Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1218 E. 2023/368 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1218
KARAR NO: 2023/368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2018/330 Esas – 2019/809 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında simsarlık sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu, aralarındaki ilişki gereği davacının müstahsillerden alıp getirdiği patatesleri aralarındaki ilişki gereğince davalıya teslim ettiğini, davacının edimlerini düzenli ve özenli bir şekilde yerine getirirken davalı aynı özeni göstermediğini, teslim alınan malların bedellerini ödemediğini, simsarlık sözleşmesi kapsamında yapılan satış nedeniyle doğan alacağın davacıya ödenmediğini, davalıya yapılan tüm ihtarlara rağmen davalının ödememekte ısrarcı olduğunu, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız bir şekilde başlatılan takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının itirazının yerinde olmadığını, anılan nedenlerle davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiği gibi taraflar arasında cari hesap ilişkisinin olması için sözleşme olması gerektiğini, davacı tarafından davaya konu icra takibine dayanak olarak gösterilen cari hesabın yazılı olmadığından herhangi bir geçerliliğinin olmadığını, yine kabul anlamına gelmemek üzere bir an için taraflar arasında simsarlık sözleşmesi kurulduğu düşünülse dahi davacı tarafın ürün bedellerini değil sadece kendi ücretini talep edebileceğini, simsarın taraflar arasında sözleşmenin kurulmasında sadece aracılık ettiğini, bu kapsamda davacı yanın herhangi geçerli talebi olmadığını, anılan nedenle davalı aleyhine haksız olarak açılan davanın reddine, davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalı tarafın beyanları, ibraz edilen deliller, Şuhut Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla aldırılan talimat bilirkişi raporu, mahkememizce tüm dosya kapsamı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı tarafından davalıya verildiği iddia olunan simsarlık sözleşmesi uyarınca verilen hizmet bedelinin tahsili amacıyla işbu dava açılmış ise de; mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan incelemeye göre, davacı tarafın resmi defter kayıtlarında işleme alınan belgelerin resmi bir fatura niteliği taşımadığı, sunulan muavin defter kayıtlarında davalı tarafı borçlandıran belgelerin bulunmadığı, söz konusu borçlanmanın kaynağının ne olduğunun belli olmadığı, davalı tarafa borç kaydı yapılan belgelerde hangi hizmeti sundukları ve dayanağı belgelerin ne olduğunun tespitinin yapılamadığı, davacı tarafın borca dayanak bilgi, belge ve kayıtları sunamadığı, söz konusu borç belgelerinde yer alan hizmetin davalı tarafından alındığı hususunun ispat edilemediği, yine davalı taraf ticari kayıtlarına göre de davacı taraf adına herhangi bir alacak kaydına rastlanmadığı, davacı tarafından dosyaya sunulan bir kısım sevk irsaliyeleri ve müstahsil makbuzlarında ( davalı …’e ait) yer alan isimlerin … isimli şahsa yönelik kesildiği, bir kısmında ise … isminin yer aldığı, davacı tarafça sunulan yine iki adet müstahsil makbuzunun da her zaman düzenlenebilecek nitelikte bir alacağın bulunduğunun ispata elverişli belge konumunda bulunmadığı, bu itibarla davacı tarafın alacağın kaynağını teşkil eden hizmetin ve söz konusu hizmetin davalıya verildiğinin ispat edilemediği anlaşılmakla, subut bulmayan davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eldeki davada davacının karşı taraftan alacaklı olup olmadığının tespit edilmesi için ticari defterleri, hesap dokümanları ve müstahsil makbuzlarının incelendiğini, yargılama esnasında davada deliller toplanmış ve bilirkişi raporları alınmış olup ancak birçok husus eksik incelenerek ve göz ardı edilerek kurulan hükümde “hizmetin davalı tarafından alındığının ispat edilemediği” ve “borca dayanak sunulamadığı” belirtilmiş; davacı …’ın karşı taraf … ile ticari ilişkisinin 03.02.2016 tarihinde başladığını, aralarındaki ticari ilişkinin, tarım ürünleri pazarlaması müstahsil, tüccar ve komisyoncu üçgeninde gerçekleştiğini, Türkiye’de bu ticari ilişkinin tamamen karşılıklı güvene dayalı bir sistem olarak yer almakta olup müstahsilden ürünü davacının aldığını, İstanbul’da pazarlayanın ise … olduğunu, burada üreticiye karşı sorumlu olan davacı olup davacıya karşı sorumlu ve muhatap