Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1191 E. 2023/41 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1191
KARAR NO: 2023/41
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2019
NUMARASI: 2016/404 Esas – 2019/766 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabete Dayalı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın davacı şirkette İş Kanunu kapsamında 25.11.2014 – 09.01.2015 tarihleri arasında çalıştığını, davalının 09.01.2015 tarihinde özel sebeplere ve yeni kariyer yapma isteği sebebiyle kendisi tarafından istifa sebepli olarak İş Sözleşmesini fesih ettiğini, davacının iş sözleşmesinin 2.sayfasının VII nolu maddesinde, Rekabet Yasağı kararlaştırıldığını, işçinin sözleşme hükmüne göre iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki 1 yıl sürede davacı ile rekabet teşkil edecek davranışlarda bulanmama taahhüdü bulunduğunu, davalının bu taahhüde aykırı davranışının tespiti halinde davalının, davacıya 10.000,00- USD cezai şart ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının reşit bir kişi olduğunu, işçi olarak davacıda çalıştığı dönemde işyerinin müşterileri ile ilgili bilgileri, işyerine ait sır niteliğinde olan edindiği özel bilgileri kullanması yasak olduğu halde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki bir yıllık sürede kullandığının tespit edildiğini, iş yerine ait sırrın, herkesin kolayca erişemeyeceği sadece davalı ya da benzer görevlerde çalışan belli kişilerin bildiği ve işverenin menfaati gereği saklı tuttuğu ticari, teknik verileri işten ayrılmasından sonra kullandığını, davalı …’ın rekabet etmeme taahhüdüne aykırı davranış sergileyerek bu konuda iyi niyet ve güvene dayanan akdi edimi yok saydığını, taahhüdüne aykırı olarak davacı şirketin rakibi konumunda olan … Ticaret A.Ş. firmasında davacı şirketteki emsal görevde, bilgisini elinde bulundurduğu müşteri adresleri, yetkili kişiler, ürünler, ve fiyatların bilinerek kötüye kullanıldığını, davalının ahlak ve iyi niyet kuralına aykırı olan davranış sergilediğini, bu nedenle taahhüdü olan cezai şartı ödemesi gerektiğini, koşulların mevcut olduğunu, davalının müvekkili şirketin müşteri dataları, mal envanteri, pazar payı gibi mesleki sır vasfındaki bilgileri taahhüdüne aykırı olarak haksız rekabette kullanması, işten ayrılmasından itibaren de 1 yıllık yasak sürede bu ihlalleri yapmış olmasına rağmen de halen bu ihlaline devam etmesi nedeniyle, haksızlığın giderilmesi ve gerek cezai şartın ödenmesi gerekse davacı şirketin cezai şart miktarını aşan zararının tespit edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek 1 yıllık rekabet yasağı süreci içinde, davacı şirketle aynı konuda ticari faaliyet arz eden (gıda ve alkollü içki) firmada çalışması, çalıştığı şirkete davacının müşterilerinin tüm irtibat ve ürün alım bilgilerini de kullanarak, haksız zarara uğrattığının tespitiyle eyleminin hüsnüniyet kurallarına da aykırı olması ve sözleşme hükmünü bilerek ve isteyerek ihlal ettiğinden, 10.000,00 USD cezai şart karşılığı 28.300,00- TL’nin işverenin zararı kapsamında davalıdan tahsiline, davalının haksız eyleminin davacı şirkette cezai şart miktarından çok daha fazla zarara sebep olduğundan davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak tespit edilecek zararın davalıdan tahsiline tespit edilecek miktar için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak haksız eylemin başladığı tarihten işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 25.11.2014 tarihinde imzalanan iş sözleşmesine göre davalının “Ticari Pazarlama Şefi” olarak davacı şirkette çalışmaya başladığını ve deneme