Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1190 E. 2022/1402 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1190
KARAR NO: 2022/1402
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2018/196 Esas – 2019/1036 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2022
Taraflar arasındaki Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Tic. A.Ş ile … Şirketi olan … arasında 07/04/2014 tarihinde imzalanmış bulunan Distribütörlük sözleşmesi gereğince, davacı şirket yaklaşık o tarihten bu yana davalı şirketten aldığı ürünleri Türkiye’de sattığı, davalı şirket merkezi yurt dışında bulunan bir firma olduğu, davacı şirket sözleşme gereğince davalı şirketin satışını arttırmak için faaliyet gösterdiği, piyasaya mallarını tanıtmış, pazar araştırması yapmış ve davalı şirketin müşteri kazanması için büyük çaba gösterdiği, Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki satış noktalarında pazarlamasını yaptığı, davalı şirket müvekkil şirketin emeğinden, tanınmışlığından yararlandığı ve ürünlerine Türkiye piyasasında yer edindiği, davacı şirketin tüm çabalarının ve emeklerinin karşılığında davalı şirketten herhangi bir ücret almadığı, distribütörler genellikle gerçekleştirdikleri veya gerçekleşmesine aracı oldukları satışlar üzerinden alacakları komisyon usulü ile çalıştığı, İnternet üzerinde davalı şirketin ürünü olan … için Türkiye temsilcisi olarak dava şirket göründüğü, ticari hayatta başarı kazanmak, iktisadi faaliyetlerini geliştirmek, kendi mal ve hizmetlerinin tanıtımını yapmak, talebini arttırmak veya benzer faaliyetlerde bulunmak isteyen kişi, bu faaliyetlerini kendi haklı emeğine dayandırmak zorunda olduğu, başkasının emeğinden fikrinden ve tanınmışlığından bila-bedel yararlanmak sureti ile ticari karlılığını arttırmak isteyen kimsenin faaliyeti kendi emeğine dayanmadığı için, buradan elde ettiği kazanç, basiretli bir tacirin sahip olması gereken davranış tarzına uymadığı için, haksız kazanç olarak sayılabilir ve bu kişinin uhdesinde haksız kazanç yarattığı, davacı şirketin davalı şirketten Distribütör hizmet alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmenin mümkün olmadığı, ancak dava sırasında yaptırılacak bilirkişi incelemesinden sonra alacağı belirli hale geleceği, bu nedenle davacı şirketin davalı şirketten distribütör alacağının belirlenmesi gerektiği, açıkllanan nedenlerle sözleşme gereğince şimdilik 1.000 TL, belirsiz alacağın satış işlemini gerçekleştirdiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu Sözleşme Finlandiya kanunları tarafından idare edilecek olup, taraflar arası Sözleşmeden doğacak her türlü ihtilafın Helsinki’de Finlandiya Merkezi Ticaret Odası Tahkim Kurulunun kurallarına göre çözülmesi gerektiğinden Türk Mahkemelerinin yetkisiz olduğu, davacının sözleşmeden doğan bir alacağı söz konusu olmadığı, sözleşmenin, ihtilafın çözümünü düzenleyen 8. Maddesinin birinci fıkrasında; “Bu sözleşme Finlandiya kanunları tarafından idare edilecektir.” hükmü yer aldığı, devletler özel hukuku alanında yabancılık unsuru taşıyan borç sözleşmeleri açısından tarafların uygulanacak hukuku bizzat kendilerinin belirlemesi mümkün olduğu, davaya konu ihtilafın kaynağı Sözleşmeden doğduğu iddia edilen borç ilişkisi olduğu, sözleşmenin 8. Maddesinde tereddüde yer vermeyecek şekilde hukuk seçimi yapıldığından, davaya konu uyuşmazlığın Finlandiya Hukukuna tabi olması gerektiği, Türkiye ve Finlandiya’nın taraf olduğu, 10 Haziran 1958 tarihli New York Konvansiyonunun 2. Maddesi gereğince, uluslar arası ticari bir sözleşmede yer alan tahkim şartına rağmen, bir tarafın uyuşmazlığı devlet yargısına götürmesi, diğer tarafın da itirazda bulunması halinde mahkemenin uyuşmazlığın çözümünü “yetkilendirilmiş foruma” yani hakem heyetine bırakması zaruri olduğu, Konvansiyon uyarınca geçerli bir tahkim şartı bulunduğundan TC Mahkemeleri görevsiz ve yetkisizdir. Sayın Mahkemenizin görevsizlik ve yetkisizlik kararı vermesi gerektiği, milletlerarası tahkime ilişkin ulusal (iç) düzenlemelerimiz de New York Konvansiyonu ile aynı doğrultudadır. 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu 5. maddesi kapsamında da Tahkim itirazı sonucu Sayın Mahkemenin davayı usulden reddetmesi gerektiği, davacı ile davalı arasında tek satıcılık ilişkisi olmadığı, davacı tarafın, davalının mallarını piyasaya tanıtması veya Türkiye’deki satışlarını arttırmış olması gerçeğe aykırı olduğu, aksine, satışlar 2014’ten 2016’ya sürekli olarak düştüğü, 2016 yılından sonra ise davalının, davacı şirkete mal göndermediği, davacı şirkete duyulan güven zedelendiği, Etap’ın, davalı şirkete kazandırdığı hiçbir menfaat olmadığı, sözleşme dava tarihinden sonra ve haklı sebebe dayanarak feshedildiği, davacı şirketin fiilen faaliyetlerine son verdiğine dair duyumlar alındığı, bu nedenle davalı şirketten Etap ile olan ticari ilişkisine devam etmesi ve kendi ekonomisini tehlikeye atması beklenemeyeceği, davacının Sözleşme’den kaynaklanan alacağı olduğu iddiası haksız ve mesnetsiz olduğu, tahkim itirazımızın kabulü ile tc mahkemeleri görevsiz ve yetkisiz olduğundan; mahkemenin görevsizlik ve yetkisizlik kararı vermesini, bu talebin yerinde görülmediği takdirde haksız yere açılan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince yanlar arasında 07/01/2014 tarihinde düzenlenen dağıtım(dağıtım sözleşmesi) gereğince davacının distribütör olduğu, davalının