Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1178 E. 2023/580 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1178
KARAR NO: 2023/580
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2017/911 Esas – 2019/905 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalıdan alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalı şirketçe takibe itiraz edildiğini, davalıların alacaklarını vermediği gibi tamamen kötü niyetli, haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, oysaki müvekkili şirketin alacağının haklı ve gerçek olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ve yargılama masraflarının karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişkinin hiçbir zaman vücut bulmadığınını, Müvekkili şirketin birçok alanda faaliyet gösteren ve bulunduğu sektörde önde gelen şirketlerden biri olduğunu, göstermiş olduğu faaliyetler gereği birçok firma ile ticari iş ilişkisi içerisinde bulunmakta olduğunu, Müvekkili şirketin ticari iş ilişkisinde olduğu firmalara karşı ise edimlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmesinden ve piyasaların durgun olmasına rağmen ödemelerin yapılması konusunda oldukça titiz davranmasından dolayı davacı tarafça müvekkilinin bu iyi niyetinden faydalanmak istenmiş olacağını, Müvekkili şirketin, davacı şirkete takibe ve davaya konu cari hesaplarda yer aldığı belirtilen herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili ticari defter ve kayıtlarının tetkikinde iş bu durumun açıkça görüleceğini, taraf ticari defterlerinin incelenmesi ile açıkça görüleceğini, davacı tarafından gerek icra takibine başlanılması gerekse işbu davanın açılması aşamalarında açıkça kötü niyetli bir şekilde hareket edildiğini, İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.”denilmekte olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, davacı tarafa yükletilmek üzere %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Taraflar arasında süregelen cari hesap ilişkisi kapsamında davacı tarafından icra takibi başlatıldığı davalı tarafça ibraz edilen cevap dilekçesi ile ticari ilişkinin kabul edilmediği, taraf ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile her iki tarafa ait defterlerin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil olma niteliği taşıdığı, davacı ticari defterlerinde davalı şirketle olan ticari ilişki 120-Alıcılar kebir hesabı altında 120.047705 kod.lu yardımcı hesapta kayıtlı olup, düzenlenen faturalar nedeniyle davalı şirket cari hesabına toplam 69.429,78 TL borç kaydedildiği, tahsilat yapılmadığından, 31.12.2016 tarihi itibariyle davalı şirket borcunun 69.429,78 TL olduğu, davalı ticari defterlerinde davacı şirket unvanına rastlanmadığı fatura kaydının olmadığı anlaşılmıştır. Takibe konu İrsaliyeli fatura içeriği ürünlerin imza karşılığı teslim edilmiş olup, …’a 57.495,73 TL, (…) …’a 8.197,93 TL tutarındaki faturalar tebliğ ve bu faturalar içeriği ürünler teslim edildiği, Toplam 3.736,12 TL tutarlı … ve … sayılı faturalarda ise sadece imza olup imza sahibinin ismi bulunmadığı Davalı şirketin bağlı olduğu Beşiktaş SGK İlçe Müdürlüğü’ne gönderilen müzekkereye verilen cevap ile 01.09.2016-01.12.2016 tarihleri arasındaki dönem bordroları ile … ve (…) …’ın davalı çalışanı olduğunu ve taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olup fatura muhteviyatı ürünlerin davalıya tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce 16.05.2018 Tarihli celse, 7 no.lu ara kararı ile; …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … seri no.lu fatura muhteviyatı malları teslim alıp almadığı, teslim alan kısmında imzası bulunan … ve … (diye okunan kişi) isimli kişinin davalı şirket çalışanı olup olmadığı hususunda uyarınca isticvap yerine kaim olmak üzere tebliğden itibaren bayanda bulunmak üzere davalı vekiline iki hafta süre verilmiş olmasına rağmen davalı tarafça beyanda bulunulmamıştır. Anılan