve gümrük evraklarına dayanmaktadır. Dosyaya sunulan 05/06/2016 tarihli mail yazışmalarında davalının “7.800 + 700 USD olarak hesabı kapatalım lütfen, ödemenin tamamı peşin olarak Türkmenistan’da yapılacaktır” şeklinde beyanının bulunduğu görülmüştür. Davalı taraf cevap dilekçesinde bu yönde hiç bir emare ve yazışma olmadığını savunmuş ise de istinaf dilekçesine bu vakıaya ilişkin savunmasını genişleterek ” 2. FİRMA İLE Maıl yazışmalarında bahsi geçen USD rakam, gerçekleşen nakliye hizmeti sonrasıda ödenmesi gereken bedelle farklıdır. 8.500 USD aracın tamamı için anlaşılmıştır, sonrasında aracın tamamı kullanılmamıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Navlun bedelini 8.500 USD olduğu davalı tarafça kabul edildikten sonra bunun tüm araç için olduğu, araçta başka yük taşınması halinde navlun bedelinin daha düşük olacağının ispat külfeti davalıya aittir. Davalı tarafça bu konuda hiçbir yazılı delil dosyaya ibraz edilmiş değildir. Taşıma hizmetinin Gümrük işlemleri 01/06/2016 tarihinde yapıldığı, taşıma işleminin bu tarihte başladığı, taşıma faturasının 07/06/2016 tarihinde düzenlendiği, fatura örneğinin davalıya e- mail eki olarak gönderildiği, her ne kadar davalı tarafça kendisine gönderilen kargonun boş çıktığı savunulsa da ayrıca kargo ile gönderildiği, davalıya boş kargo gönderilmesinin davacıya bir yarar sağlamayacağı, davalının davacıya taşıma işi yapıldığı tarihten sonra 30/06/2016 tarihinde ödeme yaptığı, her ne kadar yaptığı bu ödemeyi delil niteliği taşımayan ticari defter kayıtlarında verilen sipariş avansları olarak kaydetmiş ise de taşıma işi yapıldıktan sora yapılan ödemenin avans olarak nitelenemeyeceği, bunun ancak navlun bedeli için yapılan kısmi ödeme olarak kabul edilebileceği anlaşılmakla tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde navlun bedelinin taraflarca 8.500 USD olarak kararlaştırıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı tarafın istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 810,47 TL nisbi istinaf karar harcından peşin alınan 205,74 TL harcın mahsubu ile bakiye 604,73‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.27/12/2022