üretici bulunduğu sözleşmede ”VIII nolu ihtilafların çözümü” maddesinde; Bu sözleşme Finlandiya Kanunları tarafından idare edileceği ve mevcut sözleşmeyle ilgili ortaya çıkan ihtilafların sulh yoluyla görüşülerek çözülmesi için ellerinden gelen çabayı ortaya koyacağı, taraflar bir anlaşmaya varamazsa ihtilaflar son alarak Helsinki de Finlandiya Merkezi Ticaret Odası Tahkim Kurulunun kurallarına göre çözüleceginin düzenlendiği ,taraflar arasındaki yazılı sözleşme içeriği ve davalı yanın süresinde yaptığı tahkim ilk itirazı göz önüne alındığında davanın tahkim itirazı nedeniyle davanın HMK 116/1(b) maddesi yollamasıyla, HMK 413/1 uyarınca tahkim itirazı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece tahkim sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ile ilgili herhangi bir araştırma ve/veya inceleme yapılmadığını, taraflar arasındaki 07.01.2014 tarihli anlaşmanın yapıldığı ülke hukukuna göre geçersiz bir anlaşma olabileceğini, kararın eksik inceleme ve herhangi bir araştırma yapılmadan verildiğini, davalının Beyoğlu … Noterliği’nin 10 Mayıs 2018 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davaya konu alacakların temelini teşkil eden Distribütorlük Sözleşmesi’ni tek taraflı olarak feshettiğini, fesihten sonra davaya verdiği cevap dilekçesi ile sözleşmede lehlerine ama usulüne uygun yapılmayan tahkim anlaşmasını ileri sürerek, tahkim itirazında bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, feshedilen bir sözleşme maddesine dayanarak tahkim itirazında bulunamayacağını, sözleşme gereğince müvekkili şirkete davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu bağlamda uyuşmazlığın çöüzmü için alanında uzman bir bilirkişi tarafından yapıldığı ülke hukukuna göre tahkim sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve hükümleri ile ilgili araştırma yapılıp sonrasında alacağımızın tespiti gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Davacı, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesini davalının haksız olarak feshettiği ididasıyla distribütör alacağının tahsilini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davanın tahkim itirazı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş,karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Taraflar arasında 07/01/2014 tarihinde düzenlenen dağıtım sözleşmesi gereğince davacının distribütör olduğu, davalının üretici bulunduğu sözleşmede ”VIII nolu ihtilafların çözümü” maddesinde sözleşmenin Finlandiya Kanunları tarafından idare edileceği, tarafların mevcut sözleşmeyle ilgili ortaya çıkan ihtilafların sulh yoluyla görüşülerek çözülmesi için ellerinden gelen çabayı ortaya koyacağı, taraflar bir anlaşmaya varamazsa ihtilafların son alarak Helsinki de Finlandiya Merkezi Ticaret Odası Tahkim Kurulunun kurallarına göre çözüleceği düzenlenmiştir. Davacı vekili sözleşmesinin yabancı dilde düzenlenmiş olması nedeniyle İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1. maddesine dayanmakta, yabancı dilde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1. maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2. maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile Türkiye uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı yasanın 1. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığından , davacının bu konudaki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Gerek HMK ,gerekse Milletlerarası Tahkim Kanunu tahkim yeri Türkiye bulunan uyuşmazlıklarda uygulanmaktadır. Somut olayda davalının Finlandiya’da kurulu bir şirket olmasına göre davada, yabancılık unsuru bulunmakta olup Finlandiye Hukukunun uygulanacağı ve tahkim yeri Finlandiye olan, geçerli bir tahkim şartı bulunup bulunmadığı hususunda Türkiye’nin taraf olduğu Newyork Sözleşmesi hükümlerine bakılmalıdır. Tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamının veya bir kısmının çözümünü hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmalar tahkim sözleşmesi olarak adlandırılmakta olup yalnızca iki tarafın iradeleriyle tasarrufta bulunabilecekleri konularda tahkim sözleşmesi yapılabilir. İster bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde isterse bir tahkim şartı şeklinde yapılsın tahkim sözleşmesinin geçerliliği için aranan temel unsurlar geçerli bir tahkim iradesinin varlığı ve yazılı şekil şartıdır. Tahkim sözleşmesinin tabi olduğu şekil 1958 tarihli New York Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre geçerli tahkim şartından bahsedebilmek için taraflarca imzalanmış yazılı bir anlaşma, karşılıklı mektup teatisi veya telgraf aranmaktadır. Dava konusu distribütörlük sözleşmesinden kaynaklı zararın tazmini talebinin, belirli ve özel hukuk uyuşmazlığı niteliğinde olması nedeniyle tahkim şartının geçerli bir tahkim şartı uyarınca uyuşmazlığın tahkimde çözümü gerekmektedir. Buna göre, taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan tüm ihtilaflar yönünden tahkim şartı getirildiği, tahkim şartının koşullarının sağlandığından geçerli olduğu, davacının feshe kadar sözleşmenin geçersizliğine yönelik itiraz ve dava hakkı kullanmadığı, sözleşme hükümleri ve tahkim şartının devam ettiği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin davanın tahkim ilk itirazı nedeniyle reddine karar verilmesi doğrudur. Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-(b)/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022