süresi içerisinde 9.1.2015 tarihinde iş akdine son verdiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan iş sözleşmesinin tek taraflı olarak sadece işçinin aleyhine ceza şart içeren hükümler bulunmakta olduğunu, işverenin aleyhine cezai şart vc işveren yükümlülüğünü konu alan hükümlerin bulunmadığını, iş sözleşmesinin rekabet yasağını konu alan maddesinde bahsi geçen maddenin sonuçlarının nelerden ibaret olacağının işçi ile işveren arasında müzakere edilerek karar verildiği belirtilmiş olmasına karşın davalının ekonomik bakımdan güçsüz durumda olması nedeniyle davalının özgür pazarlık olanağı bulunmadığını, davaya konu olan cezai şartın tek taraflı olarak kabul edilmek zorunda kalındığını, iş sözleşmesinin 2. sayfasının VII nolu maddesinde düzenlenen rekabet hükmü yasağının muğlak ifadeler içerdiğini, çalışına özgürlüğü hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, söz konusu maddede, “çalışan… sözleşmenin her ne sebeple, olursa olsun sona ermesinden sonra da, işverenin pazar payı ve ticari sırlarını kullanabileceği benzer mahiyette işyerinde fesih tarihinden itibaren / yıllık sürede çalışmamayı kabul ve taahhüt eder” şeklinde kurulan hükmün, yer, zaman ve işin türü bakımından sınırlandırmadığını, benzer mahiyetteki işten ne anlaşılması gerektiğinin açık olarak belirtilmediğini, bunun Yargıtay Kararları ve kanun maddesi gereği işçi konumunda olan davalının ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek rekabet yasağı olduğunu, bu sebepten rekabet yasağının geçersiz olduğunu davalının şirkete ait sır niteliğinde olan edindiği özel ve yasak bilgileri kullanarak davacıya zarar verdiği iddiasının gerçeklikten uzak olduğunu, davalının şirkette işine başladıktan 1,5 ay sonra iş akdini özel sebepten dolayısıyla feshettiğini, bu kadar kısa sürc içinde davacı şirkette maddi anlamda zarar verecek mahiyette davacı tarafın ticari sırlarına vakıf olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının şirkette ticari sırları öğrenebilecek bir konumda ve sürede çalışmadığını, davacının zarara uğradığına ilişkin dava dosyasına herhangi bir delil sunmadığını, iş sözleşmesinin cezai şartların eşitliği ilkesine aykırı olacak şekilde akdedilmiş olduğundan geçersiz olduğunu, davacı tarafından şirket hakkında gizli ticari bilgilere sahip olması ve bilgileri kullanarak davacı tarafı zarara uğratmış olması soyut ve gerçeğe aykırı bir iddia olduğunu ileri sürerek davanın öncelikle görev yönünden, bu talebin kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin TBK. m. 445/1 hükmüne göre rekabet yaşağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Taraflar arasındaki sözleşme hükmünde çalışan İstanbul ilinde İşveren şirketin ürettiği, ithal ettiği, sattığı, pazarladığı ürünlerle rekabet eden ürünlerin üretimi, satışı, pazarlanması faaliyetleriyle uğraşan gerçek veya tüzel kişilerin ortağı olmamayı, bizzat bu tür faaliyetlerde bulunmamayı taahhüt etmiş, çalışanın bu yükümlülüğünün sözleşme sona erdikten sonra 1 yıl daha devam edeceği düzenlenmiş olup süre, yer ve işlerin türü bakımından TBK m. 445/1 hükmüne uygun sınırlamalar öngörüldüğü anlaşılmış, sözleşmenin anılan hükmünün geçerli olduğu kabul edilmiştir. Rekabet yasağına ilişkin TBK m. 444 hükmüne göre: “fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle, kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veva bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veva üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda hu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Davalının, davacının iş yerinde pazarlama şefi olarak çalışmış olması sonucu, davacının