Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1210 E. 2023/365 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1210
KARAR NO: 2023/365
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2019/63 Esas – 2019/1457 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı şirket vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2017 yılına ait genel kurulunun 06/12/2018 tarihinde yapıldığını, genel kurulda iyi niyet kurallarına aykırı bir biçimde kararlar alındığını, davacının davalı şirkette % 23 oranında pay sahibi olduğu, genel kurulda azınlık pay sahibi olan davacının tüm muhalefetlerine rağmen çoğunluğu elinde bulunduran diğer pay sahiplerinin genel kurullarda güçlerini kötüye kullanması sebebi ile iyi niyet kaidelerine aykırı kararlar almalarına mani olamadığını, şirketin gerçeğe aykırı bir biçimde bir takım muhasebe işlemleri ile sürekli olarak zararda gösterildiğini, şirket kaynaklarının yöneticiler tarafından sürekli olarak diğer ortakların zararına olarak eritildiğini davacı tarafından yapılan ve tutanağa geçirilen muhalefet şerhlerine rağmen bilanço, kar zarar cetveliyle kar dağıtımı yapılmasına ilişkin itirazların reddedilmiş olduğunu, muhalefete rağmen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmiş olmalarına ilişkin kararın iptalini talep ettiklerini, davacı tarafından davalı şirketin 2017 yılına ait genel kurulunda, şirketin 2017 yılı finansal yılını içerir yönetim kurulunca hazırlanan bilanço ve faaliyet raporlarına karşı itirazların da sunulduğunu, tüm işlemlerin işletmenin faaliyet ruhuna aykırı olarak sürekli gider yaptırılmak ya da yaptırılmış gösterilmek suretiyle vekaleten temsil ettikleri pay sahipleri açısından şirketin içinin boşaltıldığı kanaatinin uyandığını, ilaveten önemli miktarda şirketin aktifinin toptan satışının genel kurulca karara bağlanmasına dair TTK.nın 408 maddesi hükmünün emredici olduğunu, şirket Yönetim Kurulu tarafından herhangi bir Genel Kurul Kararı alınmaksızın arsa, arazi ve önemli aktif kıymetlerin satışında bulunulduğunu, şirketin doğrudan veya dolaylı olarak içinin boşaldığını, Yönetim Kurulu üyelerinin ve murakıbın ibrasına ilişkin 4 nolu gündem maddesinin müzakeresinde şirket yönetim kurulu üyelerinin davacının muhalefetine rağmen 2017 yılına ilişkin olarak ibra edildiğini, Genel Kurul kararı alınmaksızın devir işlemi yapılmasının da açık bir şekilde yetki gaspı olduğunu, şirketin 2015 yılı haricinde çok ciddi tutarlarda zarar kaydettiğini, 2015 yılındaki karlılığının sebebinin de satılan ve şirketin Kurumlar Vergi Kanunu gereğince şirketin güçlendirilmesi amacıyla Kurumlar Vergisinden istisna edilen 7.863.014,07 TL taşınmaz kazanç istisnasından kaynaklandığını, daha sonraki yıllarda elde edilen zararlar nedeniyle şirketin öz sermayesinin erimeye devam ettiğini, şirketin kasasındaki nakit paralar ile aktif varlıklarının şirketi yönetenlerce alındığı ve kullanıldığının ortada olduğunu, bu nedenle şirketin borçlarının ödenemez hale getirildiğini, Olağan Genel Kurulda görüşülen 5 nolu gündem maddesi olan kar dağıtımı yapılmamasına ilişkin karara karşı muhalefet şerhi koyduklarını, davacı tarafından Genel Kurul toplantısında iyi niyet kurallarına aykırı olarak alınan tüm kararlara davacı tarafından itiraz edildiğini belirterek 2017 yılına ait 06/12/2018 tarihinde yapılan genel kurula ilişkin ilgili kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 23/05/2019 tarihli celsedeki beyanında, davalı şirketin 06/12/2018 tarihinde yapılan genel kurulunun 2,3,4,5 ve 7 nolu kararlarının iptaline karar verilmesini talep ettiklerini açıklamıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafından usulüne uygun şekilde Olağan Genel Kurul toplantı çağrısının tüm pay sahiplerine yapıldığını, davacının da aralarında bulunduğu azınlık pay sahiplerinin TTK.nın 420. maddesi uyarınca erteleme talebinde bulunması üzerine toplantının 01/11/2018 tarihinden 06/12/2018 tarihine ertelendiğini, davacı tarafından davalı şirketin finansal tablolarını, yönetim kurulu faaliyet raporunun ve diğer tüm ticari faaliyetine ilişkin bilgi ve belgelerin incelenme ve değerlendirme imkanın bulunduğunu, davacı tarafın şirketin her genel kurul toplantısında ve faaliyetini yürütmek için yaptığı her adımda muhalefet şerhi öne sürerek engel olmaya çalıştığını, Olağan Genel Kurulda 2017 yılında şirketin kâr elde etmediğinin belirlendiği için şirketin kâr dağıtımına gitmesinin de mümkün olmadığını, davacı tarafın bu hususta da kâr dağıtımının yapılamaması nedeni ile haksız şekilde muhalefet şerhi koyduğunu, öte yandan özel denetçi atanması talebinin mesnetsiz olduğunu, davalı şirkete ait İstanbul ili, Bakırköy ilçesi, … Mah. … ada, …, … ve … parsellerdeki taşınmazlara hibeler yapıldığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, hukuka uygun şekilde yapılan işlemler neticesinde inşaata başlanmasında karar kılındığını, ancak yüklenici firmanın yaşadığı birtakım hukuki sorunlar neticesinde inşaatın faaliyetinin bitmediğini, yönetim kurulu üyeleri tarafından davalı şirketin yürütümünde her türlü dikkat ve özenin gösterildiğini, şirketin faaliyetlerinin zararına olabilecek her türlü iş ve işlemden kaçınıldığını, yapılan işlemlerde tüm pay sahiplerinin menfaatlerinin en üst düzeyde gözetildiği öne sürülerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin faaliyetlerinden dolayı kasada tutulan düzeyde nakit ihtiyacı bulunmamasına rağmen paranın bankada tutulmayarak şirketin faiz gelirinden mahrum kaldığı gözönüne alınarak 2017 faaliyet raporunun kabulüne dair gündemin 2. maddesi ile alınan kararın, aynı nedenle fınansal tabloların kabulüne dair gündemin 3. maddesi ile alınan kararın, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, şirketin 2017 yılı satış tutarının 117.897,98 TL olmasına karşın 2016 yılında 559.204.50 TL, 2017 yılında 443.272,98 TL olmak üzere faaliyetlerine göre yüksek düzeyde faaliyet gideri yaptığı, buna göre yönetim kurulunun ibrasına dair gündemin 4. maddesi ile alınan ibra kararının, kaydı değerlere göre borca batık görünmeyen şirketin 2017 yılında kar elde edilmemesinin neticesi olarak kar dağıtımı yapılmamasına ilişkin gündemin 5. maddesi ile alınan kararın, ibra kararının gereği yansıtılmaması nedeni ile görev süreleri biten yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçimine ilişkin gündemin 7.maddesi ile alınan kararın iptaline, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirketin 2017 yılına ilişkin 06/12/2018 tarihli Olağan Genel Kurulunun 2, 3, 4, 5 ve 7 nolu kararlarının iptaline karar verildiğini, şirket nakitlerinin yabancı para cinsinden tutulmaması nedeni ile şirket yönetiminin sorumlu tutulamayacağı ancak şirketin parayı bankada tutmayarak faiz gelirinden mahrum kalınması şirket yönetiminin sorumlu olduğu bir konu olarak değerlendirildiğini, yönetim faaliyetini bankada para tutmaya indirgemek ticari hayatla hiçbir şekilde bağdaşmamakta olup, bir şirketin temel amacının kar elde edecek faaliyetlerde bulunmak olduğunu, basiretli bir tacirin ticari işletmesinin gereklerine göre şirket bütçesinden harcamalar yapacağını, bu husus da tercihen banka kanalıyla, tercihen nakit kasası ile karşılanabildiğini, şirketin yaptığı giderlerin yapılmaması halinde, ihtiyaçlarının karşılanması, ticari hayatta kalmaya devam etmesi mümkün olmayıp ilerleyen yıllarda kar elde etmesi halinde finansal tekniklerine uygun olarak söz konusu giderler, geçmiş yıl zararları olarak, oluşacak karlardan mahsup edileceğini, davalı şirket yöneticileri tarafından günün koşullarına göre ticari işletmeyle ilgili olarak objektif özen yükümlülüğünün yerine getirildiğini, davalı şirket tarafından usulüne uygun şekilde Olağan Genel Kurul Toplantı çağrısının tüm pay sahiplerine yapıldığını, davacının da aralarında bulunduğu azınlık pay sahiplerinin Türk Ticaret Kanunu’nun 420.maddesi uyarınca erteleme talebinde bulunması üzerine toplantı 01/11/2018 tarihinden 06/12/2018 tarihine ertelendiğini, davacının, şirketin her genel kurul toplantısında ve faaliyetini yürütmek için yaptığı her adımda muhalefet şerhi öne sürerek engel olmaya çalıştığını, Olağan Genel Kurulda, 2017 yılında şirketin kar elde etmediği belirlendiği için şirketin kar dağıtımına gitmesinin de mümkün olmadığını, davacının kar dağıtımının yapılamaması nedeni ile haksız şekilde muhalefet şerhi koyduğunu, Bilirkişi Raporunda da şirketin kar elde etmediği belirtilmesine rağmen kar dağıtımına ilişkin maddenin iptalinin gerektiği kanaatinin hatalı olduğunu, ülkenin ekonomik durumu itibari ile yaşanan nakdi sıkıntıları tamamen yöneticilere yüklemeye çalışmanın haksızlık oluşturduğunu, bu bağlamda mahkemece ek Bilirkişi Raporu dahi alınmaksızın eksik inceleme ve araştırmaya dayanarak davalı Şirketin tüm ticari hayatını etkileyen söz konusu kararın verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/825 Esas sayılı dosyasından alınan 28.1.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda bilirkişiler şirketin 2013/12- 2018/06 takvim yılı öz kaynak ve alt kalemlere ilişkin tablosu verilmiş şirketin 2013 ve 2014 yıllarında öz sermayesinin negatif olup borca batık olduğu, 2015 yılında öz sermayenin pozitife dönmesinin sebebini 2015 yılındaki karlılığın sebebinin satılan ve şirketi Kurumlar Vergi Kanununca şirketi güçlendirmesi amacı ile Kurumlar Vergisinden istisna edilen 7.863.914,07 TL taşınmaz kazanç istisnasından kaynaklandığını daha sonraki yıllarda elde edilen zararlar nedeniyle şirketin öz sermayesinin erimeye devam ettiğini inceleme ve değerlendirmeler sonucunda davalı şirketin 2015 yılından sonra da şirketin sürekli zarar kaydettiğini, şirketin öz kaynaklarının 2015 yılından sonra düzenli olarak azalış gösterdiğini edilen zararlar nedeniyle şirketin öz sermayesinin erimeye devam ettiğini 2018/06 itibarı ile ödenmiş sermayesini 4.574.040,07 TL iken sermayesinin 3.380.141,18 TL olduğu ve sermayesinin 1.193.898,89 TL sını kaybettiğini rapor etmişlerdir.Yine mahkemeye takdim ettiğimiz İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporunu da bilirkişiler … A.Ş. nin iflas halinde olduğunu davalı şirket yöneticilerinin şirketi ve /veya pay sahiplerini zarara uğrattığı kanaatinin hasıl olduğunu ,şirketin finansal yönetiminin ticari teamül ve uygulamalara uygun olmadığını ,yanı sıra genel kabul görmüş muhasebe ve finansman teknikleri ile ihtiyaçlarına uygun davranılmadığını şirkette ciddi bir yönetim zaafının bulunduğunu rapor ettiğini, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/63 Esas sayılı dosyası ile ilgili olarak da yapılan bilirkişi incelemesinde ise bilirkişiler davalı şirketin borca batık olmadığına yönelik hatalı tespitler yapmışlarsa da bu bilirkişilerde hiçbir ticari faaliyeti bulunmayan şirketin kasasında yüksek miktarda nakit para bulundurmasının, bu paraları bankaya yatırmayarak şirketi faiz gelirlerinden mahrum etmelerinin şirket yönetim anlayışı ile bağdaşmadığını bu itibarla da şirket yöneticilerinin şirkete ve ortaklarına karşı sorumlu olduğunu beyan etmiş olup şirket yöneticilerinin basiretli davranmadıkları şirketin mali tabloları incelendiğinde 2016 yılında satışı olmayan şirketin 2017 yılında 117.897,69 TL satış tutarının olduğunu buna karşın 2016 yılında 559.204,50 TL , 2017 yılında 443.272,88 TL olmak üzere faaliyetlerine göre çok yüksek düzeyde faaliyet gideri yaptığı tespit edildiği beyan edildiğini, esasen şirket 30 yıldır gayrı faaldir ve gayrı faal olan şirket yöneticileri 07.10.2015 tarihinde davalı şirketin çok değerli konumdaki taşınmazından sattıkları taşınmaz hissesi sebebi ile tahsil ettikleri 3.888.000,00 Amerikan Doları ve 3.500.000,00 TL gibi çok yüksek miktardaki parayı da buharlaştırmış ve şirket ortaklarından kaçırmış olduklarını, bu hususta açılan yönetim kurulu sorumluluk davası da halen Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1059 Esas sayılı dosyası ile derdest bulunmaktadır.Yine şirket hakkında açılan şirket fesih davasında da Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/825 Esas sayılı dosyası ile davalı şirketin feshine karar verildiğini, netice olarak şirket hali hazırda fesh edilmiş durumda olup ve yöneticileri hakkında açılan yönetim kurulu sorumluluk davasının da devam ettiğini, 2017 yılı genel kurulun alınan 2,3,4,5 ve 7 nolu kararların iptaline ilişkin kararın hukuka uygun olduğunu ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu genel kurul kararlarının iptali sebebinin bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davalı şirketin, 2017 yılı olağan genel kurulu, davacı tarafın katılımı ile 06/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Davacı tarafça, davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurulunda alınan 2,3,4,5 ve 7 nolu kararların iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. Davacı taraf, iptal istemine konu genel kurul kararlarına muhalefetini bildirmiş ve eldeki davayı 28/02/2019 tarihinde üç aylık süre içerisinde açmıştır. Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, …’nin 06/12/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; (2). maddesinde, yönetim kurulu faaliyet raporunun okunmuş, genel kurulun (3). Maddesinde ise, finansal tabloların okunup oylamaya sunulmuş ve yapılan oylama sonucunda finansal tablolar 5244 olumsuz oya karşılık 12.084 olumlu oy ile oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Davacılar vekilince, son 25 yıldır faal olmayan şirketin bankadaki paralarının çekilerek kasaya konulduğu, döviz cinsi elde edilen gelirlerin Türk Lirasına çevrildiği ve faiz kaybına neden olunduğu, fabrika binasında bulunan taşımaya değmeyecek demirbaşların yüksek bedeller ile taşındığı, şirketin faaliyet düzeyinden fazla gider yaptığı nedenleriyle (2) ve (3) nolu genel kurul kararlarının iptali talep edilmiştir. TTK’nun 68/3. Maddesinde, yıl sonu finansal tabloların, bilanço ile gelir tablosundan oluştuğu düzenlenmiştir. Ayrıca, yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlayıp genel kurula sunmakla yükümlüdür(TTK m. 514). Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır(TTK m. 515). Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer alır(TTK m. 516/1). Yönetim kurulunun faaliyet raporu ayrıca faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve özel önem taşıyan olaylar, şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları, yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatler, ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri, ayni ve nakdî imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatlar yer alır. Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun da dürüst resim ilkesine uygun olması gerekir. TTK’nın 437/1. Maddesine göre de, finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir. Şirketin finansal tabloları ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun Türkiye Muhasebe Standartlarına, kanuna ve esas sözleşmenin finansal tablolara ilişkin hükümlerine uygun olması ve ayrıca şirketin, malvarlıksal ve finansal durumunun 515 inci madde anlamında dürüst resim ilkesine uygun olarak yansıtılması gerekir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, faaliyetlerinden dolayı, kasada tutulan düzeyde nakit ihtiyacı olmayan şirketin bankada tutmayarak faiz gelirinden mahrum kalması nedeniyle şirket yönetiminin sorumlu olduğu, kaydi değerlere göre borca batık görünmeyen şirketin Maddi Duran Varlıklar kalemindeki azalmanın amortisman tahakkukundan kaynaklandığı, demirbaşların rayiç değeri bilinmediğinden taşıma işinin şirketin zararına olup olmadığının değerlendirilemediği, 2017 yılında 443.272,98 TL olmak üzere faaliyetlerine göre çok yüksek düzeyde faaliyet gideri yaptığı değerlendirilmiştir. Ancak bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira, iptali istenen genel kurul kararlarıyla ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmamış ve genel kurulun 2017 yılına ait olduğu gözetilmeksizin şirketin diğer genel kurullarına konu hususlar dışlanmamıştır. Oysa tarafların iddia ve savunmaları kapsamında faaliyet raporu ile finansal tabloların TTK’nın 68 vd. maddeleri ile 515-516. maddelerindeki ilkelere uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği hususlarında alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınarak belirlenmesi gerekir. Davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının (5). maddesinde, karın kullanım şeklinin dağıtılacak kar ve kazanç payları oranlarının belirlenmesi gündemi görüşülmüş ve yapılan oylama sonucunda kar dağıtılmamasına 5244 olumsuz oya karşılık 12.084 olumlu oy ile oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Davacılar vekilince, kar dağıtılmamasının yöneticilerin basiretsizliğinden kaynaklandığı gerekçesiyle (5) nolu genel kurul kararının iptali talep edilmiştir. TTK’nın 507/1. Maddesine göre, her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir. TTK’nın 408/2-d maddesine göre ise, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dâhil, kullanılmasına dair kararların alınması şirket genel kurulunun münhasır yetkileri arasındadır.Kar payı dağıtılabilmesi için öncelikle genel kurulun kapsadığı dönem itibariyle şirketin kar etmiş olması gerekir. Şirketin bilançosuna göre 2017 yılını zararla kapattığı sabittir. Ancak yukarıda izah edildiği gibi finansal tabloların gerçeğe uygun olması gerekir. Finansal tabloların bilirkişi tarafından incelenerek gerçeğe uygunluğu denetlenip, varsa gerçeğe aykırı kayıtlar düzeltildiğinden şirket karının bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gerekir. Mahkemece yukarıda açıklandığı gibi bilirkişi heyetinden somut olaya uygun, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2023