Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1192 E. 2022/1348 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1192
KARAR NO: 2022/1348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2019
NUMARASI: 2019/95 Esas – 2019/1131 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 07/03/2018, 14/03/2018, 31/03/2018, 14/04/2018, 21/04/2018, 31/05/2018 ve 28/06/2018 tarihlerinde tankerle su satışı gerçekleştiğini ve satışlardan kaynaklı faturalar düzenlendiğini, davalının düzenlenen faturalardan sadece 07/03/2018 tarihli … numaralı 6.018,00 TL bedelli fatura alacağının bir kısmını ödediğini, söz konusu faturaya istinaden 3.018,00 TL’lik alacak kaldığını, kalan faturaların ise ödenmediğini, faturalara davalının itirazı bulunmadığını, ilgili faturaların ödenmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından alacağın tahsili için icra takibine geçildiğini ancak davalının itiraz ettiğini bildirmekle itirazın iptaline, davalının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gider ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap vermeme suretiyle davayı inkar etmiş, bilahar ekendisini vekil ile temsil ettirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı taraf, davalı tarafa tankerle su satışı gerçekleştirdiğini, bu ticari ilişki kapsamında fatura alacağı olduğunu iddia ettiğini , tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda; davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olduğu ve sahibi lehine delil olma vasfına haiz olduğu, davacı defterleri uyarınca davacının 7.384,00 TL alacaklı olduğu, 509,60 TL’de işlemiş faiz alacağının bulunduğunun tespit edildiği,davalı tarafın ticari defterleri inceleme gününde sunulmadığı, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için ek rapor alınmasına karar verildiği ancak davalı tarafından yine sunulmadığı ,davalı tarafa inceleme gün ve saatinde ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmesi, aksi takdirde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağına ilişkin ihtaratın yapıldığı yapılan ihtarata rağmen davalının geçerli bir mazeret olmaksızın ticari defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı ,davacı tarafından sunulan fatura ve sevk irsaliyelerinin incelenmesinde; fatura konusu malların teslim edildiği anlaşıldığı, davalı taraf, akdi ilişkinin varlığını inkar etmediği, malın teslim edilmediğine ilişkin itirazda bulunmadığı ihtilaf malın teslimine veyahut hizmetin ifasına ilişkin olmadığı ve dolayısıyla TTK m.21 uyarınca davalı tarafın faturanın içeriğini kabul ettiği sonucuna ulaşıldığı ve bu karinenin aksini ispatlama yükü üzerinde olan davalı tarafından borcun ödendiğine veya borcun olmadığına ilişkin bir yazılı delil de sunulmadığı ,davacının takip tarihi itibariyle 7.384,00 TL alacaklı olduğu, bilirkişi tarafından 509.60 TL işlemiş faiz alacağı olduğu tespit edildiği, davacı tarafın 17.07.2019 tarihli duruşma celsesinde, tespit edilen faizi kabul ettiğini, bunun üzerinde kalan talep açısından feragat ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 7.384,00 TL asıl alacak, 509,60 TL işlemiş faiz olmak üzere 7.893,60 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avas faizi uygulanmasına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatı hükmedilmesine karar verilmiştir.Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının faturaya dayalı olarak icra takibi başlatmış ise de faturalara ve takibe itiraz etiklerini, fatura içeriğinde bedeli tespit edilen ürünlerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, mahkemece teslime ilişkin savunmalarının dinlenilmediğini, söz konusu faturaların müvekkiline tebliğine dair herhangi bir belgenin dosyaya ibraz edilmediğini ve davacının söz konusu faturaları teslim ettiğini ispatlayamadığını, bu hususta tek delillerinin ticari defterler olsa dahi Yargıtay kararları da nazara alındığında bunun yeterli olmadığını, kararın eksik inceleme ile verildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalının ilk derece mahkemesinde görülen davada akdi ilişkinin varlığını inkar etmediğini, malın teslim edilmediğine dair itirazda bulunmadığını, bilirkişi tarafından yapılan incelemede müvekkiline ait ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, defterlerin delil niteliğini haiz olduğu ve dava konusu alacağın mevcut olduğu hususlarının tespit edildiğini, davalı tarafça ticari defterlerin yerel mahkemeye sunulmadığını, 08.05.2019 ve 23.07.2019 havale tarihli dilekçeler ile yerel mahkemeden defterlerin yerinde incelenmesine karar verilmesinin talep edildiğini, yerel mahkeme tarafından 26.07.2019 tarihli ara karar ile davalının talebinin kabulüne karar verildiğini, bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verildiğini ve bilirkişinin davalı tarafın ticari işletmesine giderek defterleri incelemek istediğini, ancak ticari defterlerin Ankara’da olduğu bilgisi verildiğinden yerinde inceleme yapamadığını, bu hususa ilişkin bilirkişi tarafından hazırlanan ek raporun dosya içerisinde mevcut olduğunu, bilirkişi ek raporu davalı vekiline tebliğ edildiğini ve itiraz süresi içerisinde rapora herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi yeniden inceleme de talep edilmediğini beyanla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, faturalara konu ürünlerin teslim edilip edilmediği noktasındadır.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, davacının 3.018,00 TL … seri-sıra numaralı 6.018,00 TL bedelli faturanın 3.018,00 TL’lik bakiye alacağı, 407,12 TL işlemiş faiz, 2.655,00 TL … seri-sıra numaralı 14/03/2018 tarihli fatura alacağı, 353,19 TL işlemiş faiz, 177,00 TL … seri-sıra numaralı 31/03/2018 tarihli fatura alacağı, 22,79 TL işlemiş faiz, 708,00 TL … seri-sıra numaralı 14/04/2018 tarihli fatura alacağı, 88,51 TL işlemiş faiz, 177,00 TL … seri-sıra numaralı 21/04/2018 tarihli fatura alacağı, 21,80 TL işlemiş faiz, 472,00 TL … seri-sıra numaralı 31/05/2018 tarihli fatura alacağı, 53,08 TL işlemiş faiz ve 177,00 TL … seri-sıra numaralı 28/06/2018 tarihli fatura alacağı, 18,53 işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.349,02 TL alacağın tahsiline takip başlatmış, davalının 18/01/2019 tarihli dilekçesi ile borca, ödeme emrine, faiz oranına, işlemiş faize ve borcun tüm ferilerine itirazı üzerine takip durmuştur.Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir.Ticarî defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında mahkemenin, ticarî davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4). Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222/5. maddesi uyarınca taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticarî defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Bu hüküm, taraflardan birinin ileri sürdüğü hususun ispatında münhasıran karşı tarafın defterlerine delil olarak dayandığı hâllerde uygulanacaktır. Ayrıca ticarî defterlerin ibraz edilmemesi durumunda ibrazı isteyen tarafın iddiasını ispatladığı kabul edilecek olup bu hususta hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan taraflardan birinin diğer deliller yanında karşı tarafın ticarî defterlerine dayanmasıyla karşı taraftan ticarî defterlerin ibrazının istenilmesi, ancak ticarî defterlerin ibrazından kaçınılması durumunda, HMK’nın belgelerin ibraz mecburiyetini içeren 219 ve devamındaki hükümler uygulama alanı bulacaktır. Bu çerçevede HMK’nın 220/3. maddesinde düzenlenen belgenin ibraz yükümlülüğüne aykırı davranışın sonucunda, HMK’nın 222/5. maddesindeki düzenlemeden farklı olarak hâkime takdir hakkı tanınmış olup hâkim, ibraz edilmeyen belgenin/ticarî defterin içeriği hakkında, somut durumun niteliğine uygun düştüğü ölçüde yapacağı değerlendirme sonrasında ibrazı isteyen diğer tarafın beyanının kabul edilip edilemeyeceğine karar verecektir (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, s. 1834).