müşterelerini, satış ve pazarlama rakamlarını ve tekniğini iyi tanıyan ve dolayısıyla da davacı firmanın iş sırlarını öğrenen bir kişi konumunda olduğu açıktır. Bu durumda yukarıda anılan hükümde yer alan “hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa’ yönündeki şartın da somut olayda gerçekleştiği kabul edilmiştir. Ancak rekabet yasağına ilişkin cezai şart tazminatının talep edilebilmesi için TBK m. 444/2 uyarınca, aynca, müşteri çevresi veya üretim sırlan ile ilgili elde idilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması da gerekir. Somut olayda, davalının davacının işyerinde sadece yaklaşık bir ay çalışmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının yapmış olduğu işin niteliği dikkate alındığında, davacının müşterilerine ilişkin bilgileri ticari sır niteliğinde değildir. Tanık beyanları da dikkate alındığında davalının, davacının sahip olduğu müşterilere ulaştığına dolayısıyla da davalının haksız eylemiyle davacının zarara uğradığı kanıtlanamamış, davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilim şirkette çalışırken görevi gereği davacının müşterilerine ait bilgileri elde etmeye elverişli bir durumunun olduğu, tanık beyanıyla da teyit edildiğini, müvekkilim şirketin faaliyet alanının ithal alkollü içecekler ve otel-restoran gıda ürünleri hakkında olduğunu, davalı da müvekkil şirkette, bu ürünlerin satışı konusunda hizmet aktiyle çalışmış biriydi ve sözleşmesinde “sır saklama, rekabet etmeme tahhüdü” söz konusu olduğunu, davalının bu yazılı taahhüdüne rağmen, istifa sonrası davalı şahıs; dava dışı … Anonim Şirketi’nde çalıştığını, çalışma olgusu ihtilaf dışıdır, sürenin 1 ay kadar olması dahi, davacının elinde olan bilgileri rakip firmaya vermesine, orada kullanmasına mani olmadığını, … Anonim Şirketi’nin faaliyet alanı da, Türkiye İthal Alkollü İçecek ve Tütün Ürünleri sektöründe dağıtım ve pazarlama davalının, işçi olarak davacıda çalıştığı dönemde, işyerinin müşterileri ile ilgili bilgileri, işyerine ait sır niteliğinde olan edindiği özel bilgileri kullanması yasak olduğu halde, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki 1 yıllık yasa sürede kullandığı tespit ettiğini ve bu ihlal davacının müşteri kaybına sebep olduğunu, mahkeme bu konuda dava dışı şirketin kayıtlarını celp etmeden, dava dışı şirketin, davalının kendi firmasında çalışmaya başlaması sonrasında, kaç firmanın davacı müşterisiyken, kendisine yöneldiği, kaç müşteri firmanın davacıdan koptuğu, davalının çalıştığı … Anonim Şirketi’yle alışverişe başladığını görmeden, davacının zararı olmadığına kanaat getirebilmek hukuken mümkün olmadığını, bu araştırmanın mahkeme vasıtasıyla yapılması da elzemdir, zira 3.şahıs şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde davacının bilgi edinme hakkı söz konusu olmadığını, bu kayıtların ancak ve ancak mahkemenin yetkisiyle, davalının … Anonim Şirketi’nde çalıştığı tarihler aralığında hangi firmaların sipariş ve alımlar yaptığı, bunlardan kaçının davacıyla alışverişi tamamen ya da kısmen sonlandırdığını belirlemeyerek, elde edilen neticeye göre karar verilmesi usul ve yasanın gereğini, davalı müvekkilin işyerinden kendi serbest iradesiyle ayrıldığından, cezai şartın koşulları da geçerlilik arz ettiğini, davalının müvekkil şirketin müşteri dataları, mal envanteri, pazar payı gibi mesleki sır vasfındaki bilgileri taahhüne aykırı olarak haksız rekabete kullanması, işten ayrılmasından itibaren de 1 yıllık yasak sürede bu ihlalleri yapmış olması, uyarılmasına rağmen de halen bu ihlaline devam etmesi nedeniyle, bu haksızlığın giderilmesi ve gerek cezai şartın ödenemsi