Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1195 E. 2023/247 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1195
KARAR NO: 2023/247
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2018/765 Esas – 2019/780 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların, davalı şirketin 16.05.2018 tarihli Genel Kurul toplantısına asaleten iştirak ettiklerini, muhalif kaldıkları hususları gerek toplantı tutanağına gerekse hazirun cetveline şerh ettiklerini, davalı şirketin eski ortaklarından …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, mirasın, Genel Kurul toplantısı tarihinde ve işbu dava tarihi itibarıyla paylaşılamadığını, dolayısıyla murisin sahip olduğu davalı şirket paylarının, halen ve terekenin taksimine değin elbirliğiyle mülkiyet konusu olduğunu, ancak dava dışı ortaklar … ve …’ın mensubu oldukları davalı şirket Yönetim Kurulunca hukuksuz şekilde alınan 07.02.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla, davalı şirkette murisin sahip olduğu payların haksız ve mesnetsiz bir şekilde mirasçılarına taksim edildiğini ve yapılan taksimat sonucu oluşan yeni ortaklık yapısının davalı şirketin pay defterine kaydedildiğini, taraflarınca İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/45 E. Sayılı dosyası üzerinden vasiyetnamenin iptali davası açıldığını ve derdest olduğunu, ayrıca tereke temsilcisinin toplantıya usulüne uygun davet edilmediğini, yine yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin oylamaya da ilgili yönetim kurulu üyesi katılmakla bu yönüyle oylamanın usulsüz yapıldığını, yönetim kurulu üyesi …’a bağlanan maaşında fahiş olduğunu beyanla, öncelikle genel kurulda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini, 16.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olması sebebiyle hükümsüzlüğünün tespitine, aksi halte toplantı kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davacılar vekili 20.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; 16.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında, toplantı, karar ve nisaplarına aykırılıktan ötürü alınan kararların yok hükmünde sayılmasına karar verilmesini aksi halde ıslah talebi nazara alınarak genel kurul toplantısında alınan 2,3,4 ve 5 numaralı kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle 16.05.2018 tarihli Genel Kurul Toplantısında pay oranlarına ilişkin bir hususun görüşülmediğini, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1109 E – 2017/1444 K. Sayılı kararın kesinleşmediğini, kesinleşip bu karar uygulansa dahi toplantı nisabının etkilenmediğini, davacının paylara ilişkin itirazlarının genel kurul yada bu davanın konusu olmadığını, davacının vasiyetname ile ilgili itirazları için açmış olduğu davanın zaten bulunduğunu, … ve …’ın, murisin vasiyetnamesine uygun olarak pay devrinin gerçekleştirilmesi yönünde, 07.03.2016 tarihinde şirketten talepte bulunması üzerine, vasiyetnameye uygun olarak, genel kurul pay defterine kaydedildiğini, …’ın terekenin tespiti için Bodrum l.Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2017/2 E. sayılı dosya ile dava açtığını, mahkemenin Av. …’ü tereke memuru olarak atadığını, ancak tereke memuruna, şirket genel kurul toplantılarında terekeyi temsil etmesi, tereke yararına oy kullanması ve organlarında görev alması hususunda, bir yetki verilmediğini, dolayısıyla hisselerin temsili konusunda, tereke memurunun genel kurul tarihinde ve halen yetkisinin bulunmadığını, vekiledeni şirketin Yönetim Kurulu Üyelerine ücret ödemesinin, süregelen bir uygulama olduğunu, daha önce şirket yönetim kurulu başkanlığı yapan kurucusu …’a ve yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olan …’a ücret ödemesi yapıldığını, TTK 394’e göre, Anonim şirket esas sözleşmesi yada genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerine ücret verileceğinin kararlaştırılabileceğini, bu nedenle genel kurulda alınan kararın hukuka uygun olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…,Genel kurul kararlarının kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılığı halinde genel hükümler çerçevesinde yokluk ile sakat olacağı kabul edilmektedir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 2019, s. 196). İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1444 K, 14.12.2017 tarihli kararı ile vasiyetnameye göre pay defterinin oluşması hükümsüz olduğu ve … lehine oluşan kaydın önceki duruma getirilmesi kabul edildiğinden, dava konusu genel kurul toplantısında dikkate alınan hazirun cetvelinin gerçeği yansıtmadığı, gerçek ortaklık durumu dikkate alınmadan açılan ve yürütülen genel kurul toplantısındaki kararların hükümsüz sayılacağı, ancak davacılar tarafından 16/05/2018 tarihli genel kurul toplantısına dayalı olarak bilgi edinme haklarının kullandırılmasına ilişkin açılan İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/478 E., 2018/1110 K. 06.12.2018 tarihli kararında, davacıların bilgi alma ve inceleme haklarının engellendiği sonucuna varıldığı, bu durumda davacıların, finansal tablo ve yıllık faaliyet raporlarının onaylandığı 2, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 3, dağıtılacak kar tutarlarının belirlenmesine ilişkin 4, yönetim kurulu başkanının ücretinin belirlenmesine ilişkin 5 numaralı gündem maddelerinin iptaline ilişkin ıslah talepleri bakımından söz konusu kararların iptali kabil olduğu kanaatine varılmıştır. Öğretide üçüncü kişileri ve ortaklık alacaklılarını korumaya yönelik emredici hükümlere aykırılığın yokluk veya butlan, bunlar dışında kalan ve ortakları korumaya yönelik emredici hükümlere aykırılığın ise iptal davasına konu olacağı, toplantıdan önce hazır bulundurulması gereken belgelere ilişkin kurala uyulmadan alınan finansal tablolar ve kâr dağıtımı ile ilgili kararın iptal edilebilir nitelikte olacağı ifade edilmiştir (Bahtiyar, a.g.e., s. 204 vd; ayrıca bkz. Çamoğlu (Poroy/Tekinalp), Ortaklıklar I, N. 722e.). Bu bilgiler ışığında, paysahibinin bilgi alma hakkını kullanamadığı istanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1110 K, 06.12.2018 tarihli kararıyla tespit edilmiş olduğundan, dava konusu genel kurulda alınan finansal tabloların onaylanması ile, bu konu ile ilgili olan yönetim kurulu üyelerinin ibrası ve yönetim kurulu başkanına ödenecek ücretin belirlenmesine ilişkin kararların iptalinin gerektiği kanaatine varılmıştır. Zira finansal tabloların onaylanması, yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile doğrudan ilgilidir (TTK m. 424 dolayısıyla). Öte yandan, yönetim kurulu başkanına verilecek ücretin belirlenmesinde de şirketin mali durumunun netleşmesi önem arz etmektedir. Toplanan delillere, iddia ve savunmaya, bilirkişi raporuna göre; dava konusu edilen 16/05/2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2,3,4,5 nolu kararların iptaline,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle 16/05/2018 tarihli genel kurul TTK m.420 kapsamında bir kez daha önce ertelenmiş olan 02/04/2018 tarihli genel kurul toplantısının devamı olup hülasa 02/04/2018 tarihli genel kurul toplantısında azlık tarafından erteleme talep edildiğinde gündemdeki hiçbir konu zaten görüşülmemiş ve 2.toplantıya yani davaya konu 16/05/2018 tarihli genel kurula bırakıldığını, ancak yerel Mahkeme bu hususu gözden kaçırarak sanki davacılar ilk kez erteleme talep etmiş buna rağmen genel kurul toplantısı yapılmış gibi karar verdiğini, Genel Kurul tutanağında da görüldüğü üzere davacıya fazlasıyla verilmiş, ayrıca İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/347 E. Sayılı dosyasından bilgi alma hakkını davacı fazlasıyla kullanmış hatta bu hakkını kullanırken şirket evraklarını da hukuka aykırı şekilde yanında götürdüğünü, CD ile incelemenin TTK m.437 kapsamında bilgi alma talebini karşıladığını, davacının TTK m.420/2 kapsamında finansal toplantıları ikinci kez erteleme hakkının