Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1196 E. 2022/1350 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1196
KARAR NO: 2022/1350
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2016/1012 Esas – 2019/870 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile … Dış Tic. Ltd. Şti arasında akdedilen Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmelerini, davalının müşterek müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davaya konu kredilerin ödenmemesi üzerine davalıya ve kredi kullandırılana ihtarname gönderildiği, buna rağmen borcun ödenmediği, davalı hakkında İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının müvekkiline tek taraflı olarak bildirmiş olduğu kefillikten istifa ettiği beyanının geçerli olmadığı, davalının müvekkili ile imzalamış olduğu sözleşme ile tayin edilen oranlarda faiz ödemeyi kabul ettiğini, talep edilen faizin fahiş olmadığını beyan ederek; İstanbul … İcra müdürlüğünün dosyasına yapılan itirazın 96.345,72-TL’ lik kısmının iptali ile, % 20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkilinin, hissedarı bulunduğu … Tic.Ltd.Şti’nin davacı bankadan kullandığı bir kısım kredi sözleşmesine kefil olduğunu, müvekkilinin, 09.12.2014 tarihinde, şirket hisselerini “…şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçları ile birlikte…” devir ederek, şirket ortaklığından/şirketten ayrılması ile birlikte, davacı bankaya çekmiş bulunduğu Bakırköy 45.Noterliği’nden 12.01.2015 tarihinde 863 yevmiyeli ihtarnamesi ile ; “…asıl borçlu … Tic.Ltd.Şti.’nin kullandığı kredilere ilişkin, kefillikten vazgeçtiğini, kefillikten istifa ettiğini, artık borçlunun kullanacağı kredilerden sair banka ürünlerinden sorumlu olmayacağını…“ bildirdiğini, iş bu ihtarnamenin 28.01.2015 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, davacı tarafından müvekkiline Bakırköy … Noterliği’nden 17.03.2016 tarihli … yevmiyeli ihtarnamenin gönderildiğini, hesap kat’ı ve yasal takibe geçileceğine ilişkin ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameye Bakırköy … Noterliği’nin 28.3.2016 tarih … yevmiyeli cevabi ihtarnamesi ile yanıt verildiğini, müvekkili aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile açılan takipten gönderilen ödeme emri ile; müvekkilinin çektiği ihtarnameden sonra borçluya kullandırıldığı anlaşılan krediler/sair bankacılık ürünleri nedeniyle müvekkili aleyhine icra takibi açıldığını, sözleşmedeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmakla; davalı müvekkilinin TBK 599. madde gereği kefaletten dönmeye ilişkin ihtarnamesini gönderdiği tarihte, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlükte olup, somut olayda yürürlük maddeleri gereği de TBK 599.maddesi gereği kefaletten dönmenin mümkün olduğu, kefaletten dönme “sona erme” sebebi olmakla, bizzat 6101 sayılı kanunun 1.maddesi gereği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanacağı ve TBK 599.madde gereği müvekkilinin kefaletten dönebileceğini, herhangi bir nam ve ad altında dönme iradesi ile birlikte 12.1.2015 tarihinden sonra kullandırılan kredilerden/bankacılık ürünlerinden hiçbir şekilde sorumlu olmayacağını, müvekkilinin hissedarı bulunduğu … Tic.Ltd.Şti’nin davacı bankadan kullandığı bir kısım kredi sözleşmesine kefil olduğunu, basiretli bir tacir olan davacı bankanın, kefilin kefaletten dönmesi üzerine, asıl borçluya kullandırdığı krediyi karşılayacak bir teminat aramaksızın kredi kullandırması halinde, birtakım sözde gerekçelerle kefilden,- dönme iradesine rağmen, dönme iradesi anında henüz doğmamış bir borç nedeniyle talepte bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkili açısından kefillikten dönmek için borcun henüz doğmamış olması şartının yerine geldiğini, … Tic. Ltd. Şti., … Teksilkent şubesi ile 2013 yılında ve ilk olarak 09.09.2013 tarihinde 12 aylık 100.000 TL’lık bir taksitli kredi kullanarak çalışmaya başladığını, bu kredinin asıl borçlu tarafından ödendiğini, müvekkilinden talep edilen ve edilmeyen kredilerin kullandırılma tarihlerinin sırası ile 02.07.2015 ve 27.03.2015 olduğunu, kullandırılma tarihlerinin tamamen kefillikten dönme iradesinden sonra olduğunu, hal böyle iken davalı müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını, Çek İskonto İştira Kredisi yönünden; davacı yanın 03.06.2014 tarihinde 25.709,43 TL’lık bir iskonto iştira kredisi kullandırıldığını beyan ettiğini, 17.03.2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinde sözde ödenmesi gereken tutarı; “ana para 21.454,83 TL, faiz 3.569,29TL ve BSMV+KKDF 178,47 TL” olarak beyan ederken; dava dilekçesinde ve …İcra Müdürlüğü … sayılı icra ödeme emrinde sözde alacaklı