Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1221 E. 2023/818 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1221
KARAR NO: 2023/818
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2015/1039 Esas – 2019/1032 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin hologram sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkilinden bir kısım ticari mal satın aldığını, verilen mallar için tahakkuk ettirilen ücretlerin faturalanarak davalıya tebliğ edildiğini, fatura bedelinin ödtenmemesi sebebiyle yetkili icra müdürlüğü olan Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığı, borçlunun haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali ve % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … satıldığını ve bu ürünlerin müvekkiline teslim edildiğini, söz konusu ürünlerin müvekkiline teslimden sonra çay poşeti olarak kullanılacak ürünlerin işleme alındığını ve laminasyon esnasında hologramın karşı ürüne entegre olduğu, reaksiyon gösterdiği ve ürünün bozulduğunun tespit edildiğini, müvekkiline teslim edilen ürünlerdeki ayıp tespit edilir edilmez davacı tarafla iletişime geçildiğini, ayıp ihbarı yapıldığını, davacı şirketin pazarlama müdürünün ayıplar tespit ederek müvekkili şirkete numune ve bedelsiz ürün teslim edeceklerini beyan ettiğini, ancak bu aşamadan sonra da gönderilen ürünlerde problem yaşandığını, davacının müvekkiline 37,5 Kg hologramın bedelsiz olarak gönderildiğini, bu ürünlerde de ayıbın mevcut olması sebebiyle 28/03/2014 tarihinde müvekkili şirket yedinde bulunan ayıplı malların iade alınmasının ihtar edildiğini, davacının kötü niyetli icra takibinde bulunduğunu, davanın reddine ve % 20 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilerek yeni rapor alınması talebinin reddi üzerine davacıya yemin teklifinde bulunmuş olup davacı şirket yetkilisi Gebze Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat gereğince yemin teklifini kabul ederek davalıya satılan ürünlerde herhangi bir ayıp olmadığına ilişkin yemin etmiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalıya satılan hologramların teslim edildiği, davalının bu ürünlerin ayıplı olduğuna ilişkin davacıya ihbarda bulunduğu, ancak yapılan bilirkişi incelemesinde satışı yapılan ürünlerde ayıp bulunmadığı, ürünün kullanımından sonra meydana gelen ayıpların uygun üretim şartlarında üretimin yapılmadığından kaynaklandığı anlaşılmakla davacının fatura alacağı sabit olduğundan itirazın iptaline ve % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığını, kendilerinin de katılımı ile müvekkili şirkette keşfe gidilmiş, ayıplı olduğu beyan edilen ürünler üzerinde inceleme yapıldığını, makinelerin aktif olarak çalıştığını, bilirkişiler tarafından üretim halinde iken izlendiğini, ürünlere uygulanan proseslerin bilirkişi tarafından istendiğini, şirket yetkililerince kendisine bu bilgilerin verildiğini, bilirkişi tarafından belirtilen sebep denmiş ise de söz konusu raporlarda herhangi bir sebep belirtilmediğini, bilirkişinin uygun şartların sağlanamadığını söylediği makineleri aktif olarak üretim yaptığı esnada gördüğünü, yani aynı işlem aynı makinede ayıplı olmayan başka ürünler ile üretim yapmaya halen devam ediyor iken bilirkişi tarafından gözlemlendiğini, bu sebeple de raporun hükme esas alınamayacağını, bilirkişi raporuna itirazlarının ve yeni bilirkişi raporu aldırılması taleplerinin reddedildiğini, bu hususların usul ve Yasaya aykırılık teşkil ettiğini, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava; ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde; davalıya teslim edilen bir kısım ürünlerin ayıplı olup olmadığı ve davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, hologram malzemelerinin davalıya teslim edildiği, ürünler için fatura kesilerek davalıdan ödeme talep edildiği, hususları uyuşmazlık konusu değildir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış ve takibe davalı borçlu vekilince yapılan itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf, davacının üretip kendilerine teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğunu, iade edilmek istendiğini , davacı tarafın yetkililerinin ürünlerin ayıplı olduğunu kabul edip yeni ürün gönderdiklerini, o ürünlerinde ayıplı olduğunu ve ayıbın davacı tarafa ihbar edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.Alıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanabilmesi için muayene ve ihbar külfetini yerine getirmesi gerekir.TTK’nın 18/3. Maddesine göre, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmalıdır. Elbetteki bu düzenleme bir geçerlilik şartı getirmemekle birlikte bir ispat kuralı getirmektedir. Buna göre ayıp ihbarının yapıldığı hususunun tanıkla ispatı mümkün değildir.Satış sözleşmesinde, satıcı zapttan ve ayıptan ari bir şekilde satılanın, mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. 6098 sayılı TBK’nın 207. Maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretmesi ile ücret alacağı doğar. Taşınırlarda mülkiyet zilyetliğin devri ile geçer(TMK m. 763/1).Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır(Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. Sayılı kararı).Satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun doğabilmesi için ayıbın sözleşmenin kurulduğu anda mevcut olması, ayıbın önemli olması, alıcının sözleşmenin kurulduğu anda ayıbın varlığından haberdar olmaması ve en nihayetinden alıcının kendisine düşen muayene ve ihbar yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerekir. Aksi halde satılan, alıcı tarafından mevcut haliyle kabul edilmiş sayılır.Somut olayda davalı tarafça davacıya ürünlerin ayıplı olduğu yönünde yemin teklif edilmiş, davacı temsilcisi tarafından ürünlerin ayıplı olmadığına dair yemin eda edilmiş ise de bu hususta HMK 226 . Maddesi uyarınca yemin deliline başvurulamayacağı gibi kimya mühendisi bilirkişi tarafından dosyaya sunulan ve ayrıntılı ve denetime elverişli olarak hazırlanan raporda dava konusu ürünlerde ayıbın bulunmadığı belirlenmiştir. Bu durumda davalı savunmasında bahsedilen ayıpların satışa konu ürünlerde bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda her iki tarafın ticari defterlerinde davacının alacağının 4.725,44 TL olarak kayıtlı olduğu rapor edilmiş olmakla davanın kabulüne dair verilen ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 322,80 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 85,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 237,80 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.14/09/2023