Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1179 E. 2023/351 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1179
KARAR NO: 2023/351
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2016/160 Esas – 2019/956 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan SemeninTenzili)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkilinin 2010 yılı öncesinde davalı …’un sahibi ve yetkilisi olduğu … Alışveriş Merkezi isimli işyeri ile ticari ilişkisinin mevcut olup müvekkilinden ürün alındığını, ticari ilişki nedeniyle davalı tarafından çek ve senetler keşide edildiğini ancak söz konusu çek ve senetlerin vadesinde ödenmediğini, davalı ve dava dışı oğlu … tarafından Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/93 Esas ve 2012/516 Karar sayılı dosyasından çeklerden dolayı borçlu bulunmadığının gerekçesiyle menfi tespit davası açıldığını ve davalının 43.600,00 TL bedelli çeklerden dolayı borçlu olduğuna karar verildiğini, menfi tespit dosyasının kesinleşmesi neticesinde davalı aleyhine alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve dayanaksız olarak itiraz ederek icra takibini durduğunu ve tüm bu nedenlerle davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacının davasının zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 5-6 yıl önce işyerini kapattığını, davacı ile en son 2009 yılında alışverişin yapıldığını, davacıya herhangi bir borçlarının olmadığını, davacı tarafa verilen çekler bankaya sunulduğunda müvekkilce alacağı alınamadığından dolayı ödenememiş ve bu çeklerin yazıldığını, davacı tarafın bu çekleri ya üçüncü şahıslara cirolayıp devrettiğinden yada doğrudan tahsil etmiş olduğundan dolayı ortaya çıkarmadığını, çeklerin muhtemelen ödendiğini, kıymetli evraka bağlanmış bir hak kıymetli evrak ibraz edilmeksizin ileri sürülemeyeceğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 09/02/2018 tarihli dilekçesi ile davalı …’un 31/03/2017 tarihinde vefat etmesi sebebiyle murisleri eşi .., … ve …’un davaya dahil edilmesini talep ettiği, mahkememizce 19/02/2018 tarihinde talebin kabulü ile murislerin davaya dahil edildiği anlaşıldı. Mirasçılar Vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’un borca batık olduğunu, mirasın hükmen reddi talebinde bulunduklarını, Küçükköy Vergi Dairesi ile Kocasinan Vergi Dairesi’ne borçları bulunduğu ayrıca birçok şahsa ve kurumada borçları bulunduğunu, bunların araştırılmasıyla muris borca batık olduğundan mirasın hükmen reddine karar verilip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tüm dosya kapsamı ile toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava itirazın iptali davası olup dava açıldıktan sonra davalının öldüğü anlaşılmıştır. Davalı ölünce davadan haberdar edilen mirasçılar tereke borca batık olduğundan bahisle mirasın hükmen reddini def olarak ileri sürmüşlerdir, murisin ölümü itibariyle yapılan araştırma sonucu murisin hiçbir aktifinin bulunmadığı, çok miktarda borcu bulunduğu, bu itibarla terekenin borca batık olduğu ayrıca mirasçıların terekeden faydalandıkları yönünde de bir ispat yapılamadığından en yakın tüm mirasçılar tarafından mirasın hükmen reddi defisinde bulunulması ve terekenin borca batık olması sebebiyle davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dahili davalılarca mirasın hükmen reddine dair genel mahkemelerde dava açılması, murisin aktifleri ve pasiflerinin araştırılması, tapu müdürlüklerinden SSK’dan vergi dairesinden ve trafik şube müdürlüğünden gerekli araştırmaların yapılması gerektiğini, vefat tarihinden itibaren mirasçıların mirastan herhangi bir şekilde yararlanıp yararlanmadığı hususunun ve diğer yapılacak olan araştırmalardan sonra da mirasın hükmen reddi ile ilgili hususların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesinin usul ve Yasaya uygun olacağını, yerel mahkemeden mirasçıların ekonomik – sosyal durumlarının kolluk marifeti ile araştırılması ve murisin mirasından faydalanıp faydalanmadıkları yönünün tespit edilmesini talep ettiklerini, fakat mahkemece bu talepleri değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, ayrıca ispat külfetinin de dahili davalılar üzerinde olduğunu, dahili davalıların hükmen red talebinde bulunmuş olmalarına rağmen terekenin borca batıklığını ispat edemediklerini, ispat için de herhangi bir delil veya beyan bildirmediklerini, yine yerel mahkemenin bu hususu göz ardı ederek hüküm kurduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırımasın ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dahili davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mirasın hükmen reddi talebinin herhangi bir süreye tabi olmaksızın bağımsız dava olarak açılabileceğini, davada defi olarak da ileri sürülebileceğini, davacı tarafından ileri sürülen mahkemenin yeterli araştırma yapmadan davanın reddine karar verdiği iddiasının da doğru olmadığını, mahkeme hem kendilerince bildirilen hem de resen yazdığı birçok kurumdan gelen cevabi yazılar ve UYAP sistemi üzerinden yaptığı sorgulamalar ile murisin aktifinin olmadığını, birçok kalem pasifinin olduğunun tespit edildiğini, ayrıca davacı tarafından başka bir delilin de ortaya koyulmadığını, belirtilen sebepler neticesinde davacı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satışa dayanan fatura alacağı için başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, yargılama aşamasında vefat eden davalı … hakkında faturaya dayalı alacak iddiasıyla takip başlatmış, yargılama aşamasında davalının vefat etmesi üzerine yasal mirasçılarını davaya dahil etmiş, yasal mirasçılar dahili dava dilekçesinin kendilerine tebliği üzerine verdikleri cevap dilekçesinde muris …’un mirasının borca batık olduğunu, TMK 605 maddesi gereği mirası reddetmiş sayıldıklarını, hükmen red nedeniyle haklarındaki davanın reddini talep etmişler, mahkemece murisin malvarlığı ölüm tarihi itibarıyla araştırılarak aktif kaydına rastlanmadığı tespit edilmiş ve davalıların mirası kabul anlamına gelecek eylemleri ispat edilememiş olup mirasın hükmen reddi defisi kabul olunarak davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 605. maddesinin 2. fıkrasında “ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde, mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2008 tarih, 2008/332 Esas ve 2008/336 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605.maddesi “B.Ret; I.Ret beyanı; 1.Ret hakkı” başlığı ile düzenlenmiştir. Birinci fıkrası “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red (hakiki red) olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası “Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, “hakiki redde” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu “hükmi reddin” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599)yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. TMK md.610/2 hükmü uyarınca; ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.Mirasın hükmen reddinin her türlü delil ile ispatı mümkündür. Somut olayda Her ne kadar mahkemece terekenin borca batık olup olmadığı yolunda araştırma yapılmak üzere; SGK, Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü vs.) kurum ve kuruluşlara yazılar yazılmış ise de, yapılan araştırma kapsamı ve yazı cevapları hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu itibarla; mahkemece, murisin adına tüm bankalarda mevduat ve kredi kaydı bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla ölüm tarihi esas alınarak, BDDK’ya müzekkere yazılarak gelecek sonuca göre ilgili banka şubelerine, yine taraflarca bildirilecek banka şubelerine yazı yazılması, ayrıca tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazılarak aktif ve pasif kayıtları ile muris adına kayıtlı taşınmazların kayıt örneklerinin istenilmesine, terekenin durumuna özgü olmak üzere yaptırılacak sosyal ekonomik durum araştırması neticesi de nazara alınarak alacak ve borçlarının tespiti suretiyle tereke aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.06/04/2023