olduğu “ana para 23.062,95 TL, faiz 2.520,46 TL ve BSMV+KKDF 126,02 TL” olarak beyan ettiğini, davacı banka, talep ettiği anapara tutarını yükselttiğini, sözde asıl borca konu ettiği ana para tutarları arasında çelişki olduğunu, bu kredinin dayanaksız olduğunu, müvekkilinin kefaletten istifa etmesine takiben, … Tekstilkent Şubesi’ne … ve …’le birlikte gittiğini ve …’taki risk durumunu öğrenmek istediğini, müvekkiline banka müdürü … tarafından “… hiçbir riskinin olmadığı, yazılı şekilde ibralaşmaya gerek olmadığı, genel kredi sözleşmesinden adının dahi çıkartıldığı ve hiçbir şekilde herhangi bir problem olmayacağı …” bilgisinin aktarıldığını beyan ederek davanın reddine ve davacının % 40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince davalının her ne kadar davacı tarafa Bakırköy …Noterliği’nden 12.01.2015 tarihinde … yevmiyeli ihtarname göndererek kefillikten istifa etmiş olduğunu bildirse de, bu ihtarnamede kefillikten istifa nedeni olarak ortaklıktaki hisselerini devrettiği nedeni gösterilmiştir. TBK madde 599 hükmüne göre kefilin sözleşmeden dönebilmesi için kefaletin ileride doğacak bir borç için verilmesi ve asıl borçlunun maddi durumunun bozulmuş olması koşullarının bulunması gerekmektedir. Mahkememizce dava konusu açısından yapılan değerlendirme sonucunda; davalının, dava dışı şirketin; yani, asıl borçlunun maddi durumunun bozulmuş olması koşuluna dayanmadığı görülerek ve kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini geri alamayacağı ve bu şekildeki bildirimin akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmayacağı göz önünde bulundurularak davalının vermiş olduğu kefaletin geçerli olduğuna ve kefillikten istifa bildiriminin sonuç doğurmayacağı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/5061 Esas ve 2014/8855 Karar sayılı ilamı da bu yönde olduğu, alınan bilirkişi raporları ve tarafların iddia ve savunmaları ile dosyaya ibraz edilen delillerin incelenmesi sonucunda; davacı ile dava dışı şirket arasında iki adet kredi sözleşmesi ve iki adet limit arttırım sözleşmesi olmak üzere dört adet sözleşme imzalandığı, davalının bu sözleşmelere 385.000,00 TL kefalet limiti ile müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davalı kefile, davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin 22/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalıya 7 gün süre verildiği, 30/03/2016 tarihi itibari ile temerrüt şartlarının oluştuğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 72. maddesinde; ” … Müşteri, borcun hangi tür krediden doğduğuna ve bu kredi vadesine bakılmaksızın alacağın muaccel hale geldiği tarihten itibaren ödeme tarihine kadar geçecek günler için temerrüt tarihinde bankaca, borçlu cari hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faiz oranının 2 katı oranında gecikme faizi ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesine yer verildiği, davacı taraftan temin edilen ekstrelerden uygulanan faizin yıllık %27 oranında olduğu, buna göre temerrüt faizinin yıllık %54 oranında olduğu ve TCMB Tebliğlerine göre 01/01/2016 tarihinde kredi katlarına uygulanan akdi faizin %24,24 oranında olduğu ve temerrüt faizinin ise %30,24 oranında olduğu görülerek, bu oranlar üzerinden yapılan hesaplama sonucunda; davacının davalıdan İskonto/İştira Kredisi yönünden 23.062,95TL asıl alacak, 1.072,38TL işlemiş faiz ve 53,62TL BSMV olmak üzere 24.188,95TL alacaklı olduğu, Cari hesap borcu yönünden 47.921,06TL asıl alacak, 2.228,33TL işlemiş faiz, 111,42TL BSMV olmak üzere 50.260,81TL alacaklı olduğu, Kredili mevduat hesabı kredisi yönünden 20.473,80TL asıl alacak, 854,71TL işlemiş faiz, 42,74TL BSMV olmak üzere toplam 21.371,25TL alacaklı olduğuna, toplamda 94.408,98TL alacaklı olduğuna karar verilmiş, Takip tarihinden itibaren iskonto/iştira kredisi yönünden 23.062,95TL asıl alacak tutarı ödeninceye kadar, asıl alacağa yıllık %54 oranında, cari hesap kredisi yönünden asıl alacak miktarı olan 47.921,06TL tamamen ödeninceye kadar bu miktara yıllık %54 oranında, kredili mevduat hesabı kredisi yönünden asıl alacak miktarı olan 20.473,80TL tamamen ödeninceye kadar asıl alacağa yıllık %30,24 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 oranında BSMV uygulanması gerektiği ve takip konusu alacak likit olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; eksik ve yetersiz inceleme ile karar verildiğini, müvekkilinin asıl borçlunun bankaya imzalamış bulunduğu genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinin 200.000 TL limitli olanına 3.6.2014 tarihinde, 100.000 TL limitli olanına 9.9.2013 tarihinde müteselsil kefil olarak imza attığını, asıl borçlu şirket ortalığından 09.12.2014 tarihinde ayrıldığını, davacı bankaya, Bakırköy …Noterliği’nden 12.1.2015 tarihli … yevmiyeli ihtarnamesi ile hem asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldığı bilgisini verdiğini hem de “…asıl borçlu … Tic.Ltd.