gerekse davacı şirketin cezai şart miktarını da aşan zararının tespit edilerek, davalıdan tahsiline karar verilmesi için işbu davayı açma gereği hasıl olduğunu, davalının eyleminin bu açık ve anlaşılır, ölçülebilir sonuçlarına, eksik incelemeyle değerlendirmeye tabi tutulmaması, usul ve yasaya aykırı olup kararın bu haliyle bozulmasını gerektiğini, davalının ahlak ve iyiniyet kuralına aykırı olan bu davranışı ile taahhüdüne aykırı davranış sergilediği, bu nedenle taahhüdü olan cezai şartı ödemesi gerektiği koşullar mevcut olduğunu, davalı … rekabet etmeme taahhüdüne aykırı davranış sergileyerek bu konuda, iyiniyet ve güvene dayanan akdi edimi yok saydığını, İş sözleşmesinde yazılı olarak kabul ettiği süre son derece açık ve net olmasına rağmen, taahhüdüne aykırı olarak müvekkil şirketin rakibi konumunda olan … TİCARET VE A.Ş.’nin … Mah. … Sk…. No:… Beykoz-Kavacık-İstanbul adresindeki şirkette, müvekkilde emsal görevle, müvekkilden bilgisini elinde bulundurduğu anlaşılan müşteri adres, iletişimi ilgili yetkili kişi, hangi ürünlere rağbet edildiği, müvekkilim şirketin fiyatlandırması da bilinerek, kötüye kullanıldığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı, 25/11/2014 tarihi ile 09/01/2015 tarihleri arasında “Ticari Pazarlama Şefi” olarak davacıya ait iş yerinde çalışmış, daha sonra davacı işyerinden ayrılarak davacı şirket ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren … Tic. A.Ş adlı şirkette çalışmaya başlamıştır.Davacı ile davalı arasında 25/11/2014 tarihinde imzalanan belirli süreli hizmet sözleşmesinin VII rekabet yasağı maddesinde;” çalışan iş veren şirket olan sözleşmesinin her ne sebeple olursa olsun sona ermesinden sonra da, işverenin pazar payı ve ticari sırlarının kullanılabileceği benzer maaliyette işyerinde, fesih tarihinden itibaren 1 yıllık sürede çalışmamayı kabul ve taahhüt eder. Rekabet yasağına bağlanan cezai şartta zarar ve ziyan olmasa dahi sözleşmenin ihlali halinde yükümlülüğün doğacağı, sonuçlarının nelerden ibaret olacağı işçiyle işveren arasında müzakere de edilerek kararlaştırılmıştır. Çalışanın rekabet yasağının öngörüldüğü bu hükme aykırı davranışta bulunduğunu tespiti halinde çalışan işverene 10.000,00 $ cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davacı, davalının davacı iş yeri ile aynı konuda faaliyet gösteren dava dışı rakip şirkette çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağının ihlal ettigini ve öngörülen yasağın geçerli olduğunu ileri sürmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 445. Maddesinde de rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı belirlenmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, hâkimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceği belirlenmiştir. Burada hakime aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsamını veya süresini sınırlama yetkisi verilmiştir. (Y 11 H.D’ nın 16.03.2016 tarih ve 2015/6975 E-2016/2969 K) Davalı işci davacı işyerinde iş akdinin sona erdiği davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren … Ticaret AŞ.’de 27/01/2015 tarihinde işe başladığı anlaşılmakla, davalının iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 1 yıllık süre içinde başka işletmede işe başladığı anlaşılmaktadır. Davalı, davacı şirkette 25.01.2014-09.01.2015 tarihleri arasında “Ticari Pazarlama Şefi” olarak çalışmıştır. Dosyaya alınan bilirkişi raporunda “Alkollü içki sektörü de olmak üzere her türlü hızlı tüketim ürünlerinin satış ve dağıtım organizasyonu içerisinde “Şef” pozisyonu, orta kademe yönetici altı bir seviyede sorumluluk taşıyan bir pozisyonda yer alır. Şef