şartları oluşmamış olup Yargıtay yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın şirketin bilançolarının görmeye hakkı olmadığı şeklinde karar verdiğini, karara göre; şirketin işleyişi, faaliyeti, mali ve finansal tabloları hakkında bilgi alma ve inceleme talebinin; yönetim kurulunun finansal ve profesyonel hedeflerinin açıklanmasına dair bilgi isteminin ticari sır niteliğinde bulunduğundan ayrıntılı cevaplanmasının uygun olduğu, mali tabloların noter aracılığı ile davacıya gönderilmesinin bilgi alma hakkı için yeterli olduğuna hükmettiğini ancak mahkemenin bu hususları göz ardı ederek karar verdiğini, davacıların TTK m. 420/2 uyarınca “finansal müzakerelerin tekrar geri bırakılması” hakkına ilişkin taleplerine dürüst cevap verme ilkesi uyarınca cevap verdiğini, ibra oylaması TTK’ya uygun olarak yapıldığını, öncelikle “kişisel nitelikteki iş veya işlem” kavramı ile “herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki dava” kapsamına girebilecek hallerin incelenmesi gerektiğini, şirket ortağı-davacı … ile tek kişiden oluşan yönetim kurulu üyesi ve başkanı … arasında usül füru ilişkisi söz konusu olup, ayrıca davacıların şirket aleyhine açtığı davalar ve husumete yönelik faaliyetler yönünden TTK m. 436/1 kapsamında bir ilişkinin mevcut olduğunu göstermekte olup bu nedenle davacı …, füru konumunda olan … için oydan yoksun olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalının istinaf sebeplerinin, mahkemece tesis edilen hükmün gerekçeleri ile bir ilgisi bulunmadığını, mahkeme, davalı şirket tarafından, davacı ortağın incelemek istediği finansal tablolar ve bunlara bağlı konular hakkında bilgi verilmemiş olmasının bir diğer mahkemenin kesin hüküm oluşturan ilamı ile saptanması nedeniyle davacının iptal taleplerini yerinde bulmuş olup bilindiği üzere aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı hukuki ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusunun; birinci davadakinden farklı olsa bile, birinci davada verilmiş olan hüküm iki davanın da temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında ikinci davada kesin delil teşkil ettiğini, mahkeme de usul hukukunun kesin hüküm ve kesin delil hakkındaki temel prensiplerini isabetle göz önünde bulundurarak, isabetli bir şekilde davanın kabulüne karar vermiş olup istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti olmadığı takdirde iptali, davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu genel kurul kararlarının iptali sebebinin bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davalı şirketin, 2017 yılı olağan genel kurulu, davacının katılımı ile 16/05/2018 tarihinde yapılmıştır.Davacı tarafça, davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, olmadığı takdirde iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir.Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur(Yargıtay HGK’nın 08.03.2022 Tarih ve 2021/11-701 E. – 2022/275 K. Sayılı Kararı). Yokluk ve iptal istemine konu genel kurul kararlarına davacı … muhalefetini bildirmiş ve davacı taraf eldeki davayı 15/08/2018 tarihinde üç aylık süre içerisinde açmıştır. Yokluk ve butlan istemi ise bir süreye bağlı değildir. Davacı tarafça öncelikle, davalı şirketin ortaklarından muris … 16/07/2015 tarihinde öldüğü, ancak 07/02/2016 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla, davalı şirkette murisin sahip olduğu payların veraset ilamına aykırı şekilde ve fakat İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/45 E. Sayılı dosyası üzerinden iptali talep olunan, murisin henüz tenfizi kabil olmayan vasiyetnamesi uyarınca mirasçılara intikalinin yapıldığı ileri sürülerek payların geçersizliği ve murisin paylarının temsil edilmediği iddiasıyla genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğu ileri sürülmektedir. Muris … 16/07/2015 tarihinde ölmüş ve geriye mirasçı olarak eşi davacı ortak … ile çocukları davacı ortak …, dava dışı ortak … ve dava dışı ortak … kalmıştır. Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06/04/2016 Tarih ve 2015/797 E. – 2016/238 K. Sayılı kararı ile muris …’ın, Bodrum … Noterliğinin 24/07/2014 tarih ve … YN’lu vasiyetnamesi açılıp okunmuştur. Mirasçılardan … İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/103 Esas sayılı dosyasında; … ise İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/45 Esas sayılı dosyasında vasiyetnamenin iptali davası açmışlardır. Davalı şirketin 07/03/2016 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla Muris …’a ait hisselerin, 24.07.2014 tarihli vasiyetnamede belirtildiği şekilde mirasçılara intikali yapılarak pay defterine kaydedilmiştir. Davacı tarafça, Yönetim Kurulu kararının iptali için açılan davada, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 14/12/2017 Tarih ve 2016/1109 E.- 2017/1444 K. sayılı kararı ile, “Vasiyetname henüz kesinleşmeden davalı şirket yönetim kurulunca pay sahipliğinin belirlenmesi ve buna göre, pay defteri oluşturulmasından dolayı, kararın yasaya aykırı olduğunun anlaşıldığı, ve davalı şirketin (söz konusu) 07.03.2016 tarihli 1 no.lu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğüne ve bu nedenle de davalı … lehine oluşturulan kaydın, önceki duruma getirilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul BAM 12. HD’nin 10/10/2019 Tarih ve 2018/670 E.- 2019/1271 K. Sayılı kararı ile, davalı şirketin 07/03/2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine, davalı şirketin pay defterine işlenen 07/03/2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğü nedeniyle pay defterinin önceki durumuna getirilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş ise de, Yargıtay tarafından temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir. Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, davalı … Tarım Sanayii Ve Ticaret A.Ş.’nin 16/05/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveline göre, toplam 10.000.000 paydan davacı … 2.232.700 adet, davacı … 2.037.550 adet, dava dışı … 2.575.100 adet, dava dışı … 3.112.650 adet, dava dışı … A.Ş. 42.000 adet olmak üzere şirkette hissedardırlar. Ancak davalı şirketin 11/05/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveline göre, toplam 10.000.000 paydan muris … 4.300.400 adet, davacı … 1.157.600 adet, davacı … 1.500.000 adet, dava dışı … 1.500.000 adet, dava dışı … 1.500.000 adet, dava dışı … A.Ş. 42.000 adet olmak üzere şirkette hissedarı oldukları anlaşılmaktadır.TTK’nın 425. Maddesinde her pay sahibinin genel kurula katılma hakkı vardır. Ayrıca kural olarak TTK’nın 414/1. Maddesi uyarınca pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilmelidir. Ancak, davalı şirketin 07/03/2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine ve pay defterinin önceki durumuna getirilmesine karar verilmiş olması nazara alındığında, muris … 4.300.400 adet payının dava konusu genel kurulda temsil edilmediği anlaşılmaktadır. Zira murisin terekesi, elbirliği mülkiyetinde olup, terekeye konu şirket hisselerinin şirketin diğer ortaklarına hükümsüzlüğü tespit olunan yönetim kurulu kararıyla yapılan intikale göre temsili usul ve yasaya uygun değildir. Bu halde murisin davalı şirkette sahip olduğu ve halen terekeye dahil bulunan payları hakkında, terekeye genel kurul çağrısı yapılmadığı gibi, bu paylar dava konusu genel kurulda usulüne uygun temsil edilmemiş olup, murisin davalı şirkette 10.000.000 hisseden 4.300.400 adet hisseye sahip olduğu nazara alındığında dava konusu genel kurulda, toplantı ve karar nisapları sağlanamamıştır. Bu nedenle, mahkemece, dava konusu genel kurulda alınan faaliyet raporu ve finansal tablolara ilişkin 2 nolu, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 3 nolu, kar payı dağıtılmasına ilişkin 4 nolu ve yönetim kurulu üyelerine verilecek ücrete ilişkin 5 nolu kararın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2023