(Yargıtay HGK’nın 27.01.2022 tarihi ve 2019/11-172 E. – 2022/69 K. sayılı kararı ) Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafça bedeli ödenmediği iddia olunan dava konusu faturalar ile satılan emtianın davalı tarafa teslim edildiği ileri sürülerek anılan hususların ispatı için diğer deliller yanında ticarî defterlere dayanmış, yargılama sırasında ticarî defterlerin ibrazı için mahkemece verilen süreler sonrasında ise davalı tarafça, herhangi bir mazeret ileri sürülmeksizin ticarî defterlerin dosyaya ibraz edilmemiştir.Davacı tarafça ileri sürülen iddiaların ispatı için davalının ticarî defterleri yanında diğer delillere de dayanılmış olup davalının ticarî defterlerinin ibrazı ve bundan kaçınmanın sonuçlarına ilişkin olarak uygulama alanı bulacak olan düzenlemeler HMK’nın 219 ve 220. maddeleridir.Yargılama sırasında davacının ticarî defterleri üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi sonucu dosya arasına alınan 22.06.2019 tarihli raporda; davacının ticarî defterlerine göre 7.384,00 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Öte yandan dava konusu satışa ilişkin irsaliyeli faturaların ve malların davalı tarafa teslim edilip edilmediği hususlarındaki belirsizliği gidermek amacıyla davalının ticarî defterlerinin ibrazı istenmiş olmakla birlikte davalı tarafından ticarî defterler ibraz edilmediği gibi buna ilişkin herhangi bir mazeret de ileri sürülmemiştir. Mevcut durum itibariyle satılan mallara ilişkin irsaliyeli faturaların davalının ticarî defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunun, taraflar arasında çekişme konusu vakıalar ve davanın aydınlatılması kapsamında belirlenmesi zorunludur. Dolayısıyla HMK’nın 220/1. maddesi çerçevesinde davalının ticarî defterlerinin, davacı tarafça ileri sürülen hususların ispatına elverişli olduğu ve ibrazına ilişkin talebin kanuna uygun olduğu açıktır.İlk derece mahkemesince 08.05.2019 tarihli celsede ticarî defterlerin ibraz edilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtar edildiği, davalı tarafça ibraz etmeme nedenine ilişkin herhangi bir mazeretin sunulmadığı, bilirkişi raporunun sunulması sonrasında davalı tarafça yerinde inceleme talep edildiği mahkemece bu talebin kabul edilerek bilirkişiye yetki verildiği ve sunulan ek raporda defterlerin sunulmadığının belirtildiği, bilirkişi ek raporuna ekli e-posta yazışmalarından davalı vekilinin defterlerin Ankara’da olması nedeniyle süre talep ettiği, sonrasında da bilirkişiye dönüş yapılmadığı, sunulan ek raporun davalı vekiline tebliğ edildiği, rapora itiraz edilmemiştir.Davalı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılması gerekir. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12/09/2017 tarih, 2016/3858 Esas ve 2017/2944 Karar sayılı İlamı – Yargıtay 11. HD’nin 07/02/2017 tarih ve 2015/12365 Esas – 2017/648 karar sayılı ilamı – Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 28/01/2016 Tarih, 2015/5491 Esas ve 2016/506 Karar sayılı ilamı). Davacının ticari defterlerinin, Türk Ticaret Kanunu’na ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun düzenlemelerine göre usulüne uygun tutulmuş olması ayrıca alacağın dayanağı faturaların mevcut olması karşısında belgeleme ve kaydın belgeye (evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesine uygun olması nedeni ile davacı lehine delil teşkil edeceğinin kabulü gerekir. Bunun yanı sıra icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu faturaların davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, teslim alan kısmında isim ve imzaların bulunduğu, davalının davaya cevap vermediği ve malların teslim edilmediğine ilişkin savunmada bulunmadığı, icra dosyasına yaptığı itirazda da teslime ilişkin itirazın bulunmadığı, alacağı likit (belirlenebilir) olduğu nazara alındığında mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafça başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 134,80 TL harcın, alınması gerekli olan 539,21 TL harçtan mahsubu ile bakiye 404,41 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/12/2022