Ştİ.’nin kullandığı kredilere ilişkin, kefillikten vazgeçtiğini, kefillikten istifa ettiğini, artık borçlunun kullanacağı kredilerden sair banka ürünlerinden sorumlu olmayacağını… “bildirdiğini, ihtarnamenin 28.1.2015 tarihinde davacı bankaya tebliğ edildiğini, tebliğ tarihinden önce ,asıl borçluya kullandırılmış bir kredi bulunmadığını, doğal olarak asıl borçlunun davacı bankaya hiçbir kredi borcu da bulunmadığını, Tüm bilirkişi raporlarında da kredi borcunun kredinin fiilen kullandırıldığı tarihte doğacağı çok açık ve net olarak belirtildiğini, Kredi sözleşmesinin 3.1.1. maddesi gereğince bankanın tahsis edilen krediyi kullandırmak zorunluluğu da bulunmadığını, somut olayla hiçbir ilgisi ve ilişiği bulunmadığını, Gerekçeli kararda belirtilen emsal Yargıtay kararının 818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre verilmiş bir karar olduğunu ve verilen kararın temelinde de karara konu olayda kefilin kefaletten kurtulma haklarından feragat ettiği ve yargıtay kararının kefilin kefaletten kurtulma haklarından feragat etmesine sonuç bağladığının görüldüğünü, Bankanın ihtarnameye cevap vermediğini, ortada asıl borçluya kullandırılmış bir kredi yoksa, bankaya herhangi bir borç yok iken kefil “kefaletten döndüm “ diyerek yazılı bir ihtarname göndermiş ise, kefilin başkaca herhangi bir konuda bildirim yükümlülüğü olamayacağını, kefilin bu aşamada borçlunun mali durumunun nasıl olduğunu, basiretli tacir olan davacı bankadan daha iyi bilmesinin mümkün olamayacağı gibi kefilden böyle bir şey beklemek yasal düzenlemeye uygun olmadığını ve hayatın olağan akışına göre de mümkün olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine kredi alacağının kredi borçlusu ve kefilden tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, davasıdır.Mahtekece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalı kefilin borcun kaynaklandığı genel kredi sözleşmesi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi nedeni ile bankaya karşı sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, kefaletten dönme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Tic. Ltd. Şti arasında imzalanan 101.000,00-TL limitli Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesini davalının müteselsil kefil olarak 09/09/2013 tarihinde imzaladığı, 09/10/2014 tarihinde de davalı kefalet limitini 185.000,00TL ‘ye çıkaran sözleşmeyi imzaladığı ve davacı bankanın Bakırköy … Noterliği’ nin 11/03/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile asıl borçlu ve davalı yönünden hesap kat ederek 27/01/2016 tarihi itibariyle alacak muaccel hale geltirilmiştir.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul …İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … esas sayılı dosyasında, kredi alacağının tahsili istemiyle 30.03.2016 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı kefil ise, kredi borçlusu şirketteki hissesini devrettiğini ve bunu bankaya bildirdiğini, takibe konu edilen kredinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını ve bu nedenle borçtan sorumlu olmadığını savunmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 599/1. Maddesinde, gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefilin alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebileceği düzenlenmiştir. Buna göre borç doğduktan sonra kefaletten dönülmesi mümkün değildir. Anılan Kanun maddesinde kredi borçlusu şirketin hissesinin devredilmesi kefaletten dönme sebepleri arasında sayılmamıştır. Bu haliyle davalının kefaletten dönme beyanı geçerli olmayıp kefalet akdi devam etmekte olduğundan kefili olduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu olacaktır.Konusunda uzman bankacı bilirkişilerin birbiri ile uyumlu denetime elverişli raporuna göre icra takibine konu alacak davalının kefil olduğu genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediden kaynaklanmasının saptanması na göre davalı kefalet limiti kapsamında kalan borçtan sorumlu olacaktır. Bu durumda mahkemece kefil olarak davalının kefalet limitinde kalan takibe konu borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1(b)-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafça başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.613,09 TL harcın, alınması gerekli olan 6.449,08 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.835,99 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 07/12/2022