olan da karşı tarafın … olduğunu, bu ilişkinin simsarlık sözleşmesine dayandığını, sözleşme konusu taşınmaz olan sözleşme için şekil şartı öngörüldüğünü, bunun mefhumu muhalifinden anlaşılacağı üzere konusu taşınır olan simsarlık sözleşmeleri için şekil şartının kanunda öngörülmediğini, söz konusu sözleşmede konunun “patates” olup taşınır olduğu için şekil şartı olmadığını, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olarak kurulduğunu, senetle ispat zorunluluğu bulunsa dahi irade açıklamaları yorumu için ticari örf ve adet araştırmasının önemli olduğunu ve Türkiye’deki işleyişin araştırılmadığını, eksik araştırma sonucu haklı davanın reddedildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: yargılamayı sürdüren mahkemece ilgili vergi dairelerine müzekkere yazılmış ve davanın taraflarına ait vergi kayıtları dosya içerisine celp edildiğini, bilirkişi raporunda; fatura ve benzeri resmi hükümlü davalı tarafa düzenlenmiş belge bulunmadığı şeklinde tespitlerde bulunulduğunu, mahkeme kararının maddi vakıaya, dosya kapsamına, yasal mevzuata uygun olduğundan, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, cari(açık) hesaptan ve faturadan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının cari(açık) hesap nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “faturadan kaynaklı cari hesap alacağı” sebebine dayalı olarak 415.960,00 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 12/02/2018 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.Talimat yoluyla davacının ticari defterleri bilirkişi aracılığıyla incelenmiş ve davacının incelenen ticari defterlerine göre davalıdan 415.960,00 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Ancak ayrıca bilirkişi raporunda davacının 2016 ve 2017 yılı yevmiye defterlerinin kapanış kaydının yapılmadığı, dava dosyasında mevcut davacı tarafin adıyla düzenlenmiş (…-…) müstahsil tartısı, fire, net kilo, malın tuıarı, sınıfı, mustahsilin adı soyadı, taşıyıcının adı soyadı, plaka bilgileri bulunan ancak resmi bir nitelik taşımayan ancak seri numaralı tarihli imzası olan ciltli belgelerin davacının resmi kayıtlarında görüldüğü ve ayrıca fatura ve benzeri resmi hükümlü davalı tarafa düzenlenmiş belge bulunmadığı belirtilmiştir. Davalının ticari defterlerinin incelenmesine ilişkin bilirkişi raporunda ise, 8 Adet koçanın üzerinde Maliye Bakanlığına ait herhangi bir ibarenin veya evrak türünü belirten herhangi bir açıklamanın (Makbuz,Fatura,İrsaliye vb gibi) yer almadığı, ancak söz konusu evrakların No kısmında 1201-1576 aralığında olduğu ayrıca 1 koçanın ise …-… aralığında basılı matbu evrak olduğu, Evrakın başlık bölümünde … , … adına basılmış olduğu ve düzenlenme şekline bakıldığında Müstahsil Makbuzu gibi düzenlendiği, ayrıca davalı defterlerinde … cari hesabına rastlanılmadığı ve mahkeme kasasında yer alan müstahsil makbuzlarının kasa hesabı ile kapatıldığı tespit edilmiştir. Ticari defter ve kayıtların sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için usulüne uygun tutulmuş olması ve defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekir. Davacının iddia olunan alacağı, bilirkişi raporlarında da açıklandığı gibi genel olarak “…-…” şeklinde düzenlenen müstahsil makbuzlarının davalı cari hesabına kaydedilmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu belgeler “müstahsil tartısı, fire, net kilo, malın tuıarı, sınıfı, mustahsilin adı soyadı, taşıyıcının adı soyadı, plaka” gibi bilgileri içermekte olup, davalının iddia ettiği aracılık işlemini yerine getirdiği ve davalı adına müstahsillere ödeme yaptığını ispata yarar herhangi bir delil dosyada bulunmaktadır. Ayrıca davacının ticari defterlerinin lehine delil teşkil edebilmesi için, belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesi[“belge yoksa kayıtta yoktur” ilkesi]’ne(TTK’nın 64/2. Maddesi ve gerekçesinden) uygun olması gerekir. Bunun yanı sıra kaydın dayandığı belge dayanağının da ispatlanması gerekir. Davacının ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmaması ve davalının ticari defterleriyle birbirini doğrulamaması nedeniyle davacının ticari defterlerinin lehe delil niteliği bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra ticari defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olarak ispatlanamamıştır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2023