pozisyonlarının genel olarak bağlı oldukları yöneticilerinden aldıkları talimatlar doğrultusunda hareket etmeleri beklenir. Esasında şirketlerin hedeflerinin gerçekleştirilmesinde doğrudan sorumlulukları yoktur, ancak hedeflerin gerçekleşmesi aşamasında operasyonel sorumlulukları bulunmaktadır. Bu durum sözleşmenin i. maddesinde ”Personelin Yapacağı İş: Ticari Pazarlama Şefi” tanımlamasında da net biçimde ortaya konmuştur. Hizmet Sözleşmesinin 1. maddesinde sözleşmenin imzalanması ile 1 yıllık bir sürede “şirket satış hedeflerine ulaşmak üzere, şirket ve şirket ürünlerini müşterilere tanıtmak, promosyon ve aktivitelerle ilgili bilgi vermek, düzenli müşteri ziyaretleri ile müşteri taleplerine yanıt vermek, yeni müşteriler kazanmak vc ilgili menüleri yapmak olacaktır” şeklinde tanımlanmıştır. Görev tanımında davalının ticari temsilci, ticari vekil veya diğer tacir yardımcı vb gibi işletme sahibi adına karar verecek pozisyonda yer almamaktadır. Görev tanımı içerisinde yer alan ticari sır niteliğinde olduğu düşünülen en önemli veri şirket müşteri bilgileridir. Ticari Pazarlama Şefi şirketin sahip olduğu müşteri bilgileri ile şirketin müşterilerini ziyaret ederek satış faaliyetini gerçekleştirecektir. Alkollü içki sektörünü diğer satış ve dağıtım sektörlerinden ayıran en önemli nokta satış şirketlerinin sahip olduğu müşteri bilgilerinin kamuya açık bilgi olmasıdır. Şöyle ki; Sektör ürünleri gereği kamu denetimi ve gözetiminde ve her türlü üretim ve satış faaliyeti tamamen kamunun denetiminde yapılmaktadır. Alkollü içkilerin toptan ve perakende ticaretinin yapılması, bu ticareti yapacak gerçek ve tüzel kişilerin T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığından (eski Tütün ve Alkol Piyasası Kurumu TAPDK) satış belgesi alması ile mümkündür. Bu belgesi olmayan toptancılar, belgesi olmayan perakendecilere de (perakendeci veya açık alkollü içki tüketim noktaları) satış yapamazlar. Bu nedenle alkollü içki sektöründeki üretim-ithalat, toptan satış, perakende satış zinciri kamu denetiminde ve kamuya açık bir şekilde ilan edilerek yapılmaktadır. Kamuya açık alkollü içki satış vc tüketim ruhsatına sahip noktalar, faal olup olmadıkları, ruhsat başvurularının onay süreçleri ya da ruhsatlarının geçerli olup olmadığı şeklinde ilgili kişi, satış yerinin unvanı, detaylı adresi bilgilerini içerecek şekilde T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı web sitesinde yayınlanmaktadır. Alkollü içki sektörü içerisindeki firmalar, müşteri verilerini resmi kurum bilgilerinden engelsiz edinebilmektedirler.” şeklinde davacının pozisyonu ile çalıştığı sektörün özel durumu belirlenmiştir. Somut olayda davalının, davacının iş yerinde pazarlama şefi olarak çalışmış olduğu, davacının müşterelerini, satış ve pazarlama rakamlarını ve tekniğini iyi tanıyan ve dolayısıyla da davacı firmanın iş sırlarını öğrenen bir kişi konumunda olduğu açıktır. Ancak rekabet yasağına ilişkin cezai şart tazminatının talep edilebilmesi için TBK m. 444/2 uyarınca, müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde edilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması gerekir. Davacının yapmış olduğu işin niteliği, çalışılan sektörün müşterilerine ait bilgilerin bakanlık internet sitesinde yayınlanması dolayısıyla aleni olup iş sırrı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde davalının davacının iştigal konusu ile aynı olan başka bir iş yerinde çalışmış olmasının tek başına rekabet yasağı ihlal nedeniyle cezai şart tazminatını ödenmesi ni gerektirmediğinden ilk derece mahkemesinin davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/01/2023