durum karşısında takibin 69.429,78 TL alacak üzerinden kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında hiçbir surette herhangi bir ticari ilişki olmadığını, her ne kadar davacı ticari satımdan kaynaklı irsaliye ve faturalardan dolayı alacağı olduğunu iddia etmiş ise de bu durum tamamen gerçeğe aykırı olduğunu, zira yapılan bilirkişi incelemesinde de davalıya ait ticari defterlerin usul ve yasaya uygun bir şekilde tutulduğu ve ticari defterlerinde karşı tarafın herhangi bir alacak kaydına rastlanmadığının ifade edildiğini, davacı tarafından sunulmuş irsaliye ve fatura örneklerinin herzaman düzenlenebilmesinin mümkün olduğunu, kaldı ki bu fatura ve irsaliye örneklerinin kim tarafından ne zaman imzalandığının belirsiz olduğunu, fatura ve irsaliye altında imzası olan şahısların davalı şirket nezdinde 2,5 ay kadar kısa bir süre davalı şirket nezdinde çalışmış olup davalı şirket ile kendileri arasında ihtilaf iş akdinin feshi nedeniyle ihtilaf bulunan kişiler olduğunu, mahkemenin kesin delil olan ticari defter kayıtlarını değil delil başlangıcı niteliği taşıyabilecek fatura ve irsaliye örneklerini gözönünde bulundurularak davalı aleyhine hüküm kurmuş olup yine davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan ve kim tarafından imzalanan ve kim tarafından ne zaman ve ne şekilde teslim alındığı belli olmayan fatura ve irsaliyeler hiçbir surette davalı şirkete tebliğ edilip edilmediği araştırılmadığı gibi fatura ve irsaliye altındaki imzası bulunan kişilerin teslime ve imza yetkisine sahip olup olmadığı araştırılmadan usul ve yasaya aykırı bir şekilde hüküm kurulduğunu, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari hesabı oluşturan fatura konusu malların davalıya teslim edilip edilmediği ve davacının alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “cari hesap” sebebine dayalı olarak 69.429,78 TL asıl alacağın 4.974,69 TL işlemiş faiziyle birlikte tahsili istemiyle 16/06/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. Davacının incelenen ticari defterlerine göre davalıdan 69.429,78 TL alacaklıdır. Davalının ticari defterlerinde ise bir borç bakiyesi tespit edilmemiştir. Ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekir. Davacının takibe konu faturaları irsaliyeli faturalar olup, teslim alan kısımları imzalıdır. Davalı taraf, cevap dilekçesinde, davacı ile ticari ilişki bulunmadığını, bilirkişi raporunda irsaliyeli faturaları imzalayanların çalışanları olmadığını savunmuştur. Ancak SGK’ya yazılan müzekkere cevabına göre faturalarda imzası bulunan … ve …’ın fatura tarihlerinde davalı çalışanı oldukları anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun Madde 208/1. Maddesi uyanıca, taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. Mahkeme tarafından taraflara gelen yazı(SGK) cevaplarına karşı beyanda bulunmaları için süre verilmiş ancak davalı tarafça, davacının sevk irsaliyeli faturaların teslim alan kısımlarındaki imzalara ilişkin açıkça bir imza inkarında bulunulmamıştır. Bu halde, davacının faturaları davalı aleyhine delil teşkil edecektir. Davalı tarafça istinaf dilekçesinde, faturalarda imzası bulunan kişilerin davalı şirkette kısa bir süre çalıştıkları ve bu kişiler ile iş akdinin feshi nedeniyle ihtilaf bulunduğu belirtilmiş ise de, HMK’nın 357/1. maddesindeki, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz, şeklindeki düzenleme karşısında, davalının ilk defa istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü savunması dinlenebilir değildir. Sonuç olarak, davacı taraf, cari hesabı oluşturan faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini irsaliyeli faturaları ile ispat ettiğine göre, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.185,70 TL harcın, alınması gerekli olan 4.742,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.557,04 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.01/06/2023