Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/120 E. 2020/165 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/120
KARAR NO: 2020/165
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2017/77 Esas – 2018/240 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı araç satıcısı arasında 18/11/2016 tarihli satış sözleşmesi uyarınca müvekkil 2 Adet … marka 2016 model sıfır aracı davalı şirketin 24 ay vade sıfır faiz kampanyası uyarınca 392.900,00 TL bedel karşılığında satın alınması hususunda anlaştıklarını, taraflar arasında 18/11/2016 tarihi itibariyle müvekkil şirket yetkilisi … ile davalı şirket satış danışmanı … arasında 24 ay vade sıfır faiz kampanyası kapsamında araçlara ilişkin aynı gün davalı yanca proforma fatura tanzim edildiğini, müvekkili satış bedelinin 180.000,00 TL’lik kısmi için … Bankasından 20/11/2016 tarihinde kredi kullanılıp davalı şirket hesabına aktarıldığı, davalı şirketçe 22/11/2016 tarihi itibariyle trafik mali mesuliyet sigortası ile kasko sigortasının yapıldığını, akabinde 23/11/2016 tarihinde öğleden sonra müvekkil şirket yetkilisi davalıyı arayıp kredi sonrası kalan bakiye ödemeyi yapacağını belirtmiş olmasına rağmen, satış danışmanı saatin geç olduğunu ve yarın havale edebileceğini belirttiği, 24/11/2016 tarihinde saat 10:50’de kalan 216.000,00 TL davalı hesabına gönderildiği, böylece davalı şirket edimlerini tamamlamış olduğunu, müvekkili edimlerini ifa etmiş olmasına rağmen araçların kendisine teslim edilmediğini, satış danışmanında sorulduğunda ÖTV zammı geldiğini ve 24 ay vadeli sıfır faiz kampanyasının iptal edilerek, fark talebi olduğunun söylendiğini, davalı şirketin bu tutumu nedeniyle araçların ruhsatının çıkanlamaması nedeniyle 24 ay vade sıfır faizli kredinin iptal edildiği, müvekkil kampanyasız araç kredisi kullanmak zorunda bırakılıp 29.089,00 TL fazla faiz maliyeti ve 13.000,00 TL ÖTV zammı farkı adı altında toplam 42.089,00 TL zarara uğratıldığını, davalı şirketin Beşiktaş …Noterliğinin 01/12/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile 45.000,00-TL ÖTV farkı talep edildiğini, müvekkiline yansıtılan 42.089,00 TL ÖTV zammı farkı olamayacağının açık olduğunu, müvekkilinin gerek davalının cazip kampanyası ve gerekse de ÖTV zammı gelmesi olasılığı ile araç satın aldığı, müvekkilin haksız olarak ödediği 42.089,00-TL en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu araçlara ilişkin olarak ödeme süreci tamamlanmadan önce yapılan mevzuat değişikliği nedeniyle fiyat artışı meydana geldiğini, bu durumun davacı tarafa bildirildiğini, müvekkili şirketin inisiyatifinde olmayan vergisel değişiklikten dolayı sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakkaniyete de aykırı olduğunu, davacı taraf ile satış aşamasında paylaşılan bilgi formunda da açıkça vergisel değişikliklerin alıcıya yansıtılacağı hususunun yer aldığını, söz konusu değişikliğin davacı tarafın bilgisi dahilinde olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu kampanyanın belirli koşullar çerçevesinde uygulandığını, hem sıfır faiz kampanyası hem de ötv zammından kaynaklı bedel farkının müşterilere yansıtılmaması kampanyasının aynı anda uygulanmadığını belirterek, esas yönünden haksız ve mesnetsiz olan davanın reddine, davacı tarafın haksız ve mesnetsiz faiz talebinin reddine, yargılama giderleri ile yasal vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında “Somut Olayda proforma faturanın ekinde bilgilendirme formunun mevcut olduğu bu formda ÖTV ve sair resmi uygulamalardan fiyat ve maliyet artışlarının alıcıya yansıtılacağı, Davacı satın almış olduğu araçların bedelini ÖTV zammı kararından önce tamamen ödememiş bu sebeple satıcı tarafından ÖTV zammı yürürlüğe girdikten sonra kesin fatura düzenlendiği, bu faturaya da yasal mevzuatta yapılan değişiklik sonucu ÖTV de yapılan artışın yansıtılmasının kaçınılmaz olduğu, ayrıca davalı 24 ay sıfır faizli kampanyadan davacıyı çıkartmak suretiyle ÖTV artışından dolayı ortaya çıkan maliyeti aşağı çektiği, böylece davacı 45.000,00-TL ödemesi gerekirken kredi kullanımından dolayı 15.901,72-TL ek maliyetten kurtulmuştur. Sonuç olarak her ne kadar davacı zarara uğramış olduğundan bahisle dava açmış olsa da yukarıda bahsi geçen nedenlerden dolayı davalının atfı kabil kusuru bulunmadığından davacının davasının reddi yoluna gidilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine/kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan tespitlerin yerinde olmadığını, satış sözleşmesinin kurulması sonrasında meydana gelen değişikliklerin tüketiciye yansıtılamayacağını, bilirkişi kök raporuna 31/01/2018 havale tarihli itiraz dilekçesindeki hususların ek raporda değerlendirilmediğini, eksik inceleme yapıldığını, sözleşmenin imzalarının atıldığı anda tamamlandığını, son taksitin ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin tamamlanmadığı yönündeki rapora göre verilen kararın hatalı olduğunu, sözleşmenin ÖTV zammının uygulanmaya başlandığı tarihten sonra ifa edildiğinin kabul edilemeyeceğini, alınmamış bir araba için harcama yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,davalının değişen ÖTV zammına ödemesi tamamlanmamış faturası kesilmemiş araçlara da uygulamak zorunda olduğu yönündeki raporun ve rapora görev davanın reddinin kabul edilemeyeceğini, proforma faturanın altında yer alan şartların alıcı aleyhine düzenlenmiş şartlar olduğunu, dosya içindeki bütün beyan belge ödeme dokontları kredi sözleşmeleri incelenediğinde davacının basiretli bir tacir gibi ödemelerinin büyük kısmını nakit olarak yaptığını, kredisinin onaylandığını, davacının 2 aracı özellikle zam ve vergilerden etkilenmemek için satın aldığını, davalı firmanın kötü niyetli davrandıklarını, bu nedenlerle, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, satın alınan araçlar teslim alınmadan ve ödeme tamamlanmadan ÖTV oranlarındaki artış nedeniyle davacının kendisinden tahsil edildiğini iddia ettiği kredi faizleri ve fark alacak nedeniyle oluşan zararının tazmini istemli alacak, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ÖTV zammı nedeniyle oluşan fark bedelden davacının sorumlu olup olmayacağı noktasındadır. Davacı taraf, 24 ay vade sıfır faiz kampanyası kapsamında davalı şirketten 18/11/2016 tarihli proforma faturadaki kayıtlara istinaden, %45 ÖTV oranı ve 59.211,32 Euro üzerinden anahtar teslim günlük döviz satış kuru 3,34000 TL/EURO üzerinden 197.765,81 TL bedelli olarak 2 adet … sedan aracı toplam 395.531,62 TL bedelle satın almıştır. Davacı tarafından 22/11/2016 tarihinde 3.000.00-TL; 23/11/2016 tarihinde kullanılan faizsiz banka kredisi aracılığıyla 180.000,00-TL ve 25/11/2016 tarinde 209.900,00-TL olmak üzere toplamda 392.900,00-TL ödeme yapılmıştır. 25/11/2016 tarih ve 29899 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 24/11/2016 tarih ve 2016/9542 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile motor silindir hacmi 1600cc’yi geçmeyen araçlar ÖTV’ oranı %60’a çıkarılmıştır. ÖTV artışından sonra düzenlenen 05/12/2016 tarihli proforma faturada ise; 1 adet … sedan aracın %60 ÖTV oranı üzerinden anahtar teslim tutarı olan 58.154,51 Euro’nun, günlük döviz satış kuru 3,49000 TL/EURO üzerinden 202.959,24 TL olarak araç değeri belirlenmiştir. Buna göre 2 adet aracın satış değeri de 405.918,48 TL olmuştur. Bunun üzerine davacıya kullandırılan her biri 90.000,00 TL tutarındaki iki adet faizsiz kredi iptal edilerek yerine 96.500,00 TL’lik toplam tutarı 193.000,00 TL olan 2 adet kredi kullandırılmıştır. Her bir kredinin 13852,04 TL faizi ve 692,60 TL BSMV’si bulunmaktadır. Bu kapsamda davacı tarafından kredi kapsamında 193.000,00-TL ödendiği nazara alındığında toplamda 405.900,00-TL ödeme yapılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 207/1. Maddesine göre, satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Aynı maddenin 3. Fıkrasında ise durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedelin, kararlaştırılmış bedel hükmünde olduğu düzenlenmiştir. TBK’nın 208/1. Maddesine göre, Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı taşınır satışlarında zilyetliğin devri anına kadar satıcıya aittir. Taraflar arasında satım sözleşmesi kurulmakla birlikte davacınında delil olarak dayandığı 18/11/2016 tarihli proforma faturada, satış bedelinin fatura tarihindeki vergi oranları ve döviz kuruna göre belirleneceği kayıtlanmıştır. Henüz satış faturası düzenlenmediğinden davaya konu ÖTV artışı ile birlikte ilave bir meblağın ortaya çıkması kaçınılmazdır. ÖTV artışının davacı tarafından 209.900,00-TL’lik ödeme yapılmadan meydana geldiği nazara alındığında bilirkişi heyeti tarafından da işaret edildiği üzere davalı tarafından fatura düzenlenebilmesinin şartları oluşmamıştır. ÖTV artışının davacının ödemeleri tamamlanmadan meydana gelmesi de nazara alındığında satış faturasının düzenlenmemesinde davalıya izafe edilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı şirketin son ödemeyi geciktirdiği iddia edilmiş ise de bu husus ispatlanabilmiş değildir. Taraflar arasında satım sözleşmesi kurulmakla birlikte davacınında delil olarak dayandığı 18/11/2016 tarihli proforma faturada, satış bedelinin fatura tarihindeki vergi oranları ve döviz kuruna göre belirleneceği kayıtlanmıştır. Henüz satış faturası düzenlenmediğinden davaya konu ÖTV artışı ile birlikte ilave bir meblağın ortaya çıkması kaçınılmazdır ve proforma faturadaki kayıtlar nedeniyle ÖTV artışı nedeniyle oluşan farktan davacı alıcının sorumlu olduğunun kabulü gerekir. ÖTV artışından sonra düzenlenen 05/12/2016 tarihli proformada davacıya ÖTV artışından sonra araç başına 6.914,88 Euro indirim yapılmıştır. Yapılan indirimle birlikte araç değeri 58.154,51 Euro olup, %45 ÖTV oranının uygulandığı 18/11/2016 tarihli proforma faturadaki araç satış bedeli 59.211,32 Euro’dan daha düşük bir bedel belirlenmiştir. Bu haliyle davalının davacıdan ÖTV artışı nedeniyle ÖTV farkı tahsil etmediği açıktır. Bu haliyle davacının, ÖTV artışının yansıtılmaması kampanyasından yararlandırıldığı anlaşılmaktadır. Buna karşın faizsiz kredi kampanyası ise iptal edilerek davacıya faizli kredi kullandırılmıştır. Dava dilekçesinde bahsi geçen 13.000,00 TL tutarlı fark ise, davacının kullandığı 90.000,00 TL tutarlı kredinin iptal edilmesi üzerine davacıya daha sonra kullandırılan kredinin 96.500,00 TL olması nedeniyle (96500,00-90000=6500,00; 6500,00×2=13.000,00) oluşan farktır. 05/12/2016 tarihli proforma faturada döviz kurunun 3,49000 TL olarak alınması nedeniyle araç bedeli 202.959,24 TL olmuş ve bu fark davacıya kullandırılan kredi miktarı 96.500,00 TL’ye çıkartılarak kapatılmıştır. Temelde döviz kurundaki değişiklikten kaynaklanan ve kullanılan kredi tutarındaki artış nedeniyle oluşan 13.000,00 TL’nin proforma faturadaki esas alınacak döviz kuruna ilişkin kayıtlar nedeniyle davacıya iadesi mümkün değildir. Bunun yanı sıra kredi tutarı ve faizi açıkça yazılı olan kredi sözleşmeleri ve ödeme planları davacı tarafça her hangi bir çekince ileri sürülmeden imza altına alınmıştır. Davalı taraftan aynı anda davacıyı hem ÖTV farkının yansıtılmaması hemde faizsiz kredi kampanyalarından yararlandırılması beklenemeyeceğinden ÖTV farkı ödemeyen davacının faizsiz kredisinin iptal edilerek aylık 1,10 oranı üzerinden faizli kredi kullandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla kredi faizi’den davalının sorumlu tutulması mümkün değildir. Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Buna göre bir sözleşmede genel işlem koşulları bulunması bu düzenlemeleri geçersiz kılmaz. Ancak sözleşme kapsamındaki karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının geçerli olması, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. 6098 sayılı TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler hakkında da geçerli olmakla birlikte, genel işlem koşullarının TTK’nın 18/2. Maddesinde düzenlenen her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Proforma faturada yer alan düzenlemeler araç satışına ilişkin olarak ticari hayatta yaygın bir şekilde kullanıldığından, davacının proforma faturayı aldıktan sonra basiretli bir iş adamı gibi incelemesi ve varsa itirazlarını bildirmesi gerekir. Davacının her hangi bir koşula itiraz etmeden proforma fatura tarihinden sonra farklı tarihlerde ödeme yapmaya devam etmesine ve kredi sözleşmesini yenilemesine göre genel işlem koşullarının geçersiz